Dünya denizciliğinin en üst konseyi olan BIMCO’nun tarihindeki ilk kadın ve ilk Türk başkan olarak önemli çalışmalara imza attınız. Üstelik pandemi nedeniyle çok zor bir dönemde görev yaptınız. Detaylara gireceğiz ama öncelikle en çok hangi konular önünüzde yer aldı?
Başkanlık sürecimde BIMCO’da ilklerin yaşandığı bir döneme tanıklık ederken, zorlu bir süreci de yönettim. BIMCO’da başkanlık görevini 2019 Mayıs ayında Sayın Anastassios Papagianopoulus’tan devraldığım zaman, zaten değişim süreci başlamıştı. Bu değişim sürecinin sonucu olarak ilk Türk ve kadın başkan olarak ben göreve geldim. Bu, BIMCO kadar kurumsal ve köklü yapılarda önemli bir değişikliktir. İlk yaptığım, bu değişimin hızını yüklenebilecek genel sekreteri seçmekti. Tabii ki günlük işleyiş ve önemli konular her zaman gündemimizde oldu, ama son derece değerli bir kurumun genel sekreterliği için doğru insanı bulmak da çok önemliydi. Bunun için tecrübesi ve vizyonuyla BIMCO’yu daha da ileriye taşıyacağına inandığım David Loosley’ı bulmuş olmaktan çok mutluyum. Bu süreci BIMCO ekibiyle başarılı bir şekilde yönettiğimize inanıyorum.
Görevi devralırken her başkan gibi ben de bir ana konu seçtim, bu da çevreydi. Ancak salgınla beraber bu ana konuyu yine çevre ve Covid-19’un etkileri çerçevesinde tekrar şekillendirdim. Bir BIMCO başkanı normalde senede 200 saat uçar. Benim de 2019 Kasım ayından itibaren inanılmaz yoğun bir programım vardı. Çok fazla yurt dışı ziyaretlerim oldu. Son gezimi ise 10 Şubat 2020’de Roma’ya yuvarlak masa toplantısı için yaptım. Ardından bütün dünyayı değiştirecek, yakın tarihte hiç yaşanmamış bir döneme hep beraber adım attık. Covid-19 salgını tabii ki her şeyi çok etkiledi. Benim burada en büyük şansım, BIMCO kadar kurumsal ve özellikle dijital anlamda altyapısı güçlü bir birliği yönetiyor olmamdı. Hemen çok hızlı bir şekilde dijital ortama geçtik. Tüm eğitimlerimizi, toplantılarımızı, konuşmaları dijital ortama taşıdık. BIMCO’da çok çalışkan, profesyonel bir ekip var. Sanki hiç olağanüstü bir durum yokmuşçasına, ara vermeden bütün öncelikli konularımız ve üyelerimizin sorunları ile ilgilenmeye devam ettiler. Hepsine minnettarım.
Üyelerimize en iyi hizmeti verebilmek için BIMCO bünyesinde pek çok yeniliğe imza attık. 2021 yılı başında dördüncü yerel ofisimizi Londra’da açtık. Bu gelişme, BIMCO’nun dünyanın en önemli nakliye merkezlerinden birinde bulunması ve buradaki şirketler, kişi ve kurumlarla daha da yakın ilişkiler sürdürmesi açısından çok önemli bir adım oldu. Öte yandan bildiğiniz gibi BIMCO dünya deniz ticaretinin anayasası sayılan 300’ün üzerinde sözleşmeyi yürürlüğe koyan kurumdur. Bu sözleşmeler güncellenerek, sektörde standartların yükseltilmesini sağlıyor. Pandemi boyunca da bu konuda çok yoğun çalıştık; hem pandemi ile ilgili yeni kontrat maddeleri üretildi, hem de ilk finansal kontrat sektöre sunuldu. Ayrıca BIMCO denizciliğin en önemli kontratı olan GENCON’u revize etmeye karar verdi ve çalışmalara başlandı. 2020 yazında taslak hazırlanarak, 120 GENCON kullanıcısına gönderildi ve bu yeni taslağı kullanmayı düşünüp düşünmeyecekleri özel olarak soruldu, yorumlar alındı. Sektörün GENCON projesine olan ilgisini ve katılımını ifade eden ve belgenin önemini vurgulayan çok sayıda yorum alındı. Sonbaharda bu çalışmayı finalize edeceğiz.
