Ömer Kaptan, kitabın isminden yazılış amacı az çok belli oluyor fakat vizyon ve misyonunuz açısından ele alırsak bize genel olarak bu kitabı yazma amacınızı anlatır mısınız?
Ben 1981 yılında şimdiki adı İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi olan Yüksek Denizcilik okulunu bitirdim. 1986 yılından bu zamana kadar hemen hemen 33 senedir Kıyı Emniyetinde çalışıyorum. Bu çalışmış olduğum süre zarfının 15 senesi gemi kaptanlığında geçti, geriye kalan 15-16 senede de karada, biraz önce adınız zikrettiğiniz gemi kurtarma ile ilgili çeşitli operasyonlara katıldım. Yani diyebilirim ki 300’e yakın operasyona katıldım. Dünyada hatırı sayılır bir operasyondur. Sanırım Türkiye’de benden başka bu sayıyı yakalayan bir kişi yok. Bir sıralar bu uluslararası kurtarma birliğinin verilerinde 1994 yılında en fazla gemi kurtarmış kaptan olarak dünyada 3. sıradaydım. Benim eğitimci yönüm de vardır ve genel olarak hayat felsefem şudur; bir yanda bu kadar kurtarmaya gitmiş birinin artık sektörde 33 senesi burada Kıyı Emniyetinde, gemi kurtarma üzerinde, 5 sene de yurt dışında olmak üzere 38 senelik bir tecrübe var. Yani bir kişi öldüğü zaman artık kendi bilgi ve birikimlerini bir yere götüremeyeceğine göre bir şekilde nesillere aktarması gerektiğini düşünüyorum. Bu gerek genel müdürlüğümüz tarafından gerekse çeşitli arkadaşlarımız tarafından bana “Ömer Kaptan neden bir şeyler yazmıyorsun” diye söylenmişti. Tabii bir de Gemi Kurtarma isminden anlaşılacağı üzere “gemi kurtarma” olayı Türkiye’de bilinip sanılan bilinmeyenlerdendir. Çünkü gemi kurtarma denince denizciler dahil olmak üzere birçok kişi “bir gemi karaya oturdu, halat verip çek al” biçiminde sanıyor. Bu şekilde olmadığını belirtmek için özellikle gemi kurtarma ismini koydum. Başka isimler de verebilirdim; denizde acil durumlar operasyonu ismini de verebilirdim. O açıdan bu kitap, gemi kurtarma işinin basit bir işlem olmadığını, bunun içerisinde bir iş alanı olduğunu, bunun için de bir gemicilik bilgisinin, bir denizcilik bilgisinin, hukuk bilgisinin, sigorta bilgisinin, yönetim bilgisinin vs. birçok kompleks bilginin bir arada olduğu bir bölüm olarak düşündüm ve 18 tane bölümü bu şekilde içine dahil ettim. Yani 400 sayfalık bir kitap meydana getirdim, bu 400 sayfa içerisine 38 senelik bilgi ve birikimimi aktarmaya çalıştım. Tabii ki beslendiğim kaynaklar oldu; kıyı emniyeti, almış olduğum eğitimler, verdiğim eğitimler, yurt dışı ve yurt içindeki almış olduğum kitaplar-dergiler, katılmış olduğum konferanslar vs. kaynaklardan bu kitabı meydana getirdim.
Hatta şöyle bir anekdot var; abi derecesinde sevdiğim eski bir denizcilik müsteşarını Ankara’ya ziyaretine gittiğimde takıldı bana “Ömer Kaptan neredesin?” diye sordu, “abi kıyı emniyetindeyim” dedim. Sonra “aa öyle mi? Ne güzel işiniz var halatı veriyorsunuz kurtarıyorsunuz gemiyi” dedi. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Bunu söyleyen denizcilik müsteşarı. Tabii ki şaka yaptı, ama sonuç olarak denizcilik bakanlığından sonra gelen ikinci bir adam. Bir müsteşar onu şaka mahiyetinde bile olsa, yani takılsa bile benim gücüme gitti bir kurtarmacı olarak. İşte bu kitap da bütün bunların birikiminden dolayı, hepsi birikti birikti ve bu kitap meydana geldi.
Peki kitabı yazdıktan sonra beklediğiniz ilgiyi gördünüz mü? Bu kitap beklediğiniz olumlu veya olumsuz geri dönüş seviyesine ulaşabildi mi?
