İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy İDO'nun başına bir kamu kuruluşu iken geldi ve önemli başarılara imza attı. Zarar eden bir kurum iken kar eden bir durumuna getirdi. Özelleştirildikten hemen sonra yeni sahipleri şirkette yeni bir yapılanmaya gitti ve Ahmet Paksoy'u danışman olarak görevlendirdiler.
Fakat olmadı. Arka arkaya gelen ağır eleştiriler, yanlış kararlar, kurumda görev değişimi gerektirdi. Ve İDO'nun milyon dolara yakın bir parayla özelleştirilmesine vesile olan Dr.Ahmet Paksoy tekrar görevinin başına getirildi.
"Söz üretme, iş üret" yaklaşımı ile yola çıkan İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy kazandığı başarılarla birlikte yaşadığı zorlukları ve krizlerin üstesinden nasıl geldiğini anlatan "Tecrübesizliğin Şansındır" adlı bir kitap yazdı.
Tecrübesizliği bir şans ve bir fırsat olarak gören Dr. Ahmet Paksoy, genç bir akademisyenken nasıl genel müdürlüğe yükseldiğini, sektördeki tecrübesizliklerini ve gençlere tavsiyelerini bu kitapta topladı. Yani kitap aslında yaşanmış bir hikâye...
İşte Dr. Ahmet Paksoy'un özel açıklamaları...
TECRÜBESİZLİĞİN AVANTAJLARINI ANLATARAK DEĞİŞİK BİR YOL GÖSTERDİM
İş hayatına yeni atılanlar için "Tecrübesizliğin Şansındır" kitabınızı kılavuz olarak gösterebilir misiniz?
Ben öğrenmenin sürekliliğine ve çeşitliliğine inanan bir insanım. İş hayatına yeni girmekte olan genç arkadaşlarımın da, iş dünyasında farklı tecrübeler yaşamış profesyonel arkadaşlarımın da, benim kitabımda anlattığım tecrübeler ve "tecrübesizliklerle" yakın bir bağ kurabileceğini, bir şeyler öğrenebileceğini düşünüyorum. Sonuçta hepsi yaşanmış hikâyeler,gerçek tecrübeler. Bazı okurlara, gençlere, profesyonellere kılavuzluk yapabilirse bundan mutluluk duyarım. Ben de kitaplardan ve tecrübelerini paylaşan insanlardan hep bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Tecrübesizliği neden bir şans olarak görüyorsunuz?
Tıpkı krizi fırsata çevirme yaklaşımında olduğu gibi, tecrübesizliğin de bir avantaja, bir şansa çevrilebileceğini gördüm ve yaşadım. Bir kurumdaki rutin işleyişin, zamanla yerleşmiş değer ve alışkanlıkların, belki de bunların getirdiği hantallaşmanın dışından biri, o kurumdaki olağan işleyişi ve tecrübe basamaklarını atlayarak yönetici görevini üstlenirse, bir dizi zorlukla karşılaşsa bile, tecrübesizliğinin de avantajlarından yararlanarak o kurumun ihtiyaç duyduğu dönüşümü sağlayabiliyor. İDO' da yaşadığımız böyle bir dönüşüm oldu. Buna dayanak, kitabımda sadece tecrübelerimi değil önemli bir yöneticilik pozisyonuna gelirken tecrübesizliğin sunabileceği avantajları da anlatarak değişik bir yol göstermeye çalıştım.
"SÖZ ÜRETME, İŞ ÜRET" YAKLAŞIMI TECRÜBESİZLİĞİ YENMEK İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Peki, tecrübesizliği daha az hatalarla atlatmak için ne tavsiye edersiniz?
Karşınıza fırsatlar çıktığında, geri çekilmemenizi, avantajları öne çıkarıp dezavantajları savuşturarak ileri doğru hareket etmenizi öneriyorum. Cesur, samimi, açık ve dürüst olmak çok önemli. Zorluklardan, sıkıntılardan yılmadan üzerlerine gitmek gerekiyor. "Söz üretme, iş üret" yaklaşımı da bence tecrübesizliği yenmek açısından çok önemli; iyi bir gözlemci olmak, dinlemek, aldığınız tavsiyeleri tatbik edebilmek, hızla karar verebilmek ve sonuç odaklı olmak. Bunlar hataların azalmasında etkili olacaktır.
Başarmanın kodları nelerdir sizce?
Dinlemeyi ve başkalarından öğrenmeyi iyi bilmek gerek. Benim olmazsa olmazlarım arasında, yaptığın işe tutkuyla sarılmak, liyakat göstermek, hep samimi olmak ve heyecanını hiç yitirmemek de büyük önem taşıyor. Başarı konusunda dikkat edilmesi gereken bir konu da küçük başarılara da, küçük başarısızlıklara da çok prim vermemek. Küçük bir başarının ardından hemen ben "oldum" dememek. Aynı şekilde başarısızlığın ardından da "yıkıldım, mahvoldum" dememek. Uzun bir sürecin hangi noktasında olduğumuza bakabilmeli, hedeflerimizi iyi belirlemeli ve sabırlı olmalıyız.