Pandemi sürecinde denizcilik sektörünün ne kadar önemli olduğunu bütün dünya anladı. O süreçte önünüzde öncelikli hangi konular vardı, nasıl çözüm yolları oluşturuldu?
Biz evlerimizde ihtiyaçlarımıza kolayca ulaşabiliyorsak, bunlar gemiler sayesinde oluyor. Covid-19 salgını süresince bize bu hizmeti yine hiç aksatmadan gemiler sağladı. Bu nedenle de pandemi tüm dünyanın denize ve denizciliğe bakışını değiştirdi. Bizim için de bu dönem denizin, denizcinin önemini bu sektörün dışındaki insanlara da daha rahat ve güzel anlatabilmek açısından iyi bir fırsat yarattı.
Türkiye’de hep şunu görüyorduk, denizcilikle ilgili kurumlara denizciliği anlamakta bir sorun yok, ama bunun dışına çıktığınızda işiniz zorlaşıyor. BIMCO başkanlığımla birlikte gördüm ki, dünyanın her yerinde bu algı geçerli. Bu nedenle BIMCO olarak salgın döneminde aldığımız en büyük ders, denizci olmayanlara denizi, denizciliği anlatma ve bu farkındalığı yaratma zorunluluğumuz oldu. Hemen bunun üzerine çalışmaya başladık. Birinci adımda, devletler arasında konuşabileceğimiz sağlık bakanlığı, maliye bakanlığı gibi her türlü mercie ulaşmaya başladık. İkinci adım ise, dünya toplumlarının denizcilik algısını geliştirmek üzerine oldu. Bunun içinde son derece etkileyici bir film yayınladık. Hayatın adeta durma noktasına geldiği dönemde gemilerin seferlerini kesintisiz sürdürdüğüne dikkat çeken bu film büyük bir etki yarattı. Çünkü gerçekten pandemide dünya durdu, ama gemiler yol almayı sürdürdü. Bu filme gelen tepkilerden o kadar memnunuz ki, mayıstaki genel kurulumuzda bir tane daha yayınlayacağız ve bu seri olarak devam edecek. Yakın zamanda da bu filmler, paneller, eğitimler, seminerlerle bir araya gelerek BIMCO TV’ye doğru yol alacak. Çünkü geldiğimiz yüzyılda her şey aşırı hızlandı ve dijitalizasyona uyum sağlamak bir zorunluluk haline geldi. Ben BIMCO’da bunun temellerini attığım için çok mutluyum.
Elbette BIMCO’da her zaman kolektif akılla hareket edilir. Bir başkanın en önemli görevi de bu kolektif aklı iyi kullanmak, enerjisini doğru yönlendirmektir. Umuyorum ki bunu başarabildim. Bunun en büyük ispatlarından biri mayıs ayı sonunda başkanlık görevini devredeceğim Sabrina Chao ile olan arkadaşlığımız ve aynı bakış açısına sahip olmamız. Çünkü değişim sadece bir başkanla olmuyor. Bu başkanın herkesi hedeflerine inandırması ve bunu gerçek anlamda üyelerine yayabilmesi gerekiyor. Şu ana kadar üyelerimizden aldığımız tepkiler çok olumlu. 2020, her yönüyle çok zor bir yıldı. Ama bu dönemde hiç üye kaybetmedik. Dolayısıyla bunda da BIMCO’daki ekibin başarılı çalışmalarının etkisi olduğunu düşünüyoruz.
Gemi insanları için de çok zor bir dönem yaşandı. Bu yönde sizlerin nasıl yönlendirmeleri ve çalışmaları oldu?
