İhale 16 Haziran 2011'de yapılmış ve en yüksek teklifi veren Tepe-Akfen-Souter-Sera Ortak Girişim Grubu 861 milyon dolara özelleştirilen İstanbul Deniz Otobüsleri'nin (İDO) tüm hisselerine sahip olmuştu.
Bu çok başarılı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştirakinin taliplileri büyük kuruluşlardı. Aslında böylesine güçlü oluşumların İDO'ya talip olmasının sebebi, kuruluşun 2009'da 'Dünyanın En Büyük Yolcu ve Araç Taşımacılık' şirketi unvanını almış olmasının yanı sıra geleceğe ilişkin vaat ettiği potansiyeldi. Çünkü kamu hizmeti veren bir kurum olmasına rağmen özel sektör anlayışıyla yönetilerek kâr ediyordu. Genel Müdür Ahmet Paksoy, 2005'te başlayan değişim dönemi için, "Şehir Hatları ile İDO'yu tek bir çatı altında entegre bir işletme olarak projelendirdik. Ardından da kendi içerisinde yenileme ve dönüşüm sürecini başlattık." diyor. 11 milyon yolcu ile başlayan İDO, bugün 100 milyonu aşkın yolcu ve 7 milyon araç taşıyor.
Nefes nefese yarışta ipi nasıl göğüslediler?
İhale süreci ilan edilince bugün İDO AŞ Yönetim Kurulu başkan vekili ve murahhas üyesi olan Önder Sezgi, o dönem Bilkent Holding'de mali işler ve denetim koordinatörü (CFO) ve iş geliştirmeden sorumlu yönetici olarak konuyu holding yönetiminin dikkatine sunar. Kuruma talip olma sürecini anlatırken de, "İDO düzenli nakit üreten bir işletme ve çok iyi yetişmiş insan kaynağına sahipti. TAV'daki başarımızı İDO'da da tekrarlayabileceğimizi düşündük ve ihale sürecine dahil olduk." diyen Önder Sezgi, çok iyi hazırladıklarını ve sürecin fiyat artırma bölümünde son ikiye kaldıkları Torunlar'la nefes nefese bir yarış içine girdiklerini söylüyor. Stratejisi çok farklı iki grubun karşı karşıya kaldığını da söyleyen Sezgi, "Yarışın sonunda ipi göğüsleyen Tepe-Akfen-Souter-Sera Ortak Girişim Grubu oldu." diyor. İhale alınınca da Bilkent Holding yönetimi Sezgi'ye bu kez de, "Madem sen istedin, sen yönet." diyor.
Yeni oluşumun yaptığı katkıyı ne zaman hissedeceğiz?
Son dönemde İDO feribotlarında performans anlamında bir geriye düşüş var. Çalışanlar pek keyifli gözükmüyor, temizlik konusunda da sıkıntı var. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sezgi, "16 Haziran'dan bu yana henüz birbirimizi tanıma sürecinden geçiyoruz. Yolcular adına söylediklerinizi kabul ediyorum. Yolculuk kalitesinin ve verilen hizmetin artması bayramdan sonraya kaldı, çünkü kurumu İBB'den devraldığımızda hizmet alınan şirketlerle kontratlar henüz devam ediyordu. Pek çoğu yakında bitiyor ve yeni hizmet dönemi de o zaman başlayacak. Yıl sonuna kadar iskelelerimizde havalimanlarındaki hizmete yakın kalitede hizmet alacaksınız. Ürün kalitesi de artacak. Gemilerimizdeki iyileşmeleri ise Ocak 2012'de görmeye başlayacaksınız." diyor.
İşten çıkarmalar oldu mu, olacak mı?
Çalışanlar açısından değişim olacak mı soruma ise, "Biz İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy ile daha işin başında 3 yıl daha birlikte çalışma anlaşması yaptık. Organizasyonel anlamda ise TAV ve Bilkent Holding'den İDO yönetiminden deneyimlerini değerlendireceğimiz sadece 6 yöneticimizi getirdik. Ayrıca bağımsız bir danışmanlık şirketinden de yeniden yapılanma için çalışma istedik. Böylesine satınalmalar sonrasında yoğun işten çıkarmalar beklenirse de İDO'da yolcuyla doğrudan çalışan operasyondaki çalışanlarımıza hiç dokunmayacağız." şeklinde cevap veren Sezgi'ye "Peki, kendiliğinden ayrılan, emekliliği gelip de uzatmaları oynayanlar için ne düşünüyorsunuz?" diyorum. İlginçtir ki kimse işi bırakıp gitmediği gibi sadece 2 kişi emekliliğini istemiş.
