İMEAK Deniz Ticaret Odası Haziran ayı olağan meclis toplantısı Tahir Sarı Başkanlığında dün gerçekleştirildi. Meclis gündemine, Türkiye aleyhinde Comite Maritime İnternational (CMI)’ya gönderilen yazışmalar damgasını vurdu.
Deniz Ticaret Odası Meclis üyesi Bahri Turan, Deniz Hukuku Derneği eski başkanı Prof. Dr. Kerim Atamer hakkında , Türkiye’nin CMI konferansına yapacağı ev sahipliği ile ilgili yurt dışındaki kaynaklara Türkiye hakkında “Büyük bir kaos bekleniyor” şeklinde yazışmaları ve karar mercilerini yanlış bilgilendirdiği yönünde iddialarda bulundu. Türkiye’yi küçük düşüren ifade ve yanlış öngörüleri yurt dışına taşımaya kimsenin hakkı olmadığını belirten Bahri Turan, “Bu ülkeyi küçük düşüren ifadeler kullanmayın” dedi.
“VATANA, MİLLETE,SEKTÖRE İHANET”
Dünyanın her bölgesinden söz konusu yazışmayla ilgili telefon aldığını ve açıklama yapma gereği duyduğunu dile getiren Bahri Turan “Türkiye’de son zamanlarda hem içerden hem de dışarıdan çok sıkıntılı olaylar yaşanmakta. Yurt dışında iş yaptığımız finans kuruluşları şaka yoluyla da olsa hep sorular soruyorlardı bizlere. Maalesef üç gün önce İsviçre’den iş yaptığım birisinden telefon aldım. Bana “Biz bir şeyleri gözden geçirmek istiyoruz” dedi. Sorun ne olduğunu sordum ve Türkiye’de büyük bir kaosun beklendiği cevabını aldım. Bir gün sonra da Singapur’dan birisi aradı. Sonra araştırmaya başladım ve sonuca ulaştım. CMI (Comite Maritime İnternational) diye bir kuruluş var. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de Denizci Hukuku Derneği var. Bu kuruluşlarda önemli karar merci kişiler bulunmakta. 2015 yılının Nisan-Mayıs aylarında Türkiye’deki insanların can ve mal güvenliğinin olamayacağı gerekçesiyle düzenlenmiş olan bir etkinlikten feragat talep edilmiş. 2015’in ilkbaharında Türkiye’de hiçbir etkinliğin yapılmamasını isteyen arkadaşlarımız çıktı ortaya. Acaba bu arkadaşların çifte pasaportu var da bu kadar rahat bu işleri yapıyorlar. Bu yazının arkasında Prof. Dr. Kerim Atamer’in olduğunu öğrendim. Bu yazı şuan elimde ve dört-beş maddelik Türkiye’nin durumunu açıklayan bir yazı var. Bu, vatan,millete,sektöre ihanettir. Bunun adına ne koyarsanız koyun. Türk Ticaret Kanunu’nu hazırlama komisyonunun da bir ferdisiniz. Bu devlet size değer vermiş. Biz bu ülkeyi terk etmeyiz. Bizim çifte pasaportumuz yok. Bu ülkeyi küçük düşürecek açıklamalarda bulunmayın. Peki biz yurt dışında zarar gören imajımızı nasıl düzelteceğiz? Siz kahin misiniz 2015’te kötü bir şey olacağını düşünüyorsunuz. Sizin elinizde bir bilgi mi var da dünyaya böyle bir açıklamaya yapıyorsunuz.” şeklinde konuştu.
“BEN DE BU ÜLKEDE YAŞIYORUM”
Ülkedeki o günkü şartlarda CMI’nın konferansına ev sahipliği yapmanın çok zor olduğunu ve ağır sorumluluk gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Kerim Atamer “Geçtiğimiz toplantılarda CMI’nın bir toplantısının Türkiye’de yapılması için girişimlerimizin olduğunu ve esaslı adımlar attığımızı söylemiştim. Deniz Hukuku Derneklerinin başı olan CMI’ı Türkiye’ye taşımak bizim için bir onur olacaktı. Biz ilk başvuruyu yaptığımızda Gezi olayları oldu ve biz Dublin’e gittik. Daha sonra 17 Aralık süreci yaşandı Türkiye’de. Deniz Hukuku Derneği Yönetim Başkanı olarak da asıl sorumluluğu ben taşıyorum. Türkiye’ye millet arası arenada yoğun bir baskı gelecek. Ben bunu göze alamadım. Ben ev sahibiyim ve endişem bu. Bu yüzden bir Nisan ayının iyi bir zaman olmadığını söyledim ve endişe duydum. Yönetim kurulu olarak alınan karara göre de erteleme kararı aldık. Ben de sizinle birlikte bu ülkede yaşıyorum ve üstelik de devlet memuruyum. ” dedi.