Elbette bu dönemin fırsatları kadar zorlukları da oldu. Denizcilik kendini dünyanın en önemli ulaşım ve ticaret şekli olarak ispatlarken, diğer yanda sektör olarak hep birlikte bedel ödedik. Ancak en çok da gemi insanlarımız ödedi ve bugün bu sıkıntı hala devam ediyor. Biz denizcilerin pratik, her şeyi çözebilen dayanıklı ve güçlü yapısı bu dönemde neredeyse bize karşı çalıştı. Bunun bedelini de gemi insanlarımız ödedi. BIMCO’da bu konuyla ilgili her hafta toplantılar, çok yoğun görüşmeler yaptık. İlerleme de kaydettik, fakat geldiğimiz noktadan yeterince mutlu değiliz. Çünkü devletlerin deniz konusunda çalışan birimleriyle konuştuğumuzda sorun yok, ancak sağlık bakanlıkları ile konuştuğumuz zaman hangi ülke olursa olsun kendi domestik iç planlamalarına bakıyorlar. Bana bir doktor “Pandemide limanlar açık mıydı?” diye sordu ve çok şaşırdım. Limanlar ülkelerin hiçbir zaman kapanmayan tek kapısıdır. Durmaksızın çalışılır ve 24 saat açıktırlar. Limanların kapanması demek, bizlerin ne gıda, ne ilaç hatta ne de içecek kahve dahi bulamaması anlamına gelir. Bu dönemde yaşadığımız sorunlar bize pandemiyi geride bıraktığımız zaman dönüp bütün denizcilik sitemini gözden geçirmemiz gerektiğini gösterdi. Her ne kadar çok iyi performans sergilesek de, sistemdeki çeşitli aksaklıkları görmemizi sağladı. Bunlar genellikle de gemi insanlarının bedel ödemesiyle sonuçlanıyor.
Bütün denizcilik birlikleri, dernekleri hep beraber büyük küçük fark etmeksizin ortaklaşa yoğun bir çalışma içine girdik. Şu anda bu çalışma gemi insanlarının aşılanması üzerine yoğunlaşmış durumda. Gemi insanlarımızın bir daha böyle zorluklar yaşamaması, denizcilik siteminin hiç aksamadan devam edebilmesi için pandemi sonrası da hep birlikte tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Bu bizim için en önemli ve öncelikli konulardan biri olmaya devam edecek.
BIMCO’nun ilk kadın başkanı olmanız kadın denizciler için önemli bir ilham kaynağı oldu. Sizden sonra görevi yine bir kadın armatör devralacak. BIMCO’da Şadan Kaptanoğlu ile başlayan değişim rüzgarının devam edeceğini söyleyebilir miyiz?
Benim için çok anlamlı bir konuya değindiniz. Gerçekten de benim başkanlık görevine gelmemle birlikte BIMCO bünyesinde kadın yöneticilerimizin ve çalışanlarımızın sayısını artırdık. Her şeyden önce görevi bir kadın meslektaşıma devredecek olmaktan dolayı çok mutluyum. Önümüzdeki iki yıl süresince BIMCO’da geçmiş dönem başkanı olarak görev yapmaya, birikimimi ve deneyimimi aktarmaya devam edeceğim. Bunu yaparken daha fazla kadınla çalışacak olmak benim için çok sevindirici. BIMCO’da başkanlığın yanı sıra yönetim kurulu ve genel merkez çalışanlarımızda da kadın sayısı her geçen gün artıyor. Bu durum önce dünya denizcilik sektörüne, daha sonra da farklı sektörlerden uluslararası kurumlara örnek olmalı ve olacaktır da… Dolayısıyla evet, BIMCO’da bu değişim rüzgarını devam ettirmek en büyük isteklerimizden biri.
Sadece pandemi değil yeni yakıt kurallarının da uygulamaya başlandığı bir dönemde BIMCO başkanlığını yürüttünüz. Bütün dünyada yeni yakıtlar konuşuluyor. Bu noktada ne gibi çalışmalar yürütüldü/yürütülüyor? Ne tür yakıtlar öne çıkacak önümüzdeki dönemde?
