Değerlendirmelerde bulunan Akdeniz Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya, Fethiye Körfezi'nde iki tür kirlilik bulunduğunu, bunlardan ilkinin ilçedeki derelerin körfeze getirdiği evsel atık sular ve tarla ile seralardan gelen sulama sularının taşıdığı gübre, fosfat, azot ve tarım ilacı kirliliği olduğunu kaydetti. Kızılkaya söz konusu faktörlerin özellikle yaz aylarında, kıyıdan Katrancı Adası'na kadar bulanık bir suya neden olduğunu ve ekosistemin tamamen değiştiğini belirtti.
İkinci kirlilik faktörünün, bölgeye yaz aylarında gelen teknelerden kaynaklandığını söyleyen Kızılkaya, şöyle devam etti:
"Göcek tarafı, adaların içerisi, yaz aylarında günde 1500'ün üzerinde teknenin demirlemesi nedeniyle baskı altında. Maksimum 700-800 teknenin demirleyebileceği, daha önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yaptığı kapasite çalışmalarıyla belirlenmişti. Birçok tekne orayı yazlık gibi kullanıyor, en güzel noktayı bularak demirliyor ve hiç kımıldamıyor. Bu tekneler kımıldamadığı için atık sularını vermek için kıyıya gelmiyorlar."
Bölgede denizin dibinin çamur tabakasıyla kaplı olduğunu bildiren Kızılkaya, "Deniz çayırları tamamen ölmek üzere, ölmediyse bile kaybolmuş durumda. Teknelerin demir alıp atması diğer canlılara, süngerlere zarar veriyor. Tekne zincirleri kalkarken çamur kaldırıyor ve beraberinde çöken kirliliği de kaldırıyor. Körfezin suyunda, Göcek'in iç bölgesinde, Hamam Koyu'na kadar sürekli ve çok ciddi bir kirlilik yükü var." dedi.
Teknelerin atık sularını bırakmaları için Göcek'te tek bir tesis bulunduğunu ve kapasitesinin tüm tekneler için yetersiz olduğunu aktaran Kızılkaya, özellikle temmuz ve ağustosta tamamen teknelerden kaynaklanan kullanma suyunun, sintine suyunun denize bırakıldığını vurguladı.
Kızılkaya, "Körfezin suyu, bütün tekneler çıktıktan sonra ancak ocak ayına doğru kendini sirküle edebiliyor. Bu bölgenin 1000'in üzerinde tekneyi aynı anda kaldırabilecek kapasitede bir doğal ekosistemi yok, yukarıdan insanlar suyu mavi görüp 'Burası çok güzel.' diye düşünüyorlar ama aşağıda canlılık kalmamış." diye konuştu.
Fethiye ve Göcek'in tamamının, Ölü Deniz'i de kaplayacak şekilde Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiğini hatırlatan Kızılkaya; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü'nün tonozlama projesinden bahsederek şunları söyledi:
"Bu projenin fizibiliteleri yapıldı. Burada yaklaşık 700-800 tonozdan bahsediyoruz, tekneler sadece bunlara bağlanabilecek, dışına demir atılamayacak. Bununla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor, çalışma da var. Bakanlığımızın hem katı hem de sıvı atık alımıyla ilgili çalışmaları da var. Oraya tonoz yapalım, çok büyük atık teknesi alalım. Bunların parasının kesinlikle ve kesinlikle kullanıcıdan alınması lazım. Bu çok ciddi bir turizm aktivitesi, bölgede kirlilik yaratılıyorsa mutlaka tüketiciye yansıtılması gerekiyor. Dünyanın her yerinde böyle, burada para ödemek istemeyen tekne Yunanistan'a gidince ayak bastı parası olarak günlük 60 avro ödeyecek. Bunu ödeyenin, kendi kıyılarında bir ödeme yapmaması gibi bir şey olamaz."
- "Önemli bir biyoçeşitlilik mevcut"
Orta Doğu Teknik Üniversite Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, yaptıkları çalışmalara atıfla Fethiye Körfezi'nin, Akdeniz ve Ege'de, Mersin Körfezi'nden sonra en kirli bölge olarak öne çıktığı bilgisini paylaştı.
Salihoğlu, "Bu şaşırtıcı çünkü denizin fiziksel yapısı nedeniyle batıya doğru gittikçe kirliliğin daha az olduğunu görüyoruz. Ege'de deniz pırıl pırıldır ve sular soğuktur çünkü derin suları yüzeye taşıyan bir mekanizma var. Fethiye'de bu mekanizmanın işlemediğini görüyoruz, hassas, kırılgan bir alan." ifadelerini kullandı.
Bölgedeki kirlilik girdilerinin çoğunlukla turizm kaynaklı teknelerden geldiğini anlatan Salihoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu kirliliğin üzerine bir de sıcaklık baskısı çok fazla. Derin soğuk suların yüzeye çıktığı bir yapısı olmadığı için Fethiye Körfezi kapalı ve iklim değişikliğinin etkisiyle sıcaklıklarda ciddi artış görülen bir bölge, çok dikkat etmemiz gerekiyor. Oradaki ekosistemin yapısı kırılgan, iki baskı birleşmiş durumda. Oradaki gemi ve yat yoğunluğu, kapasitesinin üzerinde. Kirliliğin özellikle yüksek sezon dediğimiz bahar ve yaz aylarında artmış olduğunu gözlemledik. Orası kendini temizleyemez bir halde, çok değerli bir taban ekosistemi var, çok değerli deniz çayırları var, önemli bir biyoçeşitlilik mevcut."
- "Hidrodinamik açıdan kendi kendini temizleyemeyen bir körfez"
Gazi Üniversitesi Deniz ve Su Bilimleri Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Lale Balas, Fethiye Körfezi'ndeki kirliliğin en önemli nedeninin şehirleşme, artan nüfus ve tarım olduğunu işaret etti.
Bu faktörlerden kaynaklanan kirleticiler hakkında Balas, "Bunlar karasal kökenli, yoğun yağışlar sonrasında karadan toplanan ve yayılı kirletici yükü olarak kıyısal sulara etki eden kirletici türleri. Körfeze dökülen kanallar, drenaj kanalları var. En kapalı su bölümüne bağlanan Mut Deresi'nin kirlilik yükü de kıyısal suyla buluşuyor." sözlerini sarf etti.
Balas, bölgede artan nüfusla beraber atık su debilerinin de arttığına ve buna bağlı olarak da arıtma tesislerinin yetersiz kaldığına dikkati çekerek bunun turizm potansiyeli nedeniyle popülasyonda büyük artışların olduğu bölgelerde sık yaşanan bir durum olduğuna değindi.
Yayılı yükler ve noktasal yükler azaltılmadıkça durumun kendi kendine iyileşebilme şansının bulunmadığını dile getiren Balas, sözlerini şöyle tamamladı:
"Fethiye Körfezi hidrodinamik açıdan kendi kendini temizleyemeyen bir körfez. İyi tarım uygulamalarına ivedilikle geçilmesi lazım, kara kökenli kirletici türlerinin de ivedilikle tespiti gerekiyor. Denizel ortamdaki kalite parametrelerinin tespiti önemli, bunların miktarını bilmeden doğru önlemler almak söz konusu değil. Arıtma tesislerinin mutlaka revizyonu ve ikinci bir arıtma tesisinin devreye alınması gerekiyor."
Vira Haber