23 Ekim 2024 tarihinde Erdek Körfezi’nde yapılan kontrol dalışında, 10 ila 15 metre derinlikte müsilaj oluşumunun gözlemlendiğini belirten Sarı, 25 Ekim’deki dalışlarda ise bu derinliğin 24 metreye kadar ulaştığını ifade etti. Marmara Denizi'ndeki yüzey suyu sıcaklığının, uzun yıllar ortalamasının 2 derece üzerinde seyretmesinin müsilaj oluşumunu tetiklediği kaydedildi.
“Marmara Denizi Tehdit Altında”
Prof. Dr. Sarı, müsilajın deniz ekosistemi üzerinde ciddi tehlikeler oluşturduğunu belirterek, “Müsilaj, oksijen üreten alglerin kirlilik nedeniyle aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkıyor. Bu sümüksü yapı, sudaki mikroorganizmalar için uygun bir ortam yaratarak dibe çöken tül benzeri oluşumlara dönüşüyor. Bu yapılar, mercanlar, midyeler ve diğer dip canlılarının beslenmesini ve nefes almasını engelleyerek ölümlerine neden oluyor” dedi.
Sarı, Marmara Denizi’ndeki kirlilik yükünün artmasının müsilajı yeniden tetiklediğini vurguladı. Marmara Denizi çevresinde yaşayan 25 milyon insanın atıklarının sadece %55’inin arıtıldığını, sanayi ve tarımsal faaliyetlerin kirlilik yükünü artırdığını ifade etti.
“Deniz Ekosisteminin Korunması İçin Acil Tedbirler Alınmalı”
Müsilajın önlenmesi için Marmara Denizi’ne akan tüm kirlilik kaynaklarının kontrol altına alınması gerektiğini belirten Sarı, 2021 yılında devreye alınan Marmara Denizi Eylem Planı’nın (MDEP) etkin şekilde uygulanamadığı için müsilaj sorununun yeniden gündeme geldiğini söyledi. “Balıkçılık, turizm ve deniz ekosisteminin korunması için merkezi ve yerel yönetimlerin acilen harekete geçmesi şarttır” diyen Sarı, tüm arıtılmamış atıkların denize deşarjının durdurulması, Nilüfer ve Gönen çayları ile Ergene Nehri gibi kaynaklardan Marmara’ya akan zehirli atıkların engellenmesi gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Sarı, müsilajın tehlikeli etkilerini azaltmak için denetimlerin sıkılaştırılmasının ve arıtma sistemlerinin geliştirilmesinin şart olduğunu vurguladı.
Vira Haber