Şimdi kitap daha çok yeni çünkü geçen hafta çıktı. Beklediğim sonucu aşağı yukarı aldım, alıyorum da. Kitabı 11 ay üzerine tamamladım, notlarım da vardı ve bu süreç zarfında ben bu kitabı tamamlamıştım. Ama son 2 ayda da içerisinde bölüm başkanları ve dekanlar olmak üzere hoca arkadaşlarımın ve mesleğe dahil olan aşağı yukarı 11-12 kişinin görüşlerini aldım. Daha yayımlanmadan önce kitabı gönderdim, görüşlerini aldım ve tekrar düzeltmeler yaptım. Onların vermiş olduğu cesaretle kitabın iyi olduğunu düşünüyorum. Kendim iyi olduğunu tahmin ediyordum ama hem çalışma esnasında gören arkadaşlarım, hem de ham haliyle biraz önce zikrettiğim üniversitelere göndermiş olduğum arkadaşlarım tarafından kitabın incelenmesi neticesinde bana gelen dönüşlerin iyi olduğunu düşünüyorum, şu anda ben memnunum.
Ama tabii ki buradaki amaç ticari olarak değil, amaç bu kitabın faydalı olması. Denizcilik sektörüne ve okullara faydalı olması açısından kendi çocuğum gibi hem zorlu hem de zevkli süreç içerisinde bir 11 ayım geçti benim ve en son böyle bir kitap ortaya çıktı.
Bize kitabın içeriğiyle ilgili bilgi verir misiniz?
Ana başlığı tabii gemi kurtarma. Ama gemi kurtarma çeşitli komponentlere bağlıdır. Yani birtakım gerek teorik gerek pratik bilgilerdir. Ben bu bilgileri vermeye çalıştım. Eğer bir şeyin hikayesi varsa, ki Türkiye’de ve dünyada gemi kurtarmanın bir hikayesi vardır ben o hikâyeyi almaya çalıştım, özetledim. Mesela Türkiye’de can kurtarma hikayesi vardır onu da özetledim. Deniz hukuku; onun da hikayesi vardır, uluslararası bir olay varsa onun da hikayesi vardır o hikayeler nasıl oldu onu özetledim. Arkasında teknik boyutlarını işlemeye çalıştım ve en sonunda kendime özgü olarak, yani nebi şahsıma münhasır denilen kısım olan o bölümle ilgili benim katıldığım operasyonlarla ilgili örnekler verdim. Yani bir vaka analizleri yaptım. Diğer kitaplardan farklı olarak bunun özeli budur. Piyasada bunun benzeri yok, global baktığınız zaman da dünya üzerinde böyle bir kitaba rastlamayabilirsiniz. Kendi tasarlamış olduğum özgün bir kitap. Yani kendimden birtakım örneklemeler verdim vaka analizleri yaptım.
Son olarak kitabın yazılış sürecinde, 38 yıllık tecrübenizin dışında kitabı yazarken edindiğiniz ekstra bilgileri bizimle paylaşır mısınız?
Kitap yazmak farklı bir konu. Ben 18 sene lisede öğretmenlik yaptım, artı onun üzerine 11 sene de İstanbul Teknik Üniversitesinde öğretim görevliliği yaptım. Biz doktora yazarken genelde imla kılavuzuna bakmazdık. Bir de bunu yaparken yerli ve yabancı literatürleri tanımak zorunda kalıyorsunuz. Bu kitap Türkçe olduğu için yurt dışına açılamayabilir belki ama yurt dışında farklı yerlere gidecek. Kurtarma üzerine, gemiler üzerine yabancı literatürleri tanıdım. O şeyin içerisinde benim bilip de çok üzerinde durmadığım konular çıktı.
