Sultan Lüferin Yanak Etini Severdi
Yazı Karadeniz’de, kışı Marmara Denizi’nde geçiren “göçmen” balıkların göç yolu üzerindeydi İstanbul Boğazı. Kasım ayında sürüler halinde Marmara’ya geçen tonbalıkları Arnavutköy sahilinden zıpkınla avlanırdı.
Kılıç, ton, torik, palamut, uskumru, kolyoz, lüfer, istavrit, akya, dülgerbalığı, hamsi ve sardalye…
Evliya Çelebi’den Karekin Efendi’ye Osmanlı’da balık
Kılıç, ton, torik, palamut, uskumru, kolyoz, lüfer, istavrit, akya, dülgerbalığı, hamsi ve sardalye… Yazı Karadeniz’de, kışı Marmara Denizi’nde geçiren “göçmen” balıkların göç yolu üzerindeydi İstanbul Boğazı. Kasım ayında sürüler halinde Marmara’ya geçen tonbalıkları Arnavutköy sahilinden zıpkınla avlanırdı.
Bu satırların yazarı gibi 1940’lı yılların sonlarında ilkokul öğrencisi olup “İstanbul 800 bin nüfusuyla Türkiye’nin en büyük şehridir” bilgisini edinen; Şişli Tramvay Deposu olan bugünkü görkemli Cevahir Alışveriş Merkizi’nin bulunduğu yerde kentin sınırlarının bittiğini gören; daha ilerilerinin Mecidiye Köyü diye anılan kırlık alanlar olduğunu bilen, TEKEL’in Likör Fabrikası’ndan başka bir binanın pek olmadığı Arnavut kökenli sütçülerin mandıralarının ve ulu dut ağaçlarının bulunduğu bu köye pazar günleri pikniğe giden; Bayrampaşa denince enginarıyla meşhur bir köylük alanı hatırlayan yaşı yetmişi aşmış eski İstanbulluların dillerine pelesenk ettikleri ve ballandıra ballandıra anlattıkları bir şehir efsanesi de İstanbul’daki balık bolluğudur.
Aslında İstanbul’daki balık bolluğu bir efsane değil yaşanmış bir gerçektir. Bizans site devletinde basılan paralarda kentin simgesi olarak tonbalığı suretinin bulunması, ta o yıllarda bile balık bolluğunun önemini gösterir.
Yazı: EROL ÜYEPAZARCI
virahaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.