Adı Samra Samer. 12 yaşında bir orta okul öğrencisi. Muğla’nın Dalyan ilçesinde yaşıyor. “Bir gün okuldan kaytarmıştım” diyor, telefondaki cıvıl cıvıl sesiyle. “Annemin doğum günü için. Atlas’ın Bebek Parkı’na çağrısını gördüm. Hemen annem ve babamla konuştum. Sonra da İstanbul’a gitmek için bilet aldık.”
Hani şu, hükümetleri ve cümle yetişkini iklim değişikliğine karşı harekete geçirmek üzere her cuma okulu kırıp parlamento önünde oturan İsveçli aktivist Greta Thunberg’e destek vermek için Türkiyeli çocukları ve gençleri İstanbul’daki Bebek Parkı’na çağıran Atlas Sarrafoğlu. Gitmişler de. “Atlas’la o gün tanışamadım” diyor Samra, “Ama böyle başladı işte.”
Samra’yla konuşmak için aradığım annesi “Onun adına karar veremem. Kendisi isterse konuşur. Sormam gerek” dediğinde ‘başka türlü’ bir çocukla karşılaşacağımı hissederek ondan haber beklemeye başladım. Bir meselesi varsa insanın, dert edindiği bir şey, çocuk da olsa yetişkin de farketmiyor; naz, niyaz olmuyor. Akşamına yanıt geldi, okul çıkışı telefonda konuşmak üzere sözleştik.
İşte sorular ve Samra’nın yanıtları:
-İklim kriziyle ilgili daha önce bilgin var mıydı? Greta Thunberg’i duymuş muydun?
İklim değişikliğinden uzun süredir haberim ve bilgim var. Ama ben de herkes gibi, eriyen bir buz parçasının üzerinde duran kutup ayısı üzerinden biliyordum daha çok. Sonra araştırma yapmaya başladım. Annemin takip ettiği Alakır’ın hesabında Greta’nın fotoğrafını ve röportajını gördüm. Sonra da onu ve söylediklerini/yaptıklarını takip etmeye başladım.
-Ailen çevre sorunlarına ve iklim krizine karşı duyarlı o halde?
Evet tabii. Bizim evde hep Açık Radyo dinlenir. Doğduğumdan beri bu radyoyu dinliyorum ben de. İklim neden değişiyor, kimlerin yüzünden, etkilerini falan biliyorum. Annemin sosyal medya hesaplarından takip ediyorum hep zaten. Greta’yı da öyle öğrendim.
‘Greta’yı duydum, şimdi buradayım’
-Onun çağrısı mı seni harekete geçmeye itti?
Aslında ben Greta’dan önce Twitter’dan Yokoluş İsyanı’nı öğrenmiştim. Onlara yazıp çıkartma şablonları istedim. Hemen gönderdiler, ben de Dalyan’ın her yerine yapıştırdım. İnsanlar önünden geçerken birbirlerine gösteriyor, fotoğraflarını çekiyorlardı. Sonra da internette arayıp öğreniyorlardı. Ama böyle bir protesto eylemini gerçekleştirmeyi Greta’nın çağrısından önce akıl edemedim. Bir şeyler yapmayı düşünüyordum ama nasıl yapacağımı bilemiyordum. Greta’nın sözlerini duydum. Ve şimdi buradayım.
-Sonra neler oldu?
Atlas’ın daveti üzerine İstanbul’a gelme kararı alınca, hep dinlediğimiz Açık Radyo’yla iletişim kurduk. Gelir gelmez, önce radyoya gidip bir programa katıldım. Ardından Bebek Parkı’ndaki greve.
-Grev nasıl geçti, ne hissettin?
Çok güzeldi. Hiç beklemiyordum ama 600-700 kişi gelmişti. Kalabalık, renkli ve heyecanlı bir gruptuk. Orada Atlas’la tanışamadık, ama Dalyan’a davetimizi ilettik. Bizim Datça’da bir tohum festivalimiz var. Beni de Atlas’ı da çağırmışlar. Orada yüz yüze tanıştık.
-Okul grevine katılmaya İstanbul’dan döndükten sonra mı karar verdin?
Evet. Eylemleri Dalyan’da sürdürmek istedim. Önce en yakın arkadaşlarım Poyraz’la Piraye’ye söyledim. Biz okuldan öğle teneffüsünde çıkabiliyoruz. Cuma günleri okula dönmeyip meydanda pankartlarımız ve afişlerimizle oturmaya karar verdik. İlk eylemimizde üç kişiydik. Sonra başka arkadaşlarımız da katılmaya başladı. 15 Mart’tan sonra her hafta cuma günleri okuldan çıkıp meydanda, oturma grevindeydik.
