1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Yunanistan ve Rum yönetimine uyarı
Yunanistan ve Rum yönetimine uyarı

Yunanistan ve Rum yönetimine uyarı

Dışişleri BakanıÇavuşoğlu, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) egemenlik haklarına yönelik davranışlarda bulunmamaları yönünde Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimini uyardı.

A+A-

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte Türk-Yunan ilişkilerine, Kıbrıs sorununa ve Türkiye-Rusya ilişkilerine değindi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin kıta sahanlığı konusundaki haklarını uyguladığını belirterek, "Hiçbir yabancı ülke, şirket, ya da gemi, Türkiye’nin kıta sahanlığında ve bununla örtüşen deniz bölgelerinde hiçbir yasa dışı bilimsel araştırma ve ya hidrokarbon araştırması yapamaz" ifadesini kullandı. Kıbrıs sorununa da değinen Çavuşoğlu "Rumlar eğer, Kıbrıslı Türklerin basit bir azınlık statüsüyle yetineceğini zannediyorlarsa yanılıyorlar. Bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek" ifadesini kullandı.

Çavuşoğlu, Yunan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte Türk-Yunan ilişkilerine, Kıbrıs sorununa ve Türkiye-Rusya ilişkilerine değindi.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili meselelerin çözümünün zaman alacağını vurgulayan Çavuşoğlu, iki ülkenin bu kapsamda olumlu gündeme yoğunlaşması ve çeşitli alanlardaki iş birliğini geliştirmesi gerektiğini belirtti.

Çavuşoğlu, son zamanda Yunanistan ve Türkiye arasındaki üst düzey ziyaretlerin yoğunlaştığına dikkati çekerek, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan ziyareti ilişkilerimizde önemli bir adımdı. Ziyaret sırasında liderler meseleleri açık ve samimi bir şekilde konuştular ve iki taraf da ziyaretten memnun kaldı." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki yakınlaşmada basın yayın organlarının önemine işaret eden Çavuşoğlu, ilişkilerin olumlu yönlerinin öne çıkartılması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

İYİ BİLGİLENDİRMELİYİZ

"İkili sorunlarımızı çözmek için iyi ve istikrarlı diyalog mekanizmalarımız mevcut ve bu çabalarımızı sürdüreceğiz. Olumlu gündeme yoğunlaşmaya devam etmeliyiz ve çeşitli alanlardaki iş birliğimizi geliştirmeliyiz. Ayrıca üst düzey diyalog sürecinin yararları konusunda kamuoylarımızı iyi bilgilendirmeliyiz. Sonunda, varabileceğimiz herhangi bir siyasi anlaşma için kamuoyunun desteğine ihtiyacımız var. Dolayısıyla Türk-Yunan ilişkileri, Yunan medyasında her zaman olumsuz şekilde aktarılmamalı. İlişkilerimizin olumlu yönleri öne çıkarılmalı. Bu amaca hizmet eden inisiyatifleri ve planları destekliyoruz.”

Çavuşoğlu, Türkiye ve Yunanistan'ın dışişleri bakanlıkları arasında bir yıl içerisinde üç kez siyasi müzakere gerçekleştirildiğini, bu müzakerelerde Selanik'te gerçekleştirilmesi kararlaştırılan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) ve ikili meselelerin ayrıntılarıyla ve teknik açıdan ele alındığını bildirdi.

5. YDİK toplantısının Selanik'te 2018’in ilk yarısı içerisinde gerçekleşmesinin beklendiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Tarihlerle ilgili Yunan tarafından belirli önerileri bekliyoruz. Tabii ne kadar çabuk olursa, o kadar iyi olacak. Üst düzey diyalog sürecinde elde edilen hızı sürdürmeliyiz. İkili meselelerle ilgili anlaşmaya varabilmemizin zaman alacağını ikimiz de biliyoruz. Dolayısıyla bu arada iş birliğimizi geliştirebileceğimiz başka alanlara yoğunlaşmamız gerektiği konusunda mutabıkız. YDİK, bu ortak amaca hizmet ediyor ve toplu iletişim araçları tarafından hissediliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Çavuşoğlu, Selanik’teki YDİK toplantısının başlıca gündem maddesini taşımacılık konusunun oluşturacağını belirterek, "Şu anda, taşımacılık alanında büyük projeler üzerinde çalışıyoruz. Gündemde İzmir ile Selanik arasında deniz bağlantısı, İstanbul-Selanik demiryolu bağlantısı ve İpsala-Sınır kapısında ikinci bir köprünün inşa edilmesi gibi konular yer alıyor. Halklarımız arasında daha çok temas için yol açabilecek bu gibi girişimleri destekliyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye ve Yunanistan arasında kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusunda da imkanların bulunduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, Ankara’nın bu konuda Atina’ya bazı önemli önerileri olduğunu söyledi.

