1. HABERLER

  2. DENİZ TİCARETİ

  3. DENİZ TİCARET ODASI

  4. TSSF Başkanı Şahin Özen'den DTO'ya işbirliği çağrısı
TSSF Başkanı Şahin Özen'den DTO'ya işbirliği çağrısı

TSSF Başkanı Şahin Özen'den DTO'ya işbirliği çağrısı

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) Başkanı Doç. Dr. Şahin Özen, “Federasyon olarak ilk önceliğimiz elde olan başarılarla yetinmemek, her zaman bir adım daha ileriye gidebilmektir” dedi. Özen, sualtı sporlarının daha da gelişmesi için Deniz Ticaret

A+A-

Yaşar Özer / Vira Haber

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) Başkanı Doç. Dr. Şahin Özen, Vira Haber’e verdiği röportajda, Türkiye’de sualtı sporlarının mevcut durumunu ve daha fazla gelişmesi için neler yapılabileceğini anlattı. TSSF’nin son yıllarda ciddi aşama kaydettiğini belirten Özen, elde olan başarılarla yetinmediklerini ve hep daha ileriye gidebilmek için mücadele ettiklerini söyledi. TSSF ile Deniz Ticaret Odası arasında bir iletişim sorunu olduğunu da söyleyen Özen, Türkiye’de sualtı sporlarının daha da gelişmesi için Deniz Ticaret Odası’na işbirliği çağrısında bulundu.

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu başkanlığına uzanan bu yol hikayesi nasıl başladı?
Daha Deniz Kuvvetleri’nde görev yaptım. 1998 yılında istifa ile ayrıldım. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nda beden eğitimi bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Daha önceden yine Marmara Üniversitesi’nde 1991 yılında sualtı branşı açılmasına öncülük etmiştim. Orada sualtı sporları branşı diğer sporlar gibi bir uzmanlık dalı. Bu branşa 98 yılından itibaren öğrenci almaya başladık. Bu da Türkiye’de bir ilkti. Spor okullarında sualtı ile ilgili ilk bölümleri açan öğretim elemanıyım ben. 98 yılından itibaren de resmi olarak göreve başladım. Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’na gelince, 2004 yılındaki seçimlerle yönetim kurulu üyesi olarak yönetim kuruluna girdim. 2015 yılına kadar başkan yardımcılığı ve as başkanlık yaptım. 2015’te de olağanüstü kongreyle başkan seçildim. Tabii bu olağanüstü kongreydi. Normalde seçimimiz 2016 yılındaydı. Önümüzdeki 3 ay içinde de bu seçim yapılacak. Diğer bütün federasyonlar gibi biz de bir federasyon seçimine tekrardan gireceğiz.

Yakında seçim olacağını söylediniz. Görevinize devam ederseniz yeni dönemde federasyon olarak öncelikleriniz ve hedefleriniz nelerdir?
İlk olarak önceliğimiz elde olan başarılarla yetinmemek. Benim hedefim her zaman bir adım daha ileriye gidebilmektir. Mevcut durumu korumayı yönetici olarak doğru bulmuyorum. Bunun için de bir defa mevcut sporcu sayısını artırmak, müsabaka sayısını artırabilmek, özellikle uluslararası dış teması artırabilmek gerekiyor. Müsabaka anlamında ikili kamplar, yurtdışı kampları ve antrenör eğitimlerine çok önem veriyoruz. Dalışta da eğitmen eğitimleriyle ilgili bir takım standartlar getirmeyi düşünüyoruz. Ücretsiz eğitmen seminerleri, dalış eğitmenleriyle ilgili seminerler, kurtarmayla ilgili, özellikle uluslararası eğitim seminerleri ve bu merkezlerin standart eğitim materyalleriyle donatılması hakkında projelerimiz var. Spor branşlarıyla ilgili antrenör eğitimlerini öncelikli tutmak istiyoruz. Tabii sporcu ve kulüp sayısını artırmak da hedeflerimiz aramızda. Mevcut başarıların sürekli olarak üzerine yeni bir şeyler koyarak yolumuza devam etmemiz gerekiyor.

