"Denizlerin özgürlüğü yunuslardan geçer"

Yunuslara Özgürlük Platformu sözcüsü Öykü Yağcı, yunus parklarının kapatılması için verdikleri mücadeleyi ve meclise sundukları raporla ilgili gelişmeleri Virahaber'e değerlendirdi.

“Mesele sadece yunus parklarının kapatılması değil. Aynı zamanda etkili ve sistematik bir şekilde, devlet tarafından insanlara deniz sevgisinin aşılanması gerekiyor. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarına kurulmuş yunus parkları gerçekten komik bir acizlik göstergesi. Deniz burnumuzun dibinde; ama biz yunusları görmek için para verip bilet alıyoruz.” Yunuslara Özgürlük Platformu sözcüsü Öykü Yağcı, yunus parklarının kapatılması için verdikleri mücadeleyi ve meclise sundukları raporla ilgili gelişmeleri Virahaber'e değerlendirdi.

Öncelikle bize Yunuslara Özgürlük Platformunu tanıtabilir misiniz?

Yunuslara Özgürlük Platformu, 2010 yılında Sealanya Yunus Gösteri Merkezi'nde art arda dört yunusun “gizemli” bir şekilde ölmesi sonucu ayrı ayrı harekete geçen bireylerin bir araya gelmesiyle oluştu. Aynı yıl Flipper'ın eski eğitmeni ve aktivist Richard O'Barry ile OPS ekibinin hazırladığı The Cove (Koy) adlı yunus katliamını ve yunus ticaretini anlatan belgesel, biz de dahil, dünya çapında milyonların yunus parklarının ardındaki kanlı ve kirli ticareti çok acı bir şekilde görmesini sağlamıştı. Facebook'ta oluşturduğumuz Yunus Parkları Kapatılsın sayfası ve Twitter'daki Özgür Yunuslar hesabımızı da aktifleştirerek kısa sürede yüzleri, hatta binleri aşan takipçi sayısına ulaşarak gerçekleri hem etik hem de yasal boyutuyla daha fazla kişiye aktarmaya, bu gerçekleri de makale, video, haber, rapor, resmi başvurular ve eylemler eşliğinde elimizden geldiğince paylaşmaya başladık. Yunusların ve bu parklardaki deniz memelilerinin; hayvanat bahçelerinde, tematik akvaryumlarda ve sirklerde tutsak edilen canlıların özgürleşmesinin ilk adımı olacağına inanarak, ağırlıklı olarak yerel ve uluslararası STK'lar ile birlikte yunus parklarına karşı kapsamlı bir mücadeleyi tetikledik.

Yunusların öz yaşam alanlarının korunması bir insanı neden alakadar etsin? İnsanlar platformunuza ve mücadelenize neden destek vermeli?

Doğada bilimsel olarak empati kurabildiği kanıtlanan canlı türlerinden biri olduğumuza göre, sorumluluğumuz epey büyük. Onları tutsak etmeye yasal olarak hakkımız olmadığı gibi, etik olarak da yok. Bu tesislerde “deniz memelilerini tanıtıyoruz” kandırmacasına alet edilen çocuklarımız, empati yoksunu bir deneyim ile doğada bile vakit geçirmeden gerçek doğa ve hayvan sevgisinden uzaklaştırılıyorlar. Tüketim çılgınlığında sıra denizlerin özgür canlılarına, çocukların içindeki merak ve heyecana kadar geldi. Tüm bunları biliyorken sessiz kalıyorsak, suça ortak oluyoruz demektir. Bu nedenle, bilinçli ve doğru seçenekleri bol insanlar olarak sorumluluğumuz çok fazla. Üstelik hayatımızda kaç kez, nesli tükenen hayvanlar listesindeki Borneo orangutanını ya da mavi balinayı yüz yüze görme, ona dokunma şansımız olabilir ki ya da olmalı mı ki? Bu türlerin korunmaları gerektiğini, doğal yaşam ortamlarında olmaları gerektiğini ve doğanın bütünlüğünü, onları görmeden de, onlara dokunmadan da takdir edebiliriz.

Bu nedenle esaretin değil, özgürlüğün yanında olması gerektiğine inanan herkesin bu mücadeleye ve her türlü hak mücadelesine destek vermesi gerekiyor. Neden adalet için mücadele etmek varken, adaletsizliği baskı ve zulümle inşa edenlerin yanında yer alalım?

Sadece yunusların özgürlüğünü mü savunuyorsunuz?

