İlk başlarda pek önemsemedik, dalgalarla ya da akıntılarla kaybolur sandık… Sonrasında belirli bölgelerde denizi göremez olduk ama yine de ‘bu bölgeye has bir sıkıntı, geçip gider’ diye düşündük. Ancak geçmedi... Bahsettiğimiz sorun öyle bir noktaya geldi ki Marmara Denizi’nin geleceğinin bile tehlikede olduğu konuşulmaya başlandı.
Müsilaj sorununun 40 yıldan bu yana bir kar topu gibi nasıl büyüdüğü, şimdi ne olacağı ve gelecekte bizi nelerin beklediği çokça tartışıldı. Hatta ilgili kamu kurumları, üniversiteler ve STK’lar bir araya gelerek ‘eylem planı’ dahi oluşturdu.
Biz de müsilajın deniz canlılarına değil de üzerindeki araçlara etkisini ele aldık. Bunun için hem denizdeki müsilajı hem de gemiler başta olmak üzere su araçlarındaki yarattığı tahribatı en iyi gözlemleyebileceğimiz yerlerden birine, Tuzla Tersanesine gittik.
Tuzla Tersanesinde müsilaj izleri
Tersaneden girer girmez iki nokta dikkatimizi çekiyor… Gerçekten de burası son derece büyük bir alan ve her bir noktada farklı bir gemide inşa ya da tamir işleri büyük bir titizlikle sürdürülüyor. Türkiye’nin, özellikle de Tuzla ve Yalova bölgesinin gemi inşa ve tamir konusunda dünyanın en iyilerinden biri olduğu söylemine bir kez daha gözlerimizle şahit oluyoruz.
Dikkatimizi çeken diğer nokta maalesef müsilaj. Gemilerle ilgili çalışmaların yapıldığı alana doğru ilerlerken deniz üzerinde çok yoğun miktarda müsilaj olduğunu ve buranın da bu bakteri tarafından işgal edildiğini görüyoruz.
Müsilajın gemilere etkisi var mı?
Tersanede kendi alanında son derece uzman iki genç mühendis tarafından karşılanıyoruz. Fikri Taha Mete ve Yunus Çağatay Akça bu alanda uzun yıllardır çalışan iki isim.
Müsilajın gemilere etkisini haber yapma isteğimizi paylaştığımızda durumu yerinde gözlemleyebileceğimizi söylediler ve bizi halihazırda bakım ve tamir çalışmalarının sürdüğü bir gemide ağırladılar.
Dışarıdan bakıldığında gemiler küçük görünse de aslında hemen her biri devasa araçlar. Bir geminin içeriden bu kadar büyük göründüğünü bilmediğimiz için şaşırıyoruz. Tabii dolayısıyla müsilaj gibi ‘çelimsiz’ görünen organizmanın koca bir gemiye zarar verebileceğine pek inanmıyoruz.
Filtreleri tıkadığı zaman ciddi sorunlar olabilir
Gemi Mühendisi Fikri Taha Mete bu görüşümüzün aslında pek de doğru olmadığı konusunda bizi uyarıyor. Gemilerin çok önemli sistemlerinde bazı soğutma işlemlerinin halen denizden alınan suyla yapıldığını anlatıyor.
Geminin aldığı bu su tabii ki bir filtrelemeden geçiyor. Mete’ye göre sorun da buradan itibaren başlıyor. Son zamanlarda filtrelerin çok hızlı ve yoğun bir şekilde tıkandığına dair şikayetler artmış. Yaptıkları incelemede büyük çoğunluğunda müsilaj etkisi gözlemlemişler.
“Yapışkan bir şeyin filtreyi tıkadığını düşünün” diyor Fikri Taha Mete. Ancak asıl sorun bu değilmiş. Bize en kritik hususu anlatmadan önce filtre konusunda aklımızda bir soru işareti kalmaması için konuyu biraz daha detaylandırıyor. Mete’nin anllattıklarına göre eğer filtreye yoğun miktarda müsilaj bulaştığı fark edilir ve gerekli temizlikler aksatılmadan yapılırsa çok büyük sorun olmuyor.
Gemi kazalarına dahi neden olabilir
Biz de haliyle asıl sorunun ne olduğunu merak ediyoruz. Fikri Taha Mete anlatıyor:
“Filtredeki tıkanma zamanında fark edilmezse siz makinayı soğutmak için su çektiğinizde istediğiniz kadar soğuma bir türlü gerçekleşmiyor. Çünkü filtre tıkalı. Filtre görevini yapamayınca diğer yerlerde de aksamalar başlıyor.