Başkanlığım döneminde gerçek bir dönüşüm yaşandı. Tüm dünyada sektör bir gecede düşük sülfürlü yakıta geçti. Biz BIMCO olarak bu konuda her zaman sağduyulu konuşmayı tercih ediyoruz. Bu sürecin zorlukları var, olabilir ama sabırla ve dikkatle sürekli üyelerimize hangi konulara dikkat edeceklerini, neler üzerine çalışmaları gerektiğini, bu konuda regülasyonlar yapanlara nelerde eksik olduğunu anlatmaya devam ediyoruz. Bu konuda denizcilik, kurallara uyma kapasitesini bir kez daha gösterdi. Evet sıkıntılar var, ama bu bütün denizciliği etkileyecek yoğunlukta değil. Bu da denizciliğin bir başarısıdır. Geleneklerine çok bağlı armatörler var, bu yazıyı gördüklerinde şunu söyleyebilirler “Ah Şadan bir de bana sor”… Ama biz farklı yakıtlarda farklı sıkıntılar, farklı hassasiyetler olduğunu zaten biliyoruz. Yine de çok büyük bir kaza olmadıysa, gemiler yollarda kalmadıysa, bu hepimizin başarısıdır ve bunun için kendimizle gurur duymalıyız. Elbette bu başarı, gelecekte henüz başarmamız gerekenlerin çok ufak bir örneği. Önümüzde atılacak çok adım, aşılacak çok engel var. Öncelikle önümüzdeki 20 yılda bütün yakıt tipleri değişecek. Fosil yakıtlar artık olmayacak. Belki bir köprü olarak gaz, hibrit modeller gelecek.
BIMCO olarak hiçbir zaman üyelerimizi belli bir yakıta yönlendirmiyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bunun tek bir çözümü olmayacak. Emisyon kurallarıyla ilgili birden fazla çözüm olacak. Önümüzdeki 30 yılda bu çözümler o kadar gelişecek ki, gemiler gittikleri limanda hangi yakıt varsa onu kullanacaklar. Kısacası bizi çok ama çok büyük bir değişim bekliyor. Kısa dönem regülasyonlar haziran ayından itibaren yayınlanacak, 2023’ten itibaren de yürürlüğe girecek. Böylece büyük değişim başlayacak. Dolayısıyla tüm üyelerimize ve Türkiye’deki tüm armatörlere çok dikkatli olmalarını, yatırımlarında iyi hesaplar yapmalarını tavsiye ederim. Nasıl ki, dünyada rüzgarlı gemilerden buharlı gemilere geçişte bir kırılma yaşandıysa, gelecekte de yaşanacak. Her ne kadar rekabet eşitliğini sağlamak için çaba sarf etsek de, maalesef bundan çok daha fazla etkilenen armatörler ve ülkeler olacak.
Sizin TURMEPA Başkanı olarak da, BIMCO Başkanı olarak da çevreye çok önem verdiğinizi biliyoruz. Temiz denizler ve daha temiz bir dünya için BIMCO başkanlığı şapkanızla da önemli çalışmalar yürüttünüz. Biraz bu çalışmalardan bahseder misiniz?
Günümüzde artık öyle bir noktaya geldik ki, çevreyi herkesin önemsemesi, öncelikli hale getirmesi gerekiyor. Bugün çok küçük yaşlardaki çocuklardan başlayarak her yaştan insana, yetişkinlere, büyüklerimize çevre bilincini yerleştirmek zorundayız. Yaşadığımız pandemi dönemi bize çevreyle barışık yaşamazsak, başımıza neler gelebileceğini çok açık bir şekilde anlattı. Ders çıkarmak için artık neyi bekliyoruz ki? Ben çevre için herkesi birlikte yürümeye davet ediyorum. Çünkü hep söylediğim bir şey var, biz dünyayı kirleten ilk nesil değiliz, ama kurtaracak son nesil olabiliriz. Bu işin şakası yok. Öte yandan insan faktörü olmadığında doğanın kendisini nasıl tamir ettiğini de, yine pandemi döneminde kapandığımız günlerde gördük. Aynı zamanda o dört duvar odalarda oturduğumuz zaman bir ağaca nasıl muhtaç kaldığımızı da gördük. Artık bizim doğayla barışıp, onunla uyum içinde yaşamamızın zamanı geldi, geçiyor. Ben bu fikrimi her yerde, görev aldığım tüm kurumlarda dile getiriyorum. BIMCO üyesi tüm armatörler de çevre konusunda benimle aynı fikirde… Bu arada başkanlığım döneminde BIMCO komitelerini yeniden yapılandırdık ve çevre konusundaki çalışmalarımıza daha fazla odaklanmak amacıyla bir çevre komitesi kurduk. Bu komite denizciliğin çevre gündemine dair çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor.
