Şile Deniz Feneri’nin 150. yılı kutlamaları kapsamında FMV Işık Üniversitesi tarafından düzenlenen Uluslararası Deniz Fenerleri Sempozyum 12-13 Haziran tarihleri arasında Şile Dedeman Oteli’nde gerçekleştir. Birçok yerli ve yabancı konuğun katıldığı sempozyuma destek verenlerden biri de Vira Dergisi oldu. Sunuculuğunu Vira Dergisi Genel Koordinatörü ve Deniz Kültürü Derneği Başkan Yardımcısı Ayşe Olcay’ın yaptığı sempozyumun açılışını ise, Şile Kaymakamı Şükrü Görücü ile Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu yaptı. Deniz fenerlerinin önemine değinen Şile Kaymakamı Şükrü Görücü, Şile Feneri’nin 150 yılını kutladıklarını kaydederek, sempozyumun amacına ulaşması konusunda dileklerini bildirerek, sempozyumda emeği geçenleri tebrik etti. Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu da, Sempozyumda sadece fenerin değil, Şile’nin tarihinin de işlendiğini belirterek kültürel mirasların önemine değindi.
FOTOĞRAFLAR İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
Açılış konuşmalarının sonuncusunu ise, FMV Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Ekinci yaptı. Şile Feneri’nin içinde sanatın, teknolojinin, şiirin de bulunduğuna işaret ederek “Işık Üniversitesi hem bir eğitim kurumu, hem de bir komşu olarak şile İlçesi için öneminin ve yerel topluma olan sorumluluğunun bilincinde olarak, Şile ve çevresindeki kültürel, iktisadi, ve sosyal problemlerin çözümünde paydaş olarak yer almayı ve Şile’nin yerel resmi kurumları, halkı ve sivil toplum örgütleriyle ilçenin ekonomik, sosyal, kültürel, gelişimine katkıda bulunmayı kendine amaç edinmiştir” dedi.
İki gün süren sempozyumda hem Şile’nin tanıtımı yapıldı hem de deniz fenerlerinin kültür, sanat ve teknolojik boyutu üzerinde duruldu.
Sempozyumda, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hayri Aka, Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu, Kıyı Emniyeti Genel Müdürü, Salih Orakçı, Türk Loydu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa İnsel, Deniz Ulaştırması Genel Müdürü Özkan Poyraz, Doç. Dr. Yücel Sayman, Mustafa Akan ve Şile Sivil Platformu Başkanı Ali Candan Büyükçelen çeşitli oturumlarda oturum başkanlığı yaptı.
Konuşmacılar ve sunum yaptıkları konular ise şöyle sıralandı:
Prof. Dr. Naci Görür, Karadeniz ve Boğazların Oluşumu; Dr. Steven Richmond, Boğaz’ın Yüzleri: Oluşumun Nehri, Yıkımın Nehri; Vira Dergisi Genel Koordinatörü ve Deniz Kültürü Derneği Başkan Yardımcısı Ayşe Olcay, Deniz Kültürü; Prof. Dr. Neriman Özhatay, Şile’nin Yeşil Hazinesi - Şile’nin Doğal Bitkileri ve Korunması; Deniz Ulaştırması Genel Müdürü Özkan Poyraz, Denizci Köyleri Modeli ve Şile Projeksiyonu; Prof. Dr. Şebnem Temir, Şile’de Kumaş Geleneği - Şile Bezi; John Freely, Şile'nin Eski Tarihi: Kepçe ve Xenofon'in Mağarası; Doç. Dr. Evangelia Şarlak, Hatıralardaki Özlem: Şile'den Göç Eden Rum'ların Belleklerindeki İzler; Yrd. Doç. Dr. Gökçe