Türkiye, bir gemiye sığdırılıyor ve...
"Seyr-i Türkiye"den yola çıktı, "Türkiye Yüzer Sergisi" ile devam ediyor. Rotasını 14 Avrupa ülkesinin limanına çevirecek olan bu gemi, "eksen" tartışmalarına da cevap olacak.
Takvimler 12 Haziran 1926'yı gösterdiği gün, İstanbul'dan bir gemi kalktı ve 12 ülkeyi dolaştı. Türklere özgü ürünler gitti beraberinde. Türk kültürü, durulan her limanda büyük bir heyecan ve gururla bir kez daha tanıtıldı. Bu Karadeniz gemisi, 86 günlük yolculuğun ardından 5 Eylül'de tekrar yurda döndü. Tam 10 bin mil yol katedilmişti. Dünyada bir "ilk" olmuştu...
Evet, bu Mustafa Kemal Atatürk'ün hayaliydi... "Seyr-i Türkiye" yüzer sergisi, bir nev-i Türkiye'nin Avrupa açılan kapısıydı. Cumhuriyet'in kuruluşundan üç yıl sonra gerçekleşen bu proje, ülke adına büyük bir güç göstergesiydi... Kimler yoktu ki o geminin misafirleri arasında... Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın oğlu Refi Bayar, İstiklal Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç, Anadolu Ajansı'nın kurucularından Şair Kemalettin Kamu, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven ve Şair Orhan Veli Kanık'ın babası müzisyen Veli Kanık...
Ve tam 82 yıl son aynı proje tekrar dillendirildi. Karar masasında herkes çok heyecanlıydı. Atatürk'ün mirası olan bu proje, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde tanıtımı için büyük ve bir o kadar da önemli bir adım olacaktı. ve derken, ilk adım atıldı... 2 yıllık serüvende sona gelinmeye başlanılmıştı.
12 Bin Metrekarelik Alana Türk Kültürü Sığdırılacak
Öncelikle bir Ro-Ro gemisi tutulacak ve 12 bin metrekarelik bir alana Türk kültürü sığdırılacaktı. "Türkiye Yüzer Sergisi" adı verilen bu proje; tarihi ve coğrafi tanıtımdan kültürel ve sanatsal değerlere, hukuk düzeninden ülkedeki yatırım olanaklarına kadar geniş bir yelpazede Türkiye anlatılacaktı. Her şey en ince noktasına kadar, hiç bir detay atlanmadan düşünülmüştü.
Gemi, İstanbul'dan yola çıkacak, 14 Avrupa ülkesinin önemli limanlarına demirleyecek ve ikişer gün bu özel kıyılara misafir olacaktı...
Acaba bu yolculukta kimbilir daha neler yaşanacak ve kimlerin isimleri geçecekti?
Okurken dahi bir merak sardı, heyecanlandınız biliyorum. Ben de projeyi ilk duyduğumda aynı heyecana kapıldım. Atatürk'ün emaneti yıllar sonra tekrar yaşatılacaktı... Ama asıl önemlisi, bu kadar geniş kapsamlı bir projenin üstesinden nasıl gelinecekti?
Türkiye'nin 51 yıllık AB sürecinde bu projenin ayrı bir yeri olduğunu söyleyen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Türkiye'nin ekseni ve rotasıyla ilgili endişesi ve şüphesi olan varsa yüzer geminin rotasına, yörüngesine, uğrayacağı limanlara bir baksın" diyor.
Avrupa Şu Anda Ekonomik Olarak Zor Bir Süreçten Geçiyor
Bağış, şu an Avrupa'nın ekonomik anlamda zor ve endişeli bir süreçten geçtiğini, ekonomiyi canlandıracak yeni fikirler gerektiğini belirtiyor.