Şu anda yaptığımız bütün çalışmalarda gerçekten çevreye yararlı olacak regülasyonların yürürlükte olması için çabalıyoruz. Çevreyi odak noktamıza almasak farklı çözümler de üretilebilir, örneğin Karbon Vergisi vermek veya emisyonlarımızı düşürmek gibi. Ancak bu iş bu şekilde yürümemeli. Asıl amaç Karbon Vergisi bile verdirmeyecek teknolojileri kullanarak; atmosferi, denizlerimizi, ormanlarımızı ve çocuklarımızı koruyabilmek. Biz tamamen buna odaklanmış durumdayız. Böyle bir dönemde, böyle bir kararlılıkla ilerleyen denizcilik sektörünün en önemli birliğinin başında olmaktan çok büyük gurur duyuyorum. Bu konuda armatörler beni hiç üzmedi. Aynı fikirleri paylaşıyoruz, buna da minnettarım.
Korsan faaliyetleri ne yazık ki denizcilik sektöründe özellikle belirli bölgelerde ciddi sıkıntılar yaratıyor. Bu konuda BIMCO’da neler konuşuldu, ne gibi planlar var?
BIMCO’nun en önemli gündem maddelerinden biri her zaman korsanlık oldu. Bu konuda geçtiğimiz günlerde çok önemli bir deklarasyon yayınladık, Gine Körfezi Korsanlığı Önleme Deklarasyonu… Korsanlık olaylarının karmaşıklığı ve şiddeti maalesef gittikçe artıyor. Bir çağrı niteliği taşıyan bu deklarasyon ile BIMCO, şirketlerin korsanlıkla mücadeleye desteğini beyan etmelerini istiyor. Çünkü bu destek, Gine Körfezi'ndeki korsanlık sorununa ilişkin farkındalığın artmasına yardımcı olacak ve umarız hükümetleri gerekli önlemleri almaya teşvik edecek. Dünyadaki 99 armatör şirketin ön imzası ile başlayan deklarasyonumuzun imza sayısı her geçen an artıyor. Ulusal denizcilik derneklerinden ve bayrak devleti yönetimlerinden destek alıyoruz. Henüz imza atmayan tüm armatörleri, yönetimleri de imzasını vermeye davet ediyorum.
BIMCO olarak özellikle Nijer deltasında görülen korsanlık faaliyetleri gündemimizde yer alıyor. Biz dünya armatörleri olarak bu anlamda yapılan uluslararası çabaları da destekliyoruz. Bunların en önemlisi Danimarka’dan geldi. Danimarka şu anda o bölgeye bir savaş gemisi yollamış durumda. Biz bunun oradaki bölgesel devletler uluslararası güçlerle beraber desteklenmesini ve artık gemi insanlarımızın bu tehlikeyi yaşamadan işlerine devam etmelerini istiyoruz. Takdir edersiniz ki, dünyadaki her insan işine güvenle gidip güvenle dönmeyi hak eder. Gemi insanlarımız da bunu hak ediyor. Dolayısıyla uluslararası anlamda bu konuya eğilmiş durumdayız. Hepimizin yüksek sesle ‘yeter’ demesinin zamanı çoktan geldi. Bu nedenle diğer ülkelere de bölgedeki güvenliğin sağlanması konusunda destek verme çağrısında bulunuyoruz. Çünkü bu bir gemiyle, bir ülkenin çabasıyla çözümlenecek bir sorun değil. Bu çalışma Somali’de yapılıyor. Bundan dolayı orada artık bir korsan aktivitesi görmüyoruz. Bu konuda da benim dönemimde bir adım atılmış olmasından son derece mutluyum.
Pandemi sürecinde toplantı, konferans, organizasyon yapma şekli de değişti. Artık çok daha fazla bilgisayar başında vakit geçiriyoruz. Sizce bu süreç nasıl yönetildi, bundan sonra daha çok dijital bir hayatımız mı olacak?
