Unutulmaya yüz tutmuş hikayeler maharetli ellerde yeniden canlanıyor
Ercan Küçüktaş ve Serkan Ceylan çok ince bir işçiliği, bu gemilerin tarihin tozlu sayfalarında yatan kadim hikayeleriyle birleştirip dikkat yüklü bir sanata dönüştürüyor.
Besarabya, Transilvanya, Struma, Suhulet… Hepsi tarihin sayfalarında nice yolculuğa, nice hikayeye eşlik etmiş fakat bizim kadirşinaslığımızdan nasibini alamamış gemiler. Ercan Küçüktaş ve Serkan Ceylan çok ince bir işçiliği, bu gemilerin tarihin tozlu sayfalarında yatan kadim hikayeleriyle birleştirip dikkat yüklü bir sanata dönüştürüyor. Kendileri Türkiye’de çok da hak ettiği yeri bulamamış olan bir hobi uğraşı olan gemi modelciliğiyle uğraşıyorlar. Bu sanatı Türkiye’de yaygınlaştırmak için yıllarını veren ikili, aynı zamanda uluslararası gemi modelciliği kuruluşu olan NAVIGA’nın da üyesi olan Gemi Modelcileri ve Gemi Severler Derneği isimli derneğin yönetim kurulu üyeleri. Gemi modelciliğini ayrıca gündelik hayatın bütün stresini unutabileceğiniz bir hobi olarak görmemiz gerektiğini söyleyen ikili herkesi bu hobiyle uğraşmaya davet ediyorlar.
Gemi modelciliğine nasıl başladınız?
Serkan: Benim çocukluktan beri oyma, kakma tarzı buna benzer işçilik gerektiren işlere merakım vardı zaten. Tüm bunların yanı sıra ahşaba özellikle çok ilgim vardı, denizse ayrı bir tutkuydu benim için. Kibrit çöpüyle bile gemiler yapardım çocukluğumda. Daha sonra gemi modelciliğiyle tanıştım. Gerçek anlamda gemi modelciliğine 2004 Ocak ayında başladım.
Ercan: Ben 60 yaşında denize olan ilgimle başladım model yapmaya. Şu an 75 yaşındayım, 15 senedir bu işi yapıyorum. Modelcilik çok güzel bir hobi, bu iş sayesinde malzemeleri tanıyorsunuz, tarihi araştırıyorsunuz. Ben başladığım zaman maket model kavramı daha tam oturmamıştı, ben kendimi maketçi diye biliyordum mesela(gülüyor). Benim modele başlama hikayemde biraz enteresandır. 1999’daki Gölcük Depremi'nde yeğenimi kaybettim. Benim için çok üzücü bir olaydı, duyduğum zaman bu kötü kadere çok sinirlendim. Bir gün sinirimden ufak bir odun parçasını aldım ve elimdeki çakıyla oymaya başladım. Bir süre sonra bu odun parçasının bir kayık şekline geldiğini gördüm. Sonra yaptığım kayık o şekilde elimde kaldı. Bir süre sonra bunu ne yapabilirim diye düşünürken çevremdekilerin de teşvikiyle bu işe başladım.
Sadece ahşaba değil denize ve gemilere de bir ilgi var sanırım?
Ercan: Ben Ortaköylüyüm gözümü açtığımdan beri o muhteşem denizi ve muhteşem gemileri seyrediyorum, bundan etkilenmemeniz çok zor. Transilvanya, Besarabya 2.Dünya Savaşı’ndan kaçıp Türkiye'ye sığınmış iki tane gemiyi seyrede seyrede geçti çocukluğumuz. Modelciliğe başladıktan sonra da idealim bu gemilerin modelini yapmak oldu. Bunu yapmak da bana nasip oldu ve Transilvanya gemisiyle gümüş madalya kazandım.
Modelcilik ve maketçilik arasındaki fark nedir?
Serkan: Öncelikle bizim yaptığımız iş ahşap gemi modelciliği. Ne yazık ki maketçilikle çok karıştırılıyor. Bu ikisinin birbirinden ayrıldığı husus ise yaşanmışlık. Biz ölçekli gemi modeli yapıyoruz. Yani geçmişte var olmuş veya halen var olan bir gemiyi ölçekli bir şekilde küçültülerek ve bütün orijinalliğini koruyarak tekrar yapıyoruz. Maketse daha hayata geçmemiş bir projeyi, fikri, objeyi üç boyutlu hale getirmektir. Dediğim gibi yaptığınız çalışma zaten var olan ya da var olmuş bir şeyse bunu yaptığınız zaman o model oluyor. Yani modelde bir yaşanmışlık söz konusu diyebiliriz.
Modelini yapmak istediğiniz gemilerin tarihi sizi o gemiyi yapmanız için teşvik ediyor mu?
Ercan: Yaptığımız gemilerin tarihi ve yaşanmışlığı o modeli yapmak için bizi çeken şeylerin başında geliyor. Ben hep gördüğüm gemileri yapmak istiyorum özellikle. Bir de bizim yaptığımız tarihi gemilerin birçoğu yok olup gidiyor. Bu yok olup giden tarihi gemileri modelleri sayesinde yaşatıyoruz. Benim yaptığım gemilerden Transilvanya 2. Dünya Savaşında Türkler tarafından entegre ediliyor. Mesela Struma gemisinin çok trajik bir hikayesi var. O gemiyi gerçekten yapmak çok isterim. Yine çok severek yaptığım modellerden Suhulet gemisi Üsküdar-Beşiktaş arası gidip gelen bir arabalı vapurdur. Arabalı dediğimiz buna çoğunlukla at arabaları binerdi. Suhulet aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı'nda Gelibolu’ya asker götüren bir gemiydi.
