17 Kasım 2010’ da Lizbon’da “NATO’nun Yeni Stratejisi’ni” belirleyen ve başta Türkiye olmak üzere bazı Avrupa’nın doğusunda bulunan NATO ülkelerine “Füze Kalkanı” yerleştirilmesine karar verilen NATO ZİRVE’si toplandı. Zirve’den; Türkiye’nin ısrarı üzerine adı zikredilmeden İran, Kuzey Kore gibi nükleer güç sahibi ülkelerin yeni tehdit kaynakları olarak belirlenmesi, siber tehdidin ilk defa NATO tehdit algılamasına dahil olması ve özellikle nükleer başlık taşıyan en fazla 2000 km.’ye ulaşabilen kısa ve orta menzilli balistik füzeleri, Türkiye ve Polonya’da konuşlanacak “Radar”larla tespit ettikten sonra Doğu Akdeniz ( Kıbrıs- İsrail – Mısır üçgeni ), Kızıldeniz ve Basra Körfezinde seyreden gemilerden fırlatılacak füzesavar füzelerle havada imha edecek bir “Füze Kalkanı” sisteminin hemen kurulmaya başlanması ve sürecin 2013 yılına kadar tamamlanması kararları çıkmıştır.
ABD’nin son birkaç senedir gündeme getirdiği Füze Kalkanlarının Doğu Avrupa’ya özellikle Polonya ve Bulgaristan gibi eski VARŞOVA PAKTI yeni NATO üyelerine yerleştirilmesine Rusya, kendi toprakları ve askeri potansiyeli izlenecek ve kendisine karşı askeri savunma ve saldırı stratejileri geliştirilecek diye karşı çıkıyordu. Bu kalkanın amacı İran ve Rusya ile Kuzey Kore’den fırlatılabilecek balistik füzelerin daha fırlatma aşamasından hemen birkaç dakika sonra tespit edilip NATO topraklarını vurmadan havada yok edilmesini sağlamaktır. Türkiye’de konuşlanacak dev radarlardan anında ABD uçak gemilerinde konuşlu füzesavar füzelere verilecek bilgi ile İran’ın nükleer veya konvansiyonel başlıklı füzeleri havada yok edilecek ve NATO ülkeleri bu füzelerden zarar görmeyecektir.
Ancak bu noktada Türkiye açısından çok kritik ve riskli durumlar oluşmakta ve detaylı bir dış politika analizi yapılması gerekmektedir. Öncelikle son 3-4 yıldır ABD ve İsrail sürekli olarak İran’ın uranyum zenginleştirdiğini ve bunu Dünya’nın 2. büyük petrol 3. büyük doğalgaz üreticisi bir ülke olarak mevcut olmayan enerji ihtiyacını karşılamak için değil, başta İsrail olmak üzere, batılı ülkeleri vurmak için nükleer silah üretmek için yaptıklarını iddia ediyorlardı. 2 seneden beri de uluslararası camiada ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini yok etmek için havadan bir operasyon yapacakları konuşulmaktaydı. Zaten nükleer başlıkları taşıyacak İran balistik füzelerinin maksimum menzili 2000 km. olduğu için bu füzeler sadece İsrail ve NATO ülkelerinden Türkiye hariç Bulgaristan’a erişebilmektedir. Diğer AB ve NATO ülkeleri karadan fırlatılan balistik füzeler anlamında tehdit altında değildir. Bulgaristan’ın da İran’la hiçbir politik-ekonomik-kültürel ve ticari sorunu yoktur. Yani NATO şemsiyesi altında NATO’ ya çarpıtılmış tehdit algılaması varmış gibi gösterilerek NATO ve AB üyesi olmayan Avrupa’da değil Orta-Doğu’da bulunan ABD’nin 1 numaralı müttefiki İsrail korunma altına alınmaktadır. Bu durum en başta Türkiye olmak üzere Avrupalı NATO üyelerine ( Avrupalı olmayan NATO ülkeleri ABD, Kanada ve İzlanda’dır. ) gereksiz büyük mali külfetler yükleyecektir. Ayrıca 1639 Kasr-ı Şirin Anlaşması’ndan beri 400 senedir savaşmadığı, sınırların değişmediği hiçbir sorunu olmayan Türkiye gibi İran’ın komşusu NATO ülkesiyle İran’ın arasının bozulmasına belki de Türkiye’ de konuşlanacak bu Füze Kalkanı Sisteminin kendisine karşı tehdit olarak algılayan İran hatta Rusya tarafından Türkiye’nin vurulmasına neden olabilecektir. Türkiye hiçbir kazanç elde etmeden Rusya ve İran gibi komşularıyla düşman konumuna düşebilecektir. 2010 Kasım ayı boyunca Dünya’da ve Türkiye’de Füze Kalkanı Projesi ağırlıklı olarak konuşulmuş, hatta gündemin 1. Maddesine oturmuştur. Önümüzdeki yılda da bu konu global uluslararası ilişkilerin ve Türk iç politikasının önemli gündem maddelerinden biri olmayı sürdürecektir.