Türkiye'nin dış ticaretinin yüzde 50'sinin AB üyesi ülkelerle gerçekleştirildiğini ancak batıyla ilişkilerini geliştiren Türkiye'nin doğuyu da ihmal etmeyeceğini vurgulayan Bağış, şunları söylüyor:
"Türkiye gibi 3 saatlik bir uçuş mesafesinde 1,5 milyarlık bir tüketiciye ulaşabilme potansiyeli olan fazla ülke de yok. Türkiye bu gemiyle, o mesajı çok net verecek. AB üyesi ülkelerin, Gümrük Birliği içinde olduğu Türkiye aracılığıyla çok daha farklı pazarlara ulaşabileceğini de vurgulamak için bu projenin çok önemli olduğuna inanıyorum."
Türkiye, AB için çok önemli çünkü...
Türkiye, Avrupa'nın 6 ülkesinin katılımı ile kurulan ve o yıllarda "Ortak pazar" olarak adlandırılan bugünün Avrupa Birliği'ne ilk üyelik başvurusunu 31 Temmuz 1959 yılında yaptı. Geçen 51 yıllık süreçte, inişli çıkışlı bir çok aşamadan geçildi ve 2005 yılı itibariyle tam üyelik müzakereleri başladı.
AB'ye üyelik yolunda kararlılıkla ilerleyen Türkiye, müzarekelerde resmi temaslarını sürdürüyor. Türkiye'nin, AB için taşıdığı önem ve bir çok alanda sahip olduğu potansiyel, Avrupa tarafından da kabul görüyor.
İşte Türkiye'yi Özel Kılan Noktalar
- AB'nin petrol ve doğal gaz üretiminin sınırlı olması nedeni ile genişleyen birliğin artan petrol ve doğal gaz talebi ithalat yolu ile karşılanacak. Avrupa'nın enerji ihtiyacı için Türkiye, transit ülke konumunda. Özellikle NABUCCO projesinde Türkiye kilit rol oynuyor. Bu konuda Akdeniz'de de önemli bir merkez...
- Bilindiği gibi "Medeniyetler İttifakı"nın es başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. AB'nin ön plana çıkardığı değerlerin farklı bölgelerde yayılabilmesi kadar önemli olan bir konu da Türkiye'nin 1.5 milyar nüfuslu İslam dünyası ve değerleri ile Batılı değerleri bir arada bulundurması. AB, Türkiye'nin tam üyeliği ile bu farklılıkları bünyesinde toplayan yeni bir yüz olacak.
- Türkiye, AB - NATO ilişkilerinde güvenlik ve savunma politikaları açısından kilit ülke konumunda. Türkiye'nin tam üyeliği, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikalarında daha etkin olabilmesini sağlayacak.
- AB'nin küresel ve bölgesel bir aktör haline gelmesi, Türkiye'nin; Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu'daki ilişkileri açısından önem taşıyor.
- Türkiye, AB ülkeleri içinde Almanya'dan sonra 72 milyonluk nüfusu ile büyük bir pazar konumunda. Ayrıca Türkiye'nin genç nüfusunun AB üyesi ülkelerin bir çoğunun toplam nüfuslarından fazla olması AB'ye kazandıracağı sinerji açısından önem taşıyor.
- Türkiye, dünyanın 16., Avrupa'nın ise 6. büyük ekonomisine sahip.
- Türkiye'de sanayi büyük gelişme gösterdi ve tekstil, otomotiv gibi sektörlerde Avrupa'nın başlıca tedarikçisi konumuna geldi. Örneğin; Türkiye yılda yalaşık 1 milyon 300 bin otomobil üretiyor. Dünyadaki her bin otomobilden 15 tanesi ise Türkiye'de üretiliyor.
- Türkiye, turizm açısından da Avrupa ülkelerinin öncelikli ülkesi. 2009 yılında 24 milyon turistin 15 milyonu AB ülkelerinden geldi.
- Türkiye, stratejik konumu, sahip olduğu potansiyeli ile yabancı yatırımcıların da dikkatini çekiyor. Ülkede 22 bin yabancı yatırımcı şirket var.
