Torlak çok başlılıktan yakındı
İstanbul Milletvekili D.Ali Torlak, Türkiye'ki balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu meclis araştırma önergesi ile ilgili TBMM Genel Kurulu'nda söz aldı.
İstanbul Milletvekili D.Ali Torlak, Türkiye'ki balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu meclis araştırma önergesi ile ilgili TBMM Genel Kurulu'nda söz aldı.
Farklı ekolojik özelliklere ve 8.333 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin 24,6 milyon hektar deniz üretim alanına, 1,55 milyon hektar ve 1.392 adet göl, baraj gölü, gölet ve nehir alanına sahip olduğuna değinen Torlak, balıkçı ve balıkçı teknelerine hizmet vermek üzere inşa edilmiş olan kıyı yapılarının toplam sayısının ise 277 olduğunu söyledi.
Denizlerimizde ve iç sularımızda ruhsatlandırılmış 20.903 adet balıkçı teknesi olduğuna vurgu yapan MHP Milletvekili, bunların 17.732 adedi denizlerde, 3.171 adedi iç sularda olduğunu, teknelerde asgari 50 bin kişinin çalıştığını ifade etti. Teknelerin ülke ekonomisine katkılarının yaklaşık 2 milyar 300 milyon TL olduğunu aktaran Torlak, tahmini yıllık katma değer tutarının 430 milyon TL olduğuna belirtti.
Torlak konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülke ekonomisine bu kadar katkıda bulunan balıkçılık ve su ürünleri sektörü farklı bakanlık, müsteşarlık ve genel müdürlüklerle yönetilen, çok başlılığın hâkim olduğu, sektörle ilgili kalıcı herhangi bir planlamanın yapılmadığı ve birçok sorunlarla uğraşan bir sektör hâline getirilmiştir. Yanlış planlama, haksız rekabet, destekleme ve teşviklerin yetersizliği ve doğru kullanılamamasıyla ilgili eğitim eksikliği balıkçılık sektörünün en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Ayrıca bilinçsiz yapılan avlanma, denetim ve plansızlık ile kültür balıkçılığında yaşanan sorunlar kaynakların hızla tükenmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte açık denizlerde yapılan avlanmalarda da komşu ülkelerle birçok sorunlar yaşanmaktadır. Küçük teknelerle genellikle amatör balıkçılık kapsamında yan uğraş olarak balıkçılık yapılmakta, bu durum zaman zaman sektörün anlaşılmasında sıkıntı doğurmaktadır.
Dolayısıyla dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye'de de kıyı alanının en yoğun ve en eski kullanıcılarının balıkçılar olmasına rağmen kendilerinden beklenen başta deniz balıkçılığı ve yetiştiriciliği olmak üzere dünya kooperatifçilik hareketindeki ivmeyi maalesef gösterememiştir. Var olan birçok su ürünleri kooperatifi de kuruluş amaçlarına yönelik faaliyetlerini tam manasıyla gerçekleştirememişlerdir. Kooperatiflerin çoğu genel kurullarda bir araya gelmekte, bu özellikleriyle âdeta birer tabela kooperatifi görüntüsü vermektedirler.
Bununla birlikte dünyada balıkçılık ve su ürünleri sektörü devamlı ve hızla gelişirken sektörde oluşan olumsuz durumlara karşılık Avrupa Birliği müzakere süreciyle birlikte yapılan mevzuat değişiklikleri dışında ulusal bir politika üretilememiştir. Dolayısıyla su ürünleri ve balıkçılıkta etkin bir organizasyona acil ihtiyaç duyulduğu açıktır.
Denizlerle çevrili olan ülkemiz coğrafyasında büyük önem arz eden balıkçılık sektörü, balığın avlanmasından başlayıp soframıza gelene kadar geçen süre içerisinde birçok merhaleden ve evreden oluşmaktadır. Bu evrelerde sektörün en büyük hedefi, avlanmanın doğru zamanda ve doğru türleriyle yapılması, ekolojik sistemi ve dengeyi bozmadan gerçekleştirilmesi olmalıdır çünkü su ürünleri, büyük boyutlarda olumsuz müdahaleler olmadığı sürece, devamlı surette kendini yenileyebilme özelliğine sahiptir. Ancak, nüfus artışı, teknolojik gelişmeler ve çevresel faktörler nedeniyle canlı deniz kaynaklarının yaşam ortamları daralmakta, kontrolsüz ve aşırı avcılık sonucunda balık stokları hızla yok olmaktadır.