Füze Kalkanı ve NATO’nun yeni stratejisi uluslararası gündemin en önemli konusuyken birden bire NATO Lizbon Zirvesinden yaklaşık 10 gün sonra 28 Kasım’da WikiLeaks adlı İsveç’te soğuk savaş yıllarından kalma bir nükleer yer altı sığınağından yayın yapan bir internet sitesi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizli yazışmalarını ifşa etmeye başladı. Değişik ülkelerdeki ABD diplomatik misyonlarının bulundukları ülkenin iç politikası, siyasi partileri, politikacıları vs. konularında gizli ve açık istihbarat kaynaklarını kullanarak ve ikili özel ilişkilerinden elde ettikleri enformasyonları diplomatik kriptolarla ABD Dışişleri Bakanlığına ( Department of State ) göndermiş bulundukları ve ileride bu bilgilere dayanarak ABD dış politikasının tespit edildiği hizmete özel elektronik ortamdaki büyük enformasyon havuzundan yarım milyona yakın resmi doküman bir onbaşı tarafından WikiLeaks internet sitesine sızdırılmıştır. Daha önce sadece ABD’nin Afganistan ve Irak işgallerinde yaptığı insanlık dışı muamelelerin videolarını yayınlamış olan WikiLeaks, bu defa ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizli dokümanlarını yayınlayarak ABD’yi ve onun en büyük müttefiki İsrail’i bütün dünyaya rezil etmiştir. Aralık başı itibarıyla WikiLeaks’ de Department of State den çalınan beş yüz küsur bin resmi belgenin ancak binde biri olan beş bin civarında belge yayınlanmış olmasına rağmen şimdiden bütün Dünya kamuoyu ayağa kalkmıştır. Sitede her gün yeni belgeler yayınlanmaya devam etmektedir. Binde biri yayınlanan kriptolar 2002-2010 dönemini kapsamakta bu belgelerde genelde en büyük tehdit ve tehlike olarak İran gösterilmektedir. ABD’nin sözde müttefiki olan Suudi Arabistan, Türkiye, Almanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerin liderleri aşağılanmakta ve alay edilmekte, özellikle AKP kadrolarından İran ve Müslüman ülkelere yakın olan ve bu ülkelerle dostane politikalar izlenmesini isteyen, İsrail’e karşı sert çıkışlar yapan başta Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere İslam ülkeleri ile ekonomik, mali ve Ticari ilişkileri geliştirip, derinleştirmeyi savunan Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK, eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali ÇOŞKUN, eski Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşat TÜZMEN ve bilhassa “Stratejik Derinlik” kitabı gibi bir kitap yazarak uluslararası ilişkiler disiplinine belki de yeni bir teori ekleyen, Türkiye’nin komşularıyla “sıfır” sorunu olacak şekilde ve Müslüman ülkelerle her türlü siyasi, ekonomik, kültürel, ticari ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesini savunan bir dış politika izleyen uluslararası ilişkiler Profesörü Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU için ağır ifadeler kullanılmıştır. Şimdiye kadar sadece binde biri yayınlanmasına rağmen Türkiye’de ve bütün Dünya’da İran’ın var olduğu iddia edilen ( ABD Saddam’ın da kimyasal kitle imha silahlarına sahip olduğunu iddia ederek 2003’te Irak’ı işgal etmiş, bir milyon kişinin ölümüne sebep olmuş, petrolüne el koymuş, kendine uşak derecesinde bağlı bir kürdü zorla Cumhurbaşkanı yapmış, sonra da Irak’ da kitle imha silahları yokmuş, yanılmışız diye dünya kamuoyundan özür dilemiştir. ) nükleer silahlarından daha büyük tahribat yapacak şekilde patlayan belgelerin arkasında İran Cumhurbaşkanı Ahmedi NEJAT’ın belirttiği gibi ABD derin devleti ile güçlü İsrail lobisi ve beynelmilel Yahudi organizasyonlarının parmağı hissedilmektedir. ABD gibi Dünya’ya hükmeden tek süper gücün en gizli