Faroe Adaları (FAS) bayrağının temsilciliğini de yapan Akkan’ın, firması ‘İEA Gemi Mimarlığı Proje Yönetimi’ için koyduğu hedef ise son derece yüksek.
İlker Bey şu an hangi proje üstünde çalışıyorsunuz?
Şu anda elimizde beş yüz ton balık depolama kapasitesine sahip fabrika gemi olarak tabir edilen Rus bayraklı bir “freezer trawler”ın revizyonu var. Kuzey Kutbu’ndan gelen geminin armatörü de Rus. Ancak projeyi almak kolay olmadı, projeyi pişirmek en az bir yıl süren yazışmalardan sonra gerçekleşti. Armatörü ikna etmek için Yalova ve Tuzla tersane bölgelerine ziyaretler düzenledik. Sonunda doğru rakamlarla gemiyi teslim edebileceğimize inandıktan sonra gemisini getirdi. Geminin tasarım ve proje yönetimini üstlendik. Ayrıca armatörün balık işleme fabrikasıyla ilgili ekipmanlarını da Türkiye’den tedarik ediyoruz. Şu anda gemi Özata Tersanesi’nin ikinci tersanesinde. Oraya geçen yıl bir de yüzer havuz satmıştık. Dolayısıyla Özata Tamir Tersanesi’nin 185 metrelik ilk havuzunu ve ilk tamir projesini biz vermiş olduk. Hem havuz satıp hem de iş getirdik. Tam altı yıldır süren yurt dışı ziyaretlerimiz sonucu gözlemimiz şu oldu; bilgi çağında yaşamamıza rağmen müşterilerimiz Türkiye’yi maalesef tanımıyor. Tuzla ve Yalova tersane bölgelerinin potansiyelinden haberleri yok.
Rus armatörü daha çok ne ikna etti?
Konjonktürün büyük önemi var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le anlaşmasının Türkiye’ye getirisi diyebilirim. Çünkü devletinizin iyi ilişkiler geliştirmediği bir yerde iş yapma şansınızı gittikçe yitiriyorsunuz. Mesela şu an Norveç ve Almanya’da medya bizimle ilgili çok ters konuşuyor ve müşterilerimizle masada öncelikle siyasi durumu konuşmak zorunda kalıyor ve pozisyonumuzu, haklı olduğumuz konuları iyi ifade etmeye çalışıyoruz. Müşterilere karşı çizilen siyasi ve ekonomik tablonun işin gelmesinde ki önemi çok çok büyük.
Ama Norveç’ten Türkiye’ye çok da iş geldi, öyle değil mi?
İş hala geliyor. Ama Türkiye’yi bilmeyen ve gelebilecek bir sürü insan daha var. Onlar bu algı operasyonu nedeniyle gelmeye çekiniyor. Aslında denizcilik sektörü olarak tamamen konjonktürü takip ediyoruz. Yine de bu sıkıntılı geçen süreçte kuzeyde özerk bir yönetim olan Faroe Adaları’nı ortaklık yapmaya ikna ettik. Artık Türkiye’de ve Yunanistan’da Faroe Adaları bayrağını (FAS) verebiliyoruz. Hatta öyle oldu ki, Faroe Adaları’nın baskısıyla Danimarka, Türk gemicilerinin endorsementlerini ve diplomalarını tanıdı. Türk denizcilerinin diplomaları Avrupa’da çok az ülkede tanınıyor. Bu bayrak sayesinde Kuzey denizlerinde Türk gemicilerinin de önü açılmış oldu.
Ayrıca Türkiye’ye ek olarak Faroe Adaları’nın Yunanistan’daki temsilciliği de bizde. Yunanistan’da bu bayrakla alakalı çalışmalarımıza geçen sene başladık. Bu yıl da Yunan armatörleriyle ilişkilerimizi ve Yunan müşterilerimizin sayısını artırmayı hedefliyoruz.
