TÜDAV'ın Düzenlediği Okyanus Paneli'nde Müsilaj Konuşuldu
8 Haziran Dünya Okyanus Günü'nde, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından Okyanus Paneli düzenlendi.
8 Haziran Dünya Okyanus Günü'nde, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından düzenlenen panelde, Marmara Denizi'ni etkisi altına alan müsilajla bir kez daha tartışma konusu olan deniz kirliliği başta olmak üzere birçok farklı başlıkta sunumlar gerçekleştirildi.
Birleşmiş Milletler kararıyla 2008 yılından bu yana kutlanan 8 Haziran Dünya Okyanus Günü'nde, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından internet üzerinden online panel düzenlendi. 4 oturum olarak gerçekleştirilen panele, TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır, Su Ürünleri Genel Müdür Yardımcısı Turgay Türkyılmaz ve Büyükelçi Çağatay Erciyes'in de aralarında bulunduğu alanlarında uzman 22 konuşmacı katıldı.
"MÜSİLAJ SORUNU DENİZLERİN KORUNMASINI İYİ YÖNETEMEDİĞİMİZİ GÖSTERİYOR"
İlk oturumda konuşan Prof. Dr. Bayram Öztürk, Dünya Okyanus Günü'nün Marmara Denizi'ndeki müsilaj yoğunluğuyla aynı döneme denk geldiğini vurgulayarak, "Okyanusları korumayı konuşacağımız günleri geride bıraktık, şimdi kurumlar ve bireyler olarak harekete geçmenin şart olduğu günlerdeyiz. Tek iç denizimiz, nadide ekosistem Marmara Denizi'nde yaşanan müsilaj artışı, doğal zenginliklerimizi ne kadar hoyrat kullandığımız gerçeğini gözler önüne serdi. Batı Karadeniz, Marmara Denizi ve Kuzey Ege Denizi'ndeki müsilaj sorunu aslında denizlerin korunması sorununu iyi yönetemediğimizi gösteriyor. Ümitsiz olmaya hakkımız yok, yegane iç denizimizi, yatak odamızı korumak ve kurtarmak zorundayız. Yani biricik Marmara Denizi için daha çok çaba göstereceğiz" dedi.
“UYDU TAKİPTEN ALINAN VERİLER YASAL KANIT OLMALI"
Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdür Yardımcısı Turgay Türkyılmaz da Türkiye'nin 3 tarafını çevreleyen denizlerde denetimi daha fazla yapmaya başladıklarını, yasa değişikliğinin ardından gelişen teknolojiye bağlı uydu takip sisteminden elde edilen verilerin yasal kanıt olarak kullanılması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: "Düzenlemeden önce 127 bin 500 olan kaçak balık denetimini 2020 yılında 174 bine çıkarmışız. 128 milyon TL ceza kesmişiz. Yasa dışı avcılık yapan 48 gemiye işlem yapılmış bunlara el konulmuş. Ancak, bu kararlardan yarısı mahkemeler tarafından iptal edilmiş. Denetim ekiplerimiz ve yasa dışı avcılık ile mücadelede oldukça başarılı. 20 yıldan bu yana kaçak avlandıkları gerekçesiyle el konulan 48 gemi sayısı 210'a çıkarılmış ve bunların mülkiyeti devlete geçirilmiş. 2020 yılında kaçak avlanan bin 500 ton kadar balığa el konuldu.”
Türkyılmaz, Marmara'daki müsilaj ve kirliliğin çok önemli bir etken olduğunu ifade ederken, "Gemi izleme sistemimiz ile boyu 12 metre üzerindeki 1601 geminin faaliyetlerini anlık olarak almaktayız. Bunu geliştirme, güncelleme çalışmamız var. Balıkçılığa kapalı, aralarında Gökova'nın da bulunduğu 8 alanımız var. Ülkemizde 70'ten fazla kısıtlı alan belirlemiş durumdayız" dedi. Türyılmaz, Türk balıkçı teknelerinin diğer ülkelerde de faaliyetleri olduğunu, Türk bayraklı 83 geminin Moritanya'da, 14 geminin Gürcistan'da faaliyet gösterdiğini, Gürcistan'da ayrıca 22 balık nakil gemisinin bulunduğunu sözlerine ekledi.
Türkyılmaz, "2020'den beri hiçbir şekilde yeni balıkçı gemilerine ruhsat verme uygulamasını gerçekleştirmiyoruz. Yani 2002'den beri bu uygulamaya son vermiş durumdayız. Bu ne anlama geliyor? Filoya yeni balıkçı gemisinin katılımı konusunda çok ciddi bir uygulama gerçekleştiriyoruz. Bu konudaki yapmış olduğumuz uygulama henüz AB ülkelerinde dahi şu anda net olarak uygulanabilir durumda değil. 50 yıldan beri uygulamakta olduğumuz korumacılık temelindeki bu yönetim modeli Akdeniz ülkeleri içerisinde bir ilki oluşturuyor." diye konuştu.
Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler-Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes de 8 Haziran Dünya Okyanus Günü'nün Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorunu nedeniyle buruk olduğunu vurgularken, "Marmara'yı sürekli kirletiyoruz. Sorumluluk sadece birkaç kurumda değil. Hepimize ait. Hepimizin el ele verip, bu meseleyi halletmesi gerek. Bugün bir tweet atarak, 'Marmara temizlene kadar her günümüz dünya okyanus günü olsun' dedim. Bu konuyu sürekli gündemde tutmalıyız. Bir Kızılderili sözü vardır. 'Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık' diye. Bunu unutmamalıyız."
Erciyes, deniz yetki alanlarının kıyı devletlerinin denizlerdeki egemenlik hakları, egemenlik yetkilerini ilgilendirdiğini belirterek, Karadeniz'de deniz yetki alanları bakımından bir sorun olmadığını, tüm deniz yetki alanlarının ikili anlaşmalarla sınırının çizildiğini aktardı.
Ege'de ise birbiriyle bağlantılı birçok meselenin bulunduğunu ve ilkinin karasularının genişliği konusu olduğunu dile getiren Erciyes, ayrıca ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti meselesinin söz konusu olduğunu söyledi.
Panelin ilerleyen bölümlerinde, deniz endüstrisi, deniz taşımacılığı, mavi ekonomi, tersanecilik ve deniz turizmi konusunda akademik sunumlar gerçekleştirildi. Mavi ekonomi başlığıyla sunum gerçekleştiren Dr. Sibel Sezer, mavi ekonominin, deniz ve okyanuslara çevresel, sosyal ve ekonomik olarak bütünsel bir bakışı gerektirdiğini, denizel ekosistemin korunmasının mavi ekonominin temel faktörü olduğunu vurguladı. Deniz turizmi hakkında bir sunum yapan Hasan Kaçmaz ise, 1992 yılından bugüne yat limanı alanında Türkiye olarak büyük bir gelişme kaydedildiğini, bu gelişmenin sürdürülmesi gerektiğini ve bu konuda sadece devlete değil sivil toplum kuruluşlarına da büyük görev düştüğünü belirtti.
Prof. Dr. Bayram Öztürk
MÜSİLAJIN NEDENİ KİRLİLİK
Yıldız Teknik Üniversitesi Gemi Makineleri İşletme Müh. Bölüm Başkanı Fuat Alaçin, Ambarlı Limanı özelinde yürüttükleri çalışmayı özetlediği sunumda şunları söyledi: “Globalleşen dünya şartlarında, büyüyen ticaret hacmi ve bu ticaretin büyük bir kısmının deniz yoluyla yapılması sonucunda gemi ve liman kaynaklı emisyonlarda artış meydana gelmiştir. Bu artışın sebep olduğu küresel iklim değişiklerini azaltmak amacıyla AB ve Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından Özel Emisyon Alanları oluşturulmuş ve özellikle NOx, SOx, PM ve C02 emisyonlarına sınırlandırmalar getirilmiştir. Bu açıdan bakıldığında ileride inşa edilecek liman bölgeleri tespit edilirken insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerine dikkat edilmelidir.”
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden Prof. Dr. Neslihan Özdelice, müsilaj vakasında ısı artışı, kirlilik, aşırı avcılık ve kıyı tahribatı olmak üzere dört faktörün etkili olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Mevsimsel olarak planktonlar çoğalır ama bu denli müsilaj artışı kirlilikle ilgilidir. 2007-2008 yıllarında gözlemlediğimiz türlerin çoğu, yine bu sene de müsilajdan sorumlu olan türler. Onların dışında farklı olarak bir tür daha gördük. Bu türlerle denemeler yapacağız. Canlıyı belli bir sıcaklık, azot, fosfor kullanarak strese sokarak hangi şartlarda, hangi noktada müsilaj salgıladığını belirleyeceğiz. 2007-2008'de görmediğimiz bir tür daha aktif hale gelmiş halde.” Denizdeki besin piramidini korumamızın son derece önemli olduğunu hatırlatan Özdelice, “Aşırı yapılan avcılık da müsilaj konusunda çok etkili. Balıkçılığı kontrol altına almalıyız. Bunun yanında nüfus artışını da önlememiz gerekiyor” dedi.
Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünden Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “Marmara Denizinde Kirlenme” başlıklı sunumunda, İzmit Körfezi’nde gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar konusunda bilgi verdi. Nüfus yoğunluğunun arttığı bölgelere yaklaşıldıkça kirliliğin arttığını söyleyen Ergül, “bu bölgelere yaklaşıldıkça balıkların kas yapılarında ve karaciğerlerinde ağır metaller artıyor. Dip balıkları ve diğer balıklar arasında ağır metal birikimi konusunda çok fark yok” dedi. Nüfus yoğunluğu bakımından dünyanın altıncı en büyük şehri olan İstanbul’un, kendisinden daha kalabalık şehirlerden, bir iç denize kıyısı olmasıyla ayrıldığını söyleyen Ergül, böylesi bir nüfus yoğunluğunu ve bunun etkilerini Marmara Denizinin kaldıramayacağını ifade etti. “Biyolojik arıtma tesisleri tabii ki yapılmalı” diyen Ergül, “Ancak asıl çözüm, arıtılmış suların hiçbir şekilde Marmara’ya deşarj edilmemesidir. Marmara’ya sıfır atık su politikası izlenmelidir” şeklinde konuştu.
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.