İkinci boğaz, İstanbul'un yenilenmesine fırsat verecek

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın önceki gün açıkladığı 'çılgın proje' Kanal İstanbul, hem Türkiye hem de dünyada büyük yankı uyandırdı.

Bazı eleştirel yaklaşımlarla birlikte proje büyük oranda beğenildi ve hayata geçirilebileceği konusunda görüş birliği oluştu. Karadeniz ile Marmara Denizi'ni Avrupa yakasında yaklaşık 50 kilometrelik kanalla bağlayacak olan 'ikinci Boğaz' projesine, mimarlar, şehir plancıları ve çevre mühendislerinden de destek geldi. Uzmanlar, Kanal İstanbul'un Boğaziçi'ndeki güvenliğin yanı sıra hem depreme hazırlık hem de çarpık kentleşmenin rehabilitesine fırsat sunacağı görüşünde. Başbakan Erdoğan da, depreme dayanıksız binalarda oturan vatandaşları, Kanal İstanbul'un Marmara kıyısında yapılacak yeni kente taşıyacaklarını ifade etmişti. Mimari projeler konusunda söz sahibi isimler arasında gösterilen Hakan Kıran, konuya bu açıdan yaklaşıyor. "Proje, şehirde yüzyıllardır oluşmuş tahribatın yenilenmesine, çağdaş şehircilik anlayışına ve yeni bir sosyolojik yapıya fırsat verecek." diyor. Fatih Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Borat ise bu tür projelerin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor. Ancak 'çevresel etki değerlendirmesi'nin mutlaka yapılması gerektiğini vurguluyor.

Haliç metro geçiş köprüsünün de mimarı olan Hakan Kıran, "Bunu, büyük İstanbul'un bir projesi olarak makro düzeyde düşünmek gerekiyor." yaklaşımının ardından, "Gerçek İstanbul'u dönüştürüp yenilemek için önemli bir fırsat. Yeni bir nüfus artışıyla değil, tersine göç şeklinde nüfus transferi yaparak eski İstanbul'un yenilenmesi şeklinde bir proje yapılması gerekiyor." diyor. Kıran'a göre, projeyi gerçekleştirirken bütün bilimsel çalışmaların, dünyadaki örnekler ve tecrübelerin gözden geçirilmesi şart. Havalimanı, iki yeni şehir ve büyük bir kanal düşünüldüğünde bölgenin coğrafi dengelerinin etkilenmesi gündeme gelebilir. Ekonomi, ticaret, ulaşım, güvenlik, doğal yaşamın düzeni de göz önüne alındığında çok geniş katılımlı, siyasi tarafı olmayan, ulusal ve uluslararası bilim adamlarından faydalanmak gerekir. Kıran, bu şekilde, muhtemel tahribatların önüne geçilebileceğine inanıyor.

Doğa Savaşçıları Çevre Koruma Derneği Başkanı Zafer Murat Çetintaş, "Bu proje hükümetin ya da belediyenin değil, Türk devletinin projesidir." ifadesini kullanıyor. Deprem Sigorta Fonu'nda bugüne kadar 45 milyar dolar para biriktiğini aktaran Çetintaş, şöyle devam ediyor: "Bu paraların ivedilikle İstanbul'un kuzeyinde yeni yerleşim alanlarına harcanması gerekmektedir. İvedilikle yeni bir İstanbul kurulmalı. Bu nedenle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu projeyi kanal projesiyle birleştirerek çok daha akılcı ve iyi bir projeye imza atmıştır. Ülkenin denizlerinin kurtuluşu, geleceği, ekonomisi, İstanbul'un depremden kurtuluşu, petrollerimizin güvenle taşınması bu projeye bağlıdır."

Fatih Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Borat, projeyi desteklemekle birlikte Çevresel Etki Değerlendirmesi'nin (ÇED) de mutlaka yapılması gerektiğini vurguluyor. Bunu yaparken de, çevre ve orman mühendisi, botanikçiler, arkeologların da görüşünün alınmasını istiyor. Söz konusu İstanbul olunca bu tür projelerin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Prof. Borat, "Ekonominin nabzı bir cazibe şehri olan İstanbul'da atıyor. Her yıl nüfusu artan bir şehir. Dolayısıyla şehrin yararına olacak projelere karşı çıkmayı doğru bulmuyorum. Önemli olan bunları yaparken çevreye asgari seviyede zarar vermektir." değerlendirmesini yapıyor.