“Uluslararası Sualtı Konfederasyonu Türkiye yetkilisiyiz”

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’nun görevlerinden de bahseder misiniz?
TSSF Türkiye’de sportif dalışın gelişiminden, yaygınlaşmasından ve eğitiminden sorumlu. Sadece sportif dalıştan değil, cankurtaranlardan da sorumlu. Onların eğitiminden, merkezlerin oluşumundan, yetkilendirilmesinden, eğitimlerinin denetlenmesinden sorumlu. Donanımlı dalış dediğimiz tüplü dalışın bütün bu eğitim programları, müfredatları, eğitmen sınavları, merkezlere dalış yetkisi verilmesi de bizim sorumluluğumuzda. TSSF bunları denetim yetkisine sahip tek yetkili federasyon. Bu bir kanunla devlet tarafından yetkilendirilmiş, sportif yani. Fakat sanayi dalışını kapsamıyor. Bu bazen Deniz Ticaret Odasında spekülasyonlara da neden oluyor. Biz tüplü sportif dalışın Türkiye’deki sorumlu merkeziyiz. Spor olanla ilgiliyiz. Uluslararası Sualtı Konfederasyonu Türkiye yetkilisiyiz. Bunun da üst grubu CMAS. Yani CMAS’ın Türkiye’deki yetkili kuruluşuyuz. Bu durum bazen karıştırılıyor. Sanayi dalgıçlığı ile ilgili özelikle Deniz Ticaret Odası ile ilişkileri de bu noktada karıştırıyorlar. Federasyona bağlı değil oraya bağlı olmaları gerektiğini falan dile getiriyorlar. Bazen de bu yüzden kurumlar arası ilişkilerde gerginliğe sebep oluyor, hukuksal problemler de yaratabiliyor. İki kurum başkanı bir araya gelsek ben bunu her türlü zeminde anlatabilirim. Kimin nerede, ne kadar yetkili olduğunu rahatlıkla anlatabiliriz. Birçok sporda branşımız var. Paletli yüzme, sualtı hokeyi, serbest dalış, sualtı navigasyonu, sualtı görüntüleme, sualtında hedef vurma, zıpkınla balık vurma gibi. Bunların da ulusal ve uluslararası organizasyonu ve yarışmalarını yapmak, milli takımlarını belirlemek, milli takım düzeyinde organizasyonlar yapabilmek gibi sportif görevlerimiz var. Federasyon olarak sportif anlamda daha çok bu görevlerimizi yerine getiriyoruz. Sualtı sporlarının ülkede yaygınlaşması, sporcu ve kulüp sayısının artması, herkesin bu sporları tanıması, uluslararası alanda da ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek gibi esas ve asil görevlerimiz var.

tssf1.jpg
CMAS 9. Apnea Indoor Dünya Şampiyonası

Sanayi dalışı ile ilgili Deniz Ticaret Odası’nda çeşitli spekülasyonlara neden oluyor dediniz. Bu durum karşılıklı iletişimsizlikten mi kaynaklanıyor?
Kesinlikle ondan kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü eğer biz kurumsal olarak konuşabilirsek, bunu çok rahatlıkla anlatabiliriz. Bunlar zaten kanunda, kitapta yeri olan şeyler. Biz ticari dalgıca veya sualtı dalışı yapan insanlara karışmıyoruz ki. Nasıl bizim onlarla ilgili bir yetki ve sorumluluğumuz yoksa, sportif dalışta da yetki ve sorumluluk bizdedir. Onlar da bu tip ticari sportif dalış merkezlerinin yetkisinin TSSF’de olduğunu bilmek ve ona göre davranmak durumundalar. Yoksa bu iki tane kurumu bazen istemeden karşı karşıya getiriyor. Bu bizim istediğimiz bir durum değil. Bizim rekabet içinde olmamız gibi bir şey söz konusu değil. Düşünün ki basketbol federasyonu dışında bir federasyon burada uluslararası şampiyona düzenliyor. Yapılabilir mi? Burada eğer sportif faaliyet yapılıyorsa bunun uluslararası yetkilisi CMAS, Türkiye’deki yetki merkezi de TSSF. Bütün merkezlerin buradan denetlenmesi, bütün eğitmenlerin buradan yetki alması, bu eğitmenlerin sınavlarının bu merkezde yapılması kanun ile belirlenmiş. Bunu daha fazla sulandırmak iki kuruma da zarar verir. Çağırsınlar bizi, biz kendileriyle yüz yüze konuşalım. Bizim de tecrübemiz, aklımız, eğitimimiz buna yeterli. Biz bunun hem alaylısı, hem mekteplisi, hem emekçisi, hem de eğitmeniyiz. O nedenle bunlar rahatlıkla konuşulup anlaşılabilecek şeyler. Sanıyorum yanlış bilgilendirmeden, iletişimsizlikten meydana gelen sıkıntılar oluyor. Oysa ki iki kurum gücünü birleştirse, bu sporların yaygınlaşmasıyla tanıtımıyla ilgili iş birliği yapsak, çok daha başarılı olabiliriz. Bizim dünya şampiyonu kulüplerimiz var. İki kurum bunları öne çıkarabiliriz. Bundan çok mutluluk duyarız. Suyun olduğu her yere bu yarışmaları götürebiliriz. Biz her anlamda iş birliği yapmaya hazırız.

