Küresel Isınma mı, Buz Çağı?nın Sonu mu?

COŞKUN ARAL

Dünya, küresel ısınmayı konuşuyor. Konuya ilişkin sayısız kurum ve kuruluş; makaleler yayımlıyor, insanları bilinçlendirmeye çalışıyor, devletlerin bu konuda önlemler alması için baskı yaratıyor. Uzaklardan davulun sesi hoş gelir misali, bizim ülkemizde ne kadar etki yaratıyor bu çağrılar bilemiyorum. Belki de büyük kentlerimizde susuzluk başladığı zaman geriye dönüp, ?acaba bir yerlerde yanlış yaptık mı?? diye soracağız. Tabii ki, biraz geç kalmış olarak. Bir avuntumuz olacak belki de, yanlış yapanın tek biz olmadığımızı anladığımızda kim bilir? Ancak bir gerçek var ki, küreselleşmenin hız kesmediği bir dönemde, sınırların belirsizleştiği, ekonomik ve siyasi birleşmelerin yaşandığı bu yüzyılda, atmış olduğumuz her adımın bedelini küresel olarak ödemeye mahkumuz. Çünkü kelimenin en geniş anlamıyla, yerküreden başka evimiz yok. Tıpkı 1917 yılında Einstein?ın yazmış olduğu gibi: ?Yarattığımız tüm teknolojik ilerlemeler, patolojik bir caninin elindeki baltayı andırıyor?. Alaska: Büyük ülkeBu teze karşı olanlar da yok değil elbette. Küresel ısınmanın biraz fazla abartıldığını, geçirilen bu dönemin dünyanın tarihi dönemler boyunca düzenli olarak geçirdiği buzul çağlarından birinin sonu olduğunu ve ısınmanın tabi bir durum olduğunu söyleyenler de var. Ben elbette bir bilim insanı değilim ve konuya benden daha hakim birçok insan var. Ancak yine de, paylaşmadan edemeyeceğim gözlemlerim ve belgelerim bulunmakta. Bunlardan biri, geçen kış Alaska?ya yapmış olduğum yolculukta edindiğim izlenimler. Alaska; ABD?nin yüz ölçümü en büyük, nüfus yoğunluğu en az olan eyaleti. Türkiye?nin neredeyse iki katı büyüklüğündeki bu eyalette 626 bin kişi yaşıyor. Alaska sözcüğü, bu eyaletin yerli halklarından olan Aleutlar?ın dilinde, büyük ülke demek. Alaska ismini tam anlamıyla hak ediyor; çünkü Kuzey Amerika?nın en büyük dağlarını ve çok geniş düzlüklerini içeren, kutup bölgesi çöllerinin yanı sıra geniş buzul alanlarıyla kaplı olan bu topraklarda, üç milyondan çok göl ve 12 ırmak sistemi var. Rus Çarı Büyük Petro adına kuzeyde bir keşif gezisine çıkan Danimarkalı kaşif Vitus Bering, 1741?de Alaska?yı keşfettiğinde, bu topraklarda yalnızca Alaska yerlileri, Eskimolar ve Aleutlar yaşıyordu. Alaska?nın keşfinden 40 yıl kadar sonra, bölgedeki kürk hayvancılığının çekiciliğine kapılan Rus kürk tüccarları, 1784?te bu topraklarda ilk yerleşimleri kurdular. 1867?de ABD, Alaska?yı Rusya?dan satın aldı ve o tarihten 92 yıl sonra, 1959?da ABD Senatosu, Alaska?nın 49. eyalet olmasını onayladı.Yeni kar yağmıyorBenim Alaska?ya gidiş nedenim, TRT?de yayınlanan ?Haberci? programı için çekimler yapmaktı. Ekibimizle birlikte -52?yi yaşadık, makinelerim almış olduğumuz tüm önlemlere rağmen dondu, kutup dairesinde auroroları izledik, Bering Boğazı?nın iki yakası bir araya gelmez yüzünü çektik. İki yaka arasındaki buzul kütlelerinin hareketliliği, izlemeye değer bir görüntüydü. Buzulların belirli bölgelerdeki sıcak su akıntıları nedeniyle çok zayıfladığı da biliniyor. Ancak gözlemlediğim, Alaska?da yaşadığımız kış günlerinin ortalamaların çok üstünde olduğuydu. Bunu sadece gözlemlerim değil, yaşayanlar da doğruladı. Örneğin, Huskey köpeklerinin yüzlerce kilometreyi bulan yarışlarını izlemeyi ümit ederken, hayal kırıklığı yaşadık çünkü kar yoktu. Yeni kar yağmıyordu. Isının yüksekliğinin dilden dile dolaşan bir gerçek olmasının dışında, çekmiş olduğum fotoğraf kareleri de bunu ispatlar nitelikteydi. Bu seyahatimden bir yıl sonra, küresel ısınma tartışmalarının iyiden iyiye alevlendiği şu dönemlerde insan neye inanacağını bilemiyor, küresel ısınmanın fazla şişirilmiş bir balon olduğunu söyleyenler de olunca? Ancak öyle de bir gerçek var ki ortada; insan kızı ve oğlunun yaratmış olduğu tüm bu kirlilik, fosil yakıtlar, bunların atmosfere salınımı, ozon tabakasının delinmesi gibi konuları kimse inkar edemez. Tüm iklimi belirleyen unsur haline gelen insansa ve bunu da nasıl yaptığı ortadaysa, küresel ısınma hâlâ yok denilebilir mi?