- Türkiye'nin diğer bir cazibe kaynağı da Avrupalı vatandaşların, ülkeden gayrimenkul almaları...
Yukarıdaki maddeler göz önünde bulundurulduğunda, bu sergi projesi, Avrupa ülkelerinin, Türkiye'yi daha iyi tanımaları için oldukça önemli...
Projenin Detayları
Türkiye'nin AB'ye tam üye olması ile Avrupa'ya katacağı potansiyelin somut olarak gösterilmesini amaçlayan ''Türkiye Yüzer Sergisi'', 7 Mart-21 Nisan 2011 arasında 27 AB üyesi ülkeden 14'ünü (Yunanistan'ın Pire limanından itibaren, Napoli, Marsilya, Barselona, Lizbon, Le Havre, Londra, Anvers, Amsterdam, Hamburg, Kopenhag, Gdansk, Riga, Helsinki ve Stokholm limanları) ikişer gün süreyle ziyaret edecek.
Gemileri devlet ricalinin yanı sıra özel sektör temsilcileri, sanatçılar, gazeteciler, yerel yöneticiler, öğrenciler, üniversite yönetici ve öğretim görevlileri de gezecek. Sergi, AB üyesi ülkelerin toplam 500 milyonluk nüfusunun 420 milyonuna ulaşacak.
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) tarafından kiralanarak Tekirdağ-Toulon arasında hizmete sokulan 2009 yapımı modern Ro-Ro gemisi kullanılacak. Gemide, biri açık üçü kapalı 4 katında 12 bin metrekarelik sergi alanı bulunacak.
Sergiye katılacak diğer katılımcılar için ikinci bir yolcu gemisi düzenlenecek.
Sergide tarihi ve coğrafi tanıtım, devlet yapısı, anayasa, hukuk düzeni, kamusal hizmetler, dünyada Türkiye makro ekonomik gelişmeler, dünyaya açılan Türk sanayisi, turizm potansiyeli, doğrudan yatırım olanakları, müteahhitlik hizmetleri, enerji, madencilik, tarım ve hayvancılık, ormancılık, ulaştırma, haberleşme gibi alanlardaki potansiyel, eğitim, bilim ve sağlık, kültür-sanat alanlarında geniş kapsamlı bir tanıtım amaçlanıyor.
Proje kapsamındaki kültürel ve sanatsal sergiler arasında ise Fotoğraflarla Türkiye, Anadolu Medeniyetleri, Görsel Sanatlar, Geleneksel Türk El Sanatları ile AB ve Türkiye ilköğretim öğrencileri 'Barış ve Kardeşlik Konulu' Resim Yarışması sergileri yer alıyor.
Projede ayrıca bu kültürel sergilere de yer verilecek:
Fotoğraflarla Türkiye Sergisi: Ülkemizin seçkin fotoğraf sanatçılarının karma sergisi olarak düzenlendi. Türkiye'den insan manzaraları, doğal ve tarihi zenginlikler, sanayi alanındaki gelişmeler yer alacak.
Anadolu medeniyetler Sergisi: Ressam Metin Asag'ın eserlerinden oluşuyor. Sergi Fransa'da Türkiye Mevsimi etkinlikleri çerçevesinde Paris'te sergilenmişti.
Görsel Sanatsal Sergisi: Günümüz sanatçılarının; resim, heykel, grafik, seramik dallarındaki eserlerinden oluşuyor.
Geleneksel Türk El Sanatları Sergisi: Anadolu'dan binlerce yıllık tarihinden günümüze kadar gelen geleneksel el sanatlarından oluşuyor.