1) Merak ettim doğrusu, tecrübesizliğiniz döneminde çok hatalar yaptınız mı?
Elbette hatalarımız olmuştur. Kimse hatasız değil. Önemli olan bunlardan dersler çıkararak, tekrar etmemelerini sağlamak. Bunu da başarabildiğimizi düşünüyorum.
Unutamadığınız, sizi sarsan, uykularınızı kaçıran bir anınız var mı?
Karaköy iskelesinin batışı gerçekten de uykularımı kaçıran önemli bir tecrübe oldu. Kilitlenip kaldığımı, hareket edemediğimi, hatta nefesimin tıkandığını hatırlıyorum.
BÜYÜK SIKINTILAR OLSA DA ÜMİTSİZLİK OLMADI
Hiç ümitsizliğe kapıldığınız mı? Başaramayacağım dediğiniz an oldu mu?
Büyük sıkıntılar, zorluklar olsa da ümitsizlik olmadı. Bir yandan uzun vadeli de bakıp üstesinden gelebileceğimi düşündüm. Kendini koy vermemek önemli. Dediğim gibi bazı konularda sabırlı olmak gerekiyor.
Keşkeleriniz var mı?
Elbette benim de keşke dediğim konular var. Herkesin vardır. "İyi ki" dediklerim, "keşke" dediklerimden daha çok olmalı, buna bakıyorum. En çok keşke dediğim konu ise az tatil yapmış olmam, aileme yeterince vakit ayıramamam, bir de İDO' da Ro-Ro projesini henüz hayata geçirememiş olsam. Bunlar için "keşke yapabilseydim" diyorum.
Sizce iyi bir yöneticide olması gereken özellikler nelerdir?
Entelektüel zekâyla birlikte duygusal zekânın da çok değerli bir özellik olduğunu düşünüyorum. Lider vasıflı bir yöneticinin karşısına çıkan meselelerde sadece bilgisiyle, birikimiyle, okuduklarıyla değil duygusal zekasıyla da, ilgili kişilerle empati kurarak çözümler üretebilmesinin önemine inanıyorum. Yöneticilikle liderlik bu noktada ayrılıyor.
HEYECANI HİÇ YİTİRMEMEK LAZIM
Elbette zirveyi korumakta lazım. Sırrı nedir sizce?
Heyecanını hiç yitirmemek lazım. Mütevazılığınızı korusanız da mücadeleci olmayı sürdürmelisiniz. Hedeflerinizi iyi belirlemeli, zirve yolculuğunun hiç ara vermeksizin devam eden uzun bir yolculuk olduğunu düşünmelisiniz.
Çalışanlarınızla ilişkileriniz nasıl? Sizden korkarlar mı?
Sert de olsanız, yumuşak da olsanız insanlar sizin haklı olduğunuzu, adil davrandığınızı bilmeli, bundan güç ve enerji alabilmeli. Çalışanlara yaklaşımımızda hakkaniyetli, adil olduğumuzu ortaya koyabilmenin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bir yönetici tavrı olarak "bu adam diktir, eğilmez ve doğrunun yanındadır" dedirtebilmenin önemine inanıyorum. Çalışanlarımıza ve bütün paydaşlarımıza bu etkiyi verebilmeye çalıştım hep. Çalışanlarımızla empati kurmamız, insani motivasyon nasıl sağlanır diye bakmamız, uzun mesaileri değil de verimliliği esas almamız ve belirttiğim gibi sosyal zekamız bu ilişkiyi geliştiriyor.
İLK DEFA MAKİNE DAİRESİNDE BİR GENEL MÜDÜR GÖREN ARKADAŞLARIMIN ŞAŞKINLIĞI HALA AKLIMDA
Masa başı yöneticiliği mi, saha yöneticiliği mi sizin tarzınız?
Hep sadece masa başında oturarak iyi bir yönetici olunamayacağını söylerim. Kesinlikle sahaya inmek gerekir. Benimle birlikte ilk defa makine dairesinde bir genel müdür gören arkadaşlarımın şaşkınlığı hala aklımda. Çalışanla, yolcuyla, gişedeki arkadaşımla, çımacıyla, kaptanla yan yana olmak çok şey öğretiyor.
SAĞDUYU, KRİZLERLE BAŞA ÇIKABİLMENİN OLMAZSA OLMAZ BİR ÖZELLİĞİ
Krizleri nasıl yönetiyorsunuz?
