Hindistan’ın güneyinde Adem Peygamberin cennetten düştüğüne inanılan bir ada ülkesi Sri Lanka. Doğal güzellikleri, tarihi ve efsanelerle karışmış hayatları pek gündeme gelmiyor. Bunlar yerine ülke, kuzey ve doğusundaki Tamil Kaplanları’nın ayrılıkçı isteklerini gerçekleştirmek için düzenledikleri eylemlerle düşüyor haber bültenlerine. Oysa Sri Lanka, bir turizm cenneti; kültürel ve tarihi değerleri dışında, sunduğu deniz, kum, güneş birlikteliğiyle dünyanın dört bir yanından turisti kendine çekebilecek potansiyeli var. Ne yazık ki, 20 milyonluk bu ada ülkesi, hak ettiği turisti alamıyor.
Başkent Kolombo’dan başlayan en son seyahatim kısa sürmüş olsa da, Sri Lanka sokakları 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında çok da farklı değildi. Olumlu sayılabilecek gelişmeler elbette vardı; ülkenin tarihi ve kültürel zenginliklerine sahip çıkılması ve bunların turizm alanında kullanılması iyimser işaretlerden birkaçı. Yine de, Adem Peygamberin indiğine inanılan, tarih öncesine dayanan değerleri, kültürünün renkliliği düşünüldüğünde, Sri Lanka modern dünyada hâlâ keşfedilmemiş gibi geliyor bana. En azından turizm sektörü için bunu söyleyebilirim.
Dambulla ve kralın kaya tapınağı
Kolombo’nun 148 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Dambulla, Sri Lanka’nın en iyi korunmuş mağara tapınağına ev sahipliği yapıyor. Şehirde 80 tane tapınak olarak kullanılmış mağara var, ama bunlardan içinde heykeller ve resimler olan beş tanesi önem taşıyor. Kral Walagamba’nın 14 yıllık sürgün hayatını geçirdiği mağaralardaki resim ve heykeller restore edilmiş. Kral, MÖ 1. yüzyılda Anuradapura’da tahta geçtiğinde, Dambulla’da eşsiz bir kaya tapınağı yaptırtmış. Ondan sonra gelen krallar da, adeta bir tapınaklar sistemi haline dönüşecek bölgede, mağaralara eklemeler yaptırtmış, resimler çizdirmiş ve heykeller koydurmuşlar. 1991 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınan şehirdeki mağara tapınakların, ülkedeki en etkileyici ibadet yerleri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ülkenin kutsal hazinesi: Buda’nın Dişi
Ülkedeki bir başka dünya mirası ise Kandy’de bulunuyor. Sri Lanka’nın ortasında bulunan Kandy, ülkeye ayak basan ilk Avrupalıların kıyıları ele geçirmelerinin ardından, bağımsız kalan son krallığın başkentliğini yapmış. Bu sayede kutsal bir görev üstlenmiş. Bu görev, Buda’nın dişine ev sahipliği yapması. Budistlerin kutsal bir emanet kabul ettikleri diş, şehir İngilizler tarafından işgal edildikten sonra bile burada kalmaya devam etmiş. 4. yüzyıla ait olan Buda’nın dişini koruma görevi, toprağı kontrol etme gücüne sahip olan bağımsız krallıklara veriliyordu. Bugün Kandy’de Sri Dalada Maligawa Tapınağı’nda bulunan diş, ülkenin en değerli hazinesi sayılıyor.
Pinnawala Fil Yetimhanesi
Sri Lanka, aynı zamanda fillerin de ülkesi. Bugün ülke topraklarında üç bin civarında fil yaşadığı tahmin ediliyor. Bundan 30 yıl önceyse bu rakam beş bine ulaşıyordu. Bu dev cüsseli hayvanlar, özellikle kurak dönemlerde yiyecek bulamadıklarında, insanların tarlalarına dadanıyor ve evlerine zarar veriyorlar. İnsanlar da onları öldürmekte çözümü buluyor. Örneğin 2006 yılında 160 fil bu şekilde öldürülmüş. Bu, gerçekten de ciddi ve önlem alınması gereken bir sorun, ancak Sri Lanka çözümü bulmuş. Yine de bu çözümün yaygınlaşması ve işleyebilmesi için ülkeye daha fazla turist gelmesi gerekmekte. Sri Lanka’nın bulduğu çözüm, doğada yalnız ve aç kalmış ya da yaralanmış filleri, yetimhane olarak adlandırdıkları geniş bir arazide toplamak ve onların ihtiyaçlarına cevap vermek. Pinnawala Fil Yetimhanesi, açıldığı 1975 yılında sadece beş file bakım sağlıyormuş. Bugün yetimhanede 70’e yakın fil var. Bakıcıları onları beslerken ve yetimhanenin yakınlarındaki Maha Oya Nehri’nde yıkanmaya götürürken, turistler de ücret karşılığı bu sahneleri izleyebiliyor.
Sri Lankalı balıkçılar
Sri Lanka’da balıkçılık önemli bir gelir kaynağı. Ülkede 250 bin balıkçı bulunuyor. Yılda 285 bin ton balık tutuluyor ve bu miktarın yüzde 90’ı iç tüketime sunulduktan sonra, kalanı ihraç ediliyor. 2004 yılında meydana gelen tsunami, ülkede on binlerce hayatı aldı. Tsunamiden balıkçıların yüzde 80’i de etkilendi. Birçoğu hayatını kaybetti, geride kalanların ise ekmek tekneleri paramparçaydı. Tsunamiden bir yıl sonra, ülkedeki balık üretimi, önceki yıllara göre neredeyse yarı yarıya azalmıştı. Sri Lankalı balıkçılar hâlâ toparlanmaya çalışıyor. Ülkede geleneksel yöntemlerle balık avlayanlar ise, ilgi odağı olmaya devam ediyor. Gelgitler sayesinde çekilen denize dikilen uzun çubuklara deniz yükseldiğinde ilişen balıkçılar, deniz çekildiğinde mercan kayalıklarına gelen lezzetli balıkları avlayabiliyor. Bir cambaz misali balık avlayan bu insanlar, dedelerinden kalma bu geleneği sürdürerek, sadece balık tutmakla kalmıyor, turizme de katkı sağlıyorlar; çünkü sadece bu balıkçıları görebilmek ve onları fotoğraflayabilmek için insanlar uzun yollar kat ediyorlar.