İmparator Meiji, iki asırdan fazla bir süre dış dünyaya kapalı olan ülkesinin hızla gelişmesini istiyordu. Yeğeni Prens Komatsu Akihito’yu 1886 yılında incelemeler yapması için Amerika ve Avrupa’ya gönderdi. Bu Japon tarihinde bir ilkti. Yolculuğa çıktıktan bir yıl sonra İstanbul’a gelen Prens, imparator adına II. Abdülhamit’e ülkesinin en büyük nişanı olan Büyük Krizantem’i sundu. Bu nişan, bir daha hiç kopmayacak bir dostluğun simgesi olacaktı.
Sultan Japon imparatorunun hediyesini büyük bir memnuniyetle karşılamıştı. Bunun üzerine o da Japonya’ya bir savaş gemisi göndermeye karar verdi. Böylesi uzun bir yolculuğa dayanabilecek güçte bir gemi seçilmesini istedi. Bahriye nazırı Hasan Hüsnü Paşa, Ertuğrul firkateyninde karar kıldı. Yıllardır Haliç’te yatmakta olan Ertuğrul’un böyle bir yolculuğa dayanabilmesi için bakıma alınması şarttı.
Ertuğrul firkateyni, Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmıştı. Makine ve kazanları 1864’te İngiltere’de monte edilmiş, gemi İngiltere’den İstanbul’a gelmişti. 79 metre boyundaki Ertuğrul, dönemine göre modern araçlarla donatılmıştı. Ancak 25 yıl sonra, bu özelliklerini yitirecekti. Ve Ertuğrul, 25 yıl sonra İstanbul’dan Japonya’ya kadar gidecekti.
Ertuğrul seferine 14 Temmuz 1889’da çıktı. Coşkulu bir kalabalıkla uğurlanan Ertuğrul, bir daha bu denizlere hiç dönemeyecekti. Gemideki 607 denizciden sadece 69’u doğdukları ülkeyi tekrar görebilecekti.
Ertuğrul’un Zorlu Seyahati
Gemi İstanbul’dan yola çıkacak, Marmaris’ten Port Said’e gidecek; Süveyş Kanalı’nı geçerek Aden ve Somali’nin ardından Bombay’a ulaşacaktı. Hindistan’da mevsimsel rüzgârların dinmesini bekledikten sonra Singapur’a yola çıkacak ve Malaka Boğazı’ndan Saygon’a, Hong Kong’a ve Şanghay’a geçecekti. Gemi son durağı Yokohoma limanına varmadan önce Nagazaki’de duraklayacaktı. Ertuğrul’un önündeki bu uzun rota, onun yaşındaki bir gemi için zorluydu ama o başaracaktı.
Gemi, bu uzun seyahatinde ilk 10 günü sorunsuz geçirmişti. Ancak Süveyş Kanalı’ndaki yolculuğun ilk gününde gemi kuma oturdu. Ertesi gün dümeni kırıldı ve arka tarafı hasar gördü. Tüm bunlar Ertuğrul’un 2 aylık bir gecikme yaşamasına neden oldu. İki ay içinde onarılan Ertuğrul, 23 Eylül’de kanaldan ayrıldı.
Ertuğrul Bombay’a ulaştığında, büyük bir sevinçle karşılandı. 10 gün kaldıkları bu limanda mürettebat tanıştıkları dünyadan çok etkilenmişti. Bombay’da kaldığı sürece Ertuğrul’u 150 bin kişi ziyaret etti. Tekrar yola koyulan gemi, burnunu güneye, Seylan’a çevirmişti. Kolombo limanına doğru başlayan yolculukta, gemi baş altından su almaya başladı. Ertuğrul’un çürük tahtaları, Kolombo’ya varamadan mürettebatı zor duruma sokmuştu. Geçici çözümlerle Kolombo’ya ulaştılar. Bombay’dan sonra Kolombo’da da büyük ilgiyle karşılaşan denizcilerimiz, gemiyi Singapur’a kadar ulaştırmak zorundaydılar çünkü çürümüş tahtalar Kolombo’da onarılamıyordu.
