Kıyılarda örücü kadınları gören bazı gazeteciler haberi yazdıktan sonra, genellikle şöyle başlık atıyorlar; “Dantel yerine balık ağı örüyor!’ Biz de soruyoruz; ‘Hiç dantel ördünüz mü?’ Seher, 9 yaşından bu yana ağ dokuduğunu, boş zamanlarında da balığa çıktığını anlatıyor. Ağcı kadınların hayatı o başlıklara sığmıyor!
Sessizliğini koruyan küçük balıkçı kasabaları, av mevsimine girince canlanmaya başlıyor. Ahşap tekne sahipleri çok meşgul. Teknelerini boyayanlar, ağları onarmak için hazırlık yapan kadınlar. Fakat herkeste ortak bir duygu hakim. Balıkçıların, ağ örenlerin, denizle işi olanların sahip olduğu duygu; Aşırı deniz sevdası. Elindeki hazır ağları sıra sıra dizenler.. Bir yandan da yenilerini örenler. Ağsız balıkçı olmaz. Ortalama ömrü 2 ay olan balık ağları için o kadar talep var ki.. Günümüzde önemini kaybetmeyen eski el sanatlarından biri. Bu talep yüzlerce yıldır bir sektörü oluşturdu. Çoğu ilde fabrikasyon olarak üretilen ağlar, kıyı kasabalarında elde örülüyor.
‘Bu iş sabır ve dayanıklılık gerektirir’
Hatay Samandağ’a bağlı Tekebaşı mahallesinde kadınların bir bölümü geçimlerini bu örgüden elde ediyor. Yörede kadınlara yönelik düzenlenen kursta, ağları örmek, paryaları kesmek, tamir etmek gibi dersler mevcut. Bu kurstaki eğitime ihtiyacı olmayan kadınlar da var. Seher Aşker bunlardan biri. Balıkçı olan sülalesinden miras kalan bilgiye sahip. Yıllardır ağ ören genç kadın, bu işin emek, sabır ve dayanıklılık gerektirdiğini, hazır satılan çeşitli ticari ağların bulunmasına rağmen, kıyı bölgelerindeki aile balıkçılarının bu ağlara rağbet etmediğini söylüyor. Büyükanne ve büyükbabalar tarafından kullanılan el sanatlarının mirasını sonraki kuşak içinde mutlaka sahiplenenler olduğunu anlatıyor. Öte yandan piyasada pahalı olan ağları kıyı köylüsünün alamadığını ve el yapımı ağ imalatının bundan dolayı da ilgi gördüğünü söylüyor. Jumbo, Karides ve Sardalya başta olmak üzere çok sayıda ağ dokuyor.
O ağa takılacak balıklarla geçiniyorlar
Mavi, beyaz balık ağları, masmavi Akdeniz’in berrak suyu gibi. Örücü kadınlar ağları özenle ve sabırla işliyor. Elde üretim antik bir gelenek. Eski Mısırlılar ağ örmeyi biliyorlardı. M.Ö. 3000’den kalma kaya resimlerinde bu belgeliydi. Tekebaşı köyünde balık işi çoğunlukla ailecek yapılan bir uğraş. Buradaki insanların yarısı denizciliğe devam ediyor. Ve ağ örümü zanaatı da aynı şekilde nesilden nesile aktarılıyor. Her balıkçı ailede örgücü kadınlar mevcut. Seher Aşker Arap kökenli. Küçük balıkları avlamak için kullanılan, kenarları kurşunlu ağları örüyor. Bu arada bazı değişikliklere dikkat çekiyor Aşker. İklimdeki gibi denizlerdeki bazı değişimler karşısında hayrete düşmüş; “İklimler değişiyor, deniz sıcaklığı çok farklı oldu. Balıkların da zamanları ve mevsimleri değişti. Mesela çocukluğumda hatırlıyorum; Kışın Lagos çıkmazdı, yazın olurdu. Dil ise kış balığıydı. Şimdi tam tersi oldu” diyor.
Özel bir mekik kullanıyor
Günümüzde modern balıkçılık donanımları kullanılsa da elde balık ağı örme hızla yaygınlaşıyor. Bakışları ipe sabitlenmiş bütün gün çalışan kadınlar bu işi evlerinde yapıyor. Ayrı kalınlıklara sahip olan keten, pamuk, kapron, ipek gibi ipliklerle dokunan bu file motifli balık tuzaklarının yardımıyla farklı balıkları yakalamak mümkün. 43 yaşındaki Seher, mekik ve tahta bir iğne ile ağdaki her karenin eşit olmasına dikkat eden bir titizlikle çalışıyor. Balık ağını evde örmek için özel bir mekiğe ihtiyaç var. “Fırdöndü”, “kurşun top”, “ölçü çubuğu” ve “ip” gibi malzeme adları geçiyor. Bazı ağlar renkli. Mor olan da var, turuncu olan da. Sardalya ve karides tutmak için ipler de farklı. İlginç bir meslek dilleri var. “Şimdi 3 göz – 27 göz – 200 göz yüzer ağ örüyorum” diyor örneğin. O jargonu sadece kendileri anlıyor.
