1950 ile 2017 yılları arasında 67 yılda üretilen yaklaşık 9,2 milyar ton plastiğin artan nüfus ve üretim hızı değerlendirildiğinde önümüzdeki 23 yılda üretilebileceği tahmin ediliyor. Asıl sorunun plastiğin üretimi değil üretimden sonra hızlı bir şekilde tüketilip atık haline gelmesi olduğunu belirten uzmanlar; BPA, kurşun, bakır, kadmiyum gibi oldukça zararlı maddeler içeren plastik maddelerin doğaya karışması sonucu toprağın, denizdeki canlıların ve nehirlerin büyük zarar gördüğünü ifade ediyor. Türkiye’de yıllık kişi başına ortalama plastik tüketiminin günümüzde 75 kg civarında olduğunu hatırlatan Dr. Ahmet Adiller küçük önlemlerin büyük etkiler yaratabileceğini vurguluyor. Dr. Adiller’e göre, plastik poşet kullanımı olabildiğince azaltılmalı ve bez poşetle alışveriş yapılmalı. Streç film, buzdolabı poşeti ya da plastik saklama kapları yerine cam saklama kaplar tercih edilebilir. Adiller, yapılan araştırmaların yıllık kişi başına 1 kg plastiği Akdeniz’e karıştırdığını gösterdiğini de sözlerine ekledi.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çevre Sağlığı Programı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, günümüzde üretimi ciddi boyutlara ulaşan plastik maddelerin çevreye ve canlı sağlığına zararlarından bahsetti ve çevrenin kirlenmesini önleyecek bireysel önlemleri sıraladı.
Plastik üretimi vahim durumda
Doğalgaz ya da petrol gibi fosil yakıtların 100 yılı aşkın süredir üretilen ve günümüzde neredeyse her alanda yaygın bir şekilde kullandığımız plastiklerin büyük bir kısmının hammaddesi olduğunu belirten Dr. Ahmet Adiller, “20’nci yüzyılın başlarında üretilmeye başlayan plastikler özellikle 1950’lerden itibaren çok daha yaygın bir şekilde üretilip kullanılıyor. Yapılan araştırmalar doğrultusunda 1950 ila 2017 yılları arasında yaklaşık olarak 9,2 milyar ton plastik üretildiği tahmin ediliyor. Üretilen bu miktarın yarısı 2004 ila 2017 yılları yarısında üretilmiş. 2020 yılında üretilen plastik miktarı ise 400 milyon ton. Kısa bir hesaplama yaparsak 1950 ila 2017 yılları arasında 67 yılda üretilen kadar plastikleri bu hızla devam edersek 23 yılda üreteceğiz. Nüfus artış hızına bağlı olarak üretim hızının da artacağını hesaba katarsak çok daha fazlasını da üretmemiz muhtemel.” diye konuşarak plastik üretiminin gelecekte önemli problemler yaratacağının altını çizdi.
Asıl sorun hızlı tüketilmesi ve atık haline gelmesi
Üretim açısından aslında temelde çok büyük bir sağlık riski ya da çevresel riskin bulunmadığını ifade eden Dr. Ahmet Adiller, “Her üretim faaliyeti kadar çevresel kirlilik yaratıyor ama asıl problem hızlı tüketilmesi. Günümüzde plastiklerin en yaygın kullanıldığı alanlardan biri ambalaj maddeleri. Ambalaj maddesi olarak kullanılması da aslında hem gıda maddelerine geçiş riski barındırıyor, hem de üretimden sonra hızlı bir şekilde tüketilip, atık haline gelmesi anlamına geliyor.” dedi.
İnsan ve canlı vücudunda birikiyorlar…
Başlıca ambalaj malzemesi olarak kullandığımız plastiklerin bilindiği gibi çok masum olmadıklarını da vurgulayan Dr. Ahmet Adiller, “Son yıllarda mikroplastikler ve plastiklerin gıda maddelerine geçişi üzerine odaklanmış pek çok çalışma gösteriyor ki, uzun yıllar hijyen sağlamak için kullanılan plastik ambalaj malzemeleri içerikleri ve parçalanmalarıyla insan ve canlı vücudunda birikiyor, çevresel koşulları bozuyor. Plastik maddelerin büyük bir kısmı BPA, kurşun, bakır, kadmiyum gibi oldukça zararlı maddeler de içerebiliyor. Bunların doğaya karışmasıyla canlıların büyük bir kısmı bunlara maruz kalıyor.” ifadelerini kullandı.
Pasifik okyanusunda devasa çöp adası bulunuyor
Denizlerin, nehirlerin ve toprakların mikroplastiklerle kirlendiğine dikkat çeken Dr. Ahmet Adiller, “Yapılan araştırmalarda deniz ürünlerinden tarımsal ürünlere karşı pek çok üründe mikroplastik bulunduğunu gösteriyor. İçerdiği kimyasallardan dolayı kanserojen ve endokrin bozucu özellikleri de bulunabilen plastikler canlılarda da kanser riskini arttırıyor ve hormonal yapıyı bozuyor. Diğer yandan doğaya kontrolsüz şekilde atılan bu atıklar suya, toprağa karışarak çevrede büyü kirliliğe sebep oluyor. Bu kirliliğinin boyutu o denli büyük ki; pasifik okyanusunda yaklaşık 80 milyon ton plastik atığın oluşturduğu 1,6 milyon kilometrekarelik yani ülkemiz yüzölçümünün 2 katından daha büyük bir çöp adası bulunuyor.” diye konuştu.
Plastik ürünler ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor
Plastik ürünlerin vücudumuza girdiğinde genellikle metabolik faaliyetler sonucunda parçalanamadığından dolayı doku ve organlarda birikebildiğini vurgulayan Dr. Ahmet Adiller, “Son dönemde yapılan çalışmalar pek çok canlı dokuda hatta kanda bile mikroplastik birikiminin olduğunu gösteriyor. Plastik ürünlerin bir kısmında var olan kimyasalların kanserojen ve endokrin bozucu etkileri göz önünde bulundurulduğunda bu birikim pek çok organ ve sistemin çalışmasını olumsuz etkiliyor. Endokrin sistem özellikle vücudumuzda hormonlar aracılığı ile pek çok farklı sistem üzerinde etkileri olduğundan plastiklerin vücutta birikmesi, içerdikleri kimyasal bileşenler de göz önünde bulundurularak cilt sorunlarından şeker hastalığına, üreme sistemi bozukluklarından sindirim sistemi hastalıklarına kadar pek çok sağlık sorununa yol açabiliyor.” dedi.
Alternatif çevreci ürünler geliştirilmeli
Dr. Ahmet Adiller, ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülkede ambalaj malzemelerinin kontrolü ile ilgili pek çok düzenlemenin mevcut olduğunu ancak maalesef bu düzenlemelerin yeterli etkiyi gösteremediğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Plastik geri dönüşümü her ne kadar bu plastik atıkların üretimini bir miktar azaltıp, doğaya bırakılmasının önüne geçse de nihai bir çözüm değil çünkü pek çok plastik malzeme geri dönüştürülemiyor. Geri dönüştürülebilenler ise 1 ya da en fazla 2 kez geri dönüşüm süreciyle hammadde olarak kullanılabiliyor. Bu ürünlerin kullanımının yasaklanması da günümüz ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda kısa vadede mümkün değil. Yasaklanmadan önce yerine geçebilecek alternatif çevreci ürünlerin geliştirilmesi gerekliliği var. Bu konuda gelecek vadeden bazı çalışmalar var. Günümüzde bitkisel şekerden üretilen biyolojik olarak kabuklularda bulunan kitin maddesinin ya da ürünler mevcut olsa da tüm ambalaj malzemelerinde yaygın kullanım için zamana ve yatırıma ihtiyaç duyuluyor.”
Küçük değişikliklerle büyük etki yaratabilir
Türkiye’de yıllık kişi başına ortalama plastik tüketiminin 1995 yılında 14kg, 1999 yılında 30kg iken günümüzde 75 kg civarında olduğunu ifade eden Dr. Ahmet Adiller, “Çünkü geçmişte metal ya da ahşap olarak üretilen pek çok şey günümüzde daha kolay ve daha düşük maliyetle plastik olarak üretilebiliyor. Ayrıca yapılan araştırmalar yıllık kişi başına 1 kg plastiğin Akdeniz’e karıştığını gösteriyor. Bu yüzden küçük değişiklikler bile büyük etkiler yapabilir.” dedi.
Plastik yerine cam tercih edilmeli
Dr. Ahmet Adiller, öncelikle plastik poşet kullanımının olabildiğince azaltması ve bez poşetle alışveriş yapılmasını gerektiğini söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Bunun dışında alacağımız herhangi bir ürünün ahşap ya da metal alternatifi varsa onu tercih etmeliyiz. Evlerimizde gıda depolama amaçlı kullandığımız streç film, buzdolabı poşeti ya da plastik saklama kapları yerine cam saklama kapları tercih edebiliriz. Pek çok çalışma plastik ambalaj malzemelerinin gıda maddelerine plastik geçişine sebep olduğunu göstermektedir. Bu sayede hem sağlığımız hem de doğa için faydalı bir şey yapmış oluruz. Plastik ambalaj maddelerinin en çok kullanıldığı alanlardan biri de paket servis ürünleri. Hazır yemek siparişi vermek yerine ya evde yemek yaparak tüketmeli ya da restoranları tercih etmeliyiz. Pet şişe su tüketmek yerine yanımızda su şişesi taşımalıyız. Kafelerde tek kullanımlık bardak ve plastik pipet kullanmak yerine porselen kupa tercih etmeli ya da termos taşıyarak içeceğimizin termosta servis edilmesini istemeliyiz. Bunların dışında gündelik hayatımızda tıraş bıçağından, su şişesine, plastik tabaktan eldivene, havludan masa örtüsüne kadar plastikten üretilmiş pek çok ürün kullanıyoruz. Bu ürünlerin hemen hemen hepsi daha dayanıklı ve uzun süre kullanılabilir alternatiflere sahip ürünler. Plastik tek kullanımlık ürünler yerine bunları tercih etmemiz plastik kullanımımızın büyük ölçüde azalmasına yardımcı olacaktır.”