1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Yüksel Yıldırım’dan Deniz Ticareti Dergisi’ne Özel Açıklamalar
Yüksel Yıldırım’dan Deniz Ticareti Dergisi’ne Özel Açıklamalar

Yüksel Yıldırım’dan Deniz Ticareti Dergisi’ne Özel Açıklamalar

Yıldırım Şirketler Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı Yüksel Yıldırım, Deniz Ticareti Dergisi ile yapmayı planladığı yatırımları, liman yatırımları ile ilgili son durumu ve tecrübelerini paylaştı.

A+A-

Dünyanın neredeyse her köşesinde yatırımları bulunan Yıldırım Şirketler Grubu önümüzdeki süreçte maden, liman, yenilenebilir enerji ve gübre alanında yatırımlar yapmaya devam edecek. Yıldırım Şirketler Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı Yüksel Yıldırım, Deniz Ticareti Dergisi ile yapmayı planladığı yatırımları, liman yatırımları ile ilgili son durumu ve tecrübelerini paylaştı.

Önce çocukluk günlerinize dönelim, çocukluk hayaliniz neydi? Hangi mesleği yapmak istiyordunuz?

İlk önce doktor olmak istiyordum. Sonra lisede matematiği çok sevdim. Biz Sivaslıyız, orada maden çoktur. Annem de benim maden mühendisi olmamı istiyordu. Hiçbiri olmadı; çünkü bizim zamanımızda üniversitede tercih yapılıyordu, şansınıza puanınız hangi yazdığınız sıraya denk gelirse oraya giriyordunuz. Benim birinci tercihim İTÜ Uçak Mühendisliği’ydi, giremedim. Sonra Boğaziçi Üniversitesi elektrik-elektronik ve inşaat mühendislikleri vardı tercihlerimin arasında, tıp fakülteleri vardı, hiçbirine giremedim. 10’uncu tercihim İTÜ Makine Mühendisliği idi. Makine mühendisi oldum, ardından da Amerika’ya gittim.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz, nasıl bir ailede büyüdünüz?

Babam ilkokul 3’e kadar köyde okumuş. Okul kapanınca okulu bitirememiş. Annemin ise okuma yazması yoktu. Babam çalışmak için İstanbul’a gelmiş. Çöpçülük, hamallık yapmış. Belirli bir para kazanınca da Sivas’a dönmüş. Annem de o zaman köyde hayvanlarla uğraşıyormuş. Önce bir bakkal ve manifatura dükkanı satın almışlar. Bir akrabamız Samsun’da demir çimento işi yapıyormuş, orada bir potansiyel olduğunu anlamış ama yatırım yapmaya parası yetmemiş. Onun üzerine babamı Samsun’a ortak olması için çağırmış. Babam bir anda karar vermiş, Sivas’taki her şeyi satmış, hep birlikte 3 kardeşimle Samsun’a yerleşmişiz. Kısacası babam aslında bir risk almış, inanmış, ortaklık kurmuş. Sonra ortağından ayrılmış. Biz ilkokula giderken babama yardım ediyorduk, aslında ticarete o zamandan başladık. Hem sokakta top oynar, hem de babama yardım ederdik. İlkokul, ortaokul ve liseyi Samsun’da okudum. İTÜ’yü bitirince de Amerika’ya gidip makine mühendisliği alanında master yapmak istedim. Amerika’da güneş enerjisi ve termodinamik alanında master yaptım. Amerika’da tanıştığım Türkler Silikon Vadisi’nin çok büyüdüğünü belirterek, bu konuya değil de ileri teknolojiye yönelmemi söylediler. Sonunda Oregon State Üniversitesi’ne kabul edildim. Sonra bana asistanlık verdiler. Orada makine mühendisliği dalında bilgisayarla tasarım, bilgisayar grafikleri, expert sistem, robotik okudum. Master bitti, bu kez doktoraya başladım. Ailem dönmemi istedi ve paramı kestiler. Ben de doktoraya ara verdim ve iş aramaya başladım. Ardından San Francisco Bölgesi’nde işe girdim. Beş yıl Japon firmasında çalıştım. Amerika’nın batı yakasında 6 tane önemli liman vardı. Oralara müşterilere servis vermeye gidiyorduk. Beş yıl içinde liman rehabilitasyonu, vinç kurulumu, problem çözme gibi şeylerde çalıştım ve birçok iş deneyimledim. Edindiğim tecrübeyle Türkiye’ye dönünce ne yapmamam gerektiğini de anladım.

