Fiyatlar uygun, personel profesyonel, dünyanın her noktasına istenildiği an ulaşabiliyorlar ve kaliteleri Avrupa standartlarının üzerinde. Hal böyle olunca 2010 yılında yakaladıkları 13 milyon dolarlık katma değeri, 2011 yılında 15 milyon dolara çıkarmayı hedefliyorlar. Çin dahil 80 ülkeye ihracat yapan Güven Kepçe, alanındaki liderliğini sürdürmek için yeni yatırımlara da imza atıyor. Tanıtıma da önem veren ve birçok fuara katılan Güven Kepçe’nin Satın Alma Müdürü Murat Demir ile hem 2010 yılını değerlendirdik, hem de 2011 hedeflerini konuştuk.
Güven Kepçe olarak 2010 yılı nasıl geçti?
2010 yılı bizim için çok iyi başladı ve çok iyi bitti. Geçtiğimiz yılda hedeflerimizi fazlasıyla aştık. 2010 yılında 315 tane kepçe ürettik. Buda ayda 25-28 kepçe anlamına geliyor. Yaptığımız üretimin ülkemize katma değeri de yaklaşık olarak 13 milyon dolar civarında.
Birçok ülkeye ihracat yapıyorsunuz. Tercih edilme nedenleriniz nedir?
Alanımızda dünyadaki en büyük iki firmadan biriyiz. Tercih edilmemizin en önemli nedeni kalitemiz. Bunun yanında profesyonel bir ekibimizin olması, dünya çapında bir servis ağına sahip olmamız bizi tercih edilen bir firma yapıyor. Bunu kendimiz söylemiyoruz. Ürettiğimiz kepçe sayımız bunun bir göstergesi. Biz Türkiye’de üretilen bir kepçe olma zihniyetini aşmış durumdayız. Referans listemizde 500’den fazla müşterimiz var ve başı da Yunanistan çekiyor. Bu listede Çin, Kore, Japonya gibi ülkeler de var. Öyle bir konuma geldik ki, biz firmaların değil, firmalar bizim şartlarımıza uyuyor. Almanya’dan bir firma kendi teklifini sunup, bu fiyatları kabul etmezsek Almanya’dan kepçe alacağını söyledi. Biz teklifi kabul etmedik ve daha sonra bu firma bizim şartlarımızı kabul ederek kepçelerini bizden aldı.
Gebze’deki fabrikanızda üretim yapıyorsunuz. Biraz fabrika hakkında bilgi verir misiniz?
4000 metrekare alana kurulu fabrikamızda 3000 metrekare kapalı alana sahibiz. 70 kişilik çalışan kadromuzla 24 saat üretim yapıyoruz. Yine de kapasitemiz yetersiz kalıyor. Bunun için fabrikamızın bitişiğinde 3000 metrekare kapalı alana sahip bir fabrika inşaatına daha başladık. Mayıs ayında devreye girmesi planlanıyor. Yeni fabrikamızda istihdamı 70 kişi düşünüyorduk ama sanırım bu sayı 100’ün üzerine çıkacak.
Kepçelerin tasarımlarını da siz yapıyorsunuz. Daha çok hangi ülkeler sizi tercih ediyor?
Ürettiğimiz ve sattığımız kepçelerin tasarımları tamamen bize ait. Bir yerlerden esinlenerek yaptığımız ürünümüz yok. Ürünlerimizi üzerinde çok çalışarak, sürekli değişime giderek, müşteri taleplerini dikkate alarak geliştiriyoruz. Ar-Ge çalışmalarımız devam ediyor ve bunun için yıllık 300 bin dolar civarında harcama yapıyoruz. Yaptığımız her ürün için de patent belgesi alıyoruz. Çin ve Kore’de yeni gemi inşalar hız kesmediği için ürünlerin yüzde 80’i bu ülkelere gidiyor. Bu ülkeler dışında Endonezya, Tayvan, Şili, Yunanistan, Türkiye, Almanya, Danimarka, İtalya, Brezilya, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Gana, Güney Afrika, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, Hong Kong, Irak, İngiltere, İran İsveç, Kanada, Katar, Kenya, Pakistan, Romanya, Rusya, Suudi Arabistan, Senegal, Singapur, Sudan, Suriye, Tayland, Tunus, Ukrayna, Vietnam, Yemen, Yeni Zelanda gibi dünyanın 80’e yakın ülkesine ihracat yapıyoruz.
Bütün bu ülkelere yönelik servis ağını nasıl oluşturdunuz?
Müşterimizin istediği tarihte ürününün elinde olması bizim için çok önemli. Hundai Tersanesi için yaptığımız kepçelerin teslimatını gemi ile yapacaktık. Ancak gemi Kore’den önce Singapur’a uğrayacağı için teslimat tarihinde iki günlük bir gecikme olacaktı. Bu gecikmenin olmaması için ürünleri 75 bin dolarlık uçak kargo ücretini karşılayarak Singapur’dan Kore’ye, Hundai Tersanesi’ne gönderip, aynı gün montajını yaparak teslim ettik. Tersane bu davranışı gördüğünde hayran kaldı ve bize teşekkür etti. Bu bizim gücümüzü gösteriyor.
Birçok konferans ve fuara katılım sağlıyorsunuz. Bu organizasyonların faydasını gördünüz mü?