Avrupa Şu Anda Ekonomik Olarak Zor Bir Süreçten Geçiyor
Türkiye'nin zenginliğinin gösterileceği bir proje olacağı ifade eden Bağış, şu an Avrupa'nın ekonomik anlamda zor ve endişeli bir süreçten geçtiğini, ekonomiyi canlandıracak yeni fikirler gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin dış ticaretinin yüzde 50'sinin AB üyesi ülkelerle gerçekleştirildiğini ancak batıyla ilişkilerini geliştiren Türkiye'nin doğuyu da ihmal etmeyeceğini vurgulayan Bağış, şunları söyledi:
"Türkiye gibi 3 saatlik bir uçuş mesafesinde 1,5 milyarlık bir tüketiciye ulaşabilme potansiyeli olan fazla ülke de yok. Türkiye bu gemiyle, o mesajı çok net verecek. AB üyesi ülkelerin, Gümrük Birliği içinde olduğu Türkiye aracılığıyla çok daha farklı pazarlara ulaşabileceğini de vurgulamak için bu projenin çok önemli olduğuna inanıyorum."
"Eksen" Tartışmalarına Son Noktayı Koyacak
Projenin "eksen" tartışmalarına cevap verdiğinin altını çizen diğer bir isim ise Uluslararası Ticari 6 Kültürel Organizasyonları AŞ. Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi Öğr. Gör. Dr. Can Baydarol.
Projenin isimlerinden olan Baydarol, detayları ve Türkiye'nin şu anda bulunduğu noktayı ntvmsnbc'ye anlattı...
Proje hakkında bilgi alabilir miyiz? Proje fikri nasıl ortaya çıktı? Detayları neler?
Proje fikri, Türkiye'nin batıya yönelen yüzü çerçevesinde, Atatürk tarafından 1926 yılında ortaya çıkmış. Çok fazla götürülecek ürün bulunamadığı için "Türkiye'yi tanıtalım" amacıyla başlamış ve belki de Türkiye'nin ilk anlamlı dış lobi faaliyeti olmuş.
Biz de bu proje üzerinde son 2 yıldır tartışıyorduk. Bu tarz bir projeyi hayata geçirmek çok kolay değil, çünkü çok fazla detayı var.
Proje ile neler söylenmek isteniyor?
Bu sergi ile iki şeyi tanıtmak istiyoruz. Biri Türkiye'de üretilen gerek ihraç ürünleri gerekse hizmet sektörü (Başta turizm olmak üzere Türk kültürü vs.), diğeri ise Türk dış politikası...
'Eksen Kaymasını' Dengeleyen Bir Proje Oldu
Organizasyon ile Türkiye'yi, söz konusu ülkelerin ayağına götürüyoruz. Bu projeye başladığımızda, "eksen kayması" tartışması yoktu. Ancak şu an öyle bir noktaya gelindi ki; bu gemi, eksen kaymasını dengeleyen bir gemi olarak da karşımıza çıktı. "Her gemi o tarafa gitmez, batıya gidenler de var" mesajını vermek adına da önemli oldu.
Hangi kurum ve kuruluşlardan destek bekliyorsunuz?
6 bin 800 metrekarelik kapalı kullanım alanımız var. Özellikle ihracata yönelik çalışan işletmelerimizin, turizm ve finans sektörünün desteğini bekliyoruz. Aslında Türkiye'nin bir cazibe merkezi olmasından yararlanacak herkesin bu işe girmesi lazım diye düşünüyorum.
Her gittiğiniz limanda katılımcılara uygun profildeki ziyaretçilerin ayarlanmasından liman hizmetlerinin organizasyonuna kadar çok daha fazla detayı içeriyor. Eğer başarılı olunursa ve her yıl yenilenen bir yapı haline dönüştürülürse tahmin ediyorum ki; Türkiye'nin dış tanıtımı açısından çok fayda sağlayacak.
AB ile ilgili iletişim stratejisi çerçevesinde yer alan (Dışişleri Bakanlığıdan Dış Ticaret Müşteşarlığına, Sanayi Bakanlığından Milli Eğitim Bakanlığına kadar) kurum ve kuruluşlar o gemide buluşacak.