Bayındır, Mübadele ve Şile; Kıyı Emniyeti Gn. Md.Yrd.Hüseyin Gani Aygün Geçmişten Günümüze Tahlisiye Teşkilatı (Cankurtarma) ve Şile; Emel Soyer,Osmanlı Döneminde Şile Feneri; Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Salih Orakçı, Türkiye’de Deniz Fenerlerinde Gelinen Nokta; Atilla Tuna, Dünyada ve Türkiye’de Fenerler – Tarihi, mitolojisi; Prof. Dr. Necmettin Akten, Osmanlılarda Fener İşletmeciliği ve Bir Fener Ücret Alacağı Davası; Ali Soysal, Kara Deniz Beyaz Işık: Anadolu ve Rumeli Fenerleri; Kocaeli Üniversitesi Yrd. Doç. Dr.Şengül Aydıngün, İstanbul Küçükçekmece Gölü Antik Fener ve Liman Yapıları; Selçuk Üniversitesi Prof Dr. Levent Zoroğlu Dağlık Kilikya'da Bir Liman Kenti: Kelenderis; Atilla Tuna, Dünyada Deniz Fenerleri Turizmi; İskoçya Deniz Fenerleri Müzesi Müdürü Virginia Mayes Wright, Ulusal Deniz Fenerleri Müzesi Fikri; Doç. Dr. Yücel Sayman, Simge Olarak Deniz Feneri: Yalnızlık ve Hayaller; Yrd. Doç. Dr. Gevher Gökçe Acar, Deniz Feneri İmgesinin Batı Resmindeki İzleri.
İKİNCİ GÜNÜN FOTOĞRAFLARI İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
Prof. Dr . Naci Görür
Karadeniz ve Boğazların oluşumu konusunda sunum yapan Naci Görür, dünyamızın kabuğunun çeşitli parçalardan oluştuğunu belirterek, bu parçalara levha dendiğini aktardı. Levhalar yapılmış oldukları kaya türüne okyanusal ve kıtasal olmak üzere iki çeşit olduğunu söyleyen Görür, bu levhaların hareketli olduklarını ve bunun sonucunda dünya coğrafyasının sürekli değiştiğini ifade etti. Karadeniz’in yaklaşık olarak 112 yıl önce oluştuğunu bildiren Görür, İstanbul’dan Zonguldak’a kadar olan bölgenin kuzeydeki Odessa kıta sahanlığının bir parçası olduğunu kaydetti. Şile topraklarının kuzeyden güneye indiğini ifade eden Naci Görür, 20 bin sene önce deniz seviyesinin 120 metre aşağıda olduğunu savunarak, kuzey avrupadaki buzulların erimesi sonucu denizlerin yükseldiğini açıkladı. Böylece Boğaz’daki akarsuyun açılarak şimdiki haline geldiğini ve burası aracılığıyla göl olan Karadeniz’in dolduğunu aktardı. Bu doğa olayı nedeniyle insanların kuzeye ve güneye göç ettiklerini söyleyen Görür, Nuh Tufanı’nın Karadeniz’de olduğuna dair düşünceler olduğunu sözlerine ekledi.
Dr. Steven Richmond
Boğaz’ın Yüzleri: Oluşumun Nehri, Yıkımın Nehri konusunda bir sunum yapan Richmond, Şile’nin ve Boğazların önemli bir lokasyon olduklarını belirterek konuşmasına başladı. Boğaz’ın açılmasıyla tatlısu gölü olan Karadeniz’deki canlı varlıklarının yok olması nedeniyle Boğaz’ın yıkımın olduğunu kaydeden Richmond, aynı zamanda bu nehrin bu göle yeni yaşam formları getirdiği için de oluşumun nehri olduğunu belirtti. Konuşmasında birçok tarihi olayı da konuklara aktaran Richmond, “Boğaziçi hem oluşumun nehri, hem de yıkımın nehri olarak tarihin yaşam ve ölümle sürekli bir akış içinde olduğunu ve farklı insanların nasıl bir arada yaşayacağının canlı bir örneğidir” dedi.