belgelerinin onbaşı gibi askeri hiyerarşinin en altındaki bir kişi tarafından sızdırılması, 11 Eylül 2001’ de Dünya’nın en iyi korunan ülkesinin en önemli ticari ( İkiz Kuleler ) ve stratejik ( Pentagon ) binalarının eş zamanlı uçan 5 kaçırılmış yolcu uçağı tarafından vurulması, Dünyanın siyasi merkezi Beyaz Saray’ı vuracak olan uçağın bütün yolcuları ile birlikte “sözde” hedefine ulaşamadan düşürülmesi, ancak o gün tesadüfen (!!!!!) ikiz kulelerde çalışan yüzlerce Yahudi’den hiçbirinin işine gitmemesi, ABD’nin ikiz kulelerin sözde Müslüman teröristlerce vurulduğu iddiası ile yakın gelecekteki en büyük rakibi Çin’i Batı’dan, yakın geçmişteki en büyük düşmanı Rusya’yı ise Güneyden kontrol edecek şekilde Afganistan’ı ve topraktan en kaliteli neredeyse rafine edilmiş benzin gibi petrolünün çıktığı Dünya’nın en zengin 3. Petrol yataklarına sahip Irak’ı işgal etmesi ve nihayet yukarda bahsedilen İsrail’i sözde İran tehdidinden koruyacak buna karşılık İsrail ve ABD’nin müştereken İran’ın nükleer tesislerini vurmalarına olanak sağlayacak Füze Kalkanı Projesiyle WikiLeaks ‘da belgelerin yayınlanmaya başlamasının aynı zamana ( Kasım 2010 ) gelmesi acaba sadece büyük bir tesadüf müdür? Sorunun cevabını belki de İsrail’in 1981’ de Fransa tarafından enerji üretmek için Irak’ta inşa edilen Almanya tarafından denetlenen nükleer santralin İran – Irak savaşı sürerken ve Irak’ın bütün gücü Tahran üzerine yoğunlaşmışken, bir gecede İsrail uçakları ile havadan imha edilmesinde bulabiliriz.
Eğer sitenin sahibi ve halen İsveç’te gıyabında düzmece bir tecavüz davasından yargılanarak hakkında uluslararası tutuklama kararı çıkartılan Julian ASSANGE’nin akıbeti KENNEDY gibi olmazsa WikiLeaks sitesinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizli kriptoları yayınlandıkça Uluslararası İlişkiler konusunda çok enteresan bilgilere ulaşacağımızı tahmin ediyoruz.
Bilindiği gibi Küba’ya Domuzlar Körfezi çıkartmasında başarısız olup, Fidel CASTRO’nun iktidarda kalmasına neden olan, Kruşçev’le anlaşıp Küba’da ki ablukayı kaldıran, Türkiye’de ki füzeleri söküp, Türkiye’den havalanan U-2 casus uçaklarının Rusya üzerinde istihbarat amaçlı uçuşlarını durduran, Vaşington – Moskova arasında direk telefon hattı ( Kırmızı Hat ) kurup iki Başkanın CIA ve KGB denetimden geçmeden doğrudan iletişim kurmalarına neden olan bir bakıma Soğuk Savaşa ara verip mütareke imzalayan ve bu nedenle çok kızdırdığı CIA tarafından 1963’ de karısı Jackie Kennedy ( sonradan Onasis ) ‘in kucağında Texas’ da öldürülen Başkan John F. KENNEDY’ den sonra ABD Dış Politikası üzerindeki tahakkümü azalan CIA, Sadece Başkan Kennedy’ i öldürmekle yetinmemiş ve kısa bir süre sonra adı gelecekte ABD Başkanlığı için geçen kardeşi Senatör Bob KENNEDY ve 2 kardeşin ortak sevgilisi Dünyaca ünlü aktrist Marlyn Monro’yu da ortadan kaldırmıştır. Başkan Kennedy’ i vuran Lee Oswald’ da konuşmasın diye CIA tarafından öldürülmüştür. Şimdi de WikiLeaks sitesinde belgeler yayınlanıp ABD ve İsrail lehine İran’ı vuracak uluslararası ortam yaratıldıktan ve bütün Dünya çapında önde gelen ülkelerin iç politikalarında ağır hasarlar veren depremlere yol açtıktan sonra tarihi ve özel misyonunu tamamlayacak olan WikiLeaks’ in patronu Julian ASSANGE da CIA ve MOSSAD ortak operasyonuyla ilerde konuşmasın diye sessizce ortadan kaldırılıp vaziyete Marlyn Monro olayında olduğu gibi sözde intihar süsü verilebilir.
Y. Doç. Dr. Uğur ÖZGÖKER
TÜRKİYE – AVRUPA VAKFI Yönetim Kurulu Üyesi,
GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan Yrd.
ADA Havayolları Yönetim Kurulu Üyesi.