Öğr. Gör. Dr. Can Baydarol
Yalnız Ekonomi Değil, Dış Politika ve AB Süreci İçinde Oldukça Önemli
Sergide siyaset ve sanat camiasından ses getirecek isimler de sizinle birlikte olacak mı?
Aslında benim bir hayalim var. Gittiğimiz her limana bir Bakanımızın, bazen Başbakanımızın ve hatta Cumhurbaşkanımızın gelip açık oturum yapması, bunun da hem Türkiye'ye hem de gittiğimiz ülkeye naklen yayınlanmasını istiyorum. Tabii bunu Dışişleri Bakanlığımız ile görüşmek lazım. Bunun için özellikle Büyükelçiliklerimizin devreye girerek, ön ayak olmaları gerekiyor.
Her gittiğimiz ülkede farklı seslerin çıkması önemli olabilir. Sorumlu olarak gözüktüğümüz Avrupa Birliği sürecinde Fransa ve Almanya'ya daha farklı siyasi bir bakış açısı olması gerekir. Daha iyi ilişkiler yürüttüğümüz İtalya'da Berlusconi'nin devreye sokulması gerekebilir. İspanya'da Medeniyetler İttifakı çerçevesinde bir oturum düzenlenebilir.
Türkiye'yi 8 bin metrekare içerisinde her yönüyle tanıtmaya çalışacağız ama bu sadece ekonominin bir boyutu değil, aynı zamanda Türk dış politikasının ve AB sürecinin de tekrar canlanması için önemli bir adım.
Bu proje, AB üyelik süreci kapsamında ilk mi olacak?
Evet, ilk proje olacak. Göstereceği başarı, bundan sonrasının devamını da getirecek. Bakarsınız, belki ileri zamanlarda bir gemi de AB'den kalkıp Türkiye'ye gelir...
Gidilen ülkelerde kaç gün kalınacak?
Gemi, uğradığı limanda ikişer gün kalacak ve o ülkelere, Türk gemisinin gideceğinin tanıtımı en az bir ay öncesinden duyurulacak.
Maliyeti 6 - 8 Milyon Euro
Proje için ne kadarlık bir bütçe ayrıldı?
Bütün bu bahsettiğimiz çalışmalar (tanıtım çalışmaları, geminin maliyeti, yakıtı, liman vergileri vb.) 6 ile 8 milyon Euro arasında bir maliyet gerektiriyor.
Bir de cruise gemisi eşlik edecek değil mi?
Evet, bir sanatçının, bir yazarın kısacası Türkiye'yi tanıtan birilerinin o gemide bulunması lazım. Bu nedenle iki gemi gidecek. Önden gidecek Ro-Ro gemisinde malzelemer yer alacak. Arkadaki cruise gemisinde ise görevli personel ve davetliler bulunacak. Bu gemi de yaklaşık 450 kişilik olacak.
Örneğin; bir Orhan Pamuk'un Fransa'da bir imza günü düzenlemesi ya da Seyyal Taner'in Litvanya'da yanımızda bulunması bu projeye güç verecek.
Avrupa, Türkiye’yi değerlendirirken ciddi bir hata yapıyor!
"Eksen" tartışmaları bu projeyi nasıl etkiler?
Bu, gerçekten Türkiye açısından çok önemli bir proje. Çünkü ülkede "eksen kayması" tartışmaları yapılırken, Avrupa da eksenin doğuya kayması muhtemel bir Türkiye'den çok çekiniyor. Dikkat ederseniz; Amerikan Savunma Bakanı'nın yaptığı açıklamanın hemen ardından "Türkleri fazla üzmeyelim, ne yapabiliriz?" şeklinde açıklamalar görmeye başladık.
Açıkcası Avrupa, Türkiye'yi değerlendirirken çok ciddi bir hata içerisinde!
Nasıl bir hata?
Hep geçmiş takıntılarla Türkiye'ye yaklaşılması... Maalesef biz de bu tartışmalar çerçevesinde hep aynı tuzağa düştük.