Dantel yerine!
Bazı balıkçılar Seher Aşker’e “Ağcı Hanım” şeklinde hitap ediyor. “Örgücü” gibi tanımlar da var. Telefon geliyor. “3 numara ipten yapılmış karides ağı istiyorum” diyor tekne sahibi. Her ağın bir ip numarası var. 4 saatte bir siparişi teslim edebiliyor. “Serpme örme” ağ tipi başlangıç aşamasında kullanılabilecek en iyi ağlardanmış. Bu ağ, uzun bir süre kullanılabilir ve kısa sürede çok sayıda balık tutulmasına imkan sağlarmış. Balık tuzakları olarak bilinen ağlar, çok yetenekli dokumaların mükemmel bir örneği. O nedenle “zanaat” tanımıyla anılıyor. Her balığın boyut ve şekline göre üretiliyorlar. Kıyılarda örücü kadınları gören bazı gazeteciler haberi yazdıktan sonra şöyle başlık atıyorlar; “Dantel yerine balık ağı örüyor!’ Biz de soruyoruz; “Hiç dantel ördünüz mü? Seher 9 yaşından bu yana ağ dokuduğunu, boş zamanlarında da balığa çıktığını anlatıyor. Ağcı kadınların hayatı o başlıklara sığmıyor! Onlar dantel değil hayat ağını örüyor!
Her şey ağa takılacak olan çok sayıda balık için..
Seher Aşker’e göre balık ağı, herkesin öremeyeceği oldukça ciddi bir tasarım. Örneğin Çipura’nın yakalanması için özel bir dokuma gerekli. Dökme ağı yapmak için oturmanız ve ipi her zaman bir çiviyle duvara tutarak yüksek bir yerden bağlamanız gerekir. Seher Aşker anlatıyor; “Evimin altında küçük bir odayı atölye yaptım. Eşim büyük bir balıkçı teknesinde maaşlı çalışıyor. Ben de boş zamanlarımda balığa çıkıyorum. Bunu burada çok kişi yapmak zorunda çünkü başka geçim kaynağımız yok. Yeğenimin de bütün ağlarını ben örüyorum.” Seher’in yaşam hikayesi oldukça ilginç. Tam 13 kardeşi var. Kardeşlerin 8’i kız 5’i erkek. Ağlarla Kefal, levrek, sardalya, palamut ve lüfer yakalamışlar. 13 kardeşin tayfa olduğu teknelerinde artık deniz tutku olmuş. Seher Aşker diyor ki, “Öyle bir seviyorum ki denizi, balığı, ağ örmeyi. Ölecek olsam bile deniz kokusunu aldığımda kendime gelirim!”
13 kardeşli bir yaşam
Balık işinin bereket sağladığına inanıyor Seher. Ama balık ağlarını korumak zor. Çünkü Akdeniz’de köpek balıklarının da olduğunu ve ağları parçaladığını anlatıyor. Ava çıkarken gece yarısından sonra saat 02 sıralarını bekliyorlarmış. Çok sayıda teknenin denize açılmayı beklediği Tekebaşı kıyısında hareketlenme başlıyor. Cümbür cemaat 13 kardeş ve anne-baba ağları döşüyor tekrar eve dönülüyor. Ertesi gün yine topluca gidip ağa dolan deniz mahsulü toplanıyor. Genç kadın hem yaptıkları işe dair bilgi veriyor hem de duygularını anlatıyor. “Avlanma zamanı gelince, ben de ağ atölyemde hazırlık yapıyorum. O zaman çok huzurlu oluyorum. Çünkü örerken bütün dertlerimi unutuyorum.”
Deniz kardeşini aldı!
Haftada 5 tane ağ çıkıyor elinden. 13 kardeşinin ayrı ayrı hikayeleri var. 4 kız kardeşi balıkçıyla evli. ‘Reyhan’, diyor duraklıyor, yutkunuyor. 37 yaşındayken, 8 yıl önce tekneleri aniden gelen rüzgarla alabora olmuş. Herkes kurtulmuş ama kardeşi Reyhan fırtınada gözleri önünde can vermiş. Çok sevdiği denizin bu yönüne dayanamıyor. 3 yengesine de örücülüğü öğretmiş. Şimdi onlar da bu işi yapıyor. Ağ tezgahında kendini çok iyi hissettiğini vurguluyor.
Kaynak: Ayla Önder - Kadinisci.org