Sencer Bulut "Kansere yolculuk"

Uluslararası Spor Beslenme Uzmanı Sencer Bulut okuyucularına, kansere neden asitleşen kan hücrelerini ve alınması gereken önlemleri anlattı.

Uluslararası Spor Beslenme Uzmanı Sencer Bulut okuyucularına, kansere neden asitleşen kan hücrelerini ve alınması gereken önlemleri anlattı. Sencer Bulut'un yazısını sizlerle paylaşıyoruz:

ÇAĞIN HASTALIĞI İLE NASIL SAVAŞMALI?

Kanın asitlenmesi ne demektir?

Kanımız asitlendiğinde, ilk önce yorgunluk ve soğuk algınlığına yakalanma eğilimi gösterir.Bununla birlikte, baş ağrısı, göğüs ağrısı ve mide ağrısıda başlayabilir.

Kan daha asidik bir hale geldiğinde, vücudumuz aşırı asidik maddeleri, vücudumuzun belirli bölgelerinde depolar. Kan alkalin halini devam ettiremez ve hücrelerin asidik hale gelmesine ve oksijen kaybetmesine neden olur. Bu bölgelerdeki asit derecesi artar ve bazı hücreler ölür; Ardından bu ölü hücreler kendilerini aside çevirir.

Ancak bazı hücreler bu ortama adapte olabilir. Diğer bir deyişle, bazı hücreler ölmek yerine – normal hücreler asitli bir ortamda öldüğü için - anormal hücrelere dönüşerek varlıklarını korurlar. Bu anormal hücreler malign hücreler olarak adlandırılır. Malign hücreler beyin fonksiyonlarıyla ve kendi DNA bellek kodumuza uyumlu değildir. Bu nedenle malign hücreler önemli derecede ve düzensiz bir şekilde büyür. BU KANSERDİR.”

Asit ve alkalin dengesi ne demektir?

Beslenme konseptleriyle ilgili önemli konulardan biri, asit ve alkalin dengesinin ne olduğudur !

İnsan vücudundaki hücreler dengeli bir asit-alkalin pH’ına dayanır. Vücut sıvıları anormalse, sindirim sistemi enzimleri etkisiz hale gelir; Besin gereken şekilde hazmedilmez ve alerjik reaksiyonlar meydana gelir. Maya, bakteri, parazit, küf, virüs v.b. besine bağlı mikroorganizmalar vücut içerisinde bağımsız hareket eder ve bağışıklık sistemine baskı yapar.

Vücudumuzun büyük bir bölümü sudan oluşmaktadır. Su, besin maddelerinin, oksijenin ve biyokimyasal maddelerin biyolojik olarak bir yerden başka bir yere taşınmasına izin verir.

Bu suya bağlı ortam pH olarak adlandırılan kademeli ölçek tarafından ölçülen asit ve alkalin özellikleri içerebilir. Bu ölçekte 1.0 ile 6.9 arası asidik,7.1 ile 14.0 arası ise alkalin olarak düşünülür. pH sayısı düştükçe, asit oranı artar. pH sayısı yükseldikçe alkalin oranı yükselir.

pH ne anlama gelmektedir?

pH herhangi bir çözeltinin hidrojen-iyon konsantrasyonunun ölçümünü ifade etmektedir. pH ölçümü ne kadar yüksek olur ise ilgili sıvı bir o kadar fazla alkali ve oksijen içeriyor demektir. İnsan kanının sağlıklı şeklinde adlandırılabilmesi için 7.365 değerinde ince bir pH aralığını sürdürmesi gerekmektedir. Söz konusu değerde meydana gelebilecek herhangi küçük bir değişiklik, çeşitli semptom ve hastalıkların habercisidir. Kanın pH değeri 6.8’in altına düşer ya da 7.8’in üzerine çıkar ise hücreler işlevlerini durdurur ve hasta ölür.

Kan pH’ının ölçülmesi güçtür; ancak idrar ve tükürüğe yönelik pH değerinin ölçülebilmesi için evde uygulanabilen ölçüm kitleri mevcuttur. İdrar ve tükürüğe yönelik ideal pH değeri 7.0 ile 7.4 arasında değişiklik göstermektedir. pH değerinizi her sabah yiyecek ve içecek almadan ve spor yapmadan önce ölçmeniz gerekmektedir.

Vücudumuz için en uygun pH seviyesi?

