Kirlilik başta olmak üzere kâr hırsı deniz ekosistemlerini olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Her geçen gün sayıları azalan balık türleri ve stoklarına karşın artan endüstriyel balıkçılık, krize dönüşüyor. Tıpkı endüstriyel tarımda olduğu gibi daha yüksek verim ve daha çok kâr sağlamak için girilen bu tüketim döngüsü üretimde azalma, balıkçıların refah kayıpları ve biyoçeşitlilikte azalma olarak geri dönüyor.
Ülkedeki balık üretiminin yüzde 90’ı endüstriyel avcılıktan elde ediliyor. Her geçen gün tükenen balık stokları küçük ölçekli kıyı balıkçılar için geçim derdi, yurttaş için ise gıda krizi anlamı taşıyor. Endüstriyel balıkçılığı ve buna ilişkin yapılması gerekenleri Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğ Düzgüneş ile konuştuk.
Yerel balıkçı teknesinin yılda avlayabildiği balığı neredeyse bir günde avlayabilecek kapasiteye sahip olan trollere karşı balıkçı nasıl mücadele edecek?
Türkiye balık üretiminin yüzde 90’ı endüstriyel avcılıktan elde ediliyor. Av gücünün büyük bir kısmını oluşturan gırgır ve trol gemilerinin sayıca önemli bir kısmı Karadeniz’de bulunuyor. Av sezonu başlayınca (1 Eylül-15 Nisan) diğer denizlerdeki limanlara kayıtlı gırgır teknelerinin de gelmesiyle boyu 20 metrenin üzerinde 742 gırgır teknesi Karadeniz, İstanbul Boğazı ve Marmara denizinde hamsi, istavrit ve diğer göçmen balıkları avlamaya çalışıyor. Balık üretimi azaldıkça küçük-büyük balıkçı ve hatta kıyılarda avlanan oltacılar daha fazla birbirleriyle çatışmak durumunda kalacak.
Endüstriyel balıkçılık, yerel balıkçılığı nasıl etkiliyor?
Kıyı sularında avcılık yapan büyük balıkçı tekneleri kıyı sularında beslenme göçü yapan balık sürüleri henüz büyümeden avlanıyor, geleceğin yumurta verecek bireyleri genç yaşta stoktan çekiliyor. Gırgır ve trol ağlarından çıkan balıklar incelendiğinde küçük balıklardan oluştuğu, seçilmeden avlandıkları görülüyor. Kullanılan av araçlarının hem büyüklük ve hem de tür seçiciliği neredeyse yok. Özellikle 150 metrenin üzerinde derinliğe sahip plan gırgır ağlarının zemine değerek dip balıkları ve diğer türleri avlamasının “gırgır ağlarıyla avcılık” evrensel kurallarına uyan bir yönü bulunmuyor. Yıllardır kullanılan gırgır ağlarının tercih edilmemesi, habitat kaybı ve biyoçeşitliliğin azaltılması olarak stoklarımıza ve ekosisteme çok büyük zararlar verdi.
Yapılan bu vahşi avcılığın balık türlerine nasıl bir etkisi oldu?
Karadeniz diğer denizlerden gelen göç eden balıklar beslenme alanı. Karadeniz’de balık türlerinin sayısı az ama bollukları çok yüksek. Akdeniz’e doğru gidildikçe tür sayısı artar ama her bir türün bolluğu azalır. Bu nedenle Karadeniz’deki besin zinciri kısa ve bu zinciri oluşturan tüm halkalar diğer denizlerdeki besin zinciri halkalarına göre çok daha önemli. Bu halkaların en önemlileri hamsi, istavrit, mezgit, barbunya ve beslenme göçü yapan lüfer gibi diğer türlerin yavrularıdır. Bunların miktarlarındaki azalma, bu türlerle beslenen diğer büyük türlerin de yeterli yem balığı bulamamaları, büyüyememeleri ve ortamı terk ederek başka bölgelere göç etmeleri sonucunu doğurmakta. Nitekim 1980’li yılların sonunda hamsi ve istavrit popülasyonunu etkileyen taraklı medüz çoğalmasından sonra balık üretimimizi oluşturan diğer türlerin de paralel azalmalar göstermesinin nedeni budur.
Balıkçılığa ilişkin ne gibi düzenlemeler getirilmeli?
•Su ürünleri avcılığını düzenleyen tebliğ gözden geçirilmeli, sadeleştirilmeli, gırgır ve trol avcılık sahaları yeniden düzenlenmeli.
•Üreme aşırı avcılığına son verilmeli. Kalkan gibi bazı türlerin avcılığı 3-5 yıl tamamen yasaklanmalı.
•Biyolojik koridor olarak Çanakkale Boğazı, Marmara denizinde iki boğazı birleştiren bir hat içinde ve İstanbul Boğazında her türlü avcılık yasaklanmalı. Bu önlem balık göçlerinin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasını sağlayacak.
Denizdeki temel sorunlar neler
Prof. Dr. Düzgüneş, denizlerdeki başlıca sorunları şöyle sıraladı:
•Çevre sorunları ve kirlilik
•Derin deşarj sistemleri, ön arıtma yöntemleri uygulandığı gerekçesiyle deniz bırakılan evsel atıklar
•Plansız, alt yapısız yerleşim politikaları
•Nehir havzaları üzerine inşa edilen hidroelektrik santralları
•İklim krizi
Kaynak: Yaren Çolak - Birgün