İDO halka açılacak ve yeni yatırımlar yapacak mı?
"İDO'yu 2013'te halka açılabilir biçimde hazırlamak ve 2015'te TAV havacılık sektörü için ne ise İDO'yu da deniz taşımacılığında aynı yere getirmek istiyoruz. TAV'ın 10 yılda sıfırdan aldığı yolu biz buradaki yetişmiş kadro ile 5 yıl içinde alacağımıza inanıyorum." diyen Önder Sezgi, "İDO sadece İstanbul'da hizmet vermeyecek. Türkiye'nin tüm karasuları olmak üzere Akdeniz ve Karadeniz gibi yakın coğrafyada da yük ve insan taşıyacak. Gerektiğinde yeni gemiler alınabilirse de öncelikle mevcut filoyu en verimli şekilde kullanmak ilk hedef. Kabataş-Bursa ve İzmir gibi gemi sonrası otobüslerle de desteklenen hibrit bir taşıma süreci de planlanıyor. Uçaklardaki gibi internet bağlantısıyla yolculuk edilebilecek yeni rotalar tasarlıyoruz. Bu biçimiyle 7 saatlik İzmir yolculuğu süper lüks hizmetle 2 saate indirilirken, bütün bunlar otobüs fiyatlarından daha ucuz olacak. Bir başka rota ise Ro-Ro taşımacılığının yapılacağı Ambarlı-Bandırma ve Ambarlı-Bursa hattı olacak." diye konuşuyor.
Nereden çıktı bu 'dinamik ve esnek fiyat' politikası?
Elbette son dönemde çok tartışılan bu fiyat politikasını İDO icat etmedi. Bütün dünyada özellikle havayolları başta olmak üzere deniz ve kara taşımacılığında uygulanan bir yöntem. İşin özü, yolcu bu uygulamayla farklı tarihlerde değişik fiyatlarla bilet alabiliyor. Mesele müşteri sadakatini artırmak. Önce gelenin ucuza bilet alması ve ucuz aldığı için de bir yere gitmek istediğinde İDO'dan başka bir taşıma alternatifini düşünmemesi sağlanmaya çalışılıyor. İDO yetkilileri, "Dinamik fiyat uygulaması yolcuyu zarara sokarak şirketin gelirini yükseltmek olsaydı dünyada bunu uygulayan şirketlerin hiçbiri ayakta kalamazdı." diyor.
İDO uygulamayı 1 Temmuz'da Yenikapı-Bandırma hattında pilot olarak başlatmış ve bir ay boyunca test etmiş. Ardından da 6 bin yolcuyla yolcu memnuniyet anketi yapmış. Gelen geri dönüşler ve yolcularla ortak bir fiyatlandırma stratejisi gerçekleştirmiş. Örneğin Bandırma hattında eski sistemde bilet 35 lira iken şimdi erken alma skalasına göre 5 liradan başlayıp 45 liraya kadar çıkabiliyor.
Ayrıca kısa vadeli bireysel satın almanın ötesinde uzun vadeli plan yapabilen gezi grupları ve tur şirketleri için de bu fiyatlar çok cazip gözüküyor. Peki, son dakika terminale gelen yolcu ne yapacak? Biletin değerini sefere olan talep ve doluluk oranı belirlediğinden sistem, yolcuya alternatif olarak aynı günün diğer saatlerinde veya bir gün sonrasına çok daha uygun fiyatları sunabiliyor. Yolcunun seyahat saatlerinde esnek olması halinde ucuz bilet alma şansı ise daha yüksek. Dinamik fiyatlandırmanın İDO'ya yansımasının en iyimser senaryoda bile toplam hasılatta yüzde 3 oranında arasında olduğu öngörülüyor.
İDO Bülten