“10 yıl öncesine göre inanılmaz bir özgüvenimiz var”

Dünyayla kıyaslandığında Türkiye sualtında ne durumda?
10 yıl öncesine göre inanılmaz bir özgüvenimiz ve tanınırlığımız var artık. 2004’ten sonra bu federasyon kabul değiştirdi. İsmiyle, logosuyla beraber yapısal olarak kimlik değiştirdi. Başarı olarak tavan yaptık. Dalış sayısı açısından CMAS’ta scuba dalışıyla ilgili G6 diye bir kuruluş oluştu. Onda önder bir ülkeyiz şu anda. Ülkemizde ciddi anlamda dalış turizmi potansiyeli var. Elbette sorunlar da var; eğitimlerin düzeni açısından, standartların denetlenmesi, yetkilendirilmesi, malzemelerin kontrolü gibi. Dalış güvenliğini etkileyen faktörlerin en ön planda tutulması, dalış güvenliğini sekteye uğratacak hiçbir şeyin yapılmaması gerekiyor. Bu nedenle ciddi bir denetime ihtiyaç var. Bu denetimden de bizim kuruluşlarımız kaçmamalı. Çünkü burada herhangi bir dalıcının başına kötü bir kaza gelmesi, bütün bir sezonu olumsuz etkileyebiliyor. Olumsuz bir şey olmaması için herkes üzerine düşeni en iyi şekilde yapmalı. Bizde bu denetimi yapmak zorundayız. Zaman zaman eğitimlere, malzeme materyal olarak destek olmak zorundayız. Bu konuda da Deniz Ticaret Odası ile iş birliği yapabiliriz. Çeşitli seminerler düzenleyebiliriz, yurtdışından eğitmenler getirebiliriz. Zaman zaman merkezlerimize malzeme yardımı yapıyoruz. Bunu beraberce yapabiliriz. Çünkü bütçemiz çok kısıtlı. Bu anlamda Deniz Ticaret Odası ile eğitim, malzeme, şampiyona konusunda iş birliği yapmaya her zaman açığız. Yeter ki iki kurum birbirini tam tanısın.

Basının su sporlarına yönelik bakış açısı hakkında ne düşünüyorsunuz, kazanılan başarılar gereken karşılığı buluyor mu?
Ben 12 Eylül 2015’te göreve geldim, biz son 7-8 ayda son 10 yılda olduğumuzun dört katı basında yer aldık. Örneğin Milliyet'te bir gazeteci arkadaşımız var, üçüncü sayfada tam sayfa haberimizi yayımladı. Ben bu işe profesyonel yaklaşmak istedim. Bugün hangi internet sitesine Sualtı Sporları Federasyonu yazarsanız yazın, muhakkak haber çıkar önünüze. Basında yer aldık, ana haberlerde de yer alıyoruz, canlı yayına çıkabiliyoruz. Bunları profesyonel bir yapıyla oluşturduk. İki tane basın ve iletişim sorumlumuz var. Onlar bu konuları sürekli takip ediyorlar. Her gün basın bültenleri çıkıyor. Her şampiyonayla ilgili basın bültenleri çıkarıyorlar. Sonuçlarını bütün yayın organlarına gönderiyorlar. Kendimize ait de bir Deniz Magazin dergimiz vardı ama bu dergiyi çıkaramıyoruz artık. Öyle bir bütçemiz yok maalesef. Sizin gibi denizcilik sektöründeki dergiler ziyarete geliyor bazen, onlara rica ediyoruz. Sizin derginiz de gayet kaliteli bir dergi. Daha fazla spor haberine yer verirseniz daha iyi olur mesela.

tssf2.jpg
Sualtı Hokeyi Dünya Şampiyonası

“Başlangıç noktasından çok daha iyi durumdayız”