“DENİZCİ KORKMAZ”
Denizcilik sektörünü temsil eden hiçbir kurumun Türkiye’nin imajını zedeleyecek açıklamalarda bulunamayacağı ifade eden İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, konuyla ilgili “Biz ülkede toplantı yapmayı bir kenara bırakın yaşamamak için çok sebep var. Deprem ve terör ülkesiyiz. Bu ülkede hiçbir şeyin garantisi yok. Hiç kimsenin hiçbir şekilde bu ülkeyi dışarıya şikayet etme hakkı yok. Hangi şartlar olursa olsun. Bu ülkede yaşıyorsanız terörü de depremi de göğüsleyeceksiniz. Burada risk alarak yaşıyoruz. Ama Deniz Hukuku Derneği gibi önemli bir kurumun başındaysanız kendi görüşünüzü ifade etme hakkına sahip değilsiniz. DTO’nun resmi ağzı benim. DTO’nun uyguladığı stratejileri söylerim. Ama kendi görüşümü ifade etmem. Gelecek biziz. Türkiye iyi yönetildiği zaman çok hızlı büyür, kötü yönetildiği zaman yine büyür. Dinamiklerimiz çok yüksek. İki gün önce Atatürk Havalimanı’nda rekor kırıldı, 138 bin yolcuyla. Bunların çoğu da yabancı. Bu insanlar bu ülkeye güveniyorsa siz niye güvenmiyorsunuz. Cesaretli olmak lazım. Risk almak zorundayız. Ayrıca bu görev büyük elçiliklerindir. Öte yandan bize sorsaydınız biz de size yardımcı olur masraflarınızı karşılardık. Biz denizciliğe bir bütün olarak bakıyoruz. Denizci adam korkmaz. Ama bu konu bize çok pahlıya mal olacak. Ben Deniz Ticaret Odası olarak çok üzüldüm. Denizciliği temsil eden hiçbir kurum, dünyaya Türkiye için ‘güvenli değil’ diyemez.Böyle bir hakkı yok. Bu söylem büyük elçiliklere ait. Yazık oldu. “ şeklinde konuştu.
“BUNUN ADI İSPİYONCULUKTUR”
Türkiye’nin gerek yurt içi gerekse yurt dışında, yoğun ve zorlu bir süreçten geçtiğini belirten Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Vekili Halim Mete konuşmasında “Biz siyaset yapmayız. Ülkemiz zor günler yaşıyor. Denizcilerin ne kadar milliyetçi olduğunu bütün dünya bilir. Arkasında Türk bayrağıyla bütün dünyayı dolaşan tek sektör denizciliktir. Diğer sektörlerin sadece malları gider. Bir taraftan Lice’de bayrak indiriliyor diğer taraftan Musul’daki olaylar malum. Deniz Hukukçuları Derneği’nin yazı yazma gibi bir hakkı yok. Bunun adı doğrudan doğruya ispiyonculuktur. Savunmanızı iyi yapmış olsaydınız bu konuşmayı yapma gereği duymayacaktınız. Artık hiçbir şey gizli değil. “ ifadelerine yer verdi.
“YÜZDE 3 STOPAJ İRDELENMELİ”
Askeri gemi inşasında Maliye Bakanlığı’nın aldığı yüzde 3’lük stopaja değinen ve mağduriyetini meclise aktaran İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Başkan Vekili Faruk Ürkmez “Gemi inşa konusunda bu kürsüden gerek DTO’yu ve GİSBİR’i uyardım. Bildiğiniz gibi gemi inşa sözünden hareketle bir inşa varmış gibi düşünceyle Maliye Bakanlığı, askeri gemilerin inşasında yüzde 3 stopaja tabi tutuluyor. Yüzde 3 stopaja gemi inşa sözü olduğu için. Öte yandan aynı tesislerde tank,roket gibi savunma sanayi ürünleri üretiliyor ve stopaj yok. Biz de ise gemi inşa sözü olduğu için yüzde 3 stopaja tabi tutuluyoruz. Ben bu konuda Maliye Bakanlığı’nı dava ettim.Odamız bu yüzde 3’ü irdelemeli. Maliye’den geri almak da zor. Kendi tesislerimizde gemi inşa değil gemi imalatı yaptığımızı anlatmamız lazım.” dedi.
“GEMİ İNŞA SANAYİ KÜLLERİNDEN DOĞUYOR”
Maliye Bakanlığı’nın sıkı para politikalarını ve GİSBİR olarak konuyla ilgili yapılan çalışmaları meclis kürsüsünden açıklayan GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran, “Biz yüzde 3 stopajı GİSBİR olarak Maliye Bakanlığı’na bildirdik ama ciddi bir defansla karşı karşıyayız. KDV iadelerinde de yeni sorunlar yaşıyoruz. Yeni yönetmelikle birlikte vergi müfettişleri tarafından incelendikten sonra ancak onaylanabilme durumuna geldi. KDV iadelerini beş senede alabilirsek ne mutlu bize. Maliyenin sıkı para politikaları var. Biz GİSBİR olarak kanun koyucu değiliz ama gerekli başvuruları yaptık. Ama şunu duyduk “İhalelere girenler yüzde 3 stopajı görmüyorlar mı?” Ama gemi inşa sanayi için böyle olmaması gerektiğini ifade ettik.Geçen ay gemi inşa sanayi ihracatını yüzde bazında en fazla arttıran sektör oldu. Gemi inşa sanayi inşallah küllerinde doğacaktır.” şeklinde konuştu.
virahaber.com