İstanbul gibi iki tarafından deniz, ortasından da boğaz geçen bir şehrin kara taşımacılığına mahkum olması gerçekten üzücü. İstanbul’da kara taşımacılığına en büyük alternatif olarak gözüken deniz taşımacılığının, geliştirilmesi bu konuda ciddi projeler üretmekten geçiyor. Meseleye sadece bir iskeleden yolcuyu alıp diğer iskeleye götürmek olarak bakmamak lazım. Böyle bir dönüşümün hem ekonomik hem de sosyal avantajlarını İstanbul tüm yönleriyle hissedecektir. Bu sayımızda konunun muhataplarından, ve aynı zamanda denizcilik sektörünün demirbaşlarından Mavi Marmara’nın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sina Şen’le deniz ulaşımında geliştirilmesi gereken unsurları ve Mavi Marmara’nın önümüzdeki süreçlerde nasıl adımlar atacağını konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyalım…
1966 İstanbul doğumluyum. İTÜ Maden Fakültesi jeofizik mezunuyum. Yüksek lisansımı da İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Fakültesi’nde tamamladıktan sonra 2005 yılında Mavi Marmara ailesine katıldım. 2006 yılından beri de gerek aktif yöneticilik vasfımızla gerekse de donatan olarak buradaki işlerimizi devam ettiriyoruz. 2012 yılındaki seçimlerden itibaren de yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görevime devam ediyorum. 2013 yılında DTO’da bir seçim yapıldı; 31. meslek komitesinden meclise girdik. Osmanlı’nın lonca dönemlerinden gelip İstanbul’da sandalcıların kurdukları Deniz Nakil Vasıtaları Esnaf Odası’nda da başkan yardımcılığı görevim var. Hayatımız denize hizmet etmekle geçiyor diyebiliriz.
Biraz da Mavi Marmara’dan bahsedelim
İstanbul’daki vatandaşların deniz yoluyla olan seyahatlerini en hızlı, en konforlu yapabilmeleri için projeler üretiyoruz, filolarımızı genişletiyoruz. Dirsek teması olarak da İBB, UDHB, Maliye Bakanlığı, Milli Emlak, Liman Başkanlığı gibi kurumlarla birlikte faaliyet gösteriyoruz. İstanbul’da 400’e yakın İBB ruhsatıyla çalışan yolcu gemisi mevcut. Bunların 32 tanesi Bostancı-Adalar arasında Mavi Marmara çatısı altında bilet entegrasyonunun içine dahil olarak yolcu taşımacılığını gerçekleştiriyoruz. Yani Akbil ve İstanbulkart ‘la birlikte aktarmalardan yararlanabiliyorsunuz. Biz de 2008’de sisteme dahil olduk. Bunların hepsi, UKAME kararlarıyla alakalı. Bununla alakalı bir alt yapı çalışmamız var. Bilgisayar donanımı gibi. Bu çalışmalar iskele yerlerimizde gerçekleşiyor.
Mavi Marmara olarak şehir içi ulaşımdaki payınız nedir?
Liman başkanımız her sene sonunda taşıdığımız yolcuların sayısını ister. Geçen sene İstanbul’da deniz yoluyla 105 milyon yolcu taşımacılığı yapılmış. Bunun yüzde 52’si Şehir Hatları tarafından yapılmış. Geçen sene 105 milyon yolcunun 5 buçuk milyonu biz taşımışız. Bu da yüzde 5 gibi bir rakama tekabül ediyor. Bostancı-Adalar’da verdiğimiz hizmet kısa bir yaz dönemi hareketli oluyor. Nisan başından okullar açılana kadar olan bir süreçte hizmet verebiliyoruz. Yazın 100, kışın da 60’a yakın bir sefer yapıyoruz. Mavi Marmara’nın asıl merkez üssü adalardır. Önümüzdeki süreçte Yeşilköy-Adalar, Kabataş-Adalar hatlarına yönelik bir çalışmamız var. 2 Eylül’den itibaren de Bostancı-Teşvikiye-Çınarcık seferlerine başladık.