Makinaların soğutma performansı düştüğünde olası büyük arızaları engellemek adına makinanın devrini düşürmek gerekebilir. İstanbul Boğazı gibi rüzgarın, akıntının, dip dalganın anbean değişebildiği bir yerde bu tarz bir performans kaybı hiçbirimizin istemeyeceği sonuçlara neden olabilir. Bu durumu tıpkı yolda giden bir araba gibi düşünün… Ansızın güçten kesilen bir aracın ne tür riskleri beraberinde getirdiğini az çok hepimiz biliyoruz. Gemide de durum çok benzer aslında.
Olası problemler halkasının bir diğer unsuru ana makinanın tamamen devre dışı kalması da olabilir. Geminin seyir emniyetini doğrudan etkileyen sorunlar kendini gösterebilir. Eğer emniyetle ilgili sıkıntılarınız başlarsa seferinizle ilgili riskler de doğar ve tüm bunlar sizi gemi kazasına varabilecek kadar oldukça tehlikeli bir cendereye düşürür.”
Gemiler müsilajı ‘temiz’ bölgeye taşıyabilir mi?
Gemi teknolojisi her ne kadar uzmanlık alanımız olmasa da yine de dersimizi çalışarak gidiyoruz Tuzla Tersanesine… Okumalarımızdan öğrendiğimiz önemli konulardan biri de ‘balast suyu’...
Bu kez sözü Gemi Mühendisi Yunus Çağatay Akça alıyor. En genel haliyle “Gemilerin özellikle yüklerini boşalttıktan sonra suya oturabilmek ve güvenli seyredebilmek için denizden depolara alınan su” olarak tanımlıyor balast suyunu.
Tanımı dinledikten sonra aklımızdaki asıl soruyu yöneltiyoruz… Geminin suyu aldığı ve bıraktığı yerler farklı olduğu için ‘balast suyu’ gemilerin istemeden de olsa müsilajı diğer bölgelere taşımasına sebep olabilir mi?
Mühendis Akça’ya göre aslında müsilaj konusunun belki de üzerinde en çok durulması gereken konularından biri bu. Elbette denizin kendi durumu, içindeki canlıların ekosistemi son derece kritik. Ancak bu sıkıntının çok daha geniş yerlere yayılma ihtimali de bir o kadar önemli ve üzerinde durmaya değer.
“Bir geminin Marmara Denizi etrafında balast yüklemesi yaptığını düşünelim. Kaptanın burada temel amacı geminin su alarak ağırlaşması ve daha güvenli ilerlemek istemesi. Bugünlerde bu işlemi yaptığı yerde aldığı suyun müsilajlı olma ihtimali çok yüksek” diyor Çağatay Akça ve devam ediyor:
“Gemi daha sonra bu suyu farklı bir bölgede denize bırakacak. Bugün itibarıyla Karadeniz ya da Ege’de müsilaj Marmara’daki kadar yoğun değil. Ancak suyu bıraktığı yerde daha önce müsilaj olmasa da artık var. Çünkü gemi kaptanı istemeden de olsa müsilajı bir yerden aldı ve olmayan bir yere taşıdı. Bir süre sonra o bölgede de müsilajın nasıl yayılacağını az çok tahmin edersiniz.”
Milyon dolarlık yatlar için de risk büyük
Gemilerle müsilajın etkisi bakımından iyiden iyiye fikir sahibi olurken bir yandan da tersanede turumuza devam ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Pendik Marina’da farklı bir haber yaparken sahildeki teknelerin ve müsilajın görüntüsü geliyor aklımıza. ‘Gemileri etkileyen müsilaj, kimileri milyonlarca dolar değerindeki yatları ve tekneleri de etkiliyor mudur?’ diye merak ediyoruz.
Yunus Çağatay Akça öncelikle yat ve teknelerin gemilere oranla çok daha narin bir yapıda olduğuna işaret ediyor. ‘Pahalı ve nazik’ sıfatlarıyla tanımladığı yat ve teknelerin müsilajdan etkilenmemesinin imkansız olduğunu anlatıyor. Akça’ya göre yat ya da tekne sahibi bu süreçte denize hiç açılmasa bile bir süre sonra teknenin denizin altındaki kısmında ciddi bir müsilaj birikmesi oluyor. Bunun da profesyonel bir şekilde temizlenmesi gerektiğini, aslında ciddi bir masraf olduğunu öğreniyoruz.
Armatörlerin gözü kulağı müsilajda
Tuzla Tersanesinden çıkarken Gemi Mühendisi Fikri Taha Mete konuyla ilgili bir detaya dikkatimizi çekiyor. Mete’ye göre Marmara’daki müsilaj yoğunluğunun ardından filtrelerde ya da makinalarda biriken ve geminin hızını yavaşlatan bu organizmalar armatörler için farklı zararlara da neden olabiliyor.
Sahip olduğu hıza çıkamayan gemi hedef limana daha yavaş varıyor ve bu nedenle bir sonraki sefer aksıyor. Toplamında ise o gemiden belki de eksik sefer nedeniyle daha az para kazanılıyor.
Kaynak: TRT Haber