Stefan Füle konuşma yaptı
Avrupa Komisyonunun Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Stefan Füle tarafından Türkiye konulu AP görüşmelerinin açılışında bir konuşma yaptı.
Stefan Füle'nin konuşması (aynen);
Sayın Başkan, Avrupa Parlamentosunun saygıdeğer mensupları,
Türkiye hakkında hazırlamış oldukları başarılı ve dengeli rapor dolayısıyla Parlamentoya ve özellikle de Bayan Oomen-Ruijten'e teşekkür etmek istiyorum. Yaptığımız bu tartışmalar ve almış olduğunuz karar, AB-Türkiye ilişkileri bağlamında önemli bir döneme denk gelmekte olup taslak karar, Komisyon açısından büyük önem atfedilen bir takım hususların da altını çizmektedir.
Yüksek Temsilci Ashton ile birlikte geçtiğimiz Cuma günü, Sayın Davutoğlu ve Bağış'la görüştük; oldukça olumlu bir havada gerçekleşen görüşmemizde açık bir siyasi diyalog ortamı da yakaladık. Ve bir defa daha stratejik düzeyde farklılıklardan ziyade ne kadar çok ortak yönümüz olduğunu fark ettim. Bu görüşme sırasında hiç olmadığı kadar yakınlaşan dış politikamızı ve siyasi kriterlerle ilgili ilerlemeleri ele aldık ve özellikle de pozitif gündemi gerçeğe dönüştürme yönünde somut adımlar atma ve yapıcı bir şekilde çalışma konusunda görüş birliğine vardık.
Pozitif gündemin amacı, genelde AB-Türkiye ilişkilerine ve özelde de katılım sürecine yeni bir nefes katmak için gerçekçi ve uygulanabilir bir yol yaratmaktır; bu itibarla, bugün üzerinde görüştüğümüz karar metninde de ifade etmiş olduğunuz destek için sizlere teşekkür ederim. Hemen bir hususu bir kez daha vurgulamama izin verin: bu gündem katılım sürecinin yerine geçmeyip bu süreci tamamlar niteliktedir.
Pozitif gündemle, dış politika alanında daha yakın bir diyalogun yanı sıra müktesebatıyla uyum ve vize ve göç konularında daha yakın işbirliği gibi Türkiye'de yapılan siyasi reformlara dönük desteği de kapsayacak şekilde bir takım temel konularda yenilenmiş çabalar kast edilmektedir. Tüm bu hususlar, aldığınız karar çerçevesinde de vurgulanmaktadır.
Üye Devletlerin geçtiğimiz Aralık ayında pozitif gündemi onaylamalarının ardından uygulamada çok iyi bir ilerleme kaydettiğimizi memnuniyetle söyleyebilirim. Komisyon ve Türkiye, aralarında şirketler hukuku, bilgi toplumu ve medya, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenliğin de yer aldığı sekiz fasılda çalışma kararı almış bulunuyor. Bununla birlikte ilgili Türk mevzuatının AB müktesebatıyla yakınlaştırılması için de birlikte çalışacağız.
Mayıs veya Haziran ayında her bir fasla yönelik çalışma grubu oluşturulacak. Komisyon birimleri, müktesebatla ilgili tüm gelişmeler hakkında Türk makamlarını bilgilendirmek üzere kick-off toplantıları düzenleyecekler. Ve elbette ki sürecin ilerleyen aşamalarında tüm paydaşları da uygun olduğu şekilde sürece dâhil edeceğiz.
Pozitif gündemin diğer sahalarında da çalışmalar devam etmekte… Örneğin enerji ile ilgili olarak Türkiye ve Komisyon, yoğunlaştırılmış işbirliği için atılması gereken somut adımları tespit eden yol haritasını Mayıs ayı itibariyle çizmiş olacak ortak bir çalışma grubu oluşturma kararı almış bulunuyor.
Şimdi Türkiye’de son zamanlarda meydana gelen ve kararda da yer alan bir takım gelişmelere kısaca değinmek istiyorum: Geçen Haziran ayında yapılan genel seçimlerin ardından yeni bir anayasa ihtiyacı konusunda sağlanan uzlaşıyı memnuniyetle karşılıyorum. Bu süreci ileriye taşımak amacıyla, dört siyasi partinin yapıcı işbirliği dahil olmak üzere, Meclis tarafından yürütülen somut çalışmalar devam etmektedir. İçeriğe ilişkin ilk tartışmalar başladığında süreç de gerçek anlamıyla test edilmeye başlanacak. Yeni anayasanın Türk vatandaşlarının tamamına hizmet etmesi isteniyorsa mümkün olan en geniş istişare süreci yürütülerek demokratik ve katılımcı bir süreç çerçevesinde uzlaşmaya varılması son derece önemlidir.
Bu bağlamda, 16 Mart’ta İstanbul’da yapılan en son Reform İzleme Grubu’nda elde edilen sonuçlara da değinmek isterim. Bu sonuçlar, Türk hükümeti tarafından yürütülmekte olan ya da yakın gelecekte öngörülen çok sayıda siyasi reformu kapsamaktadır. Bunlardan özellikle, ifade ve medya özgürlüğü alanlarında reformlar yapılmasını öngören 4 yargı reformu paketinin sunulmasına ilişkin çalışmaların altını çizmek isterim. Bu paketin, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkına ilişkin temel endişelere yanıt vermesini umuyorum. Bu konular, daha sonra kabul edeceğiniz kararlarda süregelen endişeler olarak vurgulanmıştır. Umuyoruz ki bu konularda, özellikle pozitif gündemin bir parçası olarak Türkiye ile yürütmekte olduğumuz işbirliği mevzuat ve uygulamada büyük ihtiyaç duyulan iyileştirmelerin yapılmasını sağlar.
2012 İlerleme Raporunda evvelki yıllarda yaptığımız gibi ve sizin de kararınızda açıkça talep ettiğiniz üzere, suç örgütü iddialarıyla açılan dava ve soruşturmalardaki gelişmeleri rapor edeceğiz.
Sözlerime son vermeden önce, izninizle Türkiye’deki sivil toplumun ifade özgürlüğü alanındaki son gelişmelerle ilgili artan şekilde dile getirdiği endişeleri belirtmek istiyorum. İfade özgürlüğü bir ülkedeki siyasi tartışmalarla, dolayısıyla da demokrasinin niteliği ve olgunluğu ile yakından ilgilidir.
Olgun bir demokraside, çoğunluk azınlığın görüşlerine ve haklarına saygı göstererek onları korur. Olgun bir demokraside, muhalif görüşlerle alay edilmez ya da bu tür görüşler oto-sansüre zorlanmaz, aksine toplumun demokratik dokusuna katkı sağladıkları için değerli görülürler. Voltaire’in ifade ettiği üzere: söylediklerine katılmayabiliriz, ama söyleme hakkınızı sonuna dek savunmalıyız. Eğer bu hak savunulmazsa, demokrasi kaçınılmaz olarak sekteye uğrayacaktır.
Bu Parlamento tarafından alınmış olan karar Türkiye’nin yargı ve temel haklar alanında karşı karşıya olduğu mühim zorlukların dengeli bir değerlendirmesini sunmaktadır. Ancak olgunlaşmış bir iç siyasi tartışma, farklı görüşlere tam saygı göstererek reformların vatandaşların beklediği ve hak ettiği demokratik standartları ve uygulamaları karşılamasını temin edebilir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.