Şehir içi ulaşım hizmeti verirken karşılaştığınız sorunlar oluyordur elbette ki
Taşıma yaptığımız iskelelerle ilgili sorunlarımız var. Bu sorunlardan en büyüğü çalıştığımız iskelelerin haritalarda işlenmemiş olması. Bunlar halledildiği taktirde İç Sular Genel Müdürlüğü’nden kıyı yapıları iznimizi alıyoruz ki böylece düzenli hat iznimizi de alabilelim. Kısacası Büyükşehir’den sorunlarımızı halledemediğimiz taktirde Ankara bize belge veremiyor. O zaman da hat izni alıp çalışamıyoruz. Eğer denizde toplu taşıma yapan gemiler İstanbul halkına hizmet veriyorsa burada hak lehdarlığı aranmamalı. Bunun muhatabı ya Büyükşehir ya da Maliye Bakanlığı olmalı. Sorunların sektöre bu kadar yansıması bir gün bu işlerin bitmesi anlamına gelecek. Biz kiralamalarımızı yıllık yapıyoruz ve yıllık izinlerimize göre de bize yıllık kıyı işletme izni veriyorlar. Mavi Marmara Kıyı tesisi izni alabilmek için 3 buçuk yıl mücadele etti. Düzenli sefer taşımacılığı yapabilmek için dört yıl mücadele etti. Devlet hayatında dört senenin hiçbir önemi yoktur ama böyle bürokratik engeller bize çok sekte vuruyor.
Peki sorun nereden kaynaklanıyor?
Denizde çok başlılık var aslında. Böyle olunca da sektör lehine karar çıkamıyor. Bunlardan bir tanesi de klaslı gemi inşaatı. Liman sahası içinde seyrüsefer yapan gemilerin bir muafiyeti olması gerekiyor. İdare 42 metreye kadar klas izni versin. Çünkü bu gemiler liman sahası içinde hizmet veriyor. Gemi inşadan dolayı İstanbul’da başına felaket gelen hiçbir gemimiz yok. Siz kazanırsanız yatırım yapabilirsiniz. İstanbul’daki toplu ulaşıma 18 ay üzerine bir fiyat artışı verildi. Bu fiyat artışları da size artı bir katma değer getiriyormuş gibi gözüküyor. Kimisinin hiç zammı yok. Bu işin sürdürülebilirliği kolay kolay gözükmüyor.
Sektörün genel durumunu nasıl buluyorsunuz
Kooperatifler üst yöneticileri pek çok platformda bir araya geliyorlar. Bizim deniz ulaşımı camiası büyük gibi gözükse de bir o kadar küçük. Hep iç içe geçmiş. Ağabeylik kardeşlik bizde var. Bu işte ağabeylik yapan çok insan var. Bütün firmaları kapıları ve gönülleri bize açık. Biz de onlara kardeşlik görevimizi yerine getiriyoruz. Kendi aramızda sorunlar yaşıyoruz gibi gözüksek de sorunlarımız olsa da aynı masanın etrafında olabilen bir aileyiz. Bizde kol kırılır yen içinde kalır. Ahmet Paksoy eski İDO Başkanı, gerek kurumumuza, gerek sektörümüze çok katkı sağladı. Bugün aramızda yoktur. Ama bu sektöre muazzam katkısı olmuştur. Birçok işimizde de İDO’dan feyz aldık. Ahmet Paksoy’un kurumlara katkısını kimse yadsıyamaz. Yaptığı plan ve projelerde denize iz bıraktı kendisi.
Şehir içi ulaşımda geliştirilmesi gereken unsurlar nelerdir?
İstanbul’da deniz ulaşımı için gerçekten kulağa hoş gelen söylemler var fakat bunlar söylemde kalıyor. Denizci ülke, denizci millet diyoruz ama ben kendimi bildim bileli hep aynı hatlar var. Deniz, lastik tekerlekli veya raylı sistemle desteklenmediği taktirde tek başına bu işin altından kalkması mümkün değil. Deniz aslında bir araç. İskelelerin eskiye göre merkezlerinin değişmesi, aktarma merkezlerinin uzak yerlere gitmesi denize olan ilgiyi azaltıyor. Metrobüs, Üsküdar-Beşiktaş hattında ciddi yolcu azalmasına neden oldu. Vatandaşa kolaylık yapılırken denizciliğe de darbe indiriliyor. Marmaray mesela. Tabi ki denizcilik sektörü etkilenecek diye de böyle asrın projeleri ertelenecek değil. Denizde zaten kurumların atıl bir kapasitesi var. Hazır elimizde kapasite varken biz bunu niye değerlendirmiyoruz. Belediyelerin denize destek olması gerekiyor. Birileri de ortaya çıkıp sizi her gün geriye düşürüyor. Raylı sisteme yatırım yapılması, denizin üçüncü dördüncü plana itilmesi denizin önemini azaltıyor. Böyle olunca da az olan pasta daha da azalıyor.