“Plan yapmak önemlidir ama planı uygulamak daha da önemlidir” sözü vardır. Herkesin bir planı vardır ama kaç kişi uygulayabilir. Dolayısıyla gemi kurtarmanın, gemi kurtarma planları üzerine kurulması gerekiyor. Biraz önce söylediğim gibi “halatı çekiyorsun ve alıyorsun” gibi değil çünkü geminin dengesi bozulur batırırsın ya da farklı bir şeyler olur. Birtakım hesaplar yapmak zorundasınızdır. Hatta o planlar bile tutmayabilir. Satrançtaki gibi birçok hamleyi görüp ona göre davranılması gerekir çünkü deniz durağan değildir hareketlidir, bir kinetik enerjidir, canlı varlıktır. Haftalarca çalışırsın tam bir güne ihtiyacın vardır ve tam gemiyi kurtaracakken bir fırtına gelir ve gemiyi bırakmak zorunda kalırsın. Senin çalışmış olduğun 2-3 hafta tamamen boşa gidebilir, baştan başlamak zorunda kalırsın. O yüzden hava raporlarını, gemiye gelen çevre raporlarını ve sigorta konusunu vs. hepsini bilmek zorundasınız. Bu tabii ki sadece kurtarma uzmanlarının konusu değil, ofis yönetimini de ilgilendiren konulardır. Bizim olay yeri koordinatörü olarak yapacağımız şeyler de bellidir, ofisin size destekleri de bellidir. Belki bunu ofis bile kurtaramayabilir ve Ankara’dan yardım alabilirsiniz. Hatta şöyle bir anı var; 1999 yılında, terörist başı Abdullah Öcalan’ın İmralı’da hapsedilmeden 1 hafta öncesine kadar bir gemi yanıyordu. İstanbul’daki gemilerimiz söndürmeye çalıştı fakat söndüremediler. O zaman da yapılması gereken şey gemiyi karaya uygun bir yere oturtmak lazım, bu da uygun bir yöntem. O zaman da en uygun yer İmralı Adasıydı. Ada o zaman hapishaneydi, bize müsaade vermediler. Yönetimimiz müsteşarla görüştü, müsteşar Ecevit ile görüştü, o da Adalet Bakanına talimat verdi “karaya oturtun” dedi ve biz Ecevit’in vermiş olduğu talimatla gemiyi karaya oturttuk ve karaya oturtunca yangını söndürdük, yükünü tahliye ettik ve sonrasında kurtardık onu. Yani Ankara devreye girmese o gemi batacaktı.
Çok zorlu bir süreç olmuş…
Tabii ki. O aslında başlı başına irdelenmesi gereken farklı bir konu ama tabii Türkiye’de birçok şey irdelenmiyor sadece sonuca bakılıyor. Ne oldu neler oldu bunlar sadece 1 hafta irdeleniyor ve sonra kayboluyor. Mesela Yalı’ya çarpan meşhur gemi; bizim için belki de en basit operasyonlardan birisiydi. Fakat kamuoyunda çok büyük bir yankı yaptı ama onu bile doğru düzgün işlemedik.
Hatta şöyle bir şey var; İstanbul ve Çanakkale boğazında yaklaşık her 3 günde 1 gemi arıza yapıyor. Günde yaklaşık 130 tane gemi geçiyor. Yani yaklaşık 500 gemiden bir tanesi arıza yapıyor. Bizim gerek İstanbul’da gerek Çanakkale boğazında ve farklı yerlerde kurtarma römorkörlerimiz var. O römorkörlerle müdahale ediyoruz, yakalıyoruz ve kurtarıyoruz. Hiç kimsenin haberi olmuyor, sadece bizim haberimiz oluyor. Çünkü herhangi bir çevre kirliliği yapmamış, herhangi bir sıkıntı yaşamamış. Gazeteci arkadaşların haberi olmuyor çünkü bir olay olmamış. Ancak bir olay olursa sizin haberiniz oluyor. Biz sadece sitemize ekliyoruz olay olduğunu ama orada da kimsenin dikkatini çekmiyor.
Kıyı emniyetinin böyle de bir misyonu var ve buna karşılık ekip olarak her şeye hazırlıklı olmak zorundasınız.
Kitabı yabancı dillere çevirip yurt dışına satışını düşünüyor musunuz?
Tabii öyle bir teklif de geldi ama şu an bekleme safhasında. Dediğim gibi önce bir albenisine bakalım çünkü bu daha bir haftalık bebek. Birkaç ay geçip geri dönüşleri olunca duruma göre, yani arz talep meselesine göre İngilizceye çevirmeyi düşünüyorum. Amerika’da ve İngiltere’de de irtibatta olduğum yerler var ve onlardan da talep geldi ama henüz daha erken. Belki biraz revize ederim olduğu gibi çıkarmam ama biraz daha beklemek lazım.
Kitabın şöyle bir özelliği de var; sıradan bir gazete okuyucusunun anlayabileceği lisandan, bir akademisyenin ders verebileceği lisana kadar geniş perspektiften yazılmış bir kitap. Ne çok ağır bir dil kullandım ne de çok hafif bir dil kullandım. Çünkü bunun potansiyeli hem denizde çalışan tahsildeki kişiler hem de akademik çevreler. Bir de bu kitabı yazarken belgesel tadında bir şey yapmaya çalıştım ve bunun içerisinde yaşadığım hikayelere de yer vermeye çalıştım.
Kitap hakkında söylemek istediğiniz son bir şey var mı?
Denizcilik mesleği Tıp mesleği gibidir. Kaptanın sadece gemiyi bir yerden bir yere götürdüğü anlamda değil, kendi içinde branşlaştırması gereken bir şeydir. Gemi kurtarmanın da bir branş olduğunu, farklı bir çalışma sistemi olduğunu kitabımda da göstermeye çalıştım.
Röportaj: Hakkı Şen - Vira Haber