Üniversite-sanayi-TÜBİTAK İişbirliği

“Rekabet için öncelikle verim arttırılmalıdır. Daha sonra 2. veya 3. sırada bulunan teknoloji seviyesi 5. seviyeye çıkarılmalıdır. Yerli dizayn miktarını arttırıp, tersaneleri kendi dizaynlarını yapabilecek aşamaya getirmeliyiz."

“Gemi inşa sektörü kendi başına çok sağlam bir şekilde ayakta durabilmelidir. Rekabet için öncelikle verim arttırılmalıdır. Daha sonra 2. veya 3. sırada bulunan teknoloji seviyesi 5. seviyeye çıkarılmalıdır. Yerli dizayn miktarını arttırıp, tersaneleri kendi dizaynlarını yapabilecek aşamaya getirmeliyiz. Bu yolla bilgi birikimi ve mühendis istihdamı artışı sağlanacaktır” diyen Yrd. Doç Dr. Yalçın Ünsan ile sektörü ve eğitimi mercek altına aldık.

Sizce 2012’de gemi inşa sanayimizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Maalesef yakın gelecekte sektörümüzün ülkemizdeki durumunda hızlı bir iyileşme süreci görünmüyor. Dünyada da pek çok ülke benzer durumda, sadece günü kurtarmaya çalışıyor. Örneğin Hollanda’da hizmet gemisi veya küçük deniz araçları üreten şirketler % 70’e varan oranlarda indirimlerle günlük masraflarını çıkartmaya çalışmaktalar. Çin, Kore ve Japonya dışındaki tersaneler genellikle benzer sorunlarla boğuşmaktadır.

Dünya da 500 gros ton üzerinde yaklaşık 100,000 gemi bulunmaktadır. IMO ölçütlerine göre ekonomik ömür 25 sene olduğu düşünülürse her sene ortalama 4,000 geminin yeniden inşası gerekmektedir. Kriz sırasında yeni gemi siparişleri yarı yarıya azaldığı ve gemilerin bakımı yapılarak daha uzun süre kullanımı yönünde eğilim olduğu düşünülürse senelik ortalama yeni gemi siparişi 2,000 civarında olması beklenebilir (başka radikal etkiler olmadığı varsayılarak). Bu basit ve kaba hesapla, 2012 Türkiye gemi siparişi iyimser tahminle 20 - 30 gemi civarında olabilir. Bu sayı tersane başına bir gemi bile düşmeyeceğini göstermektedir. Tersanelerin büyük çoğunluğu bu dönemi, küçülerek bekleyerek geçirmeyi tercih etmişlerdir. Bazı tersanelerin can simidi askeri projeler olmuştur. Bazı ileri görüşlü tersaneler de yeni gemi tipleri üzerinde çalışmaya başlamışlardır.

Kriz nedeniyle birçok kişi işsiz kaldı. Bunların içinde gemi mühendisleri de var. Önümüzdeki süreçte bu işsizlik devam edecek mi, ne gibi önlemler alınmalı?

İşsizliğin tek ilacı; tersanelerin sipariş alıp üretim yapabilmesinden geçmektedir. Türkiye’deki tersaneler siparişlerin en iyi olduğu zamanlarda bile, dünya üretiminin % 1’i civarında üretim yapabilmiştir. Bu anlamda öncelikle sadece kimyasal tanker veya kuru yük gemisi gibi birkaç gemi tipi üzerinde değil açık deniz hizmet gemileri, kıyı hizmet gemileri, platformlar gibi daha çok farklı özelliklere sahip gemi tipleri üzerinde de üretim yelpazesini geliştirmelidir.

Üniversiteler, gemi inşa ve deniz teknolojileri alanında tersanelere teknolojik tasarımla ilgili tam destek vermektedir. Özellikle sıra dışı tasarımlarda, standart olmayan hesap yöntemler ile ilgili teknik destek önemlidir. Bu bağlamda üniversite-sanayi-Tübitak işbirliği ile patent konusu olabilecek çalışmalar yapılmaktadır. İşbirliği sonucu alternatif iş olanakları artacaktır. Üniversite sanayi işbirliğine en önemli örnek MİLGEM Projesi olup, projenin temelleri İTÜ-Askeri yetkililer arasında atılmış olup, bugün gelinen nokta gurur vericidir. Projenin başlangıcında en önemli zorluk; bu askeri projelerin Türkiye’de gerçekleşebileceği düşüncesinin kabul edilebilmesiydi.

