Cemrelerin düştüğü, bitkilerin dallarına öz suyun yürüdüğü bir mevsimdeydi, Vira limandan demir aldığında. Bundan tam dokuz yıl önce Nisan ayında dünya denizlerine açılmak üzere limandan demir almıştık. Biz hayatı da, denizi de hep ciddiye aldık. Denizde şaka olmayacağı bilinciyle yola çıktık. Yola çıkarken de sizi keyifli bir seyirle baş başa bırakacağımız, kendimize destur edindiğimiz bir yazıyı paylaşmak istedim. Keyifli seyirler…
Hayat, dalgalı bir denizde bindiğin sandal ile nereye gittiğini bilmeden yol almak değil elbet. Hayatın da dalgalı deniz gibi inişi çıkışı, soğuğu, yakışı var. Hayatta başarı, o hırçın dalgalı denizin ortasındaki sandalı dalgalara karşı eğitmek. Yani; hayat dalgalı deniz, biz ise ortasındaki ufacık bir sandal…
İnsan garip bir varlık. Hayatı ciddiye almak için fırtınalı havaları bekliyor. Sana söylenen, “Küçüksün daha hayattan anlamazsın” sözlerine kulak asma çocuk. Ama sen bil çocuk, bu dünyayı ciddiye almanın yaşı yoktur, ölümün yaşının olmadığı gibi… Hayatı kendi yaşına göre anla çocuk, beşindeyken oyuncağını, on ikindeyken çikolatanı, yirmi beşindeyken de bildiğin güzellikleri paylaşmayı öğren. Ölümün yaşı olmadığını bil temiz kalplim, bu yüzden de hayatı ciddiye almanın şimdi tam zamanı.
Paylaşmak, elindekileri şimdi azaltır belki, hani büyüklerinin korktuğu gibi “uyanık” olma sen, paylaş elindekileri… Şimdi çoğalmasa da çoğalır -zamanı gelince- o verdiklerinin hepsi! Sen şunu güzel bir yaz küçücük yüreğinin tam ortasına, hani o kalbinin ortasındaki çırpınan kuş var ya, onu iyi işler yaptığında kanatlandır… Sen temiz yüzlüm, gözlerindeki yaşlarını güzel şeylere kullan. Sen bakma senden büyüklerin ettiği anlamsız kavgalara. Sen, doğru olan için diren, kavga etme. İşlerini tatlı dille hallet, yılan zehriyle değil… Sen şunu çok iyi öğren çocuk; “Zafer, doğrunundur… Ve doğrunun zamanı yoktur”…
Vira Dergisi bu anlayışla tam tamına dokuz yıldır, dostlarıyla birlikte kruvaziyer seferlerini sürdürüyor. Hiç azalmadık, gün geçtikçe çoğaldık. Rast gele, rast gide. Sevgiyle kalın…