Sakin ve esintili koylar, uzun ve temiz kumsallar; cip safari ya da dağ bisikleti meraklılarına, yürüyüş tutkunlarına açılan büyülü güzergâhlar… Teknelerle çıkılan rotalar… Renkli ve eğlenceli geceler… Yakın zamanlara kadar küçük bir balıkçı kasabası olan Muğla’nın Marmaris ilçesi, şimdi dev bir turizm merkezi.
Akdeniz kıyılarına yolculuk tasarlandığında ilk akla gelen yerdir Marmaris ve bunun en önemli nedenlerinden biri de, konuklarını ona ulaştıran yolun güzelliğidir kuşkusuz. Gezginin coşku ve heyecanını arttıran, belleklerden silinmeyecek izler bırakan nefis bir güzergâhtır Muğla-Marmaris yolu. Sakar Geçidi’ne ulaştığınızda, önce tüm ayrıntılarıyla Gökova Körfezi serilir ayaklarınızın altına. Ormanın yeşiliyle denizin mavisinin birbirine bu kadar yakıştığı bir manzarayı başka hiçbir yerde bulamazsınız. Her virajda, denizle bütünleşen çam ormanlarının ardına gizlenen muhteşem koylara bir an önce erişmek isteğiyle yanıp tutuşursunuz.
Akyaka’yı geçtikten sonra önünüze çıkan ve günlük ağaçlarıyla süslenen eski yol içinizi ısıtır. Asfaltın iki yanına sıralanmış dev ağaçların sık yaprakları, gökyüzünü saklayan doğal bir tünel görünümündedir. Konuklarını kavurucu yaz sıcaklarından bir süreliğine olsa da kurtaran bu serin tünel, cennete açılan bir kapı gibidir. Yol, kentin boğucu havasına alışkın ciğerlerin bayram edeceğimis gibi çam kokularının arasında devam ediyor. Bir süre sonra sırtını çam ve günlük ağaçlarının yeşiline yaslamış, önündeki denizin getirdiği serinlikte dinlenen Marmaris yerleşiminin silueti beliriyor. Bu karşılaşma hele günbatımı saatlerindeyse olağanüstüdür. Öyle ki, buraları “dünyanın en güzel gökyüzüne sahip yer” olarak nitelendiren tarihçi Herodot’a hak vermemek olmaz. Kentin batan güneşin ışıklarıyla mor-kırmızıya dönüşen soluk kesici görüntüsü insanın içini ısıtıyor.
Yaz aylarında neredeyse yüz bin kişiyi bulan nüfusuyla adeta büyük bir şehir kimliğine bürünen Marmaris, her şeye karşın özgünlüğünü korumaya çalışıyor. Türkiye’nin en popüler tatil merkezlerinden biri olan belde, yapılaşmanın hızlı ritmine direniyor günümüzde. Arkasındaki yemyeşil alana ve kıyı şeridindeki eski balıkçı köylerine yayılan otel, kafe ve eğlence merkezleri, kentin cazibesinden pek bir şey götürmemiş. Hâlâ şehir merkezinde denize girilebilen ender mekânlardan biri burası. Kentin en işlek caddesi olan Uzunyalı’da günlük hayat telaşı tüm hızıyla sürerken, plajlarda yerli ve yabancı turistler deniz ve güneşin tadını çıkarıyorlar. Her gün işe gitmek zorunda olan belde sakinleri, yaz sezonu boyunca tatilcileri kıskançlıkla izliyorlar.
Armutalanı ve İçmeler bölgesiyle bütünleşen ilçe merkezi, batıya doğru genişlemeye devam ediyor şimdilerde. Bu noktalara, bilinenlerin dışında, çok çarpıcı bir ulaşım olanağı daha var. Pek çok kişi, motorlu taşıtlar yerine çam ormanının temiz havasını ciğerlerine doldurarak, belediyenin yaptığı bisiklet yolunda pedal basarak gidiyor varmak istediği yere.
Marmaris, kuşkusuz Türkiye’nin en gözde turizm merkezlerinden biridir; kentin gelir kaynakları arasında turizmin payı çok önemlidir. Ama ilçe halkının çoğu geçimini turizmin yanı sıra tarımdan sağlar. Eskiden, turizm bu kadar yoğun değilken, Marmaris’in temel gelir kaynağı turunçgiller, sebze, meyve, yerfıstığı, zeytin ve susam üretimiydi. Büyük çaplı olmasa da balıkçılık, süngercilik yapılırdı. Sığla ağacından yağ çıkarılır, burada üretilen çam balı Türkiye’nin dört bir yanına dağılırdı. Turizm ve yeni zamanların alışkanlıkları, bu üretim alanlarını bir bir geriletti. Artık balıkçılık sadece turizmin ihtiyaçları kapsamında yapılıyor. Süngercilik tarihe karıştı. Tarım yine yapılıyor ama eski konumunu elde etmesi artık hayal.
virahaber.com / Atlas