Stokların ne kadar zarar gördüğünü anlamak için, öncelikle stok tespiti yapılmalıdır. Avlanabilirliğin sürekliliği açısından, ilgili bakanlık, balıkçı örgütleri ve üniversitelerin iş birliğiyle avlanabilir stoklar tespit edilmeli, izlenmeli ve avcılık, avlanma planları bu sonuçlara göre düzenlenmelidir. Bu kapsamda, Tarım Bakanlığı kanun, yönetmelik ve tebliğler çıkararak hem kayıt altına almaya çalışmakta hem de koruma ve kontrol yapmaya çalışmaktadır. Ancak, bu konuda bugüne kadar çıkan kanunlar, yönetmelikler ve tebliğlerde bulunan maddeler uygulanmamış, denizler sahipsiz kalmıştır. Kontrolsüz büyüyen filomuz stoklar üzerinde baskı uygulamaya başlamış, dolayısıyla stoklarda azalma baş göstermiş ve sürdürülebilirlik tehlikeye girmiştir. Dolayısıyla zamanı gelmeden avlanan bir deniz ürünü nasıl ki balık türlerinin geleceğini tehdit ediyorsa, zamanı geldiği hâlde avlanmayan bir deniz ürünü de aynı tehlikeyi taşımaktadır.
Karadeniz'de 247, Marmara'da 200, Ege'de 300, Akdeniz'de 500 balık türü yaşamakta olup Türkiye dünya su ürünleri üretiminin binde 7'sini karşılamaktadır. Ülkemizdeki su ürünlerinin yüzde 71'i deniz, yüzde 7'si iç su ve yüzde 18'i de yetiştiricilikten karşılanmaktadır. Balık üretiminin yüzde 81'i avcılık yapılarak elde edilmekte olup dünyadaki balık üretiminin yüzde 40'ı ise kültür balıkçılığından karşılanmaktadır. Bu nedenle, Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu nezdinde ülkemize tahsis edilen orkinos avlama kotasını artırmaya yönelik girişimlerde bulunulması önemli ve gereklidir. Su ürünleri sektöründe ileri derecede işlem görmüş, fileto edilmiş ve tütsülenmiş balık ihracatının özendirilmesi ve markalaşmanın teşvik edilerek sektörün bir meslek grubu olarak tanımlanmasına yönelik adımlar mutlaka atılmalıdır. Kültür balıkçılığımızda soğuk zincirin bozulmaması ve ileriye yönelik bir sorunla karşılaşılmaması için birtakım önleyici kararların uygulanmasını teminen Avrupa Birliğinde olduğu gibi tahta kasalarda satışına ve soğutma tesisatı olmayan araçlarla nakliyesine izin verilmemesi gibi bazı tedbir ve önlemlerin alınması da bir zorunluluk hâline gelmiştir. Ülkemizde hâlihazırda kurulu bulunan veya kurulacak olan balık çiftliklerinin Avrupa Birliği normlarına uygun olarak tesis ettirilmesi ve denetlenmesi, balık yağından alınan KDV'nin yüzde 1'e düşürülmesi, konserve edilmiş su ürünlerine verilen ihracat desteğinin taze ve dondurulmuş ürünler dâhil tüm su ürünlerini kapsayacak biçimde genişletilmesi gerekmektedir.
Su ürünleri sektörünün birçok sorunu bulunmaktadır. Üretimde, yetiştirmede, kalite ve pazarlamada önemli sorunlar yaşanmaktadır. Denizlerimizde avcılık yapan 20.900 gemi ve teknelerin çoğunda soğutma ve dondurucu sistemi bulunmamaktadır. Dünyada avlanan balıklar gemilerde anında işlenerek satılırken ülkemizde bu düzeyde gemi, maalesef, bulunmamaktadır. Balık fiyatlarındaki istikrarsızlıklar balık toptancı hallerinin Avrupa Birliği standartlarında olmaması, balık ve diğer su ürünleriyle ilgili üretim ve satış istatistiklerinin tutulmaması, ülkemizde balıkçı barınaklarının oldukça fazla olan altyapı eksiklikleri, denizlerimiz ve diğer su kaynaklarımızın verimli kullanılmaması gibi nedenlerle su ürünleri üretimi ve tüketiminde birçok sorunlar yaşanmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde balıkçılık konusunda idari ve işletim açısından yeni ve çağdaş bir üretim modeline şiddetle gereksinim duyulmaktadır. Bu yönetim modelinde tüm uygulama alanlarının çerçevesi çok net bir şekilde belirlenmelidir. Ayrıca, su ürünleri, bilgi ve teknoloji üreten kurumlar hâline getirilmelidir.
Üzülerek söylüyoruz ki bitirdiğiniz et ve hayvancılığımız, tarım gibi balıkçılığımızın da bitirilmemesi adına verdiğimiz bu önergeye desteklerinizi bekliyoruz”
Virahaber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.