40 yıl öncesine kadarİstanbul’da 55 tane olan dalyandan şimdilerdesadece3 tane kaldı. Mesleğin yok olmasından korkuluyor. Her geçen yıl balık türlerinin ve miktarının azalması, modern avlanma teknolojileri ve çalışacak personel bulunamaması dalyancılık mesleğini tehdit ederken,BeykozDalyanı geleneksel balıkçılığı yaşatan sembollerderin başında.
Balığa kaçma fırsatı veriyor
İlk örneklerine antik çağlarda rastlanan veAnadolu’da 500 yıl öncesinde başlayan dalyancılığın son örnekleri halenİstanbul Boğazı’nda görülebiliyor. Dalyancılık,yazaylarında yani balıkların göç mevsiminde korunaklı koylara kurulan ağlarla yapılıyor. Mayıs-ağustos arasında göç etmekMarmara’danKaradeniz’e doğru yönelen çinekop, istavrit, sazan, torik, çipura ve barbun gibi balıklar doğal hislerle koyun içine girdiklerinde ağ duvarıyla karşılaşıyor.
Bu sırada 5 metre yüksekliğindeki direkte oturan tecrübeli dalyancı hemen ağların bulunduğu alanın girişini kapatırken balıklar iki ağ arasında kalıyor. Endüstriyel balıkçılığa oranla çok daha az balık tutulmasını sağlayan dalyancılık ençevreciav yöntemlerinden birisi. Çünkü balıklar sadece 6-8 saniye içinde ağın içinde olduklarını anlıyor ve hemen geri dönerek girdikleri ağızdan kaçabiliyorlar. Bunun için direkteki gözcünün çok tecrübeli ve usta olması gerekiyor. Bir ağın kapanması içinde gereken süre 80 saniyeyi bulduğu için gözcünün dalyanın ağzını hemen kapatması avcılığın temelini oluşturuyor.
Son dalyancılardan Mustafa Kılınç, dalyancılığın dede mesleği olduğunu söyledi. Dedesi ve babasından devraldığı mesleğinin ailesinde 100 yıldır kuşaktan kuşağa sürdüğünü belirten Mustafa Reis, “ İstanbul’da tek ben kaldım. Hatta ülkemizde 3-4 kişi bu mesleği sürdürüyor” dedi.
‘Hesap hiç şaşmıyor’
Doğanın zamanlaması hep doğru olduğu içindalyanher yıl aynı yere kuruluyor. Direklerin 5 metre ileri kurulsa balıklar girmiyor. Balıkçılar arasında Norveçli olarak bilinen tecrübeli dalyancı Yılmaz Şolt binlerce yıl önceki hesaplamanın doğanın müthiş dengesiyle hiç şaşmadığını söylüyor.
40 yıl Osmanlı topraklarını gezerek Seyahatname adlı eseri yazan Evliya Çelebi’nin de Beykoz Dalyanı’ndan bahsettiği biliniyor. Bedri Rahmi Eyüpoğlu,Orhan Velikanık gibi usta edebiyatçıların eserlerinde görülen dalyanlar doğaya duyulan saygının da ifadesi.
Milliyet-Gökhan Karakaş