Çavuşoğlu, "Bununla ilgili iki ülkede kültürel miras oluşturan birer yerin ortak proje kapsamında restorasyonuyla ilgili önerimizi sunduk. Bu konuda anlaşır ve bu yerlerin nereleri olacağı konusunda mutabık kalırsak, bunu ortak bir çalışma olarak Selanik’te açıklayacağız. Bu, gerçekten iki ülke kamuoyuna olumlu bir mesaj oluşturacaktır." dedi.

"ANLAŞMA, ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE GEÇERSİZDİR"

Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında Münhasır Ekonomik Bölge’lerin (MEB) belirlenmesine ilişkin imzalanan anlaşmaya değinen Çavuşoğlu, bu anlaşmanın uluslararası hukuka göre herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığını kaydetti.

Çavuşoğlu, Türkiye’nin bu konuda ve Yunanistan’ın 2011’de çıkardığı hidrokarbon kanunuyla ilgili ciddi yasal itirazları bulunduğunu belirterek, Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında ve bununla örtüşen deniz bölgelerinde hiçbir yasa dışı bilimsel araştırma veya hidrokarbon araştırmasına izin vermeyeceği uyarısında bulundu.

Türkiye’nin bu konudaki itirazlarını BM’ye ilettiğini aktaran Çavuşoğlu, şunları kaydetti: "Türkiye, Mısır ve GKRY arasında MEB bölgelerinin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın reddi başvurusunda bulundu. Yapılan ayrıntılı incelemeden sonra, anlaşmanın 32, 16 ve 18 derece boylamlarında Türk kıta sahanlığını ihlal ettiğini açıkça belirttik. Dolayısıyla anlaşma, uluslararası hukuka göre geçersizdir. Ayrıca, Yunanistan’ın çıkardığı hidrokarbon kanunuyla ilgili itirazlarımızı da BM’ye bildirdik. Bu, ana kara ile adalar arasında, özellikle küçük Meis Adası’nda olduğu gibi, Yunan kıta sahanlığının dış sınırlarını tek yanlı olarak belirleme girişiminde bulunması nedeniyle uluslararası hukuk ve yerleşmiş kurallara aykırıdır. Dolayısıyla, Akdeniz’in bu tarafındaki Türk kıta sahanlığının dış sınırları, Türkiye ve Mısır kıyıları arasındaki orta çizgiyi izlemektedir ve bunun batı tarafı, Akdeniz’de ilgili tüm ülkeler arasında olduğu gibi, Ege’de gelecekte sınırların belirlenmesi ile ilgili anlaşmaların sonucuna göre belirlenecektir. Bu süreç devam ettiği sürece, şüphesiz tüm ilgili ve özel antlaşmalar göz önüne alınmalıdır. Örneğin, bu anlayışa bağlı olarak, Türkiye ve KKTC, 21 Eylül 2011’de kıta sahanlığının belirlenmesine ilişkin anlaşma imzaladı ve bununla ilgili coğrafi koordinatları BM’ye bildirdi."

"TÜRKİYE KITA SAHANLIĞI KONUSUNDAKİ HAKLARINI UYGULUYOR"

Çavuşoğlu, Türkiye ve Yunanistan arasında anlaşmayla belirlenmiş deniz sınırı bulunmadığına dikkati çekerek, Ege’de her türlü keyfi çabanın, Türkiye’nin kıta sahanlığı hakkına ve egemenlik haklarına hiçbir etkisi olmayacağını kaydetti.

Akdeniz’de deniz bölgelerinin bölgedeki tüm ülkeler arasında bir anlaşmayla belirlenmesi gerektiğini ifade eden Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Adası arasında deniz sınırı bulunmadığını vurgulamak istiyorum. Bu çeşit maksimalist ve gerçekçi olmayan talepler deniz haklarıyla ilgili uluslararası yasal düzen ile olduğu kadar teamül kuralları ve uluslararası hukuk ile de kesin olarak çelişiyor. Buna göre, bu konudaki her türlü çabanın, nesnel ve hukuki açıdan Türkiye’nin kıta sahanlığı hakkına ve egemenlik haklarına hiçbir etkisi olmayacaktır. Türkiye kıta sahanlığı konusundaki haklarını uyguluyor. Hiçbir yabancı ülke, şirket, ya da gemi, Türkiye’nin kıta sahanlığında ve bununla örtüşen deniz bölgelerinde hiçbir yasa dışı bilimsel araştırma ve ya hidrokarbon araştırması yapamaz. Bu apaçıktır. Akdeniz’in bu bölgesindeki deniz sınırları, eşitlik ilkesi temelinde ve uluslararası hukuka uygun şekilde bölgedeki tüm ülkeler arasında bir anlaşmayla belirlenmelidir. Bunun ne şekilde olacağını soracak olursanız, bu soruya, Yunan dostlarımızı önce Ege’deki sorunlara yenilerini ekleyeceklerine, kabul edilebilir, adil ve uzun süreli çözüm bulmaya odaklanmaya davet ederek cevap veririm."