Politikacılar Hep Geçmişi Tartışıyor
Politika ne için yapılır diye düşünüyorum; aslında politika dün için değil, yarın için yapılıyor. Ama maalesef politikacılar hep geçmişi tartışıyor ve burada da çok ciddi bir sorun ortaya çıkıyor.
Düşünün; AB - Türkiye ilişkileri tartışıldığı zaman, belli konulardan biri de işçilerin serbest dolaşımıydı. "İşçilerin serbest dolaşımı" denildiği zaman Avrupa'nın korkusu 30 milyon Türk'ün valizini kapıp Avrupa'ya gidecek olmasıydı. Ben de şunu izah ediyorum; evet, belki bu olacak ama bir ay içerisinde ceplerindeki son kuruşu harcayıp, geri dönerken peşlerinde 10 milyon Alman, Fransız kapıp buraya getirecekler.
Ekseni kayan Türkiye değil, dünya...
Yani ekseni kayan Türkiye değil; ekseni kayan dünya aslında... Bakıyorsunuz; üretimin, enerjinin, lojistiğin, politikanın ekseninin kaydığını görüyorsunuz.
Türkiye'yi böyle düşünen bir AB, 21. yüzyılda büyük aktörün marjinal batısı olarak kalmaya mahkum. Bunu gören Avrupa'da, stratejik vizyoner düşünen siyaseti var ama maalesef bunu sokağa inip anlatamadılar. Hep bizden beklediler. Sonuçta öyle bir anlatım ortaya çıktı ki; sanki tek taraflı bir çıkar ilişkisinden bahseder olduk.
Soğuk savaş dönemi bitti!
Sanki, biz Türkiye olarak, Avrupa'ya hep yalvarmalıyız. Bugün burunlarından kıl aldırmayan Avrupalılar, Türkiye'yi uzakta tutuyorlar. Bu "soğuk savaş" oluyor ama şunu da bilmek gerek; soğuk savaş biteli 20 küsür oldu ama maalesef politikacılarının kafasında bitmediğini görüyoruz.
Bu Proje, Yeni Türkiye Algısını da Beraberinde Getirecek
Artık Türkiye ile AB ilişkilerini bu geçmiş takıntılardan kurtarıp, gelecekteki ortak çıkar noktalarına endeksleyerek kurgulamak lazım. İşte bu gemi de, bu amaca hizmet ederse pek çok ekonomik faydanın ötesinde büyük bir anlayış değişikliğini yani, yeni Türkiye algısına de beraberinde getirecek.
"İmtiyazlı ortalık" ne demek, anlayamadık!
Avrupa'da ekonomik alanda ne gbi sıkıntılar yaşanıyor?
Şu anda Avrupa'da çok kritik bir Euro krizi var. Eğer para basanı ve para harcayanı denetlemezseniz başınıza böyle bir durum gelir! Yunanistan, bu zincirin zayıf bir halkası. Son günlerde ortaya çıkan ekonomi yönetiminin iyileştirilmesi gibi lafların perde arkasına baktığımızda, AB'nin bazı ülkeleri için Türkiye'ye önerilmekte olan "imtiyazlı ortaklık" tehlikesi belirmeye başladı. İşe hep başka noktalardan baktığımız için "imtiyazlı ortaklık" söyleminin perde arkasını anlayamadık.
Bu ortalık söylemiyle aslında ne demek istiyorlar?
"Gelin, her şeyi kabul edin ama karar alma masasında yer almayın!" diyorlar!
Fransa ile Almanya'nın arasındaki uzlaşma nedir diye baktığınızda; bütçe kriterlerinin uyulmaması halinde, bazı ülkelerin oy haklarının ellerinden alınmasını görüyorsunuz. İşte Türkiye'ye önerilenle ortaya çıkan tehlike de bu! "Federal mi olacağız, konfederal mi kalacağız" diye teknik, teorik, huhuki tartışmasını yapıyoruz. Bugün tek paraya geçişin sancılarını yaşıyoruz.