Ayşe Olcay
Konuşmasına ilk önce kültürün tanımını yaparak başlayan Olcay, deniz kültürünün çok geniş bir kavrama sahip olduğunu kaydetti. Olcay konuşmasına şöyle devam etti: “Deniz kültürü, örneğin “yemek kültürü” gibi dar anlamda ifade edilebilecek kültürle ilgili bir terim değildir. Çoğu zaman biz kültür kavramını ya sanat edebiyatla ilgili bir kavram olarak kullanıyoruz ya da adabı muaşeret kurallarına benzer bir şey sanıyoruz. Kültür kavramı böyle dar bir anlama sahip değil. Deniz kültürü dediğimiz zaman, tüm insanlığın deniz ve denizcilikle ilişkilerinin bütün tarihsel birikimin insanlık bilincindeki yansımasını anlıyoruz” dedi. Olcay, Türkiye’deki insanların denize giriş şekilleri konusunda katılımcılara birçok fotoğraf göstererek, insanların aslında denize ilgisinin olduğunu ancak, deniz konusunda yeterince eğitim almadıklarını bildirdi. Deniz kültürünün daha çok yaygınlaştırılmasıyla ülkemizin bir kazanım elde edeceğini belirten Olcay, deniz kültürünün ayrıca kurum kültürüne de yansıması gerektiğini ve eğitim sisteminde bu anlamda değişiklikler getirilmesi gerektiğini vurguladı. Haliç’in denizcilik müzesi haline getirilmesi, insanların denizciliğe meslek olarak yönlendirilmesi konularına da değinen Ayşe Olcay, deniz kültürüne sadece devletin değil, bütün STK’ların ve denizden para kazanan bütün kuruluşların sahip çıkması gerektiğinin altını çizerek sözlerine son verdi.
Özkan Poyraz
Denizcilik Kültürünün Yaşatılması İçin Bir Model: Denizcilik Köyleri başlıklı bir sunum yapan Poyraz, “Geçmişte Şile’nin bir denizci kenti olduğunu söyledi. Şile’Nin süreç içerisinde tarıma dönük bir hale geldiğini vurgulayan Poyraz, “Şile’de bir denizci köyü formasyonu oluşturulabilir miyiz diye düşünüyorum” dedi. Bu modelde denizcilik müzelerinin açılmasının önemine değinen Poyraz, çeşitli ülkelerdeki denizcilik köylerinden fotoğraflar gösterdi. Geçmişte Şile’de çok fazla balıkçının olduğunu ifade eden Özkan Poyraz, “Bizim bir kara vatanımız var bir de mavi vatanımız var. Bunun farkına varmamız lazım” dedi.
Gani Aygün
Gani Aygün, Geçmişten Günümüze Tahlisiye (Can Kurtarma) Teşkilatı ve Şile konulu bir sunum yaptı. 1800’lü yıllarda Karadeniz’de meydana gelen bir fırtınada 70, diğer bir fırtınada 150’ye yakın geminin batması ve yüzlerce gemi adamının boğulması nedeniyle Boğaz’da Tahlisiye Teşkilatının kurulmasına yol açtığını belirten Aygün, deniz fenerlerinin denizciye yol gösterdiğini ve onların tehlikeye düşmesini engellediğini kaydetti. Çeşitli fotoğraflarla tahlisiye tarihini anlatan Aygün, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün görevlerini sıraladı. Aygün, “Ülkemizde tesis edilen can kurtarma sisteminin günümüzdeki temsilcilerinden biri olan Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, yürürlükteki ulusal arama ve kurtarma planının bir parçası olarak birikimlerini faaliyetlerine ve kaynaklarını yatırımlarına dönüştürerek, şerefli ve başarıyla dolu bir geçmişi, geleceğe taşımaktadır” dedi.