13 Kasım günü Kolombo’dan yola çıkan Ertuğrul, 28 Kasım’da Singapur’a ulaşabildi. Kötü hava koşulları mürettebatı zorlamıştı. Ancak Singapur’a geldiklerinde herkes rahat bir nefes alabildi. Burada gemi onarıma alındı ve 22 Mart 1890’da tekrar denize açıldı.
Ertuğrul’un yolculuğu her limanda coşkuyla karşılanıyor ve onun hakkında öyküler anlatılıyordu. Halk gemiyi beklerken, Ertuğrul okyanusta dalgalarla boğuşuyor ve mürettebat Yokohama’ya varmak için büyük çaba sarf ediyordu.
Gemi 29 Mart’ta Saygon’a ulaştı. Binlerce ziyaretçi Ertuğrul’u görmeye geldi. Onarımlarla geçen birkaç günün ardından Hong Kong’a yola çıktı. Ertuğrul’un Hong Kong seferi korkunç bir fırtınayla kesildi. Tamirat için Saygon’a geri dönüldü. Hong Kong’a ancak 26 Nisan’da ulaşabildiler.
Bitkin mürettebat, Hong Kong’da 10 gün kaldı. Bu süre içinde gemiyi fareler basmıştı. Onarım işleri, farelerin temizlenmesi derken, 5 Mayıs’ta Nagazaki’ye doğru yola çıktılar. 10 gün sonra limana varmışlardı. Nagazaki’den 650 mil uzaktaki Yokohoma’ya varışları ise 17 Haziran’ı bulacaktı. Fırtınalar atlatan bu yaşlı ve yorgun geminin tek parça halinde Yokohoma’ya varması, adeta bir mucizeydi.
Ertuğrul, Japonya’da 3 ay kaldı. Japon imparatoru ve halkın törenlerle karşıladığı ve ilgisini eksik etmediği gemide sönüşe yakın kolera salgını baş gösterdi. Salgın nedeniyle Ertuğrul karantinaya alındı. 13 kişi hayatını kaybetti. Geminin onarımı aksamış, salgın tüm planları alt üst etmişti.
İstanbul’dan Yokohoma’ya zorluklarla varan gemi, yorgun ve güçsüzdü. Japonya’da tayfun mevsimi başlamıştı. Japonlar’ın uyarısına rağmen, gemi 15 Eylül 1890’da yola çıktı. Herkes evinden uzun süre ayrı kalmıştı ve aile ocağı onları çağırmaktaydı.
Ve Son…
25 yaşında, bir yıllık uzun bir yolculuğun yorgunluğuyla yola çıkan Ertuğrul bir gün bile seyredemedi. 16 Eylül sabahı mürettebat, korkunç bir fırtınayla karşı karşıya geldi. Ertuğrul çatırdıyordu. Fırtına gemiyi, Kaşinozaki feneri önüne sürükledi. Bu, onun sonu oldu.
Geminin kayalıklara çarparak parçalanmasını duyan köylüler, sağ kalanlara yardım etti. Dillerini bilmedikleri bu insanları evlerinde konuk ettiler. İmparator Meiji, sağ kalan 69 kişiyi Japon gemileri Hiyei ve Kongo’yla İstanbul’a uğurladı. Mürettebat üç ay sonra 2 Ocak 1891’de İstanbul’a varacaktı. Geride kalanlar içinse, Kuşimoto’da bir anıt yapıldı.
Kaşinozaki burnundaki kayalıklara çarparak parçalanan Ertuğrul’un anısı, Kuşimoto’da hâlâ canlı. 1974 yılında, Kuşimoto Belediyesi ve Tokyo Büyükelçiliğimizin işbirliğiyle kurulan Türk Müzesi, 20 bin kişinin yaşadığı Kuşimoto’da, 1 yılda neredeyse 125 bin turist aldı. Japonlar’ın Ertuğrul faciasına gösterdikleri ilgi sadece müze ziyaretleriyle değil, kitaplar, broşürler, tv programlarıyla da kendini göstermekte. Türkiye’den binlerce km uzakta bir kasabadaki müzede, kendi tarihimizden bir parça, Türkçe olarak dinlenebiliyor. Bu müze, Türkiye’nin Japonya’ya açılan penceresi…