Teşvik bütün sanayi sektörleri için kulağa çok hoş gelen bir sözdür. Ama ne olursa olsun gemi inşa sektörü kendi başına çok sağlam bir şekilde ayakta durabilmelidir. Rekabet için öncelikle verim arttırılmalıdır. Daha sonra 2. veya 3. sırada bulunan teknoloji seviyesi 5. seviyeye çıkarılmalıdır. Son olarak da yerli dizayn miktarını arttırıp, tersaneleri kendi dizaynlarını yapabilecek aşamaya getirmeliyiz. Bu yolla bilgi birikimi ve mühendis istihdamı artışı sağlanacaktır. Ayrıca tersanelerde mühendislerin yapması gereken işlerde ön lisans programı mezunlarının, makine mühendislerinin ve emekli gemi adamlarının çalışması engellenmeli, mühendislerin de teknisyen yerine konulup, teknik resim çizen kişiler olmaktan çıkarılması sağlanmalıdır. Normal şartlarda çalışan bir tersanede çalışan gemi inşa mühendisi sayısı 30 ile 100 arasında olmalıdır. Bu sayı yüksek gelebilir ama hatırı sayılır üretim yapan tersanelerde sayılar bu rakamların bile üzerine çıkabilmektedir. Çünkü normal bir tersane kendi tasarım ofisini de barındırmalıdır.

Gemi inşa sanayinde yaşanan bu krizi aşmak için sizce neler yapılmalı?
Tersanelerin iş bulup katma değer üretmesi her gemi inşa mühendisi için iş sahası anlamında çok önemlidir. Bu bağlamda gemi inşa sektöründe meydana gelen kriz, sektörde çalışanlar açısından genellikle iş yitimi anlamına gelmektedir. Böyle kriz dönemlerinde tersanelerin iki davranış şekli vardır:
• Krizde küçülerek, krizin geçmesini beklemek,
• Krizde yatırım yaparak, sektör veya sektörle ilgili yan dallarda güçlü rekabet kabiliyetine ulaşıp kriz sonrası veya kriz sırasında hatırı sayılır siparişler almak.
Tersane yatırımları; genellikle üretim kabiliyetinin modernleşmesi veya ileri teknoloji ürünlerin üretimi için tasarım alanında yapılır. Genel olarak kriz zamanlarında yatırım yapan şirketler krizi güçlenerek atlatırlar.

Dünyada gemi inşa alanında değişik dönemlerde krizler yaşanmıştır. Bu dönemlerde tersaneler gemi inşa dışında çelik işlemeye yönelik birçok alanda faaliyet göstermeye başlamıştır:
• Gemi dışında askeri projeler üzerinde çalışmak (tank imalat kademelerinde üretim gibi),
• Deniz ve açık deniz yapılarının üretimini çeşitlendirmek (platform imali, hizmet gemilerinin yapımına ağırlık vermek, deniz rüzgâr türbinleri gibi),
• Çelik konstrüksiyon kara yapılarının tersanede imali (her türlü çelik köprü, çelik bina, hava alanı konstrüksiyonları, stadyum çatıları, vs.),
• Çelik konstrüksiyon liman kreynleri ve vinç imali,
• Kıyı yapıları inşaat elemanları imali.
Yukarıdaki örnekleri arttırmak mümkündür. Kriz öncesi askeri gemiler için yatırım hazırlığı yapan tersaneler kriz sırasında başarılı bir şekilde askeri gemi inşaatını sürdürebilmiştir. Kriz sırasında armatörler genellikle yeni gemi inşası yerine bakım onarıma daha önem vermektedir. Tersaneler kriz sırasında bu yolla ayakta kalmaya çalışabilir.

Son dönemde üzerinde çalıştığınız projelerden bahseder misiniz?
İTÜ’de yakın bir zaman içinde yeni bir yapılanmaya gidilerek, ana bilim dalları kaldırılmıştır. Her bölümde tek bir ana bilim dalı bırakılmış, kaldırılan ana bilim dalları yerine çalışma grupları kurulması rektörlük tarafından teşvik edilmektedir. Temel amaç bilimsel çalışmaların niteliğini arttırırken, üniversite-sanayi işbirliğini de geliştirmektir. Bu amaçla İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nde benim de içinde bulunduğum iki Arı Çalışma Grubu kurulmuştur:
1. DENTEK (DENiz TEKnolojileri) Arı Çalışma Grubu.
2. YAYTEK (YAt ve Yüksek performanslı TEKneler) Arı Çalışma Grubu
Her iki çalışma grubunun konusu da Gemi İnşaatı Mühendisleri ve Deniz Teknolojisi Mühendisleri’nin çalışma alanları içinde gelişmeye en elverişli konuları içermektedir.

DENTEK çalışma grubunun kuruluş amacı; her türlü deniz araçları, kıyı ve açık deniz yapıları dizayn etme ve üretim kabiliyeti olan birimlerle işbirliği yaparak yenilikçi ve yeni gelişmişlik değeri ihtiva eden projelerin ülkemiz imkânları dâhilinde geliştirilebilmesinin sağlanmasıdır. Her türlü deniz araçları, kıyı ve açık deniz yapıları dizayn etme ile ilgili belirlenen çalışma konuları çerçevesinde hesaplamalı, deneysel ve inovatif yöntemler kullanılarak araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürüterek aşağıdaki amaçlara varılması hedeflenmektedir
Ana amaç; aşağıda belirtilen alanlarda faaliyet gösteren sanayi firmaları ile faaliyetler göstermek ve ilgili firmalarla (örneğin; San-Tez, TÜBİTAK gibi) araştırma projeleri geliştirerek üniversite ile endüstri arasındaki köprüyü kurmak;
* Deniz teknolojisi ve oseanografi
* Deniz yapılarında, ulusal ve uluslararası standart oluşturulması
* Kıyı yapıları ve dalgakıranlar
* Atık su yönetimi ve deniz kirliliği
* Özel amaçlı deniz terminalleri ve boru hatları
* Dalga ve rüzgar ve akıntı bazlı yenilenebilir enerji kaynakları

Yukarıdaki amaçlara uygun üç adet temel proje üzerinde çalışmalar başlatılmıştır:
1. MİLPLAT; Milli Platform projesi.
2. MİLDENRES; Milli Deniz Rüzgâr Enerji Sistemleri.
3. Yüzer Dalgakıran Projesi.

Özellikle MİLPLAT projesi Türkiye için devrim niteliğinde bir proje olacaktır. Türkiye’nin gerek Karadeniz’deki petrol ve gaz üretim faaliyetleri (hidrojen sülfür de dâhil), gerekse Güney Kıbrıs ile olan ekonomik bölge tanımıyla ilgili anlaşmazlığında mukabiliyet ilkesi bağlamında kullanabileceği bir enstrüman anlamında çok sayıda platforma ihtiyacı olduğu açıktır. Bu bağlamda platform dizaynı ile ilgili Türkiye’de tek bölümü barındıran İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinde bu çalışmalar başlatılmıştır. Şimdilerde platform tipi ve ön dizayn aşamalarında grup içi çalışmalar devam etmekte, kısa bir süre sonra partner arama ve araştırma kuruluşlarından destek arayışlarına başlanılacaktır.

Tersanelerimiz ve yan sanayimiz için bir platform inşası Türkiye’de bir senede inşa edilen bütün gemilerden daha fazla getiri demektir. Bazı platformlar beş yüz milyon dolara mal olmaktadır. Karadeniz’de beklenilen üretim olursa, toplam platform ihtiyacımız önümüzdeki 10 sene içinde 100 adet platform olmasını beklinebilir.