Çevrimiçi olarak kaç seminere, kaç toplantıya katıldım inanın sayamadım. İnsanlara ekrandan ulaşabilmek elbette çok farklı… Pratik ve kolay yönleri olsa da, bana kalırsa aynı zamanda zor bir şey. Yüz yüze iletişimin yeri doldurulması kolay değil. Tek tesellim şu ki, bu sayede çok daha fazla sayıda kişiye ulaşabildim. BIMCO’nun mesajlarını uluslararası alanda armatörlere rahatça ulaştırabildim. Bu seminerleri ve toplantıları sadece ben yapmadım. Bütün BIMCO ekibi de aynı zamanda birçok farklı platformda söz aldılar. Hepimiz senkronize bir ekip halinde çok çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Örneğin; The Economist’in düzenlediği uluslararası iş dünyasının takip ettiği World Ocean Summit’e (Dünya Okyanus Zirvesi) katıldım. Bu zirveye ilk BIMCO Başkanı katılımıydı. Gelecek dönem başkanımız Sabrina Chao ise World Economic Forum’a katıldı. Bu örnekler bizim denizcilik camiasının dışına çıkıp, armatörlerin gerçekten transparan, işini iyi yapan, işine bağlı insanlar olduğunu ve denizciliğin neden önemli olduğunu anlatmamız için önemli fırsatlar oldu. Öncülüğünü üstlendiğimiz bu katılımların önümüzdeki yıllarda artarak devam ettiğini göreceğiz.
Şunu kabul etmeliyiz, bundan sonra hibrit bir hayatımız olacak. Elbette insan insanı görmek, dokunmak, gülümsemek, gözünün içine bakmak ister. Ama pandemide öğrendik ki, sabah Londra’ya gidip akşam Londra’dan dönmek her zaman gerekmeyebilirmiş. Evet, zor oyunu bozuyor. Kurallar değişiyor, ancak iyi yönde değişiyor. Dolayısıyla bundan sonra her iş kolunda hibrit modeller göreceğimize inanıyorum. Bunun da çevreye pozitif katkısı olacağını biliyoruz. Belki geçiş döneminde ekonomiye değil, ama çevreye büyük faydası olacak. Zaten dünya ekonomilerinde de artık bunu göreceğiz. Dünyada daha yeşil çevreci finansmanlara geçilecek. Sürdürebilirlik artık havalı bir kelime olmaktan çıkıp, hayatımızın gerçeği haline gelecek. Hem ülkemiz, hem iş dünyası, hem de denizcilik sektörü buna ne kadar çabuk adapte olursa bu uzun yolu o kadar hızlı bir şekilde kat edebiliriz.
Siz aynı zamanda dünya denizciliğinin en etkili 100 ismi arasında ve üst sıralardasınız? Sizce bu başarıyı neye borçlusunuz? Bu noktaya gelmenin kriteri nedir?
Öncelikle şunu söylemeliyim, BIMCO Başkanı her zaman bu listede yer alır. Ancak elbette üst sıralardan girmişsem bunu pek çok şeye borçluyum. Her şeyden önce bunun kriteri sektörel bilgi birikimi ve odaklı çalışmak. En önemlisi de bu başarı, uluslararası düşünce tarzından geliyor. Kişinin uluslararası bir mantaliteye ve kimliğe sahip olması burada çok önemli bir etken. Ben de hem görevlerim, hem de kişisel yapım sebebiyle uluslararası bir karaktere sahibim. Denizcilik sektöründe network’ünüz, kimleri tanıdığınız çok önemlidir. Sadece bugüne ve yarına değil, geçmişe de ne kadar hakim olduğunuz son derece önem taşır. Domestik kişiliğinizden sıyrılarak, gerçek anlamda uluslararası bir kimliğe bürünmeniz gerekir. Bunu yapabilen herkesin uluslararası başarılar elde edeceğinden şüphem yok.
Sizin birçok şapkanız, bir de tabii aileniz var. Bütün bunları bir arada götürmek için nasıl bir yönteminiz bulunuyor?