Bireysel olarak hepimiz hayvan özgürlüğü için ayrı ayrı mücadele veriyor ve farklı çalışmalar yürütüyoruz. Platform olarak da söylem ve eylemlerimiz yalnızca yunusları değil, gösteri merkezlerindeki afalina türü yunuslar dışında beluga (beyaz balinalar), mors, kürklü fok ve deniz aslanı gibi deniz memelilerini, akvaryumlardaki egzotik balıkları, vatozları, köpekbalıklarını ve tüm deniz canlılarını kapsıyor. Aynı zamanda hayvanlı sirkler, hayvanların kullanıldığı “Lord of the Horses” gibi gösterilere (ki onlar da hayvanlı sirk bir anlamda) ve hayvanat bahçelerine de karşıyız. Bu tesislerin, etkinliklerin tamamında yunuslar gibi esaret altındaki hayvanlara basketbol oynatılıyor, mekik çektiriliyor, yağlıboya resim yaptırılıyor, alkış tutturuluyor, çemberden atlatılıyor. Yani etiğe ve doğalarına aykırı olan her türlü hareket, işkence ve/veya şartlandırma, ödül-ceza, aç bırakma, vb gibi insanlık dışı yöntemlerle, baskı yoluyla ile yaptırılıyor. Esaret her yerde aynı. İster hayvanat bahçesi olsun, ister sirk... Buradaki hayvanların tamamı, anatomilerini zorlayan hareketler ve bünyelerinin kabul etmediği besinler gibi türlü anormalliklere zorlanıyor, zamanla bunlara alıştırılıyorlar. Hayvanların, bu tür tesislerde eğitim ve hayvan sevgisi maskesi altında gizlenen ticari çıkarlar uğruna doğal yaşam ortamlarından koparılmış birer tutsak olduğunu, hayvanlara yalnızca birer nesne muamelesi edildiğini biz unutmuyoruz. Ve kimsenin unutmasını da istemiyoruz. Hayvanları insan kullanımı için yararlı kaynaklar olarak görmememiz ve bunun yalnızca bir uzantısı olarak da, sözde eğitim, eğlence ve bilimsel araştırma gibi kabul edilmiş gerekçeler ardına artık sığınma lüksümüzün olmadığını görmemiz gerektiğini savunuyoruz.

Çocukların havuzlarda yunuslarla vakit geçirmesinin hem çocukların hayvanları tanıması açısından hem çocuk sağlığı açısından çok olumlu olduğu söyleniyor. Sizce çocuklar yunusları havuzlarda mı tanımalı?

Çocuklar, yunus gösteri merkezlerinde yunusları veya deniz memelilerini tanıyamaz. Çünkü bu tesislerdeki hayvanlar doğal davranışlarını bile sergilemekten aciz, insana bağımlı hale getirilmiş ve şaklabana dönüştürülmüş hasta ve yorgun kuklalar maalesef! Onları tanımak için bu ticari işkencehanelere ihtiyaç yok. Vapur seferlerinde veya sahil kenarında yürürken gözümüzü denizden ayırmadığımızda, özellikle bahar aylarında her an karşımıza çıkabiliyorlar. Çocuklarını hayvan sevgisi aşılamak için yunus parkına götüren bir anne-baba, eğer sokağa çıktığında, sokaktaki kedi veya köpeği görüp "Sakın yaklaşma! Pirelidir, uyuzdur, ısırır, pistir" diyip çocuğunu bu şekilde şartlarsa, zaten bu sevgiyi ve yaşam hakkı felsefesini çocuğa aşılamıyordur. Daha kapsamlı eğitim aşamasında ise, okullarda çocukları sıkmayacak, pedagojik altyapıyla desteklenecek ve ders saatlerinden birinde uygulanacak etkinlikler düzenlenebilir. Bunun için öğretmenlerin ve okul müdürlerinin harekete geçmesi çok önemli. Bakanlıklar düzeyinde ise, ilkokul ve lise düzeyindeki öğrenciler için farklı formatlarda ekoloji ve doğa koruma dersleri müfredata girmelidir. Çünkü tüm bu altyapı, ancak doğanın bir bütün olduğu bilinciyle kurulabilir. Bunun için hayvan ticaretinden beslenen grupların aradan çıkarılması ve gerçekçi, bilimsel ve etik çözümler için çaba sarf edilmesi gerekiyor.   

Yunus terapisi gerçekten etkili bir tedavi yöntemi midir?

Yunus terapisi ise bambaşka bir rant kapısı ve düzenbazlık. Bunu biz değil, doktorlar, otizm uzmanları ve Sağlık Bakanlığı'nın danıştığı bilirkişiler söylüyor. Yunus terapisi, bugün dünya çapında bilimselliği hiçbir şekilde kanıtlanmamış ticari bir faaliyettir. Bugün Türkiye'deki 9 parkın 8'inde gösterilerin yanı sıra yunus terapisi de uygulanır. Hatta bu faaliyetlerin kendine ait "özel, kampanyalı fiyat menüleri" ilgili web sitelerinde görülebilir. Bu konuda uzun yıllardır çalışan Dr. Lori Marino ve Prof. Lilienfeld; Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitütüsü Kurucusu Prof. Dr. Gönül Kırcaali İftar, ayrıca sağlık bakanlığının Hacettepe Üniversitesi’ne yaptırdığı araştırma bu terapi yönteminin bilimsellikten uzak olduğunu söylüyor.