Rüzgâr enerjisi içinde yine tersanelerimizin önünü açacak denizde çalışacak rüzgâr enerji türbinleri üzerinde çalışmalar başlamıştır. Bütün dünyada karada kurular rüzgâr enerji sistemleri bir süre sonra pahallı da olsa denize inmiştir. Türkiye bu anlamda daha deniz sistemlerine geçmese de şimdiden hazırlıklı olup, tersanelerin mutlak hâkimiyeti sağlanabilir.

Türkiye çevresinde bulunan çok noktalı gemi bağlama sistemlerinin büyük bölümünün dizaynı veya kontrolünü yaptım. Ayrıca beş adet platform projesi üzerinde çalışıp, bunlardan biri olan Aygaz’ın Ambarlı’daki LPG transfer platformunda hatırı sayılır bir emeğim vardır.

Öğrencilerinizle verdiğiniz dersler dışında özellikle ne tür konuları paylaşıyor ve onları bir anlamda geleceğe hazırlıyorsunuz?

Bugüne kadar 200’e yakın sanayi projesi üzerinde çalıştım. Bu önemli bir bilgi birikimini ve tecrübeyi getirmiştir. Bu bilgi birikimi ve tecrübeyi hem üniversitede verdiğim derslerde, hem de bizim için en önemli buluşma noktası olan Gemi Mühendisleri Odası bünyesinde paylaştım ve paylaşmaya devam edeceğim.

Üniversite eğitimi hem pratik anlamda, hem de teorik anlamda orantılı götürülmelidir. Genellikle eğitimin pratik veya deneysel tarafı ülkemizde eksik kalmaktadır. Bu eksikliği gördüğümden dolayı çalıştığım fakültede üç adet laboratuarın sorumluluğunu üstlenmiş durumdayım;
1. Gemi Mukavemeti Laboratuvarı
2. Gemi İnşaatında Ölçme Teknikleri Laboratuvarı
3. Elektro Teknik Laboratuvarı
Gemi İnşaatında Ölçme Teknikleri Laboratuvarı ve Elektro Teknik Laboratuvarlarının kurucusuyum. Bu laboratuvarların sektörde ve eğitimde önemli bir eksikliği doldurduğu kanaatindeyim.

ABET akreditasyon sertifikası ile diploma verilmekte olup İTÜ olarak yetkin mühendislik sertifikası da verilmektedir. Bu yolla İTÜ olarak verilen diplomalar dünyanın her yerinde akredite edilmiş olarak kabul edilmektedir. ABET sistemi bazı tartışmalara da konu olsa mezunlarımıza yurt dışında iş bulma anlamında çok önemli bir avantaj sağlamaktadır. Kriz ortamında bu yöntem önemli bir avantaj yaratmaktadır. Birçok mezunumuz yurt dışında önemli kademelerde iş imkânı bulmuşlardır. Gemi İnşaatı eğitimi veren bütün eğitim kurumlarının bu olanaklardan yararlanmasını tavsiye ederim. Bu durum her ne kadar beyin göçünü teşvik etse de, kriz ortamında çözümlerden biri olarak düşünülebilir.

Genç mühendislerin önünü açacak ne tür çalışmalar yapılabilir?

Genç mezunların en önemli kaygısı doğal olarak iş bulmaktır. Genellikle gemi inşa mühendislerinin ilk meslek dışı tercihleri gemi adamı olmak veya kıyı yapılanda işe girmektir. Bu konularda da çeşitli yöntemler ile iş bulma imkânları doğmaktadır. Bu noktada kaçınılmaz bir gerçeğe parmak basmak gerekir; yeni açılan fakülteler ve kontenjan artırımını sektör kaldıramaz. Bu durumda mezunların sektör dışı çalışmaları kaçınılmazdır. Bu durumda ya çok iyi yetişmiş bir mühendis olmak için yeterli donanıma sahip olmalı ya da farklı sektörlerde de çalışabilecek girişkenlik ve bilgiye de sahip olunmalıdır. Genç mühendislerin önünü açacak aktivitelerin büyük bölümü deneyimli mühendislerin çalışmaları ve üniversitelerin yol göstermelerinden geçmektedir;