İstanbul Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Oğuz Öztuncu da konuya deprem açısından yaklaşıyor. "Elimizde deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan bir İstanbul var." diyen Öztuncu, kaynakların İstanbul konutlarını ıslah etmede kullanılması gerektiğinin altını çiziyor. Peşinden, "Önlemler alınırsa İstanbul'a çok şey katar." diye ekliyor. İstanbul Emlak Komisyoncuları Odası 2. Başkanı Nizamettin Aşa da projenin kentsel dönüşüme muhtemel katkıları üzerinden yorum yapıyor: "Kentsel dönüşüm, buralara taşınacağa benziyor. İstanbul'daki mevcut sağlıksız yapıların ve mülk sahiplerinin, yeni yapılan yerlere kaydırılması söz konusu olabilir. İstanbul merkezinin işyerine dönüştürülüp finans merkezi haline getirilmesi, konut alanlarının devlet eliyle dışarı kaydırılması, İstanbul'un baştan yapılandırılması planlanıyor olabilir."

Kanal İstanbul'a komşu ilçe olması beklenen Silivri'nin Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Ali Tabakoğlu ise bölgedeki arazi satışlarının durumuyla ilgili ilginç bilgiler veriyor: "Cumhuriyet tarihindeki en büyük proje. Kanalın Silivri'de yapılacağı söylentileri çıktığından bu yana emlak satışları durdu. Silivri halkı proje yerinin kesinleşmesini bekliyor. Halk, arsasının daha kârlı satılacağına inandığından şu an emlakını ve gayrimenkulünü satmıyor."

Armağan: "Çılgın proje" Kanuni'nin

Tarihçi yazar Mustafa Armağan, 'çılgın projeler'in temelinin Osmanlı dönemine dayandığını ifade etti. Bunların bir kısmının gerçekleştiğini, bir kısmının da arşivlerde kaldığını anlatan Armağan, "Mimar Sinan'ın İstanbul'a su getirmek için dağları kazdırması, vadilere su kemerleri yaptırması bunlardan sadece biri. Kanuni'nin Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi'ni birleştirme projesi, sonradan Sakarya Nehri'nin de devreye sokulmasıyla bir Marmara-Karadeniz kanal projesine dönüşmüş ve tam 6 padişah döneminde defalarca gündeme gelmişti. Bu proje, bugünkünün tersine Anadolu yakasını Sakarya Nehri'nden itibaren bir ada haline getiriyordu." dedi.

Evliya Çelebi, "Tuna'dan kanal açılsın" demişti

Kamuoyunda 'çılgın proje' olarak adlandırılan "Kanal İstanbul"un bir benzeri, Evliya Çelebi'nin Seyahatnâmesi'nde geçiyor. 400 yıl önce Çelebi, Karadeniz'e dökülen Tuna Nehri'ni İstanbul üzerinden Marmara'ya ulaştıracak bir kanal açılmasını teklif ediyor. Seyahatname'nin birinci cildinde yer alan bilgilere göre, Tuna'nın bir kolu Büyükçekmece ve Küçükçekmece göllerinden çıkıp Marmara Denizi'ne karışmaktadır. Morina, mersin, ustuka ve çıka gibi sadece Tuna Nehri'ne ait balıkların Çekmece haliçlerinden çıkması bunu kanıtlamaktadır. Aynı şekilde Yıldırım Bayezid devrinde Demirkapı'dan nehre dökülen saman ve kömürün Tuna değirmenlerinden ve Çekmece göllerinden çıktığı tarih kitaplarına kaydedilmiştir. İstanbul ile Çatalca arasında Tuna Nehri'nin aktığı yerlerin izlerini gören Çelebi, "Eğer Osmanlı Devleti sultanları gayret etse, az para ile Tuna nehri yine Yenibahçe ve Aksaray içinden akıtılırdı." diyor.

Zaman

GÜNCEL Haberleri

Ege ve Akdeniz'de Balıkçılığı İzleme Çalışmaları Muğla'da Devam Ediyor
Bodrum-Kaş Arası Denizlerde Fırtına Uyarısı
Türkiye’nin En Büyük Balıkçı Barınağının Yüzde 70'i Tamamlandı
Deprem Bölgesinde Görevini Tamamlayan Yaşam Gemisi Yalova'da Bakıma Alındı
Ege Denizi İçin "Sarı" Uyarı