Krizleri yönetebilmek, gerektiğinde bir fırsata çevirebilmek çok önemli. Bunun için de asla paniğe kapılmamak, sükûneti koruyarak akılcı hamleler yapabilmek, krizin kökenlerine inip etkili kararlar alabilmek gerekiyor. Sağduyu, krizlerle başa çıkabilmenin olmazsa olmaz bir özelliği. Beklenmedik bir fırtına iskelenizi çökertebilir, sizin ve kurumunuz hakkında hiç beklemediğiniz aleyhte bir kampanya başlayabilir, hatta gemileriniz batabilir. Ne olursa olsun, hep sağduyulu kalın, sorunun ve krizin gerçek kökenlerine inip sağduyulu müdahaleler geliştirin. Hakkınızda söylentiler mi, çıktı hemen bunların gerçek nedenlerine ve kaynaklarına inin, sükûnetinizi koruyarak tek tek doğruları gösterin. Açıklığınızı, şeffaflığınızı ve dürüstlüğünüzü ortaya koyun.
Kamu yöneticiliği ile özel sektör yöneticiliğini karşılaştırabilir misiniz? Avantajları, dezavantajları, farklılıkları nelerdir?
Biz kamuda da önemli dönüşümler yaşayarak İDO' yu özelleştirme sürecine hazırladık ve özelleştirmesinde bizzat yer aldık. Şimdi özelleştirmenin ardından tekrar kurumun başındayım. Özünde baktığımızda tabii ki büyük bir değişiklik yok. Belli nüanslar, ayrıntılarda ise farklar var tabii ki.Geçiş döneminde belki bu farklar yüzünden bir bocalanma yaşandı ama şimdi her şey yeniden rayına oturdu. Fark diye baktığımızda gelir yönünden hedeflerin daha farklı belirlenmesi söz konusu olabiliyor ya da eskiden kamunun içindeydik, şimdi paydaşlarımızdan biri haline geldi. Ama işimizin özünde dediğim gibi, yolcularımıza avantajlı, hızlı ve rahat seçenekler sunmak yer alıyor ve bu anlamda bir fark yok.
HER SÖYLENENE "EVET" DİYENİN YÖNETİCİLİK VASFI KALMAZ
Peki, sizin yöneticilerinizle ilişkileriniz nasıl? Her dediklerine "evet" diyenlerden misiniz?
Yok, her denene "evet" dense yöneticilik vasfı kalmaz. İyi bir dinleyiciyimdir, hissedarlar da dahil tüm paydaşlarımın görüşlerini alır, beklentilerini dinlerim ama aradaki dengeyi bulmak, bütün saç ayaklarıyla birlikte yapıyı ayakta tutup ileri taşımak benim görevim. Sadece hissedarlara, yöneticilere karşı değil, yolcular, belediyeler, kamu, çalışanlar, STK'lar, diğer paydaşlarıma karşı da sorumluyum.
KADİR TOPBAŞ, ÇALIŞTIĞI İNSANLARA YETKİ VEREN, İNSİYATİF SUNAN BİRİSİDİR
Kadir Topbaş'la uzun bir süre çalıştınız. Nasıl bir yönetici Kadir Bey?
Kadir Bey, birlikte çalışmaktan her zaman büyük onur duyduğum bir liderdi. Birlikte çalıştığı insanlara yetki devreden, inisiyatif sunan birisidir. Onunla çalıştığımız 7 yıl boyunca isteyip de yapamadığımız bir şey olmamıştır. "Bana saygınızı kapılarda karşılayarak veya ceketlerinizi ilikleyerek değil, işteki performansınızla gösterin" derdi.
KADİR TOPBAŞ, GECENİN ÜÇÜNDE BİLE İŞ İÇİN ARARDI
Eleştirin desem ne söylersiniz? Hangi özelliği sizi rahatsız ederdi?
Rahatsız olduğum bir özelliği olduğunu söyleyemem. Tabii herkesin hataları, eleştirilecek yönleri olabilir. Kadir Bey de bunu olgunlukla kabul eder ve sonrasında diyalogu hiç kesmeden üzerine gidip çözer. Ama gecenin 3'ünde bile iş için arardı. Önemli olan pozitif olmak. Hep pozitiftir.
Yeni yöneticilerinizle uyumunuz nasıl? İyi yönleri elbette ağır basıyordur, ters düştüğünüz durumlar yok mu?
Evet, yine uyumlu bir çalışma içindeyiz. Kuşkusuz bazı kararlarda karşılıklı ikna çabalarımız oluyor. Bazı kararlarda belki zamanlama konusunda farklı düşebiliyoruz. Ama sonuçta amacımız ortak, İDO' nun değerini daha da artırmak, tüm paydaşlarına fayda sağlamak, sadece Türkiye'nin önemli bir markası değil, uluslararası ölçekte de lider bir kuruluşuz, bunu sürdürüp ileri taşımak. Geçmişte olduğu gibi bugün de uyumlu ve sağlıklı bir işleyişimiz var.
Haber7