Marmara Denizi’nde yıllar boyu kirliliğe maruz kalması, yanlış avlanma ve deniz sıcaklığının yükselmesi gibi nedenler ortaya çıkan deniz salyasını araştırmaya devam ediyoruz. Halk arasında ‘Deniz Salyası’ olarak bilinen müsilajı Gebze’de müsilaj için dalışta bulunan Kaptan Deha Aydın ile konuştuk. Aydın, deniz yüzeyinde bulunan salyadan çok daha fazlasının deniz tabanında olduğunu söyleyerek, bu konuda alınabilecek önlemlerden biri olarak Marmara’da balıkçılığın yasaklanabileceğini söyledi.
Yıllar boyunca çeşitli alanlarda Marmara’da büyüyen kirlilik sorunu konuşuldu fakat her zaman geri planda bırakıldı. Geçen bir ay içinde deniz salyasının her geçen gün kötüleşen durumu ise artık bu kirliliği geri planda bırakılamayacak kadar çarpıcı hale getirdi. Müsilajın başlangıcından itibaren Filika Haber olarak sizleri tüm gelişmelerden haberdar ediyor ve çeşitli özel röportajlarla bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz bir diğer röportaj Kaptan Deha Aydın ile oldu. Kaptan Aydın, geçen günlerde Marmara’da Derinlere Saygı Dalış Grubu ile deniz salyasının son durumunu araştırmak için bir dalış gerçekleştirdi. Aydın, Filika Haber’i salyanın deniz tabanındaki ve yüzeyindeki durumla ilgili bilgilendirirken bu soruna yönelik çözüm önerilerini de paylaştı. Kendisiyle yaptığımız röportaj şu şekildedir:
Öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben 1998 İstanbul Teknik Üniversitesi Güverte Bölümü mezunuyum. Okuldan sonra kaptanlık hayatım başladı. 2006’ya kadar denizde çalıştım. Daha sonra karada çalışmaya başladım. Gemi sigortaları, gemi hasarları, P&I ve tekne sigortaları ile ilgili çalıştım. Son bir yıldır Esenyel & Partners Hukuk Bürosu‘nda denizcilik alanında danışmanlık yapıyorum.
Türkiye’nin gündeminde şu an deniz salyası çok büyük yer kaplıyor, ‘Marmara Denizi ölüyor’ deniliyor. Bu konuda birçok araştırma yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Ticari anlamda da kullanılıp kullanılmayacağı dahi araştırıldı. Siz salya için bir dalış gerçekleştirdiniz bu dalışta salyanın son durumunu nasıl gözlemlediniz?
Geçen hafta özel bir grupla bir dalış gerçekleştirdik. Gebze Eskihisar‘da feribot iskelesine yakın bir noktada oldu dalışımız. Özellikle İzmit Körfezi ve müsilajın yoğun olduğu bir bölgede denizin altındaki durum ne onu görmek istedik. Bugüne kadar çok keyifli dalışlar yaptık fakat bu dalış bizi çok üzdü. Su üstünde müsilaj var. Özellikle yüzeyde bazı bölgelerde çok yoğun görünüyor. Su altındaysa su üstündekinden çok daha fazlası var. Bu da Marmara’nın zenginliğini ve su altı güzelliğini öldürüyor.
Aslında kısaca müsilajın ne olduğunu anlatmak istiyorum. Müsilaj biraz kibarca evrilmiş bir kelime biz ‘Deniz Sümüğü’ diyoruz. Bu da fitoplankton olarak bilinen tek hücreli canlıların deniz suyu sıcaklığının değişmesiyle strese girip çoğalıp bir salgı salgılamasıyla oluşuyor. Dünya genelinden bahsedecek olursak dünyanın ısınması ile 20-25 yıldır Marmara Denizi de 2-2.5 derece ısındı. Bu da müsilajın artmasının nedenlerinden biri. Bununla beraber birçok etmen de var. Kirleticiler Marmara’yı hiçbir zaman bırakmadılar. Çocukluğumuzdan beri Marmara’yı temiz gördüğümüzü söyleyemeyiz. Bu konuda İzmit-Tuzla bölgesinde sanayii yapılarının çok fazla olması, Tersanelerin olması kimyasalların ve atıkların buralardan denize karışması çok büyük bir etken. Bununla beraber Marmara’nın etrafında Türkiye nüfusunun %25’i yaşıyor. Bu tabii ki denizin kirlenmesini etkileyen durumlardan biri.
Tekrar dalış konusuna gelecek olursak. Su altında görüş mesafe çok azdı. Görüş mesafesi asla bir metreye yükselmedi yarım metre civarında oldu. Her yer müsilajdı ve müsilajdan başka bir şey göremiyorduk. Yanımızdaki dalış arkadaşlarımızı kaybettiğimiz zamanlar oldu su altında.