Açıkçası bu bayrak temsilciliği bizim için ihracat adına bir anahtarı işlevi görüyor. Bu sayede armatörler ile yakın ilişki kurma şansı yakalıyor ve Türkiye’ye neden gelmediklerini konuşuyoruz. Temsilciliklerimizin tamamı devlet tabanlı firmalar veya devletlerin kolları durumundalar. Bu sebeple bu güvenirliğe erişebilmiş olmak da bizim için ayrı bir gurur kaynağı
Çalışma prensipleriniz nedir?
Bizi şunu gördük; herhangi bir işte müşteri memnuniyeti her şeyin üstünde. Bizim için tek bir tarafın menfaatinden ziyade, zaman ve kalite anlamındaki başarı önde geliyor.
Bu noktada elimizden geldiğince pro-aktif yol almaya çalışıyoruz ve salt tersane veya salt armatör odaklı çalışmayı tercih etmiyoruz. Yapılan işlerde kapsam, kalite ve müşteri memnuniyetinin yüksek olması taraftarıyız. İşler doğru zamanda ve doğru şekilde yapıldığı zaman zaten tersanede ekstra iş tekrarına dayalı zararlar ortaya çıkmıyor. Karlılık korunuyor ve zamana bağlı ödemeler gününde yapılıyor. Ayrıca müşterinin hem tersaneye hem de Türkiye’ye karşı bakışı, olumlu yönde değişiyor. Dolayısıyla projelerin devamı geliyor.
Bu doğal döngüyü Türkiye’ye hiç gelmemiş müşteriler için kurmaya çalışıyoruz. Daha önce gelenler bizi gelecekte de tercih ederlerse tabii ki onları geri çevirmeyiz. Ancak bizim hedefimiz biraz daha zor olanı başarmak ve Türkiye’nin yeni inşa ile tamir pastasından aldığı payı artırmak.
İş ancak bu şekilde ele alınırsa kazanımları oluyor. Bir ikinci konu ise, yaptığımız işler para gerektiriyor.
Bu iş parasız yapılamaz. Tersaneler olarak iyi miktarda teminat verebilmeniz ve bankada mutlaka paranızın olması gerekiyor. Ya da çok sağlam teşviklere gereksinim duyuluyor. Kısacası kalkınmamız için gereken iki unsur var diye düşünüyorum. Bir; spesifik iş yapacaksınız. Çok şükür onu gayet iyi becerebiliyoruz. Bir de bu spesifik işleri aynı mükemmellikte pazarlayarak müşteriyi memnun göndereceksiniz. Bu profesyonel anlayışın yavaş yavaş tersanelere yerleştiğini gözlemliyoruz.
Siz dizayn yapıyorsunuz. Spesifik tasarımlarınız var mı?
Makineleri de dahil olmakla birlikte özgün tasarımlı çevre temizlik tekneleri tasarımımız var. Bunun dışında özgün tasarıma sahip bir hızlı konsept / Livestcok Carrier / RO-RO / Ro-Pax olarak teslim edilebilecek bir platformumuz var. 15-25 m arası özgün römorkör projelerimiz mevcut. Bir de, havuz testleri yapılmış hazır paket bir koster projesi yapmak istiyoruz. Bir arkadaşımız İngiltere’de. Yani mühendislik de ihraç ediyoruz. Dünya üstündeki teknik komiteleri yakından takip ediyoruz. Denizcilik sektörü ihtiyaçlarını yakından gözlemliyor ve kendi çözümlerimizi üretiyoruz.
Hedefiniz ne?
Hedefimiz ülkemiz ve sektör adına yurt dışında artı değer yaratan güvenilir firma profilini tesis edebilmek ve ülkeye elimizden geldiği kadar çok iş getirmek. Şu an elimizde bir tane projemiz, üç tane de temsilciliğimiz var. Şirketimiz ayrıca dört yıllık özverili bir çalışmanın sonucunda Shanhaiguan Tersanesi adına offshore, yeni inşa ve tamir konularında konuşma ve temsil hakkına da sahip. Bu noktadan hareketle Türkiye tersaneleriyle sınırlı kalmayıp uluslararası deniz ticaretinde de bir yer edinme hedefimiz olduğunu söyleyebilirim.
Vira Haber