Türkiye'de sualtı sporları geçmişe nazaran bugün ne durumda, yeteri kadar ilgi gösteriliyor mu sizce?
Bizim birçok branşımız var, tek tek ele alırsak bu durum daha çok tanınmayla ve imkanlarla ilgili. Türkiye'de spor yapılabilecek havuz sayısı arttığı sürece bizim sporlarımızın da kulüp sayısı ve sporcu sayısı artıyor. Tabii başlangıç noktasından çok daha iyi durumdayız. Ama tabii ki tesisler, birçok havuz sporları var. Kullanılma sırasına gelince olimpik olan sporlar önde, diğerleri arkada kalıyor. Biz arkada kalıyoruz. Başarı sırasında biz en öndeyiz, kullanım sırasında da en arkadayız. Bu tezata da karşıyız. Önerimiz federasyonları bir başarı sırasına almaları yönünde. Burada bir eşitlik istiyoruz. Onun dışında mesela Deniz Ticaret Odası sualtı sporlarıyla ilgili bize İstanbul’da bir tesis yapabilir. Piri Reis Üniversitesi'nin havuzunu kullanıma federasyon için kullanıma da açabilirler. Orada da sporcular yetiştirmek isteriz. Sporcu sayımız ve başarılarımız açısından çok iyi durumdayız. Sporcu sayısıyla paralellik var mı derseniz, başarımız sayının önünde. Daha çok sporcuyla yapmayı her zaman arzu ediyoruz. Bunu hiçbir zaman yeterli bulmuyoruz. Ama bu tabii imkanlarla ilgili. Havuzu olmayan bir yerde sualtı sporu sadece denizde gölde yapılamıyor. Havuzda yapılıyor sualtı sporlarının birçoğu. Temel eğitimler orada yapılıyor. Havuz imkanının yanında havuzu kullanabilmesi de önemli bir husus. Yüzme, su topu, yelken gibi sporlar olimpik olduğu için o yüzden ön sıradalar. Onlardan arta kalırsa ve ya o ildeki il müdürü biraz bu konulara duyarlıysa, ‘bu branş daha başarılı, buna öncelik tanıyalım’ diyorsa ancak o zaman bizim lehimize olabiliyor. Tabii devletin de bir olimpik spor öngörüsü var. Ona göre davranılıyor. Bu bizi çok mutlu eden bir şey de değil aslında. Özetle durum bu.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kurumsal ilişki çok önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Kurumların kendi aralarındaki anlaşmazlık noktalarını kurumların amirleriyle konuşmakta fayda var. Belki biz de bir yerde yanlış yapıyor olabiliriz. Bizi de yanlış yönlendirebilirler. Bir başkan her şeyi bilemeyebilir. Yanındaki insanlar farklı şeyler de söyleyebilir. Bunun doğrusunu bir heyetle ve ya bireysel görüşmeyle bulmak konusunda iletişim dilinin çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. Umarım en kısa zamanda Deniz Ticaret Odası ile aramızdaki bu eksik iletişim ortadan kalkar ve karşılıklı olarak başkanımızla bir araya geliriz. Sorunları tartışır, beraber yapılabilecek projeler ve işbirliği konusunda da ortak projelere imza atarız diyorum.

Bir de dalış teknelerimiz hakkında konuşmak istiyorum. Teknelerimizin bir standardı yok. Her denize uygun, her sayıda dalıcıya uygun dalış teknesi prototipleri geliştirilebilir. Sektörle bir araya gelip bunları konuşmalıyız. Kenarından, yanından denize girilip çıkılabilen, üzerinde beslenme imkanlarının olabileceği, daha kullanışlı dalış teknelerine ihtiyacımız var. Ayrıca dalış teknelerimizin birçoğu da proje ürünü değiller. O da bir sıkıntı bizim için. Bu işi gerçekten çok iyi yapanlar var. Mısır'daki, Tayland'daki tekneleri giden herkes anlatıyor. Niye Türkiye'de dalış sektöründe böyle güzel teknelerimiz yok? Tersaneciliğimiz de hiç kötü değil. Güzel tekneler üretebiliyoruz. Dalış teknesi üretimi konusunda da güzel fikir alışverişlerinde bulunabiliriz. Ülkemizde bu tekneleri çok da güzel üretebilecek tersanelerin olduğunu düşünüyorum.

Bu haber toplam 6802 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.