Türkiye’ye dönünce nasıl bir düzen kurdunuz, neler yaptınız?

Eşimle beraber ilk olarak Samsun’a geldik. Dünya 20’nci yüzyılı yaşarken, biz Amerika’da 21’inci yüzyılı yaşıyorduk. Her şeyin çok ötesindeydik. Amerika’da o kadar hızlı bir hayat vardı ki, Samsun’a gelince önce bir garip hissettik. Aile şirketimiz demir, çimento, kömürle ilgileniyordu. Sonuçta “Burada mühendislik yapamayacağım, bari Amerika’da öğrendiğim İngilizcemi kullanayım” diye düşündüm. Rusya’dan kömür ithalatına başladım. Bunun için tabii yabancı dilinizin olması gerekiyordu. Gemilerle Karadeniz üzerinden Rusya’dan, Ukrayna’dan kömür taşıma ticaretine girdim. O dönem Samsun’da bu işleri bilen yoktu. Dört yıl Samsun’da kaldım. O zaman yaptığım işten çok iyi paralar kazandım. Yaşamış olduğumuz kriz zamanlarında da nasıl pozisyon alacağımızı öğrenmiş olduk. Bunların hepsi benim için bir ders oldu. Kendimi iyi bir iş adamı olarak görüyorum, çünkü hep krizlerle mücadele ettim. Yıldırım Şirketler Grubu’nu diğer gruplardan ayıran en önemli özelliği krizlerde büyüme sağlamaktır. 1994 krizinde inanılmaz sarsıldık. Para kaybettik, bir sürü şey art arda geldi. O dönem dibe vurduk ve ardından yükselişimiz başladı.

img-1235-min.JPG

Dibe vurduktan sonra nasıl bir çıkış yakaladınız, ilk hangi işe girdiniz?

Bildiğim işe devam ettim. Tabii ağzımız yanmıştı bir kere, her şeyi dikkatlice ölçüp karar veriyorduk. Daha fazla riski analiz ediyorduk. Sonra Rusya’da özelleştirmeler başladı. Oligarkların çıkışı diyebiliriz; 1995 – 1999 arası. Ardından da 2003’te AK Parti iktidara geldi. Ağabeyimi çok zorladım o dönem, risk alalım istedim. Benim hedefim; metal ve madencilikte yatırım yapmak, büyük oynamaktı. O zaman Etibank’ın satışı yapılıyordu; madenler satılıyordu, biz de ihalelere girdik ama sadece Eti Krom’u, Gemlik Gübre’yi ve Beykoz Kundura’yı alabildik. Zaten paramız da bitmişti, bankalara borçlanmıştık. 100 milyon para harcadık, bankalardan da yaklaşık 150 milyona yakın kredi aldık. Sonuçta biz bunları çok iyi yönettik ve kazancımızı katladık.

Liman almak ne zaman aklınıza geldi, bu yatırımı neden yaptınız?

Ben limancılık sektörüne atılmayı aklımın ucundan geçirmiyordum. Liman özelleştirmeleri sırasında Trabzon Limanı ihalesine girdik ve kazandık. Ancak birtakım sıkıntılar yaşandı, Samsun-Trabzon çekişmesi diyelim. Acayip bir baskı oluştu ve Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı iptal edildi. Ardından 2’nci ihaleye girdik, olmadı. Kaybettiğim için çok üzüldüm, çünkü orada güzel ve kaliteli işler yapmayı planlıyordum. Liman yatırımı yapmak istediğimi bilen birisi, STFA Holding’in satışta olan Sedef Port adında bir limanı olduğunu söyledi. Sonuçta biz orayı satın aldık. Ben; eski bir tersanenin limana çevrilmiş halini, 1999 depreminde iskelelerinin korkunç zarar görmüş haliyle satın alarak limancılığa girdim. Amacım burada küçük bir konteyner limanı yapmaktı. Herkes bu söylediğime güldü. Limanın projesini geliştirirken çok dar bir yer olduğunu biliyorduk. Yandaki Alemdar Limanı’nın da sıkışık olduğu için satılacağını duydum. Ancak o yüksek fiyat veriyordu, biz düşük fiyat veriyorduk. En sonunda anlaştık, ben o iki limanı birleştirdim, böylece limancılığa başladım. O zaman şunu söyledim; “Ben Türkiye’de çok farklı bir limancılık modeli geliştireceğim.” Herkes “Bu adam ne anlatıyor” dedi. İnanmadı kimse… Biz 2006 yılında hızlı bir şekilde o limanda Faz 1’in temellerini attık. Ardından ilginç gelişmeler yaşandı ve MSC geldi bize, o sırada liman inşaatı da devam ediyordu. Dediler ki, “Önce küçük gemileri getirelim, sonra Faz 1 bitince diğerlerini de getiririz.”. Böylelikle 2007 yılından beri bizimle çalışmaya başladılar. Dünyada 1 numaralı müşterimizdir MSC.