Emel Soyer
Osmanlı Döneminde Şile Feneri konusunda bir sunum gerçekleştiren Emel Soyer, gemilerin denizde güvenle seyretmeleri ihtiyacına karşılık ortaya çıkan deniz fenerleri insanoğlunun denizleri kullanmaya başladığı dönemden itibaren var olmuşlardır diyerek konuşmasına başladı. Soyer “Osmanlı ülkesinde modern anlamda inşa olunan ilk fener 1850’li yıllarda itibaren Osmanlı, İngiltere ve Fransa devletlerinin arasında yaptıkları görüşmelerin neticesinde vücuda gelmiştir” dedi. Şile Feneri’nin kuruluş yılının 1859 olduğunu kaydeden Soyer, fenerin planını ve yapılış aşamasında kayıt edilen belgeleri ortaya çıkarıp, katılımcıların bilgisine sundu.
Suat Hayri Aka
Deniz fenerleri karanlıkta denizcilerin yoldaşı, ülke mimarisine renk katan unsurlardır diyerek, sempozyuma katılmaktan dolayı çok mutlu olduğu belirtti. Aka, deniz fenerlerini halkın ziyaretine açılmasına dair çalışmalarının devam ettiklerini de sözlerine ekledi.
Salih Orakçı
Salih Orakçı’nun sunum konu ise, Türkiye’de Deniz Fenerlerinde Gelinen Nokta oldu. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün kısa bir tanıtımını yapan Orakçı, ülkemizdeki deniz fenerlerini çeşitli yıllara göre inşa ediliş tarihlerini aktardı. Kıyı Emniyeti’nde gelinen son noktayı ve teknolojik gelişmeleri konularına değinen Salih Orakçı, “Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’ın desteği ile gerek idari, gerekse operasyonel yapılanmada seyir emniyetinin arttırılmasına ve çevresinin korunmasına yönelik çalışmalar, mavi vatanımız olan tüm denizlerimize hız kesmeden artan bir ivmeyle devam etmektedir. Türk Boğazları bölgesinde etkin bir şekilde yönetilen gemi trafiği fenerler ve diğer seyir yardımcıları ile deniz haberleşme sistemlerinin teknoloji ile bütünleşmesi, yetişmiş insan gücü ve operasyonel alanda yapılan bir dizi yatırımlarla bölgesine güven veren bir kuruluş olarak 7 gün 24 saat hizmet vermekteyiz” dedi.
Prof. Dr. Necmettin Akten
Akten “Osmanlı İmparatorluğu’nda deniz fenerleri işletmeciliği ve Osmanlı fenerleri Yüksek Adalet Divanı’nda görüşmüş bir fener Davas” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Denizin insanlık tarihi boyunca güçlü bir alışveriş ve ulaşım ortamı olduğunu ifade eden Akten, fenerlerin geçmişinin ateşe dayalı olduğunu vurgulayarak, “En eski zamanlarda işaret ile haberleşme ve uyarı için açık ateşler kullanılıyordu” dedi. Ateşli kulelerin yazılı tarihini anlatan Akten, Osmanlı’daki deniz fenerlerine değinerek, Türklerde fenerciliğin 18. yüzyıla kadar uzandığını bildirdi. Osmanlı’da Çağdaş anlamda fener yapımı Fenerler İdarei Umumiyesi ile başladığını söyleyen Akten, “Fenerler İdaresi gemilerden alınan fener resimlerinin yüksekliği yüzünden Osmanlı armatörlerinin ve yabancı taşıyanların tepkisini çekmiştir. Yüksek fener resmi nedeniyle armatör yeterli sermaye birikimi sağlayamamış, bu yüzden Osmanlı deniz ticaret, filosu kendini yenileyememiştir” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngül
Küçükçekmece Gölü Antik Feneri ve Limanlar konulu bir sunum yapan Aydıngül, Türkiye’de arkeolojik çalışma yapmanın zorluğundan bahsederek, yakın zamanda Şile’de de arkeolojik çalışmalar yapacaklarını belirtti. Küçük Çekmece Gölü ve çevresinde arkeolojik çalışmalar yapan Aydıngül, çalışmalarının henüz başında olduklarını aktararak, araştırmaları sonucu elde ettikleri verileri dinleyenlere bildirdi. 2007’den itibaren Avcılar Küçük Çekmece Göl havzasında yürütülen arkeolojik araştırmalar sonucunda, göl içinde metal çapalar, gölün doğusunda uzanan bugüne kadar bugüne kadar tespiti yapılmamış bir antik fener, bir liman kalesi bulduklarını açıkladı. Büyük liman ve küçük liman olarak iki yapı tespit ettiklerini söyleyen Aydıngül, bir de limana giden antik yol bulduklarını ifade etti.