18 metrelik bir dalış gerçekleştirdik. Deniz yüzeyinden 18 metreye kadar müsilaj yoğunluğu çok dikkat çekiciydi. Özellikle tene yapışıyor ve cildi rahatsız ediyordu. Ekipmanlarımızı çıkardıktan sonra uzun bir süre yıkamak mecburiyetinde kaldık.
Daha önce de Marmara’da dalış gerçekleştirmiştiniz. O zamanla şimdiyi kıyaslayacak olursanız ne gibi farklar vardı?
Müsilaj daha önceleri dönemsel bir olaydı. Bunu daha önceki dalışlarımızda da gözlemlemiştik. Fakat yoğunluğu bu noktaya hiç gelmemişti. Biz daha önceki dalışlarımızda 3-5 metre görüş aralığında rahat dalışlar yapardık.
Dalışınızda canlı hayatı hakkında ne gibi gözlemleriniz oldu?
Su üstlerinde çok balık görmedik. Diplere indiğimiz zaman kum üzerinde çamurlaşmış alanlarda canlılık vardı. Gerekli temizlikler yapılır ve önlemler alınırsa daha iyi seviyeye de gelecektir.
Marmara için birçok araştırma yapıldı. Şu an yoğunlukla deniz yüzeyi salyadan arındırılıyor. Deniz yüzeyini temizlemek müsilaj için çözüm olur mu?
Bu aslında alanında uzman kişilerin net olarak cevaplayacağı bir soru fakat dalış yapan ve denizi seven biri olarak deniz yüzeyi temizliği ile bunun biteceğini düşünmüyorum. Belki deniz yüzeyi temizlendikçe yukarıdan gelen güneş ışınları canlılığı bir kademe artıracaktır. Yine de su altında yapılması gereken ciddi çalışmalar var. Son zamanlarda öğrendiğimiz kadarıyla birkaç üniversite bu konuda çalışma yapıyorlar. İstanbul Teknik Üniversitesi ve başka bir üniversitenin çalışmasına göre su altı temizliği gereklilik. Belki kimyasal temizleme yöntemleri ya da denize saf oksijen verilmesi gibi çalışmalarla önümüzü daha net görebiliriz.
Müsilaj sadece deniz canlılarının hayatına değil insan hayatına da birçok noktada dokunuyor. Balıkçılar bu durumun kendilerini pandemiden daha fazla etkilediğini söylediler. Küçük deniz araçlarında ise soğutma sistemlerinde sorunlar meydana geliyormuş. Bu sorunun nedeni nedir ve nasıl çözülür?
Son zamanlarda bizim de çevremizden ve camiamızdan duyduğumuz bir sorun bu. Soğutma sistemleri için kullanılan filtrelerde müsilaj yoğunluğu nedeniyle sorunlar oluşuyor. Eğer zamanında temizlenmezlerse de makinalarda ciddi hasarlar meydana geliyor. Bu yüzden filtreler çok daha sık aralıklarla temizlenmeli. Marmara denizinde çalışanlar zannediyorum ki bununla ilgili önlemlerini almaya başlamışlardır.
Marmara’yı kimin öldürdüğü gibi bir soru gündemde kaldı. Marmara’yı kim öldürdü?
Aslında Marmara’yı hepimiz öldürdük. Herkesin bir suçu vardır bunda. Gördük uyarmadık, gördük şikayet etmedik veya şikayet ettiğimiz merci görevini yapmadı. Genel olarak hepimizin bir suçu var bunda. Marmara ve Karadeniz kapalı denizler. Diğer denizler gibi kendi kendini temizleyen açık olan denizler değiller. Özel denizler ve özel alanlar bunlar. Biz bu özel denizleri korumayı beceremedik. Şimdi görüyoruz üç aylık süre veriliyor komiteler toplanıyor. Fakat bence bu üç aylık süre bile çok geç bir süre. Marmara’da çok acil müdahale edilmesi gereken bir durum var. Marmara’da görünen durum şimdi Çanakkale, Saroz ve Karadeniz’de de görünüyor. Bunlar akıntılarla taşınıyorlar ve bir çok yere musallat oluyorlar.
Marmara’ya atık kesinlikle durdurulmalı. Fabrikaların, tersanelerin ve gemilerin Marmara’ya atığı durdurması lazım. Aynı zamanda Marmara’da balıkçılık da yasaklanmalı. Denizdeki küçük canlılar salyalarla besleniyorlar. Müsilaja sebep olan fitoplanktonlarla beslenen canlıları öldürdük biz orada. Şimdi de fitoplanktonların önünü alamıyoruz. Bu fitoplanktonlar da deniz canlıları için çok önemli bir yapı gıda sağlayıcılar. Biz bu zincirde zamanla balıkları öldürdük. Salyayla uğraşmamızın sebebi de bu. Yoğunluğu rahatsız edici. Zincirin yeniden kurulması için balıkçılık yasaklanmalı. Bu şekilde Marmara eski canlılığına ve tadına ulaşabilsin.
Kaynak: Garip Balçak - Filika Haber