img-1217-min.JPG

Limancılık alanında dünyada ilk 10 içine girme hedefiniz vardı. Bu hedefe ulaşmak üzeresiniz sanırım…

Şu anda 11’inci sıradayız. El Salvador’da ikili bir liman anlaşması yapacağız devletle. Panama’da da bir yer bakıyoruz. Peru’ya bir teklif veriyoruz ki, bu 35 yıllık bir kontrat. Asıl önemlisi Amerika’da ihalesi süren New Jersey’de büyük bir liman var. Ekim’de ilk teklifler verilecek.

Son 7 senede kaç liman ve terminal satın almış oldunuz?

18-20 arasında. Türkiye’de iki limanı birleştirdik mesela. Bir liman oldu. 10 yıl öncesinde Türkiye’de üç tane limanımız vardı. Gebze, Gemport, Gemlik ve Körfez’deki Rotaport. Bir de Malta Freeport ile 2012’de sadece 4 limana sahiptik. 2020 yılında dünyanın 11’incisi olduk. 8 yılda inanılmaz bir yükseliş yaptık. Son iki yıldır da dünyanın en büyük 11’inci konteyner liman operatörüyüz İngiltere merkezli bağımsız araştırma şirketi Drewry’nin hazırladığı rapora göre… 2023’te ya aynı kalırız ya da 10’uncu sıraya yükseliriz diye düşünüyorum. Ben dünyayı yatırım yapmak için çok rahat görüyorum. Herkes bana inanılmaz saygı ve sevgi gösteriyor. Bu benim için çok önemli...

Yeni hedefleriniz var mı, hangi alanlarda büyümeyi planlıyorsunuz nelere yatırım yapacaksınız?

Öncelikle benim yaptığım yatırımların hiçbiri şans eseri ortaya çıkmış şeyler değil. İnanılmaz çalışmalar yapıyoruz. New York’ta bir liman var üzerinde çalıştığımız, yaptığımız proje ile 1 milyon 100 bin TEU kapasiteyi geliştirerek, 2-2,5 milyon TEU’ya çıkardık. Projenin her şeyini sayfa sayfa okuyup çiziyorum. Her konuya tek tek çalışıyorum. Ben sadece liderlik yapıyorum. Altımda 130 kişilik finans ekibim var. Planladığımız çalışmalar çerçevesinde bu proje 3 katı potansiyele sahip olacak. Bunu başarmak için önce satın alacaksın, ardından risk alacaksın ve son olarak limana yük getireceksin. Amerika’da böyle bir yatırım yapmayı planlıyorum. Ben limancılıkta Amerika’ya girmek için son 6 senedir acayip zorluyorum sınırları. Hep direkten dönüyorum, ama şeytanın bacağını kıracağıma inanıyorum.

Gübre yatırımı yapmayı planlıyorsunuz, biraz bundan bahseder misiniz?

Gübre konusuna gelecek olursak; biz Türkiye’de bir yere kadar büyüdük, ama daha fazla ilerleyemedik. Son iki senedir yurt dışında gübre yatırımı için uğraşıyoruz. Meksika’da Pemex’in gübre fabrikalarını satın aldık. Tam iş bitecekti; seçim dönemi geldi, seçilen şimdiki cumhurbaşkanı seçim kampanyasında Pemex’in fabrikalarını sattırmayacağım, çiftçiyi sübvanse edeceğim, gübreyi ucuza vereceğim vaadinde bulunmuştu. Sonuçta seçimi kazandı. Bizim aldığımız işi iptal etti. Geçen hafta Belçika ve Hollanda’da iki tane gübre fabrikası tesisini, yaklaşık 1 milyon ton üzerinde iş yapan firmayı inşallah satın aldık. İmzalar atıldı, şimdi Avrupa’daki rekabet kurumundan geçmemiz lazım. O da 3-4 aylık bir zaman dilimi demek. Genel anlamda Avrupa’da gübre işinde ilerlemeyi hedefliyoruz. Buna ek olarak Hırvatistan’da bir fabrikayı almaya çalışıyoruz. Amerika’ya gideceğim, orada üç ayrı eyalete gidip; gübre, liman ve enerji yatırımı konuşacağım. Beraberinde metanol, etanol ve amonyak yatırımları için Houston’da yetkililerle görüşeceğiz. Orada gübre üretmek amacındayız; ardından o gübreyi hem Amerika’ya, hem de Latin Amerika’ya ihraç etmek istiyoruz. Genel bağlamda bakacak olursak dört yerde bu konuları konuşacağız. Amerika’da bize en cazip gelen bir veya iki yerde geleceğe yönelik yatırım yapacağız. Çünkü orada paraya ulaşmak ve pazar payı kolay, Amerika şu an yatırım yapmak için en uygun yerlerden biri.

