Sabah geldi haberi, günlerden cumartesi idi… Tertip (Biz böyle hitap eder olmuştuk, aynı dönem arkadaşlarımızdan dostlarımıza, 21. Dönem DAK/SAR gönüllülerinden) aramış, 2-3 kez… Aradım; kötü haberi verdi tertibim Selçuk Bulut, Özgür Bolat kardeşimizi kaybetmiştik. Çok gençti çıktı ağzımdan, sonrası keskin bir acı, derin bir hüzün… Yazamadım bugüne kadar, kalemim elvermedi… Oysa en çok da ben yazmalıydım…
Aralık ayının 19’unda sabah 06:00 sularında vefat etti Özgür Bolat. Aynı gün ikindi namazını müteakip Kızıltoprak Cami’inde kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnettik. Çok erken uğurladık, kaskatı kesildik adeta. Ailesi, arkadaşları öylece baktık cenazenin ardından, sessiz, isyanda ama onlarca anı ile uğurladık camiden Özgür’ü; ancak yüreklerimizden asla… Gençti, özgürlüklerden yanaydı, denize ve DAK/SAR’a yürekten bağlıydı, delişmendi, gözü pekti, inanılmaz bir sanat müziği repertuarı ve harika bir tenor sesi vardı. Adabıyla söylerdi, o söylerken herkes dinlerdi…
DAK/SAR yani Denizciler Dayanışma Derneği’nin kuruluşu olan “Denizde Arama Kurtarma” birçok farlı meslekten insanı deniz perspektifinde buluşturdu ve çok önemli bir projenin çevresinde birleştirdi. Kaybettiğimiz arkadaşımız, kardeşimiz Özgür Bolat’la yolumuz 21. Dönem’de Denizde Arama Kurtarma Gönüllülerine katılmak anlamında aldığımız eğitim sırasında kesişti. Önce ağabeyi DAK/SAR’da serdümen olarak görev yapan Cumhur Bolat’la kesişti yolumuz, ardından Özgürü tanıdık. Sağolsun Cumhur Bolat sınav döneminde çok destek vermişti bizim döneme…
Akşamdan sabaha dek süren nöbetlerde ki, hafta sonları tutuyordu bizim ekip nöbeti (Malum hafta içi işler yoğun); (Kaptanımız, canımız Erol Yapıcı, ben, Selçuk Bulut, Melis Kanturvardar, sonraları Melis’in eşi de katıldı sevgili Cengiz Tütenyurt) Eğer bir ihbar gelmezse yemek yapardık. Düzenli olarak, bizim nöbette harika yemekler yapılırdı… En az 10 güzel gönüllü arkadaşımız da katılırdı aramıza, Özgür mutlaka gelirdi, Cumhur bazen… Sabahın ilk saatlerine kadar sohbet ederdik, sonra kural gereği onlar nöbet mekanını terk ederlerdi. Biz nöbete devam, ama keyifle…
Özgür Bolat… Nasıl tanıştığımı doğal döngü içinde tam olarak gün ve saat anlamında hatırlamıyorum, ama onu kaybettiğim gün aklımda, asla unutmayacağım. Kanı kaynardı, yaramaz bir çocuktu yaşına rağmen… Gençti ama aslında çocuktu ruhu… Çabuk öfkelenir, hemen sönerdi. Tanıştığımız andan itibaren kaynaştık, kardeşimdi, kardeşimizdi… Her organizasyonda; 1 Temmuz pikniklerinde de, yeni yıla merhaba partilerinde de, kurucumuz Varol Paşamızı anma günlerimizde de, bahara merhaba partileri ya da kahvaltılarımızda da hep yan yana olduk. Yetmezdi, biz kafadarlar arada bir araya gelir denizi ve hayatı paylaşırdık. Özgür’ün o inanılmaz sesinde Türk Sanat Müziği’nin en usullü şarkılarını dinledik. O söyleyince herkes susar ve herkes dinlerdi.
Şimdi sen sustun, şarkılar da sustu, sessizleştik… O gün, seni kaybettiğimiz gün içimizdeki şarkı da sustu. Haydi ablam söyleyelim: “Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime” ya da “Kırmızı gülün …” Ya da Hakkı Ağabeyinin istediği “Ömrün Şu biten Neşvesi Tam Olsun Erenler”i söylerken ki o doğal hali. Bence o güzel sesin de, şarkılar da yetim kaldı… Denizler de bir dostu kaybetti… İyi bir denizci idin…
Çok gençtin, bir hastalığa savaş açmıştın… Kazanmıştın da başka bir saçmalıkla, bir tetikleme ile 2 gün içinde kaybettik seni. Emin ol çok özleyeceğiz; seni, sesini, şarkılarını, sohbetini… Mekanın cennet olsun, ışıklar içinde uyu güzel kardeşim…
Umarım 2016 başka acıları yaşatmaz hiç birimize…
DAK/SAR’DA ne yapıyorduk?
Bilmeyenler için kısaca anlatayım: Hep eğitimdi hayatımız, keyifle her nöbette eğitim yapardık… Öğrenirdik, çoğalırdık. Denizle şaka olmayacağını en iyi bilirdik, ama bir çağrı aldığımızda canlara zarar gelmemesi için güvenlik kurallarını ihlal etmeden her hava koşulunda denize çıkardık. Çıkıyoruz da… 7/24 görev devam ediyor.
DDD’nin kurucusu ve Vira Dergisi’nin yayın kurulu üyesi emekli Amiral Varol Atalay, bu modeli İngiltere’den Türkiye’ye getirmiş. Marmara’dayız, Kalamış Marina’da yerimiz…DAK/SAR, denizi amatör kullananlar ile küçük balıkçı teknelerine, yolcu motorlarına yani denizde seyreden ve kaza, yangın, hastalık, arıza gibi nedenlerle başı derde giren herkese yardım ediyor. Marinalardan denize açılan gezi tekneleri, balıkçı tekneleri, şişme botlar, sandal kiralayanlar, yelkenliler, hatta yüzerek çok açığa gidip de dönemeyenler… Kurtarma operasyonlarımızın yüzde 99’unu bunlar oluşturuyor. Nadiren de olsa büyük gemilerden yaralı hasta alma ya da diğer kurtarma ekiplerine destek amacıyla deniz çıktığımız da oluyor. Ciddi bir teorik eğitim ve arkasından pratik deniz eğitimlerine tabi tutulan biz gönüllüler; denizde yön bulma, seyir etme, ilk yardım, denizde canlı kalabilme, kazazede kurtarma gibi konuları öğrenip, sınava giriyoruz. Yapılan sınavı geçen stajyerler kurtarma personeli olarak nöbetlere başlıyor. Eğitim bu nöbetler boyunca da devam ediyor. Hiç bitmeden… Ben 21. Dönem’de girdim, şimdilerde 44. Dönem eğitimi başlamak üzere…
ViraHaber.com