"SONDAJ ARAŞTIRMALARI BAŞLATMAYI PLANLIYORUZ”

Çavuşoğlu, Türkiye’nin enerji politikasının temel unsurlarından birinin yerel kaynakların kullanılmasının genişletilmesi yönünde olduğunu ifade ederek, “Bu, Doğu Akdeniz’deki bölgelerimizde olası hidrokarbon yataklarını da kapsamaktadır. Bu kaynakları araştırmak ve değerlendirmek egemenlik hakkımızdır. Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’de yakın gelecekte sondaj araştırmaları başlatmayı planlıyoruz." bilgisine yer verdi.

Türkiye’nin, Kıbrıslı Rumların, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon konusundaki tek yanlı araştırma faaliyetleri ile ilgili tezinin, "Kıbrıslı Türklerin Ada’nın çevresindeki doğal kaynaklarda vazgeçilemez hakları bulunduğu yönünde" olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri desteklemek ve aynı zamanda kendi kıta sahanlığındaki hak ve çıkarlarını korumaktaki kararlılığını dile getirdi.

Çavuşoğlu, Rumların, Ada’nın tek sahibiymiş gibi davranmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Türkiye ve Kıbrıslı Türkler olarak, Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulunmadıkça tek yanlı araştırma ve değerlendirme faaliyetlerinin yasal olmadığını defalarca vurguladık. Bu konudaki bıkkınlığımızı, öfkemizi ve endişelerimizi birçok defa ifade ettik. Ancak, bizim bu şikayetlerimiz duymayan kulaklara hitap etmeye devam ediyor. Bu nedenle, Kıbrıslı Türkler, kendi bölgelerini sınırlandırmak ve faaliyet izni verilmesi konusunda mantıklı adım atarak Türk Petrol şirketi ile bir anlaşma imzaladı. Yeni Türk gemisi Doğu Akdeniz’de faaliyetlerine başladığında, bu, Kıbrıslı Türk tarafı ile konuşulan ve imzalanan anlaşmaların yasal temelinde gerçekleşecek. Bu arada, Kıbrıslı Rumlar tarafından belirlenen ve halen araştırmaların devam ettiği 6 numaralı parselin bir bölümünün Türk kıta sahanlığı sınırları içerisinde bulunduğunu belirtmek istiyorum. Kıta sahanlığımızda yasa dışı araştırma ve değerlendirme faaliyetlere hiçbir zaman izin vermeyeceğimizi söylemeye gerek yok. Toparlamak gerekirse, Kıbrıslı Türkleri desteklemek ve Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki yasal haklarını genişletmelerine yardımcı olmak ve aynı zamanda kıta sahanlığımızdaki kendi hak ve çıkarlarımızı koruma konusundaki kararlılığımız vurgulamama izin verin. Bu amaç için tüm önlemleri almaya hazır olduğumuzu herkesin anlaması lazım."

DARBECİ ASKERLER

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuzdaki darbe girişiminin ardından Yunanistan’a kaçan askerlerle ilgili soruyu yanıtlayan Çavuşoğlu, Türkiye’nin, Yunan adli makamlarının bu konudaki tutumundan derin hayalkırıklığı duyduğunu söyledi.

Çavuşoğlu, Yunanistan Yüksek Mahkemesinin (Arios Pagos), Türkiye’nin kaçak askerlerin iadesiyle ilgili talebine ilişkin kararlarının uluslararası hukuk ilkeleriyle bağdaşmadığını belirterek, "Yunanistan Yüksek Mahkemesinin darbeyi düzenleyenlerin iadesi ile ilgili kararı, darbenin faillerini cezasız bırakıyor ve darbe kurbanlarının haklarını ihlal ediyor. Yunan dostlarımızın yardımıyla bu insanları Türkiye’de adalet önüne çıkarmanın yollarını bulma arayışlarımızı sürdüreceğiz. Bu kapsamda, Atina’daki Büyükelçiliğimiz Yunan Dışişleri'ne yeni bir iade talebinde bulundu. Bu talebimiz, 8 kaçağın 15 Temmuz darbe girişiminde yer aldıklarına dair yeni kanıtlar ve ek belgeler içeriyor." değerlendirmesinde bulundu.

