Belçikalı mimar Vincent Callebaut, 3 boyutlu baskılarla okyanusta biriken plastik atıkları kullanarak yapacağı “Oceanscraper” adlı fütüristik okyanus yapılarını tasarlıyor.
İklim değişikliği sonucu denizlerin ve okyanusların her sene 4-5 metre yükselmesi kaygısı her alanda tedbir çalışmalarını tetikledi. “İklim değişikliği mültecileri” kavramı, insanları arayış içine soktu. Son dönemde bir yandan dev barajların yapılması planlanırken, bir yandan da yüzen yapılar tasarlanıyor. Bunlardan biri de Belçikalı mimar Vincent Callebaut’un planladığı fütüristik eko-okyanus yapıları; “Oceanscraper”lar. Bu yapılar geri dönüştürülen plastik atıkların 3 Boyutlu basılması sonucu elde ediliyor. Gökdelenleri anımsatan bu yapılar okyanusun altına doğru 1000 metre aşağı uzanıyor. Bu yapılar koloniler oluşturuyor ve bu kolonilere de “Aequorea” deniyor.
Aequorea’nın yaklaşık 20 bin insanı barındırabileceği ve kendi kendine yetebileceğihesaplanıyor. Bu fütüristik şehrin Brezilya’nın Rio de Janeiro sahillerinde yapılması planlanıyor. Bu tasarım Callebaut’un çevre açısından ilk sürdürülebilir projesi değil. Callebaut daha önce de yosunla enerji sağlayan ulaşım sistemleri ve “farmscrapers” adlı bitkilerle kaplı binalar tasarlamıştı.
Kendine yetebilen Oceanscrapers görsel olarak bir deniz anasını andırıyor. Malzeme olarak kullanılacak geri dönüştürülen plastiklerse Büyük Okyanus’ta biriken yüksek orandaki plastik atığın oluşturduğu “Büyük Pasifik Çöp Alanı”ndan karşılanacak.Büyük Pasifik Çöp Alanı; büyük okyanusta Hawaii – Kaliforniya arasında yer alıyor ve dünyanın en büyük çöplüğü olarak adlandırılıyor. Girdaplar sonucu oluşan çöpün toplandığı alanın büyüklüğü tam olarak belirlenemese de yaklaşık olarak Teksas’ın 2 katı kadar olduğu ifade ediliyor. Çöplerin kullanılması hem okyanusun temizlenmesine, hem de binaların ihtiyaç duyulan hammadesinin karşılanmasını sağlayacak.
Bu yapıların barınma olanağı sağlayan evler dışında, bilimsel laboratuvarlar, ofisler, oteller, spor alanları, hatta çiftlikler içermesi planlanıyor. 250 katlı olması beklenen yapılar 1000 metre yüksekliğe sahip. İçme suyunun desalinizasyon yoluyla deniz suyundan elde edilmesi planlanıyor. Mikro-alglerin, organik atıkların geri dönüşümü için kullanılması planlanırken, aydınlatmanında “bio-luminescence” yani ışık yayan canlı organizmalar tarafından sağlanması bekleniyor.
“Yapıların dengeli şekilde durmaları, yüzmeleri ve kendi enerjilerini üretebilmeleri mümkün olacağı” belirtiliyor. Özel tasarımları sayesinde bu yapıların suyun doğal hareketini engellemeyeceği, aksine doğal afetlerde doğal su hareketlerine kolayca adapte olacağı da ifade ediliyor.
Deniz altı yaşam projeleri her geçen gün artarken, kimilerine göre deniz altında yaşam hâlâ bir hayâlden ibaret. Ancak başarılı olmaları durumunda, orjinal şekilleri ve boyutlarının yanı sıra okyanustaki plastiğin geri dönüşümünü sağlaması, 3 boyutlu baskı metoduyla yapılması ve felaket durumları için oldukça fonksyonel bir barınak sunmasıyla, Aequorea birçok açıdan ilginç ve etkileyici olacak.
ViraHaber