Vücudumuzdaki sıvılar için en uygun pH seviyesi nötr ya da 7.0-7.2 arasındadır. 5.3’ün altına düştüğünde vücudumuz vitaminleri ya da mineralleri sindiremez. Maksimum yararlanma ve kilo kaybı için seviyenin 6.4’ten yüksek olması gerekir.

İdrar ve tükürük pH seviyeleri yemeden, içmeden ve egzersiz yapmadan önce A.M.’de test edilmelidir.

pH seviyelerine neden dikkat edilmelidir?

Vücudumuzun büyük bir bölümü sudan oluştuğundan pH seviyesi tüm vücut kimyası üzerinde, sağlık ve hastalıklar üzerinde büyük etkiye sahiptir.

Tüm düzenleyici mekanizmalar (solunum, dolaşım, sindirim ve hormon üretimi de dahil) canlı hücrelere zarar vermeden yakıcı metabolize edilmiş asit kalıntılarını vücut dokularından ayırarak pH dengeleme işlemine yardımcı olur. pH asit bölgesine ya da alkalin bölgesine çok fazla saptığında, hücreler kendi toksik atıkları tarafından zehirlenir ve ölür.

Asit yağmurunun ormanları yok ettiği gibi ya da alkalin atıklarının nehirleri kirlettiği gibi dengesiz pH seviyesi de vücut dokusunu aşındırır ve aşındırıcı maddelerin bir mermeri eritmesi gibi kilometrelerce uzunluğunda damar ve arteri yavaşça eritir. Dengesiz pH seviyesi denetimsiz bırakıldığında kalp atışından beyninizdeki sinir atışına kadar tüm hücresel aktiviteleri ve fonksiyonları durdurur.

Vücudumuzda temizlenmesi gereken, ciddi hastalıklar yaratabilecek birçok toksin, kimyasal, parazit, mantar, bakteri ve küf bulunur. Birçok kişi cilt gözeneklerinin dolmasına ve böylelikle kimyasal maddelerin ve toksinlerin vücutta kalmasına neden olan hayvan yağı içeren sabunlar kullanmaktadır.

pH Seviyesinin ve Birçok İnsanda Kanser ve Diğer Hastalıkların Oluşma Nedenlerinin Araştırılması

 “Kronik bir hastalığın tamamen iyileşmesi YALNIZCA kan normal, hafif alkali pH değerine döndüğünde gerçekleşmektedir. “

Sağlık problemleri yaşıyorsanız, asitli bir vücut yapısına sahipsiniz demektir.

Vücut aşırı asidoza dönmüşse, böbrekler amonyak üretmeye başlar; bu da pH değerinin çok fazla sayıda düşük pH ölçümü yapmasına yol açmaktadır. Genellikle yaşlı kimseler söz konusu durum ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Yaşlıların evlerinde hissedilen rahatsız edici kokunun nedeni de yukarıda açıklanan amonyak üretimidir. Asidoz tedavisi, böbreklerin amonyak üretmeye son vermesine yardımcı olacaktır.

Sağlık ve hastalık arasındaki belirleyici faktör pH değeridir.

Vücuttaki oksijen seviyeleri doğrudan pH değeri ile bağlantılıdır.

pH değerinin 4 pH’tan 5 pH’a yükseltilmesi, hücrelerde bulunan oksijenin on kat artmasını sağlamaktadır.

pH değerinin 4 pH’tan 6 pH’a yükseltilmesi ise oksijenin 100 kat artmasına ve pH değerinin 4 pH’tan 7 pH’a yükseltilmesi, oksijen seviyelerinin 1,000 kat artış göstermesine olanak tanır.

KANSER HÜCRELERİ OLDUKÇA YÜKSEK BİR ASİT pH DEĞERİNE SAHİP İKEN OKSİJENDEN YOKSUNDUR. SAĞLIKLI HÜCRELER İSE YÜKSEK OKSİJEN İÇERİĞİ İLE BİRLİKTE HAFİF BİR ALKALİ pH DEĞERİ İÇERİR.

Yapılan araştırmalar,  pH değeri hafif alkali nitelik taşımadıkça vücudun iyileşemeyeceğini göstermektedir. Bu nedenle sağlık sorununuzu çözüme kavuşturmak için hangi yönteme başvurduğunuza bakılmaksızın pH seviyesi yükselmedikçe ilgili yöntem etkili olmayacaktır.

Asit nedir? 

Asit, hücrelerde yer alan enerji üretimini, zarar görmüş hücrelerin onarılma kapasitesini ve ağır metallerin zehirden arındırılma kabiliyetini azaltır ve vücudu yorgunluk ve hastalıklara karşı daha savunmasız bir hale getirir. Kısaca vücudunuzun pH değeri tüm fonksiyonları etkilemektedir.Vücudun pH değeri 6.4’ün altına düştüğünde enzimler devre dışı kalır, sindirim fonksiyonu düzgün çalışmaz, vitaminler, mineraller ve gıda takviyeleri etkili bir şekilde özümsenmez.

Yapılan araştırmalar, ilgili hastalığın alkali halde varlığını sürdüremediğini ve virüslerin, bakterilerin, mayaların, küflerin, mantarların, Kandidaların (bir çeşit mantar) ve Kanser hücrelerinin asitli, düşük oksijenli ve düşük pH değerli bir ortamda hızla gelişebildiğini ortaya koymuştur.

Asit pH’ı, bir çeşit asit oluşturma diyeti, duygusal gerilim, aşırı zehir yüklenmesi ve/veya bağışıklık reaksiyonları ya da hücreleri oksijen ve diğer besin maddelerinden yoksun bırakan diğer süreçler ile sonuçlanabilir. Vücut, midede yer alan sodyum ve kemiklerde bulunan kalsiyum gibi alkali minerallerden faydalanarak asit kaybını telafi etmeye çalışacaktır. Osteoporoz ve diğer birçok hastalığın temelinde de söz konusu telafi yatmaktadır. Beslenmede telafiye yetecek miktarda mineral yok ise hücrelerde asit oluşumu gözlemlenecek ve ağrı, eklem yangısı, fibromiyalji, MS, Lupus (deri veremi) vb. semptomlar gözlemlenecektir.

Başka hastalıkların mevcut olup olmadığına bakılmaksızın Kanser hastalığında MUTLAKA gözlemlenen iki faktör söz konusudur.

1. Asit, pH

2. Oksijen eksikliği

Kanser gelişiminde rol oynaması gereken bu iki faktörün kontrol altında tutulması mümkün müdür?

Mümkün ise Kanser hastalığının üstesinden gelinebilecek midir? Bu durumda pH ve Oksijeni nasıl kontrol altına alacağımızı öğrenmemiz gerekmektedir.

. Kanserin oluşması ve gelişmesi için asitli/düşük oksijenli bir ortama gereksinim vardır. İleri evre kanser hastalarının vücutları, olması gerekenden yaklaşık 1000 kat daha asitlidir. Söz konusu oran, hücresel düzeyde tehlike arz edebilecek kadar düşük oksijen miktarlarına karşılık gelmektedir.

Kanser hastalığı, oksijen ile dolu sağlıklı bir pH ortamında barınabilir mi?

. Örneğin KALP KANSERİ DİYE BİR HASTALIK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR; bunun altında yatan neden ise akciğerlerden kalbe sağlanan kan akışının tüm vücut içerisinde en yüksek pH ve oksijen değerlerine sahip olmasıdır. Kan dolaşımı akciğerlerden çıktıkça asitli toksinler sistemden atılır ve sisteme bol miktarda oksijen ile yüksek kan pH değerleri bırakır.

Oksijen mevcut olmadığında ise glikoz laktik aside fermente olur. Bu durum da hücreye ait pH değerinin çok daha düşük seviyelere düşmesine yol açar. İleri evre kanser hastalarının idrar ve tükürükleri aracılığıyla ölçülen pH değerleri genellikle 4.0 ile 5.5 arasında seyretmektedir. Kanser metastazlara ilerlediğinde ise pH seviyesi oldukça düşük seviyelere düşer.

Vücudumuzdaki pH değeri uygun şekilde dengelenirse, hastalıklara karşı etkili bir biçimde savaşabilir. Başka bir deyişle, tercihiniz alkalileşmek olmalıdır.

virahaber.com

GÜNCEL Haberleri

Marmaris'te Lodos ve Sağanak Yağış Denizin Rengini Değiştirdi
Fiyatı Altınla Yarışan Balık: Kalkanın Kilosu 1.200 TL
Türk Denizciliğinde DÖDER ile Zirveye
Yang Ming, Arkas Bunker'la Yola Devam Dedi
Rusya’nın Karadeniz Kıyısında 19 Yunus Ölü Bulundu