Gübre konusunda Avrupa’da da yatırıma gidiyoruz. Biz pandemide gördük ki; her şey duruyor, yeme-içme durmuyor. Böylelikle tarım çok önemli hale geldi. Bunun da ham maddesi gübre, gübre çok stratejik bir ürün. Rusya doğal gazı kesti, Avrupa’da nitratlı gübre yapmak zorlaştı. Fiyatlar uçtu… Türkiye’de 350-400 dolar civarında olan fiyatlar, Avrupa’da 750-800 dolar oldu.

Enerji konusu da sizin önemli yatırım alanlarınızdan birisi…

Bütün dünya yeşil enerjiye doğru gidiyor. Bizim Türkiye’de hidroelektriğimiz var. Elazığ’da 44 MW gücünde güneş enerjisi santralini de kurduk, şimdi üzerine 56 MW başlıyor. Bir de yeni bir izin aldık, 475 MW gücünde sırf kendi kullanımımız için güneş enerjisi santrali yatırımı yapacağız. Bu sene Arnavutluk’un en büyük krom ve ferrokrom şirketi olan Albchrome’u satın aldık. Doğu Avrupa’da, daha çok yenilenebilir enerjiye yatırım yapıyoruz.

2021 Ağustos ayında 18 gün boyunca ekibimle Latin Amerika’yı gezdim. El Salvador’da hem liman, hem de enerji için devletle el sıkıştık. Yaklaşık 500 MW’lık yenilenebilir enerji, jeotermal, rüzgar ve güneş enerjisi için 500 milyon dolarlık yatırım söz konusu. 1 milyar dolarlık da liman yatırımı mevcut. Gidip imza atacağız ve bu projelere yılbaşından itibaren devralıp başlayacağız. Ben yenilenebilir enerjiye, gübreye, limana ve madenciliğe yatırım yapıyorum. Madencilikte de Kosova’da Ferronikeli adlı nikel fabrikası satın aldık. Kromun yanında ilk defa nikele giriyoruz. Nikel ayrı bir oyun, çünkü borsaya açık ve geleceğin kritik elementi... Yenilenebilir enerjilerin depolanması için nikel şart. Ayrıca Arnavutluk’ta da nikel madenleri satın aldım. Türkiye’ye de bu konuya bakacağız… Guatemala’ya gittim, potansiyele baktım. Kazakistan’da bakır, çinko, altın, nikel, kurşun olmak üzere devlete teklifler yaptık. Ekvator’da da altın ve bakır için başvurular yaptık. Yani harıl harıl çalışıyoruz. Maden, liman, yenilenebilir enerji ve gübre bizim şirketimizin ana konuları.

Ciddi bir Covid-19 hastalığı atlattınız. Bu hastalık sonrası hayatınızda neler değişti?

Ben ölümden döndüm, en yakın arkadaşım vefat etti. Artık çalışmayacağım dedim, biraz kendi hayatıma dönmek istedim. Yoğun bakımda geçirdiğim süre boyunca; ne ailemin, ne paramın, ne de dostlarımın faydalı olduğunu gördüm. Yalnızdım, çünkü kimse yanıma gelemiyordu. Ne bir televizyon, ne bir dergi hiçbir şey yok. Sadece duvara bakıyordum, zaman ilerlemek bilmiyordu. Çıktığımda ikinci bir hayat şansı yakaladığımı fark ettim. Psikolojim bozulmuştu gerçekten. Uyuyamıyordum… Artık çalışmayacağım dedim. Sonra bu durum yavaş yavaş azalmaya başladı. Problem çözmeye devam ediyordum. Bir sene tedavim sürdü, sonra yavaş yavaş toparlandım. Sonuçta kapitalizmin çarkı beni bir şekilde tekrar içine aldı, çalışmaya başladım. Ancak eskiden saat 9’da gelirdim işe, şimdi canım ne zaman isterse o zaman geliyorum. Çok eskiden iş beni kontrol ediyordu, sonra ben kontrolü ele aldım, ama şimdi tekrar yüzde 70 işim; yüzde 30 ben kontrol ediyorum hayatımı. Bizim işimizde “ben öğrendim” diyemiyorsun. Sürekli kendinizi yenilemek, geliştirmek zorundasınız.