İklim kim?
-Dalyanlıların tepkisi nasıldı?
İnsanlar bizi görünce duruyor ve yanımıza geliyor. Biz onlara anlatıyoruz. “İklim değişikliğine dikkat çekmek için okul grevi yapıyoruz” diyoruz. Çoğu tebrik ediyor. En çok sorulan soru “İklim kim?” oluyor. İklim adında biri için eylem yaptığımızı zannedenler var. Amcanın biri yanımıza oturup bize hayat hikayesini anlatmıştı. Bazıları da evlerinde, hayatlarında doğaya zarar vermemek için neler yaptığını söylüyor. Ama olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadığımızı söyleyebilirim.
-Okul idaresiyle aranız nasıl?
Öğle teneffüsünden çıktıktan sonra dönmeyenlere pek bir şey demiyorlar. Bazı öğretmenlerimiz öğle tatilinde camiye giderken bizi gördüklerinde “Açlık grevini anlarım da okul grevi ne?” demişlerdi. Başka bir öğretmenimiz “Gidin,ama ben yok yazarım” dedi. Bazı öğretmenlerimiz destek veriyor. İngilizce öğretmenimiz, iklim krizine dikkat çekmek için bir etkinlik yapıp, 6. Sınıflarla gölün çevresinde bir doğa yürüyüşü düzenlemiş mesela. En büyük desteğimiz o.
-Yaşadığın yerde iklim krizi veya çevre ile ilgili ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
Dalyan’da İztusu plajımız var, oraya caretta carettalar yumurtluyor. Deniz kaplumbağalarıyla ilgilenen DEKAMER (Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi) var orada. Ölü kaplumbağalar buluyorlar hep. Bir tanesini merkeze götürdükten sonra öldüğünü, dışkısından plastik çıktığını anlattılar. Plajlar çok pis. Her perşembe denizi ve karayı temizleyen bir grup var ama onlar da İngiliz.
-Şimdi ne yapacaksınız?
24 Mayıs’a kadar okul grevine ara verdik. Tüm dünyada bir sonraki çağrı da o zaman olacak zaten. Biz de 24 Mayıs’a kadar okulumuzda etkinlik yapmak istiyoruz. Meydanda otururken, önümüzde en fazla 10 kişi duruyor. Onları da bilgilendiriyoruz ama okulda sınıflarımız 22 kişi civarında. Hepsini dolaşmak ve anlatmak istiyoruz. Bu çocukların grevi. O yüzden daha fazla çocuğun bize katılmasını sağlamak istiyoruz.
-Son olarak yetişkinlere ve yetkililere ne söylemek istersin?
Yetişkinlere şunu söylemek istiyorum: İçinden çıkamayacağımız evreye girmemize 12 yıl kaldı. Biraz daha dikkatli olun. Şu anda yetişkin olanlar 12 yıl sonra ya ölmüş ya da yaşlanmış olacak. Bizim ise önümüzde uzun yıllar var. Bize mahvettiğiniz bir dünya bırakmayın. Hayatın tadını çıkarmamıza izin verin. Dikkatli olun.
Yöneticilerden ise, Paris Anlaşması’nı imzalamalarını istiyorum. Karbon salımını azaltmak için bir sınır getirmek zorundalar. Doğaya, çevreye ve iklimimize değer vermelerini, gelecek nesilleri düşünmelerini istiyorum.
Samra, İstanbul’a geldiğinde Açık Radyo’ya konuşurken, “Hepimiz biliyoruz ki ne Harry Potter ne de Süperman bizi kurtarmaya gelecek. Ama zaman kalmadı, durum acil. Dünya ısınıyor” demişti. Bir de Greta’nın süper kahramanların gerçek olduğunu kanıtladığını: “Meğer kaslı, pelerinli ya da asalı falan değillermiş, çocukmuş hepsi.” Tıpkı Samra gibi, dünyanın bir ucundaki bir kız çocuğunun çağrısına ses veren milyonlarca çocuk, dünyayı kurtarmak, insanlığın kaderini değiştirmek için bir araya geliyor şimdilerde. Geleceğe ve güzel günlere inanmak için bundan daha güzel bir sebep olabilir mi?
Elleriniz dert görmesin çocuklar…
Kaynak: Yeşil Gazete
Vira Haber