Yunusların ve diğer tutsak hayvanların karşılaştığı sorunlar nelerdir?

Yunuslar, diğer tüm gösteri ve ticari amaçlı esaret altında tutulan hayvanlarda olduğu gibi, doğal yaşam ortamlarında yaşamayı hak ediyor. Saatte 45 km hıza ulaşabilen, günde 50-60 km yüzmesi gereken, yüzlerce metre derine dalabilen ve sürüler halinde gezen, son derece sosyal bir tür olan yunuslar, aynı zamanda dünyanın en zeki hayvanlarından biri. Yunusların algı seviyesi, kendilerinin ve içinde bulundukları ortamın farkında olmaları, tıpkı balinalar ve yarasalar gibi güçlü sonarları sayesinde iletişim kurmaları, ufacık havuzlarda betonlara çarpan kendi sesleri, insan ve müzik sesleri arasında çıldırmaya kadar götürebiliyor. Zaten yunusların %90’ının havuzlara getirildikten sonraki ilk 30 gün içinde öldüğüne dair istatistikler var. Hayatta kalabilenler için ise yunus parklarında yaşam tam bir işkence…

Havuzlardaki bu stresi önlemek için de hayvanlara ölü balıklar arasında Xanax gibi antidepresanlar, Diazem gibi sakinleştiriciler ve ülser için mide ilaçları içiriliyor. Tabii bir de yunusların, deniz ekosistemindeki rolü çok büyük. Yunus sürülerinde liderlerin sürüden koparılması demek, tüm sürünün dağılması anlamına gelebiliyor. Aynı zamanda yunuslar, denizlerdeki (okyanuslardaki) en büyük avcı (predatör) türlerden biridir. Zamanının büyük bölümünü denizde avlanarak geçiren bir hayvanı, bu tesislerde ölü balıklarla besliyorlar. Hareketi iyi yaptığında 2-3 ölü balık “ödül” olarak veriliyor; hareketi yapmadığındaysa hayvanlar aç bırakılıyor.

Türkiye bu noktada, dünya standartlarına göre nerede?

Türkiye şu anda 11 adet yunus parkı olan İspanya ile yarışır vaziyette maalesef. Antalya'da 4, İstanbul'da 2, Muğla'da 2 ve Aydın'da 1 yunus gösteri merkezi var. Oysa  Hindistan, Temmuz 2013'te ülkede ilk kez açılması planlanan yunus parklarına izin vermeyeceğini ve bunun yasalarla engelleneceğini açıkladı. Aynı zamanda ABD'de geçtiğimiz yıl uzun süre mahkemelerde tartışılan ama uygulamaya geçirilemeyen bir kavramı kabul eden ilk ülke oldu: Yunuslar, "insan olmayan bireyler" ilan edildi. İşviçre, 15 Mart 2012 tarihinde Senato’dan çıkan müthiş bir kararla yunusların bundan böyle yunus parklarında ve tematik akvaryumlarda hiçbir şekilde tutsak edilmeyeceğine ve yunus ithalatının yasaklanacağına dair karar aldı. Ancak İspanya gibi İtalya 6, Fransa ve Almanya ise 3'er yunus parkıyla, Avrupa'nın en çok tutsak yunus barındıran tesislerine sahip ülkeleri arasında. Dünyanın diğer ucundaki Brezilya ise, yunus parklarının standartlarını o kadar yükseltti ki, ülkede bu standartları sağlayabilen hiçbir yunus parkı kalmadı. Bu nedenle parklar tek tek kapandı ve Brezilya, 1991 yılında deniz memelilerinin esaretini yasakladı. Avustralya’nın Victoria eyaletinde de deniz memelilerinin ticari ve gösteri amaçlı tutulması yasak. Hindistan ve gezici sirklerin anavatanı Endonezya bile, uzun soluklu uluslararası baskıları göz önünde bulundurarak, 2013 başlarında, yerel STK’larla birlikte yunus parklarına karşı harekete geçeceğine dair açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin elinde diğer ülkelere örnek olmak gibi fırsat var, hem de. İşte TBMM'nin ve Çevre Komisyonu'nun kötü örneklerden ve birkaç kişinin ticari çıkarlardan yola çıkarak bu tesislere izin vermesi değil, etik, hukuki ve bilimsel sorunları değerlendirerek iyi modelleri örnek alarak bu tesisleri yasaklaması gerekiyor. Esaretin lüksü ve standardı olamaz!  

Sizin meclise sunduğunuz raporun kapsