Türkiye hep övüne geldiği gibi sayısız doğal, tarihi ve kültürel güzelliklerle dolu bir ülke. Dünyanın onca ülkesi arasında sahip olduğu tüm bu zenginlikler onu değerli kılmakta, ancak belki de bol bulduğumuz için hak ettiği değeri gösteremediğimiz birçok hazinemiz tarihin tozlu yaprakları arasına karışıyor. Bergama?daki Allianoi Antik Kenti?nin yüzleştiği kaderi, onu kurtarmak için yapılan çalışmaları, Doç. Dr. Ahmet Yaraş?ın yıllarca verdiği mücadeleyi ve nihayet Yortanlı Barajı?nın sularının bu antik spa?yı yutmaya hazırlandığını artık hepimiz biliyoruz. Böylesi önemli bir dünya mirası elimizden kayıp gidiyor. Ancak Allianoi tek değil. Suyun tehdidi, tıpkı onun gibi eşsiz kentlerin üzerine kapkaranlık bir gölge gibi düşmekte. Ülkemizde yapımı biten ve inşaatı devam eden üç yüze yakın baraj projesi bulunmakta. Bunlar sayısız medeniyetlerin beşiği olduğu için övündüğümüz ülkemizin on bin arkeolojik alanını sulara gömecek. Günü kurtarmak adına yok ettiğimiz bu mirasın sadece bize ait olmadığını, bunun insanlığın ortak mirası olduğunu unutuyoruz.Geçmişten geleceğe uzanan bir köprü kentMÖ 300 yılında Büyük İskender?in generali tarafından ?Fırat?ın Silifkesi? adıyla kurulan Zeugma Antik Kenti şimdi sular altında. Hayatın kaynağı olan suyun boğazını sıktığı Zeugma, bir zamanlar önemli imar faaliyetlerinin beşiği olmuştu. Roma hâkimiyeti altına girdikten sonra da iyice zenginleşmişti. Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilmesi de, bu döneme rastlıyordu. Sahip olduğu 80 bin kişilik nüfus, onu dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirmişti. Öneminin tek nedeni nüfusu değildi; Zeugma ticaret yollarının üzerinde bulunuyordu. Bu özelliği onu köprü kenti yapmıştı; bu nedenle ona köprü anlamına gelen Zeugma denmişti. 1985 yılında başlayan Birecik Barajı?nın inşaatı, 2000 yılında son buldu. Dünya yepyeni bir yüzyıla uyandığında Zeugma gözlerini kapıyordu. Türkiye?nin yüzde 1,2?lik elektrik ihtiyacını karşılayan baraj, Zeugma?nın üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü. İnsanlığın ortak tarihi canlı canlı gömülmekteydi. Baraj su tutmaya başladığında, kurtarma kazılarına herkes destek oldu. Zeugma?nın çığlığını tüm dünya duymuştu; ama yakından uzaktaki resim görülemiyordu. Yakın planda, dev bir baraj vardı. Barajın yuttuğu Zeugma?nın saklı hazinelerini kimse göremeyecekti. Zeugma tarihinin yapı taşları şimdi derin suların altında sonsuz uykuda. İki bin yıl önce gün batımını bu yamaçlardaki evlerinden izleyen insanlar, önlerinden usulca akıp giden Fırat?a çevirmişlerdi yüzlerini, hayatın kaynağının su olduğuna inanarak. Geleceğe uzattıkları ellerinin geri çevrileceğini hiç düşünmemişlerdi. Bereket dolu bu topraklarda yaşayacak mirasçılarının, attıkları temelleri koruyacaklarına inanmışlardı. Gücün ve bereketin sembolü Mars HeykeliGaziantep Arkeoloji Müzesi?nin yanında yer alan Zeugma Arkeoloji Müzesi, 2005 yılında açıldı. Türkiye?nin en büyük, dünyanın da ikinci büyük mozaik müzesinde, 2000 yılındaki kurtarma kazılarında Zeugma Antik Kenti?nden elde edilen buluntular sergileniyor. Toplam 3500 metrekarelik teşhir alanına sahip müze, Zeugma?nın kurtarma kazıları tamamlanabilmiş olsaydı, belki de dünyanın en büyük mozaik müzesi olacaktı. 550 metrekare mozaik, 120 metrekare fresk ve heykellerden oluşan Zeugma eserleri, su tutmaya başlayan barajdan hızla kurtarılanlar. Antik kent, dünyanın en büyük mühür baskısı koleksiyonunu da müzeye kazandırmış. Buluntular arasında dikkati çeken Mars Heykeli, kentin bir zamanlar sahip olduğu askeri önemi anlatmakta. 1.50 boyundaki bronz heykel, 1800 yıllık bekleyişinde sert bir kalker tabakasıyla kaplanmış. Büyük bir titizlikle temizlenen kalker, heykeldeki yanık izini de ortaya çıkartmış. Bu izin MS 252 yılına ait olduğu sanılıyor. Dünyadaki bilinen tek Mars Heykeli gücün ve bereketin sembolü olarak asırlara meydan okuyabilmiş. Define avcılarının mekanıRoma himayesinde zenginleşen Zeugma Antik kenti, konumu nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Garnizon kenti olması da bu önemi arttırmıştır. Refah içindeki kente, dönemin en iyi sanatçıları akın etmiştir. Bu da günümüze kadar ulaşan eşsiz mozaiklerin, fresklerin ve heykellerin çokluğunu açıklıyor. Zeugma mozaiklerinde kullanılan taş sayısı ve renk çeşitliliği, insan yüzlerindeki ifadelerin bu kadar canlı olmasını sağlıyor. Mozaikleri işleyen sanatçılar, her bir resimde derinlik duygusu yaratarak, yapıtlarını imzalamışlar. Tüm bu özellikler Zeugma?nın güzel sanatlarda ne kadar ileri bir kent olduğunu ispat etmekte.Define avcılarının yüzlerce yıldır bildiği bu kentten birçok eser çalınmış. Bunlar arasında bulunan mozaikler, eksik parçalar sayesinde tespit edilebiliyor. Yapılan araştırmalar bu parçaların yıllar önce çalınıp, özel koleksiyonlara eklenmiş olduğunu göstermekte. Müzenin fotoğraflarını yayınladığı eksik mozaiklerin bazıları bulunmuş ve devletlerarası temaslar sayesinde iadeleri sağlanmış. Ne yazık ki, birçoğu ise hâlâ kayıp?