Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) bünyesindeki Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTIM); “5 Kasım - Dünya Tsunami Farkındalık Günü” kapsamında açıklamalarda bulundu.
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’in açılış konuşması ile başlayan toplantıya, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman da konuşmacı olarak katıldı. Toplantıda tsunami özelinde afetlerin ve risk azaltım çalışmalarının mali boyutlarının gerek afet öncesi simülasyon metoduyla gerek afet sonrası muhasebe yoluyla kestiriminin ana çerçevesini aktaran bir sunum yapıldı.
Sunumu yapan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, ‘Tsunami olması durumunda sizin ilettiğiniz verileri vatandaşa ulaştıracak bir alarm ve uyarı sistemimiz var mı şeklindeki bir soru üzerine “Şuan için öyle bir alarm sistemi yok. Olması gerektiğine biz inanıyoruz ve bu konuda atılan adımlar var” şeklinde konuştu.
Özener, Türkiye ve yakın coğrafyada tarihte yaşanan tsunamileri anlattı ve en son Bodrumda yaşanan depremi hatırlatarak olası zararları dile getirdi. Bodrum’da yaşanan tsunaminin gündüz yaşanması durumunda daha fazla zarar vereceğini ve gece olmasının büyük şans olduğunu belirten Özener, Türkiye ve çevresinde yaşanabilecek tsunamiler ve senaryoları anlattı.
İlgili kurumlarla düzenli haberleşme tatbikatları yaptıklarını ifade eden Özener, “Bir tsunami olması durumunda bunu sağlıklı bir şekilde ilgili birimlere ulaştırmak amacıyla hazır olmak için ilgili kurumlarla haberleşme tatbikat yapıyoruz. Afet riski azaltma çalışmalarında bilim çok önemli bir rol oynamaktadır. Afetten korunmaya harcanacak her bir birim maliyetin bize yedi birimlik bir katkı sağlayacağını ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
Kayıtlar tutulmaya başladığından bu yana Türkiye’de etkisi olan 40’a yakın tsunami yaşandığını hatırlatan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise, “Belki de en önemlisi 1509 yılındaki meşhur İstanbul depremi sonrasında yapılan çalışmalara göre dalgaların surları aştığı söyleniyor. Dolayısı ile beş altı metrelik dalgalardan bahsediyoruz. Dolayısı ile Türkiye’nin 8 bin kilometrenin üzerindeki sahil şeridinin tarihte çeşitli kereler tsunamiye maruz kaldığını biliyoruz. En son Bodrum’da oldu. Bodrum’da olunca bir tsunami tehlikesi varmış diye hemen tabi uyandık” dedi.
Türkiye’deki binalarda tsunamiye karşı protokol yok
Son olarak İznik’te yaşanan depremden sonra bir yönetmeliğin çıkarıldığını hatırlatan Adaman, “İznik depreminden sonra üzerinden geçilmiş bir deprem yönetmeliği var. Binalarla ilgilili ayrıntı bir yönetmeliğimiz var fakat Türkiye’de şuan için binalarda tsunamiye karşı bir protokol yok. Belki binanız depreme karşı çok sağlam ama güçlü bir tsunami geldiğinde ne olacak. Bunun hesabı kitabı yapılmış mı? Hayır yapılmamış durumda. Aynı şeyleri yollar köprüler için söylemek mümkün. Ve keza kıyı boyunca kurulmuş olan özellikle petro-kimya tesislerinden bahsediyorum, enerji tesislerinden bahsediyorum, bu tür tesislerin tsunami karşısında ne kadar hazırlıklı olduğunu, eğer tsunami gelirse ne tür tedbirlerin alınması gerektiğini mevcut yönetmelikte kapsamlı bir açılım bulunmamakta” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da tsunami öncesi 8 dakika süremiz var..
Depremin ardından yaşanması nedeniyle tsunamiye karşı bir zamanımız olduğunu hatırlatan Adaman, ayrıca olası İstanbul’da yaşanacak tsunamiye de değindi. Adaman, “İşte İstanbulla ilgili senaryolarda yaklaşık 8 dakika civarında bir önden haber alma imkanımız var. Dolayısı ile bu zaman esnasında uyarıların gittikten sonra eğer bölgenin tahliyesi yapılabilirse başarılı bir şekilde can kayıplarını minimize etmek mümkün. Dolayısı ile belki de ilk atılması gereken adımın tsunamiden etkilenecek olası yerlere bir tsunami alarmı geldiği zaman tahliye planlarının yapılmasını istemek. Türkiye’de bu planları yapmakta iyiyizdir ama tatbikatla birlikte bu işlerin nerelerde aksıyor, nerelerde aksamıyor bunları çıkartmak gerekiyor” diye konuştu.
Toplantıda, “Herhangi bir tsunami olması durumunda bu uyarıyı vatandaşlara iletecek bir alarm ve uyarı sisteminin olup olmadığı ile ilgili bir soruya ise Özdener cevap verdi. Özener, “Biz de böyle bir durumda en yetkili organ AFAD. Bütün bu bilgileri AFAD ile paylaşıyoruz. Bundan sonraki süreç AFAD’ın sürecidir. Biz sonuçta teknik olarak tüm çevre ülkelere de AFAD’a da bu bilgi ve mesajları iletiyoruz. Bundan sonra karar vericilerin anındaki tepkisi AFAD’ın sorumluluğunda olan bir şeydir. Şuanda böyle bir sistem mevcut değil. Biz bu sistemle ilgili özellikle Ulusal Deprem Stratejik Planı’nda üzerime düşen görevlerden bir tanesi bununla ilgili sürekli düzenli olarak AFAD’A iletiyoruz. Yapılması gerekenleri de AFAD ile paylaşıyoruz. Şunu söyleyeyim. Uzakdoğu depremlerinde tsunami öncesi çok fazla vakit oluyor. Ama olası bir Marmara’da olacak bir deprem neticesinde biliyorsunuz tsunamiyi biz deniz dibinde meydana gelecek bir heyelandan sonra bekliyoruz ve burada olacak bir tsunami hiçbir zaman Uzakdoğu’da gözlemlediğimiz büyüklükte bir tsunami olmayacak ama bir tsunami olacak. Bunu bir örneğini biz Bodrum’da gördük. Ama vatandaşların yapabileceği en önemli tedbir, insanlar genellikle deprem durumda deniz kenarlarına gidiyorlar oysa iç bölgelere yüksek bölgelere gitmeleri gerekir." dedi.
Vira Haber