1. Genç mühendislerin kendi konuları ile ilgili platformlarda görev almasını sağlayarak sorunlarına sahip çıkmaları sağlanmalı,
2. Üniversiteler; standart eğitimlerin dışında bilgi şöleni, kongre veya kurslar vasıtası ile sektörün her kademesini genç arkadaşlar ile buluşmasını sağlamalı.
3. Gemi Mühendisleri Odası fikri tabanda projeler üretip, bu projelerin içine girmese de, projeleri gerçekleştirme platformunu hazırlamalı.
4. Daha önce de söylediğim gibi, Gemi İnşaat Mühendisleri ve Deniz Teknolojisi Mühendisleri’nin görev tanımı net olarak yapılarak iş sahaları genişletilmeli. Ayrıca görev tanımı içinde çalışan diğer grupların çalışması engellenmeli.
5. Eğitimde uluslar arası akreditasyona gidilerek, genç mühendislerin yurt dışı çalışma olanakları arttırılabilir.
6. Tersanelerin DWT başına çalıştırması gereken mühendis sayısı tanımlanabilir. Bu durumda taşeron çalıştıran tersanelerde bile belli sayıda mühendis çalışması sağlanabilir.
Bu önerileri arttırmak mümkündür. Önemli olan bütün aktivitelerin ETİK kurallar çerçevesinde uygulanmasıdır.

Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj varsa bizimle paylaşabilir misiniz?

Öncelikle yeni açılacak ve açılan gemi inşaat fakülteleriyle ilgili tekrar düşünülmesi kanaatindeyim. Hem var olan fakültelerin kontenjanları arttırılıyor, hem de 10 lu rakamları bulan yeni gemi inşaat fakülteleri açılıyor. Mezun sayısı ve iş imkânları arasında müthiş fark var. Bir fakültenin kendi akademik kadrosunu oluşturması ortalama 15-20 sene almaktadır. 20 senelik sürede eğitim alan öğrencilerin bilgi seviyelerinin yeterliliğinin araştırılması gerekir. Ben 14 senedir Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde ders vermekteyim. Gemi İnşa bölümü daha yeni ayaklarının üzerinde durmaya başladı. Asistanlığımın ilk zamanlarında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ders veren İTÜ hocalarının birçok dersinin uygulamasına girdim. Yıldız Üniversitesi Gemi İnşa bölümü de uzun bir süreç sonucu kadrosunu oluşturmuştur. Bugün YÖK aniden yetkin mühendislik sistemine geçse, yeni kurulan fakültelerin öğrencilerinin durumunu incelemek gerekir.

Ayrıca şu sıra tahmin ederim ki; 200-250 arasında senelik mezun verilmektedir. Mezun sayısı yeni kurulan fakültelerle birlikte senelik, 600-700 kişiye çıkacaktır. Gemi inşa sektörünün en canlı olduğu dönemde bile, bu miktarda mezun sayısına ihtiyaç görülmemiştir.

Bu durum değişmez ise mezun olacak arkadaşların parlayan yıldız olarak görünen yat sektörüne yönelmeleri yerinde olacaktır. Ayrıca Deniz Teknolojisi Mühendisi unvanı taşıyan mezunlar, gemi inşaatı mühendisleri arasında en şanslı olanlarıdır. Deniz teknolojisi çalışma alanları daha net olarak tanımlanmamış olması sebebiyle fırsatlar net olarak görülmemektedir. Ama birçok gemi inşaatı mühendisinin meslekleri ile ilgili olmayan alanlarda çalışmaları kaçınılmaz görülmektedir.

25 Mart GMO seçimlerinde Yönetim Kurulu adayıyım. Özellikle kısaca yukarıda bahsettiğim konularda önemli çözüm önerileri öngörmekteyim. Bu konularda ve bahsedemediğim benzer birçok konuda çalışmalar yapabilmek üzere Gemi Mühendisleri Odasına üye mühendislerin oylarına talibim. Bütün camiaya esenlikler dilerim.

Y. Doç. Dr. Yalçın ÜNSAN
İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi

RÖPORTAJ Haberleri

ESKO Marine Exposhipping’de Denizcilik Temasıyla Sanatı Buluşturdu