Bureau Veritas için 2011 yılı nasıl bir yıldı?
Bureau Veritas, 2008 krizine rağmen faaliyetlerine, tüm dünyada 140’ın üzerinde ülkeyle gayet aktif bir şekilde devam ediyor. Hizmet verdiğimiz denizcilik ve gemi inşa sektörü, ekonomik gelişmelerden dünyada en çok etkilenen sektörler arasında yer aldı. O yüzden şirketimizin bu iş kolu çok etkilendi. Bizim rakibi olduğumuz kuruluşlardan farklı olarak, ayrı endüstriyel sektör ve branşlarda sekiz ana iş kolumuz var. Bunlardan sadece bir tanesi denizcilik, diğer yedi iş kolundaki gelişim, değişim ve ilerleme oldukça iyi oldu. Bureau Veritas’ın yumurtaları farklı sepetlerde taşımasının avantajını bu dönem içinde gördük. Bureau Veritas bu dönemi de oldukça aktif geçirdi ve dünyada 2011 yılı sonu itibarıyla 50 bin çalışana ulaştı. Geçtiğimiz yıl için sadece Türkiye’de değil, dünyadaki tüm denizcilik faaliyetlerinde bir büyümeden söz etmek çok mümkün değildi, fakat Bureau Veritas 2011 yılını kendi belirlediği hedefler doğrultusunda başarılı bir şekilde kapatabildi. Özellikle Avrupa’da Euro Bölgesi’nde ise uzunca bir dönemdir birçok denizcilik firmaları ve özellikle tersaneler küçülme periyodundaydı. Bu son dönemde de devam etti ve firmalar faaliyetlerini giderek azalttılar. Uzakdoğu’ya dönecek olursak, klas kuruluşu olarak 2009 ve 2010 yıllarını 2007 ve 2008’den sarkan işlerle fena geçirmesek de, 2011’de hacim biraz daha düştü. 2012-2013’te ise biraz daha düşecek gibi gözüküyor. Dolayısıyla Uzakdoğu’da da büyüme yönünde önemli sinyaller yok. Açıkçası genel piyasa durumunu, elimizdeki verileri göz önüne aldığımızda denizcilik sektöründe yakın vadede ciddi bir düzelme olacağı maalesef görülmüyor. Her alanda ciddi rekabet var, piyasaya Uzakdoğu’dan hala ciddi gemi girişleri var ve arz fazlası yaratıyor. Dolayısıyla 2012, 2011 seviyesinde, belki de kapasite olarak biraz daha düşük geçireceğimiz bir sene olabilir.
Türkiye’yi sektör olarak yurt dışı rakipleriyle kıyasladığınızda konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çin’de orta ve küçük ölçekli tersanelerin son bir - bir buçuk yıldan beri sipariş alamadıklarını biliyorum. Fakat Türkiye’de son birkaç aydır bir takım hareketlenmeler var. Tek tek gelen münferit projeler var. Bu münferit projelerle sektörde küçük de olsa bir takım kıpırdanmalar var ise de, bu topyekun bir hareketlenme değil. Büyük finansal sıkıntılar söz konusu. Gemi inşa finans desteğiyle yapılan bir iş, kimse kendi öz kaynağı ile yapmıyor gemileri. Banka ve finans garantisi gerekiyor. Rakiplerimizde devlet desteği olduğunu düşündüğümüzde, Türkiye’de de önümüzdeki günlerde bunun mutlaka bir şeklide yapılandırılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye; Kore ve Çin’le zaten rakip olamıyor ama en azından eşit seviyeye gelmesi lazım. Kabul edilebilir bir farka geldiğimiz zaman, pahalı bile olsak tercih edilebilir durumda olabiliriz. Çünkü Avrupalı müşterilerdeki referanslarımız iyi. 1997-2008 arasında Avrupalı müşterilere sayısı 300’ün üzerinde gemi inşa edip, başarıyla teslim ettik. Bu gemilerin çoğu tanker segmentinde idi. Bence iyi iş yaptık. Kriz bizi durdurana kadar, yani 2008’e kadar Türkiye kaliteli gemiler yaptı ve bu sayede güzel referanslar elde etti. Diğer taraftan Uzakdoğu’da arz, devlet desteğiyle devam ediyor. Piyasaya birçok gemi pompalanıyor, özellikle Çin ve Kore’de 2012 yılında da birçok gemi daha sahiplerine teslim edilmiş olacak. Bu da açıkçası durdurulabilecek bir şey değil ve sıkıntının devam edeceğini gösteriyor.
Sizce bu krize bu kadar kötü yakalanmamızın sebebi ne idi?
Kriz öncesinde sektörün büyük kar beklentileri ve piyasadaki aşırı olumlu hava sebepleri ile açığa gemi yapması, krize kötü yakalanılmasına neden oldu ve çok yüksekten büyük bir düşüş yaşandı. Bankaların çekilmesi, sektörün finans desteği bulamaması ve global krizin gittikçe derinleşmesi de bütün işletmeleri sıkıntıya soktu. Armatörleri etkileyen konulardan biri de, petrol fiyatlarının son 5 yıl içinde 50 USD civarı seviyelerden 100 USD’lere çıkması ve işletme maliyetleri içinde misliyle yer tutması. Buna göre göreceli olarak da navlun gelirlerinin çok düşük olması, gemi firmalarını yaşam mücadelesine götürüyor. Hal böyle olunca bütün bu servis sağlayıcı veya mal sağlayan bütün firmalar bizler de dahil olmak üzere çok büyük bir sıkıntı yaşıyoruz. Orada bir iyileştirme olmalı ki, fiyatlar yükselsin bu da ikinci el gemi fiyatlarına ve sonrasında yeni inşalara yansısın. Kısacası her şey bir zincirin halkaları gibi. Dolayısıyla bu zincirin ilk halkalarında bir iyileştirme olmadan, gemi inşaatında bir iyileşme beklemek çok doğru değil.
Bu dönemi atlatabileceğimiz farklı projeler geliştirilebilir mi? Sizin böyle bir gözleminiz var mı?
Hep vardı. 2008 öncesinde, herşey güllük gülistanlıkken bile aslında bunun hep böyle gitmeyeceği aşikardı. Biz sektör olarak 2000’in başlarından 2008 sonuna kadar, altı-yedi sene çok iyi bir dönem geçirdik. Bunun bir şekilde bir yerde duracağını, sektörde sıkıntı olacağını, arz fazlası olduğunu görüyorduk. O dönemde bizler sektördeki kurumlarımız açısından Ar-Ge’mizi güçlendirelim, ticari ve pazarlama faaliyetlerimizi uluslararası alanda yapılandıralım yayalım, dizayn üretelim, Türkiye’ye ait spesifik gemilerde prototiplerimiz olsun diyorduk. Fakat bu, günü yaşarken, günün telaşından yapılmadı ya da yapılamadı. Bunu, yani özel tip gemiler yapalım argümanını artık herkes biliyor ve ezberledi. Ancak bu konuda biraz geç kalındı, yapmak için yatırım ve zaman gerekiyordu. Bu tür özel sınıf gemilerin özel müşterileri ve pazarları var. Ayrıca özel sınıf gemi yaptıran büyük müşteriler sizden referans bekliyorlar (offshore tipi yapılar veya yardımcı gemiler, ro-ro yolcu gemileri gibi). Dolayısıyla yatırım yapmadan, yol almak söz konusu değil… Şu anda, tersanelerimizde bu alanda kuvvetli referanslarımız, yerel dizaynlarımız henüz yok. Ancak öte yandan tersanelerimizin geç kalınsa ve zamanında bu yatırımlar yapılamasa da, şu an için yoğun ticari faaliyetleri var. Bir çok yabancı alıcılar ile romorkör, offshore destek gemileri, bunker tankerleri gibi sınıflarda görüşmeler yapılıyor ve belli ki ülkemiz bir dönem de bu tip gemileri yapıyor olacak.
Hükümetin sektör için sunacağı bir paket söz konusu… Sizce koster filo da bir çözüm olabilir mi?
Örneğin askeri gemilerin inşası sektör için önemli, ancak belirli sayıda tersane bundan istifade edebiliyor. Koster filosunun ise yapımıyla değil, işletimiyle ilgili sorunlar olduğunu duyuyoruz. Biz bunu gemi inşa sektörü olarak kolaylıkla yaparız, zaten ne projelendirmekte ne de inşa etmekte sıkıntımız olmaz. Ancak maliyetlerin ve pazarının iyi araştırılması lazım. Zaten mevcut gemilerimiz var ve örneğin 2012 navlunlar açısından zor bir yıl. Bunun dışında değişik pazarlar da araştırılabilir. Mesela Kuzey Avrupa’da yaşlı filolar var. Rusya iç sularındaki nehir tipi gemiler yaşlı durumda ve mutlaka bir değişim ve yenileme yaşanacak. Bu tür pazarlarla iletişim kurup, ihtiyacın yani yapılacak gemilerin belirli bir yüzdesini bile Türkiye’ye çekmek, belki de bizim yarıdan fazla kapasitemizi dolduracaktır. Şu an sanırım, mevcut kapasitesinin ancak yüzde 10-15’i kullanılıyor. Ancak yine burada ana konu, yani anahtar, tersanelerin çıkardığı maliyetlerle rekabetçi olup olamayacağıdır. Bu durum yine acil bir destek paketini işaret etmektedir. Tersanelerimizde çok spesifik gemiler haricindeki gemileri yapabilme sıkıntımız yok. Artık yeterli tecrübemiz var. Fakat her şey maliyete dayalı. Bunu çözecek yöntemler bulmalı, tedbirler almalıyız. Umarız, bu konu hükümet programlarında hak ettiği yeri en kısa zamanda alır ve hayata geçirilir. Sonuçta 100’ün üzeride tersane, 50.000 kişiye ulaşabilecek bir istihdam ve 5-10 milyar USD arası yaratılacak bir ekonomik büyüklükten söz ediyoruz.
Peki, son olarak Bureau Veritas’ın 2012 hedefleri nedir?
Bureau Veritas’ın Türkiye’de iki ayrı ana bölümü var. Kara endüstrisi bölümü, ve denizcilik. Kara bölümü finansal krizden bizim kadar etkilenmedi. 2009 sonuna kadar sıkıntılar yaşadı ama 2010 ortası itibariyle ile tekrar çıkışa geçti. Bizim 300 civarında kara endüstrisinde, 100 civarında da deniz endüstrisinde çalışanımız vardı. Deniz bölümündeki çalışanımız 60 civarına geriledi ama bu yine de büyük bir rakam. Sektörün ihtiyaçlarına, sektörün büyüklüğüne göre cevap vermeye çalışıyoruz. Türkiye’nin önünü açacak her alanda eğitimler vermeye gayret ediyoruz. Yenilikleri, kural değişikliklerini, farklı konularda uzmanları Türkiye’ye getirerek sektörle buluşturuyoruz. Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve İran ile çok yakından çalışıyoruz ve bu ülkeleri Türkiye ofisinden yönetiyoruz ve bazı Orta Doğu ülkelerine Türkiye’den destek veriyoruz. Kazakistan önemli bir pazar haline geliyor. 2020’li yıllara kadar Hazar Denizi’nin kuzeyinde çok ciddi petrol aramayla ilgili faaliyetler var. Denizcilik ve gemi inşa faaliyetleri de olacak. Türkiye buradan da pazar payı alabilmeli. Biz bu konuda da destek oluyoruz. Firmaları bir araya getirerek bu pazarları birbirlerine yakınlaştırmaya çalışıyoruz. Armatörlere ve gemi işletenlere Bureau Veritas olarak ve bize duydukları güven açısından teşekkür etmeliyiz. Türkiye’de kayıtlı armatör ve işletenlerden bizim ofisimize bağlı 400’ün üzerinde gemimiz oldu. Bu ofis, 400 civarındaki geminin tüm hareketlerini takip ediyor ve işletenleriyle yakın temas halinde olarak, ciddi bir yoğunluk içerisinde. Sektörü izlemeye devam ediyoruz. Elimizden geldiği kadar piyasadaki oyuncularla yakın olarak her türlü projenin içerisinde olmak istiyoruz. Sektörün yeniden bir yükselişe geçmesini ve güzel günleri umutla bekliyoruz, ancak bu arada da kendimizi her şekilde aktif, dinamik ve hazır tutuyoruz. Son mesaj olarak, Bureau Veritas güçlü bir şekilde sektörde her zaman var olmaya ve müşterilerine mümkün olan en iyi desteği vermeye devam edecek.
Virahaber