Dünya Okyanuslar Günü Paneli’nin açılış konuşmalarını TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır, Su Ürünleri Genel Müdür Yardımcısı Turgay Türkyılmaz ve Büyükelçi Çağatay Erciyes yaptı.
Okyanusların ticaretin atar damarı olduğunu belirten İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır: “ Dünyanın yaklaşık olarak yüzde 70’ini kaplayan denizler ve okyanuslar, biyolojik var oluşun ve ekosistemin temel yapı taşını oluşturmaktadır. Tarih boyunca daima keşfedilmeye namzet olan okyanuslar ve denizler, günümüzde ticaretin atar damarı olarak daha da önemini artırmış durumdadır. Ulusların sürdürülebilir kalkınmaları ve kitlesel gelişimleri açısından oynadıkları rolle de ön plana çıkan dünya suları, aynı zamanda toplumların en önemli beslenme ve geçim kaynağıdır. Bu iki zenginliğin, büyük bir canlı potansiyeline ev sahipliği yapmaları ve iklim sistemini ayakta tutmadaki rolleri de, hem insanlığın hem de diğer varlıkların devamlılığı açısından hassas bir konumda bulunmalarını sağlamaktadır.
Ayrıca, Türkiye’nin de son dönemde başarılı çalışmalara imza attığı, deniz ve okyanus tabanlarında yapılan madencilik faaliyetleri de başkaca bir zenginliği ortaya koymaktadır. Daha sayamadığımız birçok nimetinden faydalandığımız denizler, insanoğlu tarafından maruz kaldıkları doğrudan ve dolaylı olumsuzluklarla da maalesef ön plana çıkmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“İç denizlerde yaşanan kirlenme toplum sağlığının olumsuz etkilenmesine neden oluyor”
Denizlerdeki kirlenmenin toplum sağlığına olumsuz etkilerinden söz eden Salih Zeki Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşırı avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği nedeniyle telafisi güç veya imkânsız zararlarla karşı karşıya kalan mavi dünya, her şeye rağmen insanlara ve diğer canlı türlerine karşı zor da olsa, işlevini yerine getirmeye çalışmaktadır. Özellikle şehirleşme ve dolayısıyla insan varlığının daha yoğun olduğu iç denizlerde yaşanan kirlenme; deniz ekosistemini bozmanın yanında, balıkçılığın yapılamamasına ve toplum sağlığının olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.
Büyük bir bölümü denizlerle çevrili olan ülkemizde, karasal atıkların denizlere aktarılması, sanayileşmenin getirdiği çevresel olumsuzluklar ve diğer faktörler denizlerimizi kirletmeye devam etmektedir. Şubat ayından itibaren Marmara Denizi’ni tesiri altına alan müsilaj sorunu, denizi kirletmenin ve ekolojik sisteme zarar vermenin bizlere kestiği faturaya gösterilebilecek en güncel örnektir.
İdaremizin, bilim insanlarımızın, üniversitelerimizin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının bu soruna “ortak akıl“ kapsamında, kalıcı ve hızlı bir çözüm bulma gayreti içerisinde olduklarına şahit olmaktayız. Umuyor ve diliyoruz ki; benzersiz bir iç deniz olan Marmara Denizi, ülkemizin her ferdinin elini taşın altına koymasıyla kurtarılacak ve ortaya çıkan bu sinerji “aktif çevre bilincinin” oluşmasına fayda sağlayacaktır.”
‘Sıfır Kirlilik ve Temiz Dünya hedefine odaklanılmalı”
Dünya ülkelerinin ‘Sıfır Kirlilik ve Temiz Dünya’ hedefine odaklanmalarını dile getiren Çakır, sözlerini şöyle tamamladı: “Yüz yıllardır süre gelen tahribatın sonucu olan bu olumsuzluklarla başa çıkma adına yapılan çalışmalar var olsa da, toplumsal bazda topyekün bir farkındalığın oluşmaması; mevcut durumu daha da ağırlaştırmaktadır.
Ortaya atılan kısa vadeli çözümler ile makro düzeyde yapılan planlamalar, iç denizlerde yaşanan sıkıntıların gözden kaçmasına ve yerel problemlerin ertelenmesine sebebiyet vermektedir.
Hâlihazırda önerilen çözüm yollarının da yaşanan sorunların büyüklüğüyle orantılı olmaması; sadece kısa vadeli ve etkinlik düzeyi düşük eylemleri ortaya çıkarmaktadır.
Türkiye ve diğer dünya ülkeleri, konunun önemine binaen bir an önce uzun vadeli politikaları ve stratejileri hayata geçirmeli, “Sıfır Kirlilik ve Temiz Dünya” hedefine odaklanmalıdır. Bulunduğumuz coğrafyada ve hatta nefes aldığımız dünyanın her bir noktasında, bizlere bahşedilen mirası korumak ortak sorumluluğumuzdur.
Okyanuslar, denizler ve tabiatın her bir unsuruyla kopma noktasına getirdiğimiz bağlarımızı daha fazla geç kalmadan onarmak en mühim gayemiz olmalıdır.”
Vira Haber