Prof. Dr. Levent Zoroğlu
Zoroğlu’nun sunum konusu ise, “Kilikya’da bir liman kenti: Kelenderis” oldu. Kelenderin’in ne zaman kurulduğuna dair kesin bir bilgi olamadığını ifade eden Zoroğlu, bu kente bilinen ilk yerleşimin ise MÖ 8. yüzyılda olduğunun saptandığını açıkladı. Roma İmparatorluğu döneminde Kelenderis’in orta halli bir liman kenti olarak yaşadığını belirten Zoroğlu, bu kentte şehrin limanı ve etrafındaki yapıların yer aldığı bir mozaik bulduklarını söyledi. Bu tür bir mozaiğin bir benzerinin olmadığını açıklayan Prof. Zoroğlu, mozaiğin koruma altında alındığını sözlerine ekledi.
Atilla Tuna
Tuna’nın konusu ise, “Türkiye’de yeni bir turizm kavramı: Deniz fenerleri Turizmi” oldu. “İnsan etkileyici manzarası olan yüksek yerlerle her zaman ilgilenmiştir. Bu amaca hizmet için en uygun yerlerden biri de hiç kuşkusuz deniz fenerleridir” diyen Tuna, İstanbul’da deniz fenerleri turu konusunda bilgi vererek, fenerlerin turizmle var olacağını ve deniz feneri müzelerinin ne kadar önemli oluşunu anlattı. Tuna, “Gelecekte deniz fenerlerine fener harici bir işlev vermek kaçınılmazdır. Planlama ülke yararı ve çıkarının temelinde ve gelecek nesilleri düşünecek şekilde olmalı ve bu gayeyi yürütecek projelere destek olunmalıdır” şeklinde sözlerine son verdi.
Virginia Mayes Wright
Ulusal Deniz Fenerleri Müzesi Fikri konusunda sunum yapan Virginia Mayes Wright, deniz fenerlerini bir kültür mirası olduğunu, günümüzde teknolojik gelişmelerle kullanımının azaldığını söyledi. Deniz fenerlerinin birçok hikaye anlattığını belirten Virginia Mayes Wright, bunları deniz fenerlerinin nasıl inşa edildiği, fener çalışanlarının ve ailelerinin hikayesi, deniz feneri bilimi ve teknolojisi olarak anlattı. İskoçya’daki deniz fenerleri müzelerinden örnek veren Virginia Mayes Wright, insanları müzeye çekmenin zorluklarından bahsederek, bu amaçla çeşitli aktiviteler gerçekleştirdiklerini bildirdi. Bu aktiviteler arasında konferanslar, toplantılar ve nikah törenleri olduğunu sözlerine ilave etti.
Sempozyum tüm konuşmacıların sunumlarını tamamlamasının ardından sonlandı. Öte yandan bütün konuşmacılara sunumlarının ardından camdan küçük bir deniz feneri armağan edildi. Sempozyum kapanışında Şile Belediyesi Başkanı Can Tabakoğlu ve FMV Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Ekinci kapanış konuşmasını yaparak katılımcılara, organizasyonda tüm emeği geçenlere teşekkür ettiler.
Virahaber