Bu yıl yaz geldi, gelmedi derken baktım ki sezonu bir şekilde açmışız. Hal böyleyken Güney’de bu mevsimde neler olup bittiğini sizlere aktarmak ve önümüzdeki yaza birlikte ‘Merhaba’ demek istedim. Biraz deniz esintisi, yelkenlerin rüzgarla ritmi, bir Ege girintisinin dinginliği ve eskilerden gelen şarkılar eşliğinde… Tüm bunları bu yazı boyunca sizler de hissedersiniz umarım.
Güney’de en sevdiğim ay Ekim olmasına rağmen, Nisan ve Mayıs ayları da güzeldir. Doğa ana bizleri bir anda ısıtıp, denizi biraz daha geç ısıtsa da seyirlere daha çok çıkar olmak ve serin esen rüzgarlarla birlikte gelen yazı karşılamak oldukça keyiflidir. Kavurucu iklim, en yüksek boyutları olan Temmuz ve Ağustos aylarında bizleri denize çıkma sendromuna bağlasa da Nisan ve Mayıs, bu sendroma yakalanmadan bizi kucaklar. Tüm koylar henüz sakin, havalar ise özellikle akşamları serindir. Güneşin ısıttığını gören vücutlarımız kendini denizde bulur. Suya ilk atlayanlardan gelen “Ay! Su çok soğukmuş. ” seslerinin bir miktar vakit sonra kesildiğini görenler onları takip eder. Bu hareket, gün içerisinde bir koya demirlenerek tekrarlanabileceği gibi bağlandığımız bir restoranın iskelesinde de gerçekleşebilir. Her bir yanaşma neşedir. Havuzlukta akşamı beklemek ise bol sohbetli…
EN ÇOK TEKRARLANAN MARMARİS ROTALARI BİZİ KARŞILAR
Bu yıl da yeni başlangıçları şükürlerle karşıladık anlayacağınız. Marmaris’ten çıkıp güneye dönerek ilk Çiftlik Koyu’na ulaştık. Marmaris’e en yakın gidiş ve dönüş uğrak yerlerinden biri olan Çiftlik’te bizi sezonu yeni açan Deniz Restoran karşıladı. Güler yüzlü çalışanların getirdiği şahane yemekleri yeniden tattık. Karides güveç ve kalamar dolma sanki her zamankinden daha da lezzetliydi. Güneye devam edince yarımadanın ucunda genellikle Bozukkale’ye saparız, yine öyle yaptık. Sailor’s House’ u işleten Mustafa Şengül bizi görünce başladı anlatmaya… İyi insandır, deniz insanı nihayetinde… Kışın bir iki kez uğramış olsak da hikayeler birikmiş.
Tüm bunlar her yıl tekrarlanır. Sonra seyre devam edilir. İster Söğüt’e, ister Bozburun’a ama mutlaka Hisarönü Körfezi’ne çıkılıp Dirsekbükü’nde iskele tarafa kıçtan kara yapılır. Gör ki ne güzeldir deniz, hele yıldızlı akşamlar… Neighbours House ise Dirsekbükü’nden Hisarönü’ne doğru devam ederken Selimiye’den önce sancağında kalır. Sübye ve Bıyıklı’sı her defasında tadılır.
Aslında Ege anlatmakla bitmez. Seyirlerine ise doyum olmaz. Daha bahsedilecek Gökova, Göcek gibi birbirinden özel yer ve birçok koy var. Göcek’te sağlam olmayan şamandralar, koyda gece yüksek sesle müzik yapan şletmeler var. Onlardan da bahsedeceğiz şüphesiz… Ama önce güzelliklere değinelim. Bizi bekleyen sımsıcak bir yaza ‘Merhaba’ diyelim.
Bugünlere gelince, teknelerin yıllık bakımları tamamlandı. Birçoğu denize indi sayılır. Bu hafta itibariyle de önümüz bayram olduğundan kıyılarda bir hareket başlar ve devam eder. Herkesin deniz yaşamına saygı duyduğu, bu sektörde emeği geçen herkesin mutlu olduğu, denizlerimizin kirlenmediği ve deniz turizminin daha da geliştiği verimli bir sezon olur umarım.
Sonuç olarak gönlünden sularımızda ve uzak rotalarda sezon demeden, her mevsim yelken açmayı geçiren biri de olsam bir Akdenizli hissiyatıyla yaz mevsimini bu ifadelerle karşılamak isterim.
Vatan Ege’ye, canım Akdeniz’e selamlarla…
Rüzgarınız kolay,
Bayramınız kutlu olsun!