Uçsuz bucaksız engin denizlere yelken açmamızın üzerinden tam on yıl geçti. Önce bir hayal kurduk. Kağıttan bir kayık yaptık ve denize bıraktık.
Vira Dergisi bu toprakların kıyılarında hayat buldu ve her geçen gün büyüyerek rotasına devam etti. Zaman zaman fırtınalarla boğuştuk, zaman zaman o uçsuz bucaksız engin denizlerin keyfini çıkardık. Ama on yıl boyunca rotamızdan hiç şaşmadık, tornistan demedik. Hep tam yol ileri komutuyla, tarihin dehlizlerinden damıtığımız deniz kültürünü okurlarımıza ulaştırdık. Deniz kültürü yolculuğumuzda yüzlerce insan bize destek oldu. Zaten denizcilerin amentüsünde dayanışma vardır. Denizci suyun altında havasını, suyun üstünde ekmeğini paylaşır. Vira’nın bu özel sayısında yüzlerce isim var. Bu isimler rast gele yazılmadı.
Vira’nın kapağındaki bu isimler denizdeki izdir. Buza yazı yazmak kandırmacadır, ama denizdeki iz silinmez. Ne demişler: İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir!” Deniz nankör değildir. Hepsi iyiliklerini denize attılar. Balık da bildi, halik de bildi. Ve elbette okur da bildi.
Vira bir sandalsa yüzdüğü su, okurlardan bir denizdir. Yüzlerce imzanın yer aldığı, on yıllık bu seçkide, okurlarımızın Vira’ya gösterdiği sıcak ilgi aldığımız en büyük ödül oldu. Size çok teşekkürler sevgili Vira okurları…
Vira, alışılmış bir sektör dergisi olmadı. Sektörde ne oluyorsa onu yansıtmakla sınırlı bir yayın politikamız hiç olmadı bizim. Vira; misyonu, vizyonu ve hedefi olan bir dergi oldu hep. Bakınız birinci sayımızda nasıl tanımlamıştık Vira’yı:
“Denizlerimizi Avrupa Birliği’ne hazırlamak… Vira’nın vizyonu budur. AB’ye üyelik müzakereleri 3 Ekim 2005’de başlayacak. Bu müzakerelerin önemli bir bölümünde de denizlerimiz ve denizciliğimiz ele alınacak.
İşte Vira hükümetin yürüteceği AB üyelik müzakerelerine denizcilik alanındaki tüm sivil toplum örgütlerinin, bilim insanlarının, deniz severlerin sesini, önerilerini, eleştiri ve katkılarını taşıyacak. Misyonumuz da böyledir”…
İlk sayımızda vizyonumuz ve misyonumuzla ilgili bu sözleri, şöyle tamamlamıştık: “Vira’nın hedefi açık. Sicili beyaz, denizi mavi, güvenliği tam denizcilik sektörü”…
Şimdi büyük bir vicdan rahatlığı ile Vira’nın ilk sayısındaki bu konsepte büyük ölçüde uygun bir yayın çizgisi izlediğini söyleyebilmekten onur duyuyoruz. Yürüyeceğimiz yol uzun, yüzeceğimiz su engin. Bundan sonrada bu anlayışla devam edeceğiz. Klasik sektör dergilerine alışkın okuyucularımızın, ilk başlarda Vira hakkında müphem bir izlenim edindiğini biliyoruz. Bunda da haksız sayılmazlar. Peki, Vira nasıl bir sektör dergisi? Sanırız Vira okurları, dergilerinin ortaya koyduğu performansı ve profili artık biliyorlar. Vira tüm denizciliğimizin ve deniz sektörümüzün düşünce ve kültür dünyasını yansıtan bir dergi. Sektörün farklı kollarını ayrı ayrı damarlara benzetirsek, Vira bu damarların tümünde akan düşünsel sıvıyı sağlıyor. Deniz ve denizciliğin genel, somut ve yaşamsal politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlarını ele alıyor. Böylece düşünen bir armatörler dünyasına, düşünen bir gemi inşaat dalına, yat ve deniz turizmi alemine, amatör denizciliğimize ve gemi adamlarımızın engin düşlerine hizmet ediyor. Denizlerimiz ve denizciliğimiz, işte bu açıdan bakılırsa bütündür, bölünemez. Vira bu bölünmez bütünlüğün yayın organıdır. Tüm sektörün ortak sorunlarını, ortak çözüm yollarını gündemine almıştır.
Ama bu gündem kuru, sıkıcı bir gündem olmamıştır. Vira “ölü denizin” değil, yaşayan, canlı denizin sorunlarını gündemine almıştır. Vira’da sorunlar, deniz kültürümüzün yeniden ve yeniden üretim sürecinin içinde dile getirilmiştir. Deniz sanatının, deniz tarihinin, deniz geleneklerinin zengin fonunda kimisi bize coşku veren, kimisi canımızı sıkan sorunlar, onları dile getirenlerin estetik üsluplarıyla okura iletilmiştir. Belki de Vira’yı Vira yapan en temel özelliktir bu.
Vira’ya ikincil işi deniz olan kamuoyunun yakından tanıdığı değerli yazarların, sanatçıların, bilim insanlarının, politikacıların, eski cumhurbaşkanları ve kuvvet komutanlarının ilgi göstermesi rastlantı değildir. Çünkü onlar, birinci sayımızın editör köşesindeki başlığı mükemmel bir şekilde okumuş ve bu başlığa gereken değeri vermişlerdir: İstikbal denizlerdedir! İlk sayıdaki sözümüz buydu bizim.
Kapağımızdaki bu isimlerin bıraktığı iz, denizlerimizden silinmeyecek. Bu imzalar denize açılan her kaptana, her lostromaya, her kamarot ve çımacıya, kahır insanlarına sonsuza kadar gülümseyecek. Denizleri yaran her tekne, bu imzaları yanı başında yunus balıkları gibi birer güzel dost olarak hep yanlarında görecek. Denize imza atanların dergisi Vira, bu mavi yolculukta hep sizinle olacak. Gözümüzü ufuktan, kulağımızı kaptandan, yüreğimizi dalgıçtan eksik etmedik.
Bahtınız açık, gününüz aydınlık olsun. Keyifli seyirler sevgili okurlarımız!