Avrupa'yı Kurtaracak Tek Ülke Türkiye
AB'nin, Türkiye'ye bakış açısı nasıl peki? Ne gibi avantajları var?
Avrupa'yı bu dertlerden kurtaracak tek ülke Türkiye'dir! Niye Türkiye'dir? Örneğin; İspanya'ya dönelim - ki bizi en çok destekleyen ülkelerin başında geliyor -, ülkenin şu anda bütçe açığı yüzde 11.
Eğer biraz daha böyle giderse, söylediğim tehlike İspanya'nın başına gelecektir. Çünkü Maastricht kriteri en fazla yüzde 3'lük bir bütçe açığını öngörüyor. Şu an Avrupa'da bu kritere uyan tek ülke Türkiye. İşte böyle garip bir ekonomik tablo ile karşı karşıyayız. İspanya'nın yüzde 11'den yüzde 3'e tekrar dönmesi için verilen süre 2013.
Peki, ne yapacaklar?
2011'de yüzde 8'e indirmek zorunda kalacaklar. Bizim çok alışık olduğumuz bir yöntem olan "kemer sıkma politikası" ile...
Kemer sıkma politikası ne gibi sonuçlar doğurur?
Ekonomiyi daraltırız yani büyüme hedeflerinden küçülmeye doğru kayarız. Eğer daralırsak, devletin vergi gelirleri düşer. Bu geliri artırmak için ne yapmalı? İşte o noktada verimliliği yükseltip, daha fazla ve daha kaliteli üretim yapmak gerekiyor.
Ancak şöyle de bir durum var; İspanya'nın yaş ortalaması 50'nin üstünde... Bu rakam artıkça üç şeyi kaybedersiniz; verimlilik geriler, üretim ve eğitim kalitesi düşer!
50 yaşından sonra kimi, nasıl eğiteceksiniz? Nerde, hangi sahada kullanacaksınız?
Türkiye'nin istikrarsızlaşması demek, batının istikrarsızlaşması demek!
Türkiye, bu açıdan incelendiğinde nasıl?
Benim yaş ortalamam 28, eğitim kalitem iyi kötü ortada. Bir tarafta eğitimsiz ve işsizler ordusu var ama diğer tarafta da çok ciddi eğitim almış bir kitle bulunuyor. Dolayısıyla işi, Türkiye'ye karşı adeta şoven bir milliyetçilik haline dönüştürürseniz, - özellikle Fransa ve Almanya cephelerinde - Avrupalı kendisini vurur. Halbuki Türkiye, bulunduğu konum itibariyle, batının çıkarları açısından aynı zamanda istikrar merkezi olmak üzere seçilmiş bir bölge... Çünkü Türkiye'nin istikrarsızlaşması demek, batının da istikrarsızlaşması anlamına geliyor. İşte bu eksen kayması korkusu da buradan kaynaklanıyor.
Avrupa İle Karşılıklı Bir Çıkar İlişkisi Var
Bende, "Boş verelim Avrupa'yı, yolumuza bakalım" diyemem; çünkü Avrupa ile kurduğum ilişki kalitesi doğuya yönelik olarak istikrar merkezi haline dönüşüyor. Bu karşılıklı bir çıkar ilişkisi, karşılıklı bir bağımlılık demek! Bunlardan birini çektiğiniz anda sistem çöker...
Küreselleşme İle Beraber Liderlik Çöktü
Avrupa'daki en önemli sorun ne?
Avrupa'ya baktığımızda; en önemli sorun küreselleşme ile beraber liderliğin çökmesi... Yani şu anda mahalli bir yönetici durumuyla karşı karışıyız. Küresel sorun, ancak küresel düşünen liderler ile çözülür!
AB'ye Giren Türkiye'de Yaşam Kalitesi Artacak
Türkiye, AB'ye girdiğinde neler değişecek?
