Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı yayımladığı “Deniz Yolu ile Yapılacak Düzenli Seferlere Dair Yönetmelik” ile İstanbul deniz ulaşımında kaosa neden oldu.
5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile 1994 yılında UKOME tarafından hat izni verilerek ruhsatlandırılan yolcu motorları, Denizcilik Müsteşarlığı’nın yayımladığı yönetmelikle yeniden “Hat İznine” tabi tutulacak. Müsteşarlığın yayımladığı yeni yönetmelikle, İstanbul Limanı içinde tarifeli toplu yolcu taşımacılığı yapan yolcu tekneleri 2.500 TL, Kabotaj Hattında sefer yapan vapurlar ise 5.000 TL karşılığında iki senede bir “Hat İzni” alacak. Sektörde “HAT PARASI” olarak nitelenen ücretler her sene şartlara göre artırılacak.
1 Şubat 2011’de yürürlüğe girecek
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı tarafından hazırlanan “Deniz Yolu ile Yapılacak Düzenli Seferlere Dair Yönetmelik” 25 Kasım 2010’da Resmi Gazete’de yayınlandı. İstanbul deniz ulaşımında kaosa neden olan Yönetmelik, 1 Şubat 2011’de yürürlüğe girecek. Konunun tarafları ile 27 Aralık 2010 tarihinde Denizcilik Müsteşarlığı Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü’nde bir araya gelen sektör temsilcileri, yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte başta İstanbul olmak üzere, deniz ulaşımında büyük sıkıntı yaşanacağını ifade ettiler.
Yönetmelikle Kanun deliniyor
İstanbul’da deniz ulaşımına büyük katkı sağlayan yolcu motorlarının, bu yönetmelik kapsamına alınması ile birlikte, 5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun belirlediği görev alanları ihlal edilecek. Denizcilik Müsteşarlığı’nın, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun “Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları” başlıklı 7 inci maddesinin deniz ulaşımını belirleyen “F” ve “P” bendinde “HAT İZNİ” ibaresinin olmamasına dayanak göstermesi sektörde büyük tepki ile karşılandı.
Kanunda meydana gelen bir boşluğu, yönetmelikle aşmaya çalışan Denizcilik Müsteşarlığı, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin Yetkileri ve İmtiyazları” başlıklı 15 inci maddesinde; belirtilen “RUHSAT İZNİ”ni ise “Teknik Belgelendirme” olarak niteledi.
Sektör temsilcileri Yönetmeliğe tepkili
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı yayımladığı “Deniz Yolu ile Yapılacak Düzenli Seferlere Dair Yönetmelik” ile İstanbul deniz ulaşımında kaosa neden olurken, sektör temsilcileri Yönetmeliğe çok sert tepki gösterdi. Müsteşarlığın düzenli yolcu taşımacılığı yapan tekneler için “Teknik Belgelendirme” olarak nitelediği yönetmeliğin kendi içinde çeliştiğini ifade eden Turyol Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can, müsteşarlığın tekneler için verdiği “Denize Elverişli Belgesi”nin teknik bir belge olduğunu söyledi. Denizcilik Müsteşarlığı’nın hazırladığı taslak metnin kendilerinden bilgi alınmadan hazırlandığını dile getiren Dentur Avrasya Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Morgül de, yapılan çalışmadan özel sektör olarak haberdar olmadıklarını belirtti.
Şenol Morgül: Yönetmelik belediye Kanunu ile çelişiyor
Yayınlanan yönetmelik başlığının yanlış olduğunu savunan Dentur Avrasya Başkanı Şenol Morgül, şunları kaydetti:
“Deniz yoluyla yapılacak düzenli seferlerle ilgili yönetmelik deniyor. Ama burada Kabotaj Hattı deyince, Türk karasularında her yerde yapılan taşımacılık anlaşılıyor. Fakat bugüne kadar müsteşarlığın yetki alanı genelde limanlar arası kabotaj taşımacılığında, her iki tarafta belirlenecek olan iskelelerin işletme izin belgeleri alındıktan sonra, buralara hat izni verilmesi şeklindeydi. Yani müsteşarlığın bu konudaki görevi, güvenliği ve sistemi denetlemekti. Bu yönetmelikteki en çarpıcı ibare; işletmeler, kabotaj hattında düzenli sefer yapacak gemiler için idareden hat izni almak zorunluluğudur. Bu, aynı zamanda Belediyeler Kanunu ile de çelişiyor. Şehir içi kara ve deniz taşımacılığında bütün yetki, belge ve ruhsatlandırma, seferleri düzenleme, takip etme yetkisi tamamen 5216 sayılı kanunla belediyeye devredilmiş durumda. Zaten gemilerimiz üretim aşamasında projelendiriliyor, bu projeler de müsteşarlığa bağlı bölge müdürlükleri, GSK başkanlıkları tarafından onaylanıyor. 2005 senesinde çıkan kanuna göre de, 24 metrenin üzerindeki gemilerde artık klas şartı aranıyor. Dolayısıyla bu gemiler artık ciddi anlamda denetlenerek ve her türlü emniyet tedbiri alınarak imalatı yapılıyor. Burada neyin önlemi almak isteniyor?” dedi.
Teknelerde emniyet sorunu kesinlikle yok
Yönetmelikte işletmecilerin sorumlulukları bölümünde yer alan; “Taşınan araç ve yolcu sayısı ile yük miktarına ilişkin istatistiklerin elektronik ortamda İdare’nin veri tabanına aktarılması” konusuna da itiraz eden ve iskelelerin havaalanı olmadığını belirten Şenol Morgül, “Günde 650 sefer düzenliyor, 50 bine yakın yolcu taşıyorsanız siz bu yolcuyu kayıt altına alamazsınız, Bu insanlar kısa vadeli geçişler için burayı kullanıyorlar. Gemilerimizde emniyet sorunu yoktur, çünkü gemilerimiz her yıl periyodik bakıma çekilip, yeniden belgelendiriliyor. Klaslı gemiler klas kuruluşları tarafından, klaslı olmayanlar idare tarafından kara ve deniz olarak iki sörveye tabi tutuluyor. Eksik veya yanlış olan bir şey varsa, bunlar düzeltilmeden belgeleri verilmiyor. Siz bu belgeleri almadığınız takdirde de, zaten belediyeden çalışma hat ruhsatı alamıyorsunuz. Müsteşarlığın burada güvenliği ön plana çıkartarak bir uygulama yapmak istemesine karşı değiliz, ancak sanki bu güvenlik bugüne kadar yokmuş gibi davranılması bize yanlış geliyor. Dolayısıyla bu konuya şu an için muhalifiz, bu bizim için yanlış bir yaklaşım. Bizim üzerinde durduğumuz, paradan ziyade uygulama yanlışlığı. Bunların düzeltilmesi için de müsteşarlığımız ile temas kurarak çalışmalar yapacağız”.
Yunus Can: “Biz sağılacak inek değiliz”
Yönetmelikte yer alan hatlara ruhsatın Denizcilik Müsteşarlığı tarafından verilmesi hususunun arkasındaki niyetin farklı olduğunu söyleyen Turyol Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can, güvenlikle ilgili olarak, “zaman zaman kazaların yaşandığını, ancak kazaların nedeninin hiçbir zaman fazla yolcu taşımak olmadığını” vurguladı.
KARA&DENİZ Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Yunus Can, Müsteşarlığın yayınladığı yönetmeliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Yolcu sayıları ve kontrolü liman başkanlıkları tarafından yapılabilir. Ancak bunun altında yatan gerçek başka. ‘Biz ne kadar sebeplenebiliriz?’ demek istiyorlar. Tabii ki teknelerin ruhsatlandırılmasına karşı değilim, ama burada iki önemli konu var. 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre hat açılması ve ruhsat verilmesi yetkisi belediyeye ait. Müsteşarlık bu yetkiyi kendi üzerine alıyor. O zaman belediyeden bu yetkinin alınması gerekir, aksi takdirde işlem iki ayrı kurum üzerinden yapılır ki, bu da bir koyundan iki post çıkarmaya çalışmaktır. Belediye yasası iptal edilecek olabilir, aksi halde bu durum hem Anayasa’ya, hem de kanuna aykırıdır”.
“Ben bunun nedenini siyasi bir yaklaşım olarak görüyorum” diyen Yunus Can, 2002’den itibaren kendileri ile ilgili 16 yönetmelik çıkarıldığını belirterek, bunların bir kısmındaki hataların düzeltildiğini, bir kısmının düzeltilmesi için hala uğraşıldığını vurgulayarak, bu süreçte kendilerine dönüp kimsenin; “Mali problem ya da sıkıntılarınız var mı?” diye sormadığını, sağmal inek gibi nasıl faydalanabiliriz anlayışı içinde olduklarını söyledi. Can, önümüzü açacak bir yönetmelik çıkmadı. “Ne bizden, ne de Deniz Ticaret Odası’ndan” görüş alınmıyor diyerek şunları vurguladı: “Bizi Ankara’ya çağırdılar, gittik. Orada yönetmeliği bize dikte ettiler ve nasıl uygulanacağı ile ilgili bilgi verdiler. Dolayısıyla orada itiraz etmenin bir faydası yoktu. Ancak unutulmamalı ki, kanun, yönetmeliğin önündedir. ‘Fazla yolcu alındığında bunu bilmeliyiz’ diyorlar, biz hiçbir zaman kapasitenin üstüne çıkmıyoruz. Zaten bu nedenle oluşmuş bir kaza da yok. Bizim sorunlarımızla ilgilenilmiyor. Sorunları gidermek için ne yapılmalı konusu konuşulmuyor. Bu şekilde nereye gidiyoruz. Biz sağılacak inek miyiz? Artık verecek sütümüz kalmadı” dedi. Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın bu yönetmeliğin getirdiği sıkıntılardan haberi olmadığını düşündüğünü söyleyen Yunus Can, Ulaştırma Bakanı’nın bugüne kadar kendileri ve belediye arasındaki konularda ne kadar yapıcı olduğunu bildiğinin de altını çizdi.
Recep Canpolat /Kara & Deniz Gazetesi