Son dönemdeki raylı sistem yatırımlarından nasıl etkileniyorsunuz?
Bizi iki yıldır raylı sistem çok etkiledi. Bakanlığın hızlı tren projesi ve bu proje kapsamında Haydarpaşa-Pendik arasındaki raylı sistem kapatıldı. Deniz eğer raylı sistemle desteklenebiliyorsa faaliyetine daha başarılı şekilde devam edebiliyor. Bunun sonucunda da bizim yolcu sayımız yüzde 20 azalmış durumda. Açılmasını bekliyoruz. İstasyonların kapatılması o istasyon etrafındaki tüm esnafı etkiliyor. Berberinden lokantasına kadar. Raylı sistem hızlı bir taşımacılıktır ve İstanbul halkına yapılmış büyük bir hizmettir. Ama tüm bu yapılanlara karşılık deniz ulaşımı atıl hale getiriliyor. Sefer sayıları da buna göre düşüyor. Şimdi Avrasya tüneli de hayata geçecek. İstanbul’da inanılmaz bir trafik var. O zaman bizim kara trafiğini denize kaydırmamız lazım. Onun için yeni hatların tahsis edilmesi lazım. Boğazda çok bağlantı hatları yapılması gerekiyor. Vatandaşımız denizi tercih etmiyor. İBB Üsküdar’dan Beykoz’a kıyı paralel hatlar tahsis etti ama kaldırıldı tercih edilmediği için. Bir kişiyle araba kullanma zihniyetimiz değişmiyor. Egzozunuzdan çıkan yakıtın dumanı da çevreye böylece daha az salınmış olacak.
Özel sektör ve devlet olarak neler yapılabilir?
Biz her zaman Avrupa normlarını yakalamak için çaba gösteriyoruz. Ama baktığınız zaman Yunanistan AB’ye girmeden önce denizcilik sektörünü 10-15 yıl muaf tutmuşlar. Ama biz daha girmediğiniz halde hemen bu uygulamaları yürürlüğe koyuyoruz. Devletin bu konuda bize kesinlikle destek olması lazım. Hurda indirimini karada arabalara verebiliyorsunuz ama aynı uygulamayı denizde yapamıyorsunuz. Bu ülkede otobüsün taksinin şekli bellidir. Ama deniz aracı donatanın keyfine kalmıştır. İstanbul’un siluetine uygun gemilerin yapılması lazım. Bunu kim yapacak? GMO nerede? Mimarlar Odası nerede? DTO’nın,İBB’nin bu işlere destek olup projeler üretmesi lazım. 2018’e kadar gemilerin engelli vatandaşlara uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Peki gemiler dışında engelli vatandaşlar için iskeleler çok mu doğru? Değil. Bu noktada izinler konusunda kolaylıklar sağlanması lazım. İnsanların yazın sıcak, kışın soğuk havadan korunması için bir barınağa ihtiyacı var. Son yıllarda modern ve hızlı gemiler inşa edildi. Denizcilik pek çok meslek grubunu da içine alan bir meslek alanıdır aslında. Denizcilik destek isteyen bir konudur. Denizin devlet politikası haline gelmesi lazım. Denizciliğinenvanterinin çıkarılması lazım. Durum böyleyse; demek ki biz kendimizi, DTO bile kendini ifade edemiyor.
Yeni bir Ulaştırma Bakanı göreve başladı ilk intibalarınız nelerdir?
Yeni bakanımızla henüz tanışma fırsatı bulamadık. Bakanımız kendi ekibini oluşturuyor. Ekim ayında da sayın bakanımızın bir ziyareti olacak. Orada da bu dertlerin sıkıntıların anlatılması gerekiyor.
Şehir içi ulaşımda çevreci uygulamalar da çok popüler buna dikkat ediyor musunuz?
Çevreyle ilgili AB uluslararası normlarına, uluslararası sözleşmelere tarafız. ISM sistemi, DPI’larımız devrede. Motorlarımızın gemilerimizin çevreye duyarlı çalışmaları, gemilerimizdeki atıklar yaptığımız sözleşmelerle İBB’ninİstaç firmasına teslim ediyoruz. Onlarda arıtıp geri dönüştürüyor. Aldığımız yakıtın denize kaçırılmaması için sürekli önlem alıyoruz. Çevreye duyarlı makineler kullanıyoruz. Yakıtların her geçen gün içindeki kükürt oranı azalıyor. Bizim gelirlerimizin yüzde 50’si yakıta gidiyor. Sadece dizel yakıtla bu iş artık olmuyor. Her ne kadar ÖTV’siz yakıt kullanıyorsak da biz bundan faydalanamıyoruz. Bu sadece vatandaşa yansımıştır. 65 yaşın üstüne de indirim geliyor şimdi. Özel sektör desteklenmesi gerekmektedir. Özel sektörün bu iş dışında yapacağı bir iş yok. İndirim yapılabilir ama ücretsiz yapılan bir taşımacılık her halde dünyanın hiçbir alanında yok.