Serkan: Modelcilikte bir süre sonra kendi tarzınızı da oluşturuyorsunuz. Kimisi kalyon tarzı gemileri yapmaya yönelir, kimisi günümüz teknelerini çalışır, kimisi klasikçidir, ben römorkör çok seviyorum. Çalışmalarımda Türk bayraklı gemileri yapmayı öncelikli kılıyorum. Atatürk'ün kullanmış olduğu gemiler tercih sebebidir. Şehir hatları vapurları insanların birçoğunda bu gemilere ait yaşanmışlıklar olduğu için özellikle ilgi görüyor. Çünkü şu anda bu vapurların birçoğu jilet oldu artık onları modellerde yaşatmaya çalışıyoruz.
Çok titizlik gerektiren bir iş hazırlığını nasıl yapıyorsunuz?
Serkan: Modelden modele değişen bir işçilik var örneğin kalyon tarzı gemilerin işçiliği daha fazla oluyor. Bu modellerde boyada kullanamadığınız için işçiliğinize çok dikkat etmek zorundasınız. Satıhların çok düzgün olması gerekiyor ama bu boyalı modellerde çalışılırken özen gösterilmiyor demek kesinlikle değildir. Ölçek çok önem arz ediyor bizim için. Ölçeği kaçırmamanız lazım, buna çok dikkat edeceksiniz. Yaptığınız işe konsantre olmanız gerekir. Özellikle çalıştığınız modelin planını çok iyi incelemiş olmanız gerekir.
Türkiye'de çalışmış gemilerin planlarına ulaşmakta sıkıntı yaşıyor musunuz?
Serkan: Türkiye'de model planı konusunda bir sıkıntı var. Bu konu üzerine ustalarımızın çok çalışmaları olmuş ama bunların daha da üstüne koyulması lazım. Genel olarak Türk gemilerinin planlarına ulaşmak gerçekten çok zor oluyor. Modelcilikle, plancılık birbirinden farklı alanlar, sadece plan üzerine eğilen ustalarımız da var.
Yaptığınız modelle uzun süre uğraşıyorsunuz. Bu süre içinde modelle aranızda bir bağda oluşuyor olsa gerek.
Serkan: Basit olarak niteleyebileceğimiz bir modeli yapmak bile iki üç ay sürüyor. Modelin başına oturduğunuz zaman günlük hayatla ilgili işleri unutuyorsunuz. Yeri geliyor uykundan feragat ediyorsun, işlerinden vazgeçiyorsun ama o modelle uğraşmak seni bir şekilde dinlendiriyor. Modeli yapmanın her aşaması ayrı bir zevktir yapan için. Planlamasından, çalışmasına, modelin bittiği ve sergilendiği haline kadar hepsi ayrı bir haz veriyor.
Ercan: Sergilerde yaptığınız gemileri görmüş olan, ona binmiş olan insanlarla tanışabiliyorsunuz. Bir seferinde yaptığım bir modeli sergilerken. Bir bayan, modelini yaptığım gemide babasının çarkçıbaşılık yaptığını söyledi. Modelin onun için önemi çok büyüktü. Modeli benden satın alıp babasına doğum günü hediyesi verdi. Mesela bu gerçekten çok anlamlı bir olaydı.
Modelcilik pahalı ve zor bir hobi midir?
Ercan: Aslında pahalı bir hobi görünmese de çok da öyle olduğunu söyleyemeyeceğiz. Şu anda sigara içen biri ona verdiği masrafla bu hobiyle rahat rahat uğraşabilir.
Serkan : Yerli kitler şu anda 135 TL’den başlayıp 1000 liraya kadar çıkıyor. Bu kit dediğimiz şeyler yeni başlayanlar için modelin planından gerekli olan bütün malzemelerine kadar her şeyi kapsıyor. Modellerin zorluğuna gelince her modelin kendine göre zorluğu vardır. Düzenli bir çalışmayla ortalama iki üç ay gibi bir sürede orta seviyeli bir modeli bitirebiliyorum. Ancak bu durum kişiden kişiye değişkenlik gösterir, herkesin kendine göre bir çalışma stili vardır.
Bir modeli iyi yapan unsurlar nelerdir?
Serkan: Plana ve ölçeğe uygunluk, emeğin yani detayın yoğunluğu, yapım tekniği ve son haliyle göze nasıl hitap ettiği bir modeli değerlendirirken ki temel unsurlardır.
Bize derneğinizden bahseder misiniz?
Serkan: Gemi modelcileri ve Gemi Severler Derneği 1977 yılında İstanbul’da Hasan Erol Ersan, Fatih Özgünsür, Cengiz Giray, Mehmet Taki Belik, Rahmi Topcu, Orhan Ayten ve Muammer Ökten tarafından kurulmuştur. Dernek ilk yıllarında Kasımpaşa'da Deniz Kuvvetleri bünyesinde Donanma Vakfı’na bağlı bir odada faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu yıllarda uluslararası gemi modelciliği kuruluşu olan NAVIGA'ya üye olunarak da uluslararası niteliğe kavuşulmuştur. Zaman içinde düzenlenen yarışmalara iştirak edilmiş ülkemize madalyalar kazandırılmıştır. Uzun yıllar Deniz Müzesi bünyesinde tahsis edilen yerinde çalışmalarına devam eden derneğimiz, toplantılarını 2009 yılından bu yana Hasköy'deki Rahmi Koç Müzesi'nde müze gemi olarak hizmet veren Fenerbahçe vapurunda gerçekleştirmektedir. Derneğimize vermiş oldukları desteklerden dolayı da Sayın Rahmi M. Koç' a sizin aracılığınızla bir kez daha teşekkür ediyoruz.
virahaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.