Rusya – Ukrayna savaşı maalesef birçok şeyi olumsuz etkiledi. Siz nasıl etkilendiniz?

Bizi çok etkiledi aslında… Rusya’da fabrikam var; ancak Avrupa, Amerika, Japonya boykot etti. Mecburen çalışan 4 fırınımı bire indirdim. Ürettiğimi Rusya içine satıyorum. Oradan bir ticari kaybım var. Rusya’nın doğalgazı kesmesiyle Avrupa’da enerji fiyatları da uçtu. Bu sebeple Arnavutluk’taki fabrikamızı da 4 fırından 1’e düşürmek zorunda kaldık. Yakında tamamen kapatabiliriz. Nikel fabrikasını aldım, ancak tamamen kapattım. Yine de orayı büyütüyorum, yatırımlar yapıyorum. İsveç’te de biraz sıkıntı yaşıyoruz. Limanlarımda da hacim düştü. Gemilerim eskiden Karadeniz’e gider, yük alırdı, şimdi gidemiyoruz. Ukrayna’ya da gidemiyoruz. Yine kömür ve gübre işlerim var Rusya’da… Onlar daha iyi olabilirdi, ama işler istediğimiz gibi değil. Yine de iyi-kötü devam ediyoruz.

Samsunspor desek, bu sene hedefiniz nedir?

Samsunspor konusunda bu sene tek hedefim var; Samsunspor’u şampiyon yapmak. Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı 2023… Biz de 2023 senesinde “Şampiyonluk en çok Samsunspor’a yakışır” sloganıyla sezonu açtık. Bu seneyi de “Kurtuluş sezonu” diye adlandırdık. Hem Kurtuluş Savaşı’ndan dolayı, hem Kurtuluş Savaşı’nın Samsun’dan başlayıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolda önemli olmasından dolayı… İyi bir kadro kurduğumuza inanıyorum. En son yaptığımız hoca değişikliğiyle de, inşallah Samsunspor hedeflediği gibi bu sezon Süper Lig’e çıkacaktır diye umut ediyoruz.

img-1204-min.JPG

Dünyamız iklim krizi ile karşı karşıya. Ne yazık ki dünyamız için hızla kötü bir sona doğru ilerliyoruz. Bu konudaki ön görüleriniz neler?

Yurt dışında iklim değişikliği ile ilgili bir Task Force on Climate Related Financial Disclosures (TCFD) adında bir güç oluşturdular. Biz de oraya üye olduk ki, Türkiye’de ender gruplardan biriyiz bu konuda. Bir de benim şirkette 7-8 kişilik ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) grubum var. Tüm dünyada artık bir moda haline geldi bu. Bankalar bizden üç aylık finansal rapor isterken, bunun yanında ESG konusunda ne yaptığımızı da istiyorlar. Yaptığımız her yatırımda, çevre ile ilgili konuları raporluyoruz. Şu an limanlarda aldığımız makinelerde egzoz salınımı en düşük makineler kullanılıyor. Bizim grupta inanılmaz bir çalışma var. Ayrıca bir ekibimiz daha var, Garip ve Zeycan Yıldırım Vakfı… Onlar da, dünyadaki iklim değişikliği ile ilgili organizasyonları takip edip, onlara dahil olmaya çalışıyorlar. Sonuç olarak iklim değişikliği konusunda şirket olarak aktif çalışmalar yapıyoruz.

Sizce 2050 yılına kadar dünyada en çok neleri konuşacağız?

Zaman ilerliyor ve son yıllar pandemi, kuraklık, savaş gibi farklı farklı şeyleri getiriyor bize…2050 yılına kadar da teknoloji, iklim değişikliği, genç neslin geleceği, yeme-içme konusunu konuşacağız gibi görünüyor. Ayrıca suyun önemi de artacak diyorum…

Kaynak: Deniz Ticareti Dergisi

Vira Haber

Bu haber toplam 4907 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.