Yarınlarımızı atacağımız adımlar çizecek
“Yarınlarımızı çizecek olan attığımız ve atacağımız adımlar” diyen Şadan Kalkavan Şirketler Grubu’nun kurucusu Şadan Kalkavan’ı ağırladık bu ay. Armatörler Birliği Başkanlığı’nı da üstlenen Kalkavan ile pek çok konuyu masaya yatırdık.
Denizci bir aileden geliyorsunuz. Bize biraz o zamanlardan bahseder misiniz?
Denizcilik her zaman zor ve meşakkatli bir meslektir. Karadeniz insanı zor koşullar altında bu mesleği bugünlere getirmeyi başarmıştır. Geçmişte takalarla başlayan bu serüven bugün gemi inşa sanayinde dünya dördüncülüğüne gelmemizi sağlamıştır. Bugün dünyanın en genç deniz ticaret filolarından birine sahibiz. Bütün bunlar kolay olmadı. Babalarımız ve dedelerimiz çok zor koşullar altında, ama çok severek yaptılar bu işi. Ben de hiçbir zaman aile servetimize güvenmedim. Kendim çalışarak kendi firmamı kurdum ve bugünlere getirdim.
Sektör olarak zor günler yaşadık, öyle ya da böyle yaşamaya da devam ediyoruz. Genel olarak denizcilik sektörünün durumunu değerlendirir misiniz?
Açıkçası geride bıraktığımız son üç yılın sektörümüz açısından “Kolay” ya da “Güzel günler” olduğunu söylemek ne yazık ki zor. Bilindiği üzere denizcilik sektörü için global ekonomi ve ticaret belirleyici unsurlardır. Yaşanan ekonomik gelişmeler bu alanları olumsuz yönde etkilediği gibi jeopolitik hareketler; gerek Libya’yı içine alan Kuzey Afrika’daki gelişmeler ve gerekse yanı başımızda Avrupa’da süregelen ekonomik olumsuzluklar deniz taşımacılığı ile gemi inşa sanayini olumsuz yönde etkilemiş ve etkilemektedir. Bu sebeplerle de denizcilik sektörünün gelişim hızı, geçmiş dönemlere kıyasla son üç yıldır durağan hatta gerileyen bir eğilim göstermektedir. Olumsuz seyreden ekonomik ve jeopolitik göstergeler, Türk denizciliğinin ilerlemesini engelleyen birçok sorun doğurmuş, sektör bu sorunları tabi ki bertaraf etmeye çabalamış ama atılan adımlar, hem yeteri kadar desteklenemediğinden, hem de adımların çözüm odaklı olamamasından dolayı yetersiz kalınmıştır. Sektörümüzün geleceğinde “Güzel günler” elbette ki olacaktır. Bugünlere kısa sürede ulaşılabilmesi için öncelikle sektörün gelişimini engelleyen sorunların masaya yatırılması, bu sorunların net bir şekilde ortaya çıkarılması ve çözüm yollarının belirlenip, zaman kaybetmeden bu çözümlerin uygulanmaya başlanması hayati önem taşımaktadır.
Çözüm bekleyen en önemli soruna finansman diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Sektör finansman yetersizliğinden kaynaklanan sorunlarla baş başa diyebiliriz. Çözüm bekleyen sorunlar sıralamasında finansman ve finansman kaynaklı sorunları ilk sıraya koyabiliriz. Gerek global ekonomide, gerekse denizcilik sektöründe yaşanan ekonomik darboğaz finans kuruluşlarından sağlanan kredilerin geri ödenmesinde bazı problemler yaşanmasına neden olmuştur. Tarafların bir araya gelerek bu sorunu çözmeleri son derece önemlidir. Ayrıca en az bu kadar önemli olan bir diğer hususta, denizciliğin finansman problemini çözecek alternatif kaynak ve uygulamaların hayata geçirilmesidir.