Yunan makamlarının, kaçak askerlerin Yunanistan’da yargılanmasına ilişkin açıklamalarını olumsuz bulduğunu belirten Çavuşoğlu, "Yunan dostlarımızın, Yunan adli makamlarının meydana getirdiği bu soruna bir çözüm bulmaya çalıştıklarını anlıyoruz. Ancak, sürüncemede bulunan ve Türk devletine karşı işlenmiş ağır bir suçla ilgisi olan bir davanın Türkiye’den Yunanistan’a taşınması konusunda ciddi çekincelerimiz var." ifadelerini kullandı.

KIBRIS SORUNU

Kıbrıs sorununa değinen Çavuşoğlu, Ada’daki çözüm çabalarının Kıbrıslı Rumların, iktidarı Kıbrıslı Türklerle paylaşma niyetinde olmaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandığına işaret etti.

Kıbrıs’ta bir yıl önce uzlaşmak için daha çok umut bulunduğunu ancak bu umutların temmuzdaki konferansta bir sonuç alınamaması nedeniyle dağıldığını ifade eden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Bunlar (Rumlar) hala, siyasi eşitliğe dayanan yeni gerçek bir ortak ilişki kurma yerine, (Kıbrıslı Türkleri) var olan yönetim içerisine çekebileceklerine inanıyorlar. Rum tarafı onlarca yıldan beri bu şekilde hareket ediyor. 1960’daki devlet üç yıl içerisinde bu nedenden çöktü. Rumlar, 2004’te bu yüzden ezici çoğunlukla Annan Planı’nı ret etti. Son 50 yıl içerisindeki çözüm çabalarının art arda başarısızlığa uğramasının nedeni Rumların itirazıdır. Rumlar eğer, Kıbrıslı Türklerin basit bir azınlık statüsüyle yetineceğini zannediyorlarsa yanılıyorlar. Bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Kıbrıslı Türkler bunu kabul etmeyecek ve Türkiye, garantör ülke olarak hiçbir zaman buna izin vermeyecek."

Kıbrıs sorununun çözümünde, sadece Rum tarafının tutum değiştirmesi durumunda bir başarı olanağı sağlanabileceğini vurgulayan Çavuşoğlu, yakın gelecekte böyle bir şeyin olmasının mümkün gözükmediğini belirttti.

Çavuşoğlu, Rum tarafının bugünkü tutumunu sürdürmesi durumunda yeni müzakerelerin hiçbir anlamı olmayacağına dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:

"İki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümü sadece Rum tarafının tutum değiştirmesi durumunda bir başarı olanağı sağlayabilir. Ancak sizinle samimi olmam gerekirse yakın gelecekte bunun mümkün olacağını sanmıyorum. Bu da yine aynı çerçevede olası yeni müzakerelerin hiçbir anlamı olmayacağı anlamına gelmektedir. Kıbrıs’ta, sadece diploması ve diyaloga dayanan müzakereler sonucunda varılacak bir uzlaşma kalıcı olabilir. Burada sorun, bu uzlaşmanın ne şekilde olacağı ve yeni hedefin ne olacağıdır. Bu, üzerinde hepimizin mutabık kalması gereken bir mesele. Yeni müzakereler sadece bu durumda başlayabilir."

TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye-Rusya ilişkileriyle ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin herkesle iyi ilişkiler arzusu taşıdığını, iki komşu ülke arasında iş birliği ilişkilerinin doğal olduğunu ifade etti.

Rusya ile olan ilişkilerinden bazı çevrelerin rahatsızlık duymasının kabul edilemez olduğunu belirten Çavuşoğlu, Türkiye'nin, Rusya dahil, birçok unsur ile sürekli temas halinde olduğu bir coğrafyada bulunduğuna işaret etti. Çavuşoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ruslarla bin yıl yan yana yaşadık. Bu nedenle derin kökleri bulunan bir ilişkimiz var. 20 milyon avronun üzerinde ikili ticari ilişkilerimiz var. Büyük enerji planlarımız ve turizmden inşaat alanına kadar birçok alanda güçlü iş birliğimiz bulunuyor. Bu, komşular arasında doğal, böyle de olması gerekir. Şimdi, bazı çevreler bunda neden sorun görüyor? Bazı ülkelerin Rusya ile daha yakın ilişkileri var ve kimse buna bir şey demiyor. Kimse, 'Hey Rusya ile çok yakınsınız' demiyor. Ancak Türkiye söz konusu olunca, bazı kişiler alarm veriyor. Bu adil değil. Burada bir neden var ve bunu kabul etmiyoruz. Herkesle iyi ilişkiler istiyoruz. Bizim için Moskova, Washington’un ya da Brüksel’in alternatifi değil. Bizim dış politika vizyonumuzda hepsi birbirini tamamlıyor. Sonucu sıfır olan bir oyun oynamıyoruz. Bizimki karşılıklı yarar yaklaşımı."

Vira Haber

Bu haber toplam 5649 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.