Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, Ağustos 2012'den itibaren Ege Denizi'nin, ülkelerinden kaçarak Türkiye üzerinden başka ülkelere geçmek isteyenler için transit geçişlerde yoğun olarak kullanılmaya başlandığını belirtti.
Erçoban, Afganistan, Irak, Suriye gibi ülkelerde uzun zamandır devam eden çatışmalar olduğunu, insan hakları ihlallerinin yaşandığını, nesillerin savaşların içinde doğup büyüdüğünü dile getirerek, "Dolayısıyla insanların bir kısmı zulümden bir kısmı da ekonomik nedenlerle kaçıyor" dedi.
Zulümden kaçan kişilerin mülteci, ekonomik nedenlerle kaçan kişilerin göçmen olarak adlandırıldığını hatırlatan Erçoban, şöyle devam etti :
"İkisi arasındaki çizgi de muğlak çoğu zaman. Örneğin İran'da bir Bahai ekonomik nedenlerden kaçabilir ama aslında mültecidir o. Bahai olduğu için okuyamıyordur, iş verilmiyordur. Afganistan'da nesiller boyu süren çatışma, savaş hali var. Ekonomi diye bir şey kalmamış durumda. Türkiyeden transit geçenler arasında da hem mültecilik nedenleri olanlar hem de göçmenler var. Mülteci ve göçmenler için umuda yolculuk diyebiliriz. Mülteciler kendilerini güvende hissedebilecekleri, kendilerinin, çocuklarının zulüm görmeyeceğini umdukları ülkelere gitmek istiyorlar. Ekonomik nedenlerle gidenler de insan onuruna yakışır bir yaşam standardı yakalamak için ülkelerini terk ediyor ."
Erçoban, Türkiye'nin Avrupa dışı ülkelerden gelenlere mültecilik hakkı tanımadığını, geçici sığınma için ikamet izni verdiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Türkiye'de sosyal yardımlardan yararlanmaları çok sınırlı, sağlık hizmetlerine erişmeleri sıkıntılı. Dolayısıyla bütün bu sıkıntılara katlanamayıp, geleceğe dair umut olmayınca yollara düşenlerin yanı sıra Türkiye'yi sadece transit olarak kullananlar var. Kimisinin zaten hedefi Avrupa ülkeleri. Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine özellikle İskandinavya ve Almanya gibi ülkelere gitmek istiyorlar. Düzensiz yollarla Türkiye'den çıkmaya çalışan yılda 50 bin-60 bin civarında kişi yakalanıyor. Bundan daha fazlası Yunanistan tarafında yakalanıyor. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği'ne kayıtlı, iltica talebiyle başvuru yapmış 37 bin civarında kişi var, 20 bin civarında kişi kayıt olmayı bekliyor ."
Pırıl Erçoban, 2010 yılının başına kadar, Ege'nin transit geçişler için yoğun olarak kullanılan bir rota olması nedeniyle çok fazla ölümle sonuçlanan olayın meydana geldiğini belirterek, daha sonra geçişlerin Edirne üzerinden kara sınırına kaydığına işaret etti.
Erçoban, şu bilgileri verdi: "Kara geçişlerinde de ölümler oluyor ancak büyük sayılar olmadığı için basına yansımıyordu. Ağustos 2012'den itibaren tekrar Ege, transit geçişlerde yoğun olarak kullanılmaya ve kazaların ardı arkası kesilmemeye başladı. Ege, Türkiye'den düzensiz çıkış için tekrar rota haline geliyor. Teknelerin kapasitesini aşan sayıda insan bindirildiği için bir kazada kurbanların sayısı da artıyor. Örneğin, Edirne'den Meriç üzerinden yapılan çıkışlarda, 1-2 kişi kazada hayatını yitiriyor. Ancak deniz olunca kurtulma şansları daha az oluyor.
Tekrar denize dönüşte, özellikle Yunanistan tarafındaki sınır kontrollerinin artırılması, tel örgü çekilmesi, hendek kazılması, Avrupa Birliği Sınır Ajansı'nın operasyonları etkili oluyor. Geçişleri durdurmak için devletlerler birtakım tedbirler alıyor ama o tedbirler insanların geçişlerini durdurmuyor, başka rotaya yönelmesine neden oluyor. Başka rota, her zaman daha tehlikeli, daha riskli ve daha fazla insan hayatına mal oluyor. Düzensiz hareket halinde olanlar arasında mülteci olmayanlar da mutlaka var ancak mülteci korumasından, uluslararası korumadan yararlanması gereken insanlar da var. Devletler, düzensiz göçü önleme adına aldıkları tedbirlerle aslında korunma ihtiyacı olan insanları da püskürtmeye, sınırlarından içeri sokmamaya çalışıyor. Böyle olunca da yasa dışı yollarla, düzensiz yollarla geçiş arıyor insanlar. Bunlar da tehlikeli, riskli yoluculuklar oluyor .
"Bu yaz, denizlerde göçmen kazalarının daha çok duyulacağını tahmin ediyoruz"
Bu yaz, denizlerde göçmen kazalarının daha çok duyulacağını tahmin ettiklerini söyleyen Erçoban, "Ülkelerde zulüm, insan hakları ihlalleri, savaş, çatışma oldukça insanlar canlarını kurtarmak için kaçmakta ve bu tür tehlikeli yolculukları göze almakta" dedi.
Erçoban, Afganistan ve Irak'taki durumun gittikçe kötüleştiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu : "Çok uzun yıllar İran'da mülteci veya göçmen olarak yaşamış 1,5-2 milyon Afgan var kayıtlara göre. İran'da geçen yıldan itibaren bunların hakları ciddi ölçüde sınırlanmaya başladı. Dolayısıyla İran üzerinden Türkiye'ye gelen Afgan mülteci sayısı da geçen yıldan bu yana arttı. Özellikle Türkiye'de sığınma prosedüründe olup da umutsuzluktan dolayı riskli yolculukları göze alacak Afganlar'ın sayısının artacağını tahmin ediyoruz. İnsanların umudu azaldıkça hem kendi ülkelerinde, hem de bulundukları ülkede, geleceğe yönelik insan onuruna yakışır, insan hakları standartlarına uygun bir çözüm önerilmedikçe, böyle sistemler kurulmadıkça, devletler de vizelerle, sınır dışılarla düzenli giriş yollarını zorlaştırdıkça, bu düzensiz, riskli yollar daha çok denenecek."
virahaber.com