Gelecek için ne gibi projeleriniz var?
Mavi Marmara sunduğu imkanlarla sektörde ilk beşin içinde. Mavi Marmara yeni yeni emekleme safhasından yürüme safhasına geçiyor. Kapasitemiz 15 binlere yaklaştı. Bu yeterli midir tabi ki de değil. Gemilerimizin boyları 42 metreyle sınırlı. Kapasiteler de ona göre sınırlı. İleride İstanbul’un aktarma merkezi Yenikapı olacak. Bakırköy önemli bir merkez olacak. Bizde Adalar ve Bostancı’dan bu merkezlere seferler düzenleme amacındayız. İstanbul’un çok ciddi kruvaziyer limana ihtiyacı var.Galataport Osmanlı’dan beri olan bir yer. Buradaki projeyi yeni bir projeymiş gibi pazarlamamız lazım. Daha büyük ve daha modern projeleri konuşabilmemiz lazım. Türkiye’de denizcilikle ilgili yatırım yapacak birinin özellikle Yunanistan Pire’ye gitmesi gerekir. Amerika’yı keşfetmeye gerek yok. Pire limanına gittiğinizde kaç tane kruvaziyerin yanaştığını insanlar gözleriyle görsünler. Boşuna bacasız turizm denmiyor. İstanbul’a üç tane geldiğinde dördüncü için liman başkanı kara kara düşünüyor. İstanbul’da en az 15 geminin yanaşabileceği bir limanın olması lazım. Bu iş özel sektörün yapabileceği bir şey değil. Kruvaziyer turizminde 3-4 sene sonranın satışları şimdiden yapılıyor. Eğer sizin ülkenizde bağlama barınma sorununuz varsa o gemide İstanbul’a gelmez. Gemi İstanbul’a gelmezse İzmir’e de gelmez. O gemi Karadeniz’e de çıkmayacaktır. Bir geminin içindeki 3 bin insanı kaç otobüsle dolaştırabilirsiniz? Bu kadar insanı kaç uçakla ülkeye getirebilirsiniz? İstanbul’daki ulaşım, toplu taşımacılıktan ziyade turizm taşımacılığına gelmiştir. Boğaz turizmi, yemekli turlar. Bu tip organizasyonlar mutlaka yapılmak zorundadır. İstanbul artık Avrupa’nın göz bebeği. Ulaşım bu yüzden turizm için çok önemli bir etken. Denizin kalkınmasının yolu da turizmden geçiyor.
Deniz sizin için ne anlam ifade ediyor?
Deniz benim için özgürlük demek. Deniz benim tanıştığım günden beri büyük bir mücadele alanı oldu.Bir sandalın içinde ufak bir çapayla balık yakalamak için bile büyük bir mücadele ediyorsunuz. Fikren, ruhen ve fiziksel olarak bu mücadeleyi vermek zorundasınız. Tabi ki her şey başıboş olmamalı. Kontrol, kontrol,kontrol… Güven ve itimat, kontrole mani değildir. Tüm kontroller can,mal ve çevre güvenliğiyle ilgili yapılıyor. Denizdeki güvenlik hiçbir yerde yok. İstanbul’da günde 2500 seyrüsefer yapılırken herhangi bir kaza durumu var mı? Bir iki kaza dışında. Karada bu kadar denetleme var mı? Bir kazada 15-20 kişi ölüyor. Normal karşılanıyor artık. Gerek bakanlık gerekseİBB’nin kanun ve nizamları ve üzerine düşeni fazlasıyla yapan kooperatifler, donatanlar, şirketler bu olumlu durumun ortaya çıkmasına olanak sağlıyor.
Vira için neler söylemek istersiniz?
Vira’yı çok beğeniyoruz. Sizleri başarılı ve samimi buluyorum. Yaptığınız haber ve çalışmalarınızda tarafsızsınız. Sektörün sorunlarını objektif olarak yansıtmaya çalışıyorsunuz. Ciddi bir emek sarfedip, kaliteli bir iş yapıyorsunuz, Allah yolunuzu açık etsin.
virahaber.com