Pek çok değişecek aslında... Öncelikle ülkede risk faktörü azalacak ve yaşam kalitesi artacak.
Biraz geçmişe dönmek gerekirse; bir örnek vereyim. Hatırlarsanız, tavuk kümeslerinin ne olacağını konuşmuştuk. Ev tipi cezaevi haline dönüşmesi gerektiği (tavuğun yattığı yer 33 santimetre, dolaştığı yerin yüksekliği 37 santimetre ve geçiş 17 derecelik eğime sahip olacak) söylenmişti. Aksi taktirde tavuğun strese gireceği; neticesinde de etin ve yumurtanın kalitesinin düşeceği belirtilmişti. Dolayısıyla kriterlerin her birinin bir gerekçesi var. Ancak burada da sosyal boyutu düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bu kriterler, çok ciddi finansman sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Mesela, çevre başlığından bahsediyoruz. Temiz hava, temiz su diyoruz ama aslında 60 milyar ile 260 milyar dolar arasında değişen bir maliyetten söz ediyoruz. Peki biz bu finansmanı nereden bulacağız? Bütün bunların zaman içerisinde çok iyi planlanması lazım.
Siyasi Belirsizlik Çözülmeli
Peki Türkiye'nin üyeliği konusunda önündeki engeller neler?
Siyaset ile tekniğin bir arada yürütülmesi ve yaşanan şu siyasi belirsizliğin kalkması lazım. Türkiye - AB ilişkilerinde en ciddi sorun, yaşanan bu belirsizlik...
Türkiye, soğuk savaş dönemi Türkiye’si değil!
Şu an müzakereler devam ediyor. Türkiye, Soğuk Savaş dönemi Türkiyesi değil!
Türkiye, 1989 yılına yani Berlin Duvarı yıkılana kadar nasıl bir ülkeydi diye sorarsanız; daha içine kapanık, ekonomi - siyaset - dünya ile olan ilişkilerine bakıldığı zaman Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh!" dediği, "ne sen bana karış, ne ben sana karışayım" diye özetlenebilecek durumdaydı. 1989'dan sonra Türkiye'nin NATO çerçevesindeki önemi tartışmaya açılınca, ülke kendini bir anda ciddi bir boşlukta buldu. Saha içinde bir coğrafi bölge gibi gözüktü ve en çalkantılı dönemlerden birine yakalandı.
11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında bir paradigma daha değişti. Türkiye kendisini bir anda merkezi aktörlerden biri olarak, bölgesel güç tartışmalarının ortasında buldu.
Çok Sayıda Gündemi Bir Arada Yürütme Becerisi Türkiye'de Yok
"İçine kapanık ülke" tabii ne demek?
İçine kapalı ülkeler, tek gündemli ülkelerdir ama bölgesel güç olmaya kalktığınız andan itibaren çok farklı gündemlerle karşı karşıya kalırsınız. Ve maalesef Türkiye'de benim gördüğüm en büyük eksiklik, çok sayıdaki gündemi bir anda yürütebilme becerisinin gelişmiş olmaması... Dolayısıyla İran, Afganistan, İsrail, Gazze, Suriye ve Irak'la olan ilişkiler Türkiye'nin öncelikli meselelerindendir ama bütün bunlarla baş edebilmek için AB'yi bir tarafa itemezsiniz. AB de sizin öncelikleriniz arasındadır. Dolayısıyla bizim ajandamız çok öncelikli bir ajanda ve burada da çok becerikli olduğumuz söyleyemem.
Siyasette kişisel kaprislere yer yok!
Bu nedenle Türkiye'de siyasetin, bireysel hırslardan sıyrılıp, kurumsallaştırılması gerekiyor. Yani görev bölümleri paylaşılıp, sürekli bir koordinasyon çerçevesinde A partisi - B partisi demeden hareket edilmelidir. Siyasette, kişisel kaprislerle bir yere varılmaz, sürekli patinaj yapılır!
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.