Ben önceliklerini iyi bilen bir insanım. Her zaman bu önceliklerime göre hareket ederim. Önceliklerimin en tepesinde her zaman ailem ve en üstte de çocuklarım vardır. Her koşulda bunu hiç unutmadan hareket ediyorum. İkincisi, çok şanslı bir insanım çünkü büyük bir aileden geliyorum ve çok destek görüyorum. Ailemin bütün kadınları, bütün erkekleri aldığım her görevde benim daima yanımda olmuştur. Başta eşim olmak üzere, ailemin tüm fertleri her zaman destek vermiştir. Önceliklerinizi bilerek ve odaklanarak çalıştığınız zaman hepsini bir arada götürmek mümkün oluyor. Şunu da söylemem gerek, birden fazla işi aynı anda yürütebilmek biz kadınların doğasında var. Benim iki kızım var ve bütün amacım onlara güzel bir örnek olabilmek.
Önümüzdeki süreçte denizcilik sektörünü neler beklediğine dair öngörülerinizi, nelere hazırlıklı olmamız gerektiğini öğrenebilir miyiz?
Denizciliği inanılmaz büyük bir değişim bekliyor. Sektör zaten uzun zamandır bir dönüşümün içinde. Türkiye’de de şu anda olgunluk dönemini yaşıyor. Bugün ülkemizde denizcilik sektörü, limanları tersaneleri, marinaları, gemi tedariki, brokerleriyle beraber çok büyük, verimli ve başarılı bir sektördür. Armatörlük de yaşanan tüm sıkıntılara rağmen direnmektedir. Bu direnç çok önemli, ancak gelecek çevre regülasyonları bu dirence çok büyük bir negatif etki yapabilir. Bu noktada devletimizle beraber stratejik çalışmalar yapmak ve filonun dönüşümünü sağlamak zorundayız. Dünya zor zamanlardan geçiyor, Türkiye de öyle. Bu da bizim denizcilik filomuzu daha da önemli hale getiriyor. Dolayısıyla denizciliği Türkiye’de stratejik sektörlerden biri haline getirmek, yeşil çevreci finansmanlara ulaşarak bu dönüşümü sağlamak zorundayız. Burada yeni gemilerin yanı sıra çok fazla retrofit de gündeme gelecek, gemiler değiştirilecek, modifiye edilecek. Bu çalışmaların hepsi bir devlet stratejisi olarak gerçekleşmeli. BIMCO’da şunu da görüyoruz. Bütün ülkelerde bunları özel sektör yapıyormuş gibi görünse de, arkalarında devlet desteği ve stratejisi var. Bizim devletimizde de bu çalışmaların olduğunu biliyorum. Bunların artarak ve hızlanarak devam etmesi gerekiyor.
Bunun dışında denizciliğin ana konuları tabii ki hızla devam edecek. Önümüzdeki 20-30 yılı etkileyecek bir ana konu var, o da çevre regülasyonları. Denizciliğin emisyonu sıfır teknolojilere ulaşması için çabalarımız, çalışmalarımız devam ediyor. Bu konu kolektif aklın da ötesinde bir bayrak yarışı… O bayrak yarışında da bizim için en önemli nokta, armatörler arasındaki rekabetçiliğin zedelenmemesi ve çevre kurallarının gerçekten çevreye fayda sağladığını görmek. Bizim kısa dönemde çevre politikaları üzerinde koyduğumuz bazı çalışmalar takdir gördü ve IMO’da kabul edildi. Ayrıca şu anda diğer denizcilik organizasyonlarıyla ve sivil toplum kuruluşlarıyla beraber bir araştırma fonu için lobi çalışmaları yürütüyoruz. Sektörün bu konudaki nabzını tutarak piyasa ihtiyaçlarına yönelik yapılacak bu çalışmanın gelecek dönemde oluşacak sistem ile bir köprü oluşturacağını düşünüyoruz. İlk defa armatörler gönüllü olarak bir fon yaratarak, AR-GE’ye önem vererek bir görev üstlenmek istiyor. Umarım IMO’daki devletler tarafından da bu anlaşılır ve kabul görür.
Kaynak: Deniz Ticareti Dergisi