Biz en başından beri tanıtıma büyük önem verdik. Bu nedenle bizimle alakalı her fuara katılmaya gayret gösterdik ve göstereceğiz de. Katıldığımız fuarların çok faydasını gördük. Her fuarda değişik müşterilerle tanışma fırsatı bulduk. Bazen de müşterilerimiz bizi fuarlarda görmek istedikleri için katılma isteği duyduk. Yeni pazar anlamında fuarların her zaman faydası oldu. Bunun yanı sıra bazı konferanslara, seminerlere de sponsor oluyoruz. Bu sayede yeni müşteriler edindik, bu müşterilerimizle iyi ilişkilerimiz devam ediyor.
Çin’e de kepçe satıyorsunuz. Uzaktan kumandalı ürününüz neden bu ülkede tercih ediliyor?
Ürünümüz Çin’de yeni satılmaya başlandı. Çin’de tercih edilmesinin en büyük nedeni, tabii ki kalitesi. Çin’de birçok müşterimiz var. Bu da, referanslarımızın sağlam olması anlamına geliyor. Bu tip kepçelerden Çin’de de üretiliyor ancak bizim ürünümüzün bire bir aynısı yapılmıyor. Çin’de üretilen ürünler pek tercih edilmiyor. Bazı müşterilerimiz Çin’den aldıkları kepçeleri kullanmadan çöpe attılar. Türk armatörleri de Çin’de üretilen kepçeleri araştırdılar ve bizimle aralarından uçurum olduğunu gördüler. Fiyat konusuna gelince de, biz Çin’e göre daha uygun fiyatlardan veriyoruz ürünlerimizi.
Gemi inşa sanayinde dünya geneline baktığımızda ne gibi sıkıntılar var?
Uzakdoğu ve Çin’e baktığımızda sektörde herhangi bir problem görünmüyor. Büyük gemi yapımlarında tersaneler dolu durumda. Bu doluluk oranı Türkiye’ye de yansıyacaktır. Türkiye’deki fiyatlar müşteri memnuniyetini karşılayacak duruma geldiğinde mutlaka Türkiye’de buradan payını alacaktır. Tabi burada devletin ve hükümetin denizcilik sektörüne katkısı olmalıdır. Bu katkı sektörü canlandıracaktır. Sektörün canlanmasıyla beraber piyasalardaki işsizliğin belli bir bölümünün ortadan kalkacağına inanıyorum.
Peki, Türkiye’de ne yanlış yapıldı?
Global finansal krizden önce tersanelerde yaşanan kazalarla ilgili bir kriz başlatılmıştı zaten. Tersane kazaları bana göre çok büyütüldü. Kaza her yerde olabilir. Özellikle görsel medya bu konuyu büyüterek üzerine çok gitti. Durum böyle olunca krizle beraber gereksiz yere, ileriyi görmeden yatırım yapanlar ciddi şekilde etkilendi. Tersanesi olan armatörler sıkıntı yaşasalar da, gemileri çalışan armatörlerin sıkıntıları olduğunu düşünmüyorum. Hükümetin tersaneler için birtakım çalışmalar yaptığı bilgilerini alıyoruz. Bu çalışmalar tamamlanınca, birkaç sene içinde denizcilik sektörü ayağa kalkacaktır.
2011 yılı hedeflerinizle ilgili bilgi verir misiniz?
İhracata başladığımız 2000 yılından itibaren hep bir önceki seneden daha yukarılara tırmanmayı hedef koyduk. İhracatımıza 500 bin dolar ile başladık. Türkiye’de var olmayan bir sektörü var ederek ve 2010 yılında ihracatımızı 15 milyon dolara kadar çıkardık. 2011 yılının ilk günleri olmasına rağmen şimdiden bir milyon dolarlık bir sipariş aldık. 2011 yılında neler yapacağımızı denizcilik sektörünün durumu gösterecek. Uzakdoğu tersaneleri bu şekilde çalışmaya devam ederse, bizde aynı hızla yolumuza devam ederiz. Tercih ediliyoruz, fiyatlarımız uygun, personelimizi çok profesyonel, dünyanın her noktasına istenildiği an ulaşabiliyoruz, kalitemiz Avrupa standartlarının üzerinde. Bu kadar özellik bir araya toplanınca, 2011 yılında 15 milyon doların üzerine çıkmamamız için hiçbir sebep yok.
Yatırımlarınız devam edecek mi?
2009, 2010 yılında sürekli olarak makine parkurlarımıza yatırımlar yaptık. Kaliteyi yakalamak için teknolojiyi takip etmek gerekiyor. Teknolojiyle beraber dünya ile rekabet etme gücünü yakalıyoruz. Merdiven altı imalatı mantığı haksız rekabeti yaratıyor. Kalite için bunu aşmamız gerektiğini düşünüyorum. Fabrikamız son üç aydır tam kapasiteyle gece gündüz vardiyalı olarak çalışıyor. Haziran ayına kadar siparişlerimiz olduğu için böyle devam edeceğini düşünüyoruz. Bu zaman içerisinde 150 kepçe üretmemiz gerekiyor. Büyük risk taşıyan, zor bir iş yapıyoruz. Armatörlere, limanlara hitap ediyoruz. Dünyadaki bütün armatörler genelde birbirlerini tanıyor. Bugün yapacağımız çok kötü bir hata anında tüm armatörlere yansıyabilir. Bundan sonra ağzınızla kuş tutsanız bir daha iş yapmanız mümkün olmayabilir. Biz bu düşünceyle çalışıyoruz. Türkiye’de bizimle rekabet edebilecek ikinci bir firmanın olduğunu düşünmüyoruz.
Vira Dergisi