Tam bu noktada “Libya” örneğini dile getirmek isterim. Libya ile iş yapan ancak bölgedeki olaylar nedeni ile zarar gören müteahhitlerin kredi borçları ötelenmiştir. Libya örneğinde olduğu gibi bir uygulama Türk denizcilik sektörüne de uyarlanabilir; gemi inşa ve deniz taşımacılığı firmalarının kredi borçları ötelenebilir, uzun vadeli kredi imkanları sağlanabilirse ve denizcilik sektörü şirketleri kredi yenilenme ve yapılandırılmalarında karşılık oranlarının arttırılması hükmü dışında tutulursa, denizcilik sektörünün yaşadığı finans probleminin büyük ölçüde aşılacağına inanıyorum.
Yurt dışı örnekler göz önünde bulundurulduğunda, yaşanan ekonomik gelişmelerin devlet teşvikleriyle finansal destek verilmesini zorunlu hale getirdiği görünüyor…
Gelişmiş ülkelerde dahil birçok ülkenin, devlet desteklerini ve teşvik programlarını değişik alternatifler ile uyguladıkları ortada. Bu uygulamaların da, liberal ekonomi ve rekabetin korunması felsefelerine ters düşmediği savunuluyor. Örneğin Avrupa Birliği ve Uzakdoğu ülkeleri tersanelerinde Dünya Ticaret Örgütü tarafından yasaklama getirilmiş olmasına rağmen bazı teşvikler verilmekte. Burada önemli olan husus; uygulanacak teşviklerde gerek iç, gerekse dış piyasalarda geçerli olan rekabet şartları ve güvencesinin tehlikeye düşürülmemesine dikkat edilmesi. Türk gemi inşa sektörünün rekabet edebilme gücünü ayakta tutabilmek için sektöre %10-%20 aralığında teşvik ve uzun vadeli kredi imkanının ivedilikle verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Peki, koster filosunun yeniden yapılandırılması konusu sektörü tetikleyici bir unsuru olabilir mi?
Finansal krizin gemi inşa sektöründeki etkilerinin azaltılmasında Koster Filosu’nun modernizasyonun olumlu etkilerinin olacağı sektörün hem fikir olduğu konulardan biri. Diğer taraftan koster filonun modernizasyona olan gereksinimi de ortada; zaten yaşlı olan mevcut filo gün geçtikçe daha da fazla yaşlanmakta ve çok küçük tonajda gemilerden oluşmakta. Günümüz piyasa koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda, yüksek tonajda gemilere ihtiyaç duyduğumuz görünen bir gerçek. Bir zamanlar koster tipi gemilerle Akdeniz’de hakimiyet kurmuş olan Türk Deniz Ticaret Filosu’nda 1500-7500 DWT aralığında 266 adet koster tipi gemi bulunurken, bunların 34 adedi 10-19 yaş aralığında, 191 adedi de 20 yaşın üzerinde. Bu tablonun Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde diğer ülke gemileri ile rekabet gücü kalmayacağı sonucunu doğurduğu da gözlemlenen diğer bir gerçek.
Sonuç olarak hem filomuzun zorlayıcı sebeplerinden, hem de gemi inşa sektörümüzün içinde bulunduğu darboğazdan dolayı yenileme çalışmalarına başlanması gerekli diye düşünüyorum. Bu yenileme çalışmalarına başlandığı takdirde ise gemi işletmeciliğinden gemi inşaya, gemi inşa yan sanayisinden gemi tedarikçilerine kadar hemen her alanda ilave gelir ve istihdam yaratacağı aşikar. Tabi ki böylesi bir işe başlamak önemli bir fizibilite çalışmasını da gerektiriyor. Öncelikle bu yeniden yapılandırma çalışmasının finansmanına yönelik atılması gereken bir takım adımlar söz konusu. Bu adımlar arasında; devletin teşvik mekanizmasının oluşturulması, kosteri inşa edecek Türk tersanelerine Dördüncü Bölge kapsamında teşvik verilmesi ve söz konusu finansmanda Kredi Garanti Fonu’nun devreye sokulması gerekli.
Tersanelerimizin küresel pazardaki rekabet gücünün önündeki engelleri kaldıracak hamleler neler?
Tersanelerimizin finansman yetersizlikleri nedeniyle rekabet gücünün sekteye uğradığı gerçeklerimizden bir tanesi. Açık ifade etmek gerekirse gerek Çin’in işgücü maliyetlerindeki aşırı baskısı, gerekse de Güney Kore ve Japonya’nın sahip olduğu teknolojik seviye Türkiye’nin rekabet edebilme koşullarını zorluyor. Bugün tersanelerimizde çok güzel işler çıkartabilir konumdayız. Geçmişte yapılanlar, bu alanda sağlanan ilerleme zaten ortada. Ama fiyat için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu alanda devletin atması gereken bir takım adımlar var. Türkiye’nin jeopolitik ve kalite avantajları bulunsa da, bunlar günümüz koşullarında fiyatın önüne geçememekte. Bu da tabi ki iş kapasitemize yansımakta.
Kriz sonrasında armatörlerin geçmişte sağladıkları kredi kanallarında ve miktarında yaşanan zorluklar da mevcut. Armatörler yatırımının büyük bir çoğunluğunu veya tamamını öz kaynakla yapmak durumunda kaldığı için uzun ömürlü gemi yatırımı da yapılabilir olmaktan çıkmıştır. Şimdi bu ortamda yeni gemi inşası, Gemi İşletme Dönemi Finansmanı’nın Eximbank tarafından sağlandığı Almanya, Kore, Çin, Norveç, İspanya, Japonya, Hollanda gibi ülkelerin tersanesine kaymakta. Türk tersanesi armatöre finansman paketi sunamadığı takdirde, bu yatırımların ülkemizde gerçekleşmesi zor. Türkiye’de de söz konusu ülkelerdeki gibi uzun vadeli Gemi İşletme Dönemi Finansmanı sağlanabilmeli. Eximbank’ın üzerindeki risk faktörünün azaltılması için garantör kuruluşlar devreye sokulmalı. Bu uygulama sadece bu alanla da sınırlandırılmamalı. Hem gemi inşa yan sanayisine, hem de ulusal bazda imalat sanayi ürünlerinin satışına yönelik olarak da genişletilmeli.
Genel bir değerlendirme yaptığınızda nasıl bir geleceğin sektörümüzü beklediğini söyleyebiliriz?
Bu tabloyu tam anlamıyla şekillendirecek olan bileşenler önemli. Yarınlarımızı çizecek olan attığımız ve atacağımız adımlar. Burada aşikar olan da adımları daha fazla gecikmeden atmamız. Önce içinde bulunduğumuz mevcut durumu iyi değerlendirmeliyiz. Bunun için sektörümüzün yansıttığı sinyallere gerçekçi bir gözle bakmalıyız. Şu anda neredeyiz ve mevcut durumda direnme gücümüzün ne kadar olduğunu masaya yatırmalı ve ona göre bir yol haritası çıkarmalıyız. Devlet desteksiz çıkış yolu bulunabileceğine inandığımı söyleyemeyeceğim. Yurt dışı örnekleri de, oralarda yapılan hamleler de bunun göstergesi konumunda. Son olarak söylemek isterim ki ülke olarak denizcilik sektörünün ne kadar önem taşıdığına karar verilmeli ve daha fazla zaman kaybetmeden elimizi taşın altına koymamızın yarınlarımızdaki etkisi çok ama çok fazla…
Son olarak sizin tecrübenizden faydalanmak isteyen gençlere yönelik nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Öncelikle iş hayatında muvaffak olmak için en başta gelen şartın verilen sözün tutulması olduğunu unutmamaları gerekir. Yapamayacağınız bir iş için söz vermeyin. Yapacakları bir işi ise ısrarla takip ederek sonuca gitmeye çalışmalarını her zaman söylüyorum. İyilik yapmak için her türlü maddi ve manevi fedakarlıktan kaçınmamaları gerekir. Çünkü iş hayatında maddi kazançlarımızın yanında, manevi bir haz da duyuyorsanız, siz iyi bir insan sıfatına sahipsiniz demektir. Yanınızda çalışanlara ağabey, kardeş gibi bakıp, mutlu ve müreffeh olmaları için elinizden geleni esirgemeyin. Sonunda bütün bu yaptıklarınız fazlasıyla size dönecektir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.