Cep telefonları günümüzde hayatımızın vazgeçilmez iletişim araçları arasında önemli bir yere sahipler. İstediğimiz kişiye istediğimiz an ulaşabilmeyi o kadar kanıksadık ki bunun ne büyük bir kolaylık olduğunu ancak eski günleri hatırladığımızda fark ediyoruz. Bize sağlanan bu büyük kolaylık elbette büyük yatırımlar da gerektiriyor. Yanımızdan ayıramadığımız, evde unuttuğumuzda işe geç kalmayı göze alıp geri döndüğümüz cep telefonları için operatörlerin öncelikle teknolojik altyapıyı hazırlamaları gerekiyor. Bu altyapının en önemli bileşenlerinden biri ise kuşkusuz baz istasyonları (iletişim kuleleri). Baz istasyonlarının insan sağlığına etkileri hala tartışılırken (ya da tartışıladursun), biz bu kez, bu baz istasyonlarında çalışanların güvenliğine değinmek istiyoruz.
Baz istasyonlarının sayısı ve yükseklikleri o bölgede yaşayan insan sayısına ve coğrafi konuma göre farklılık göstermektedir. Baz istasyonları bina çatılarına kurulabildikleri gibi, şehir dışlarında arazilere de kurulmaktadır.
Bir yapının üzerine kurulumu iki aşamada gerçekleşmektedir. Birinci aşamada, çeşitli hesaplama metotları ile seçilen bina üzerine, genellikle çelik malzemeden üretilen kulelerin montajı gerçekleştirilmektedir. Kulenin montajının tamamlanmasının ardından ikinci aşamada, kule üzerine, iletişimi sağlayacak anten ve diğer donanımların montajı yapılmaktadır. Bu ikinci aşama, araziler üzerine kurulan monopol ve latif tipi çelik malzemeden üretilen iletişim kuleleri için de aynıdır. Özellikle arazilerde kurulumu gerçekleştirilen bazı iletişim kulelerinin boyları yüz metreyi geçmektedir. Kulelerin montaj işlemleri ister bina üzerlerinde isterse arazilerde gerçekleşsin, yapılan çalışmaların büyük kısmı yükseklerde, son derece zor koşullarda, hayati risk altında yapılmaktadır.
2010 yılın SGK verilerine baktığımızda kayıtlı iş kazası sayısı 62.903, bu kazalarda hayatını kaybeden işçi sayısı 1.454, yani günde ortalama 4 işçi iş kazaları nedeni ile hayatını kaydediyor. Bu iş kazalarının büyük bölümünü ise yüksekte yapılan çalışmalar esnasında düşerek hayatının kaybeden işçiler oluşturuyor.
Yapılan istatistiklere göre ortalama 3 buçuk metreden düşen her 10 kişiden 9 u hayatını kaybediyor. Yani düşme oldukça kritik bir konu. Düşmeye başladıktan sonra gerekli koruyucu donanıma sahip değilseniz hayatta kalma şansı çok az. Çünkü düşme esnasında tamamen hazırlıksız olan kişinin nasıl, hangi açıyla, nereye düşeceği, neyle karşı karşıya kalacağı belli değildir.
Maalesef Türkiye’de de dünyada da ölümlü iş kazalarında yüksekten düşmeler birinci sırayı alıyor. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinde yüksekte yapılan çalışmalarda güvenliğin nasıl sağlanması gerektiği konusu ayrı bir mevzuatla ele alınıyor.
KAYA SAFETY Müdürü Özgür KAYA telekomünikasyon sektöründe ölümlü iş kazalarının sonlandıracak çözüm önerilerini şu şekilde sıralıyor.
“Telekomünikasyon sektöründe yapılan çalışmaların büyük kısmının yüksekte çalışma olduğu göz önünde bulundurulduğunda, alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin içinde yüksekte güvenli çalışmanın özel olarak ele alınması ve çok doğru planlanması gerekmektedir. Bu planlamanın birinci aşaması çalışma alanlarında uzmanlar tarafından yapılması gereken risk değerlendirme çalışmasıdır. Risk değerlendirme çalışması personelimizin yapacakları işlerde karşılaşabilecekleri tehlikelerin belirlenmesi ve bunların sınıflandırılmasını sağlamanın yanı sıra, sağlıklı ve güvenli çalışma gerekliliklerinin ve metotlarının oluşturulmasını da sağlayacaktır.
Bu gerekliliklere burada kısaca değinecek olursak,
• Öncelikle yüksekte çalışacak kişinin, ilgili yönetmeliklerde belirtilen kriterlere uygun sağlık raporuna sahip olması gerekmektedir. Bu rapor personelin fizyolojik ve psikolojik olarak yüksekte yapılacak çalışmalara uygun yapıya sahip olduğunu gösterecek nitelikte olmalıdır.
• Daha sonra yüksekte çalışmasında sağlık açısından her hangi bir engeli olmadığını kanıtlayan personelin, en az iki günü uygulamalı olacak şekilde, uluslararası standartlarda, sektörün gerekliliklerine uygun, yüksekte güvenli çalışma eğitimi alması gerekir.
• Bu eğitimi başarıyla geçip sertifikasını alan personele yine sertifikalı yüksekte çalışma ekipmanları ve diğer kişisel koruyucu donanımlar temin edilmelidir.
Kişisel koruyucu donanımlar iş güvenliğinde önemli bir yere sahip olsalar da, yeni çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda da belirtildiği gibi öncelik her zaman toplu (kolektif) korumaya verilmelidir. Yüksekte yapılan çalışmaların belirli periyotlarla yinelenmesi gerektiği yerlerde biz dikey ve yatay yaşam hatlarının kurulmasını önermekteyiz. Genellikle çatılar için uyguladığımız K-2010 yatay yaşam hatları ile monopol ve latis kulelerde uyguladığımız K-2020 dikey yaşam hatlarının, mühendislerimizin gerçekleştirdiği ön değerlendirmenin ardından uzman kurulum ekibimiz tarafından gerekli yelere montajı yapılmaktadır.
Bu yaşam hatları, iletişim kulelerinin periyodik bakımını yapan ya da bir arıza durumunda onaran personelin güvenli bir şekilde çalışmasını sağlamanın yanı sıra, rahat çalışmasına da olanak sağlayarak yapılan işin kalitesinin artmasını, çalışma süresinin ise azalmasını da sağlamaktadır.
Tüm kişisel koruyucu donanımlarda olduğu gibi toplu (kolektif) koruma sistemlerinde de en önemli unsur ilgili uluslararası standartlara uygun olarak üretilmiş ve sertifikalandırılmış olmasıdır.
Yatay yaşam hatlarının bağımsız akredite bir kuruluşa EN 795 C standardına göre test ettirtilmesi ve sertifikalandırılması zorunlu iken dikey yaşam hatları için ilgili standart EN 353-1’dir.
Telekomünikasyon sektöründe çalışan işçilerin güven içerisinde çalışmasını sağlayan K-2010 Yatay Yaşam Hattı ve K-2020 Dikey Yaşam hattı CE belgesi ile Türkiye de KAYA SAFETY tarafından üretiliyor. Üretimi yapılan bu sistemlerin Türkiye pazarının dışında 8 farklı ülkede de satış ve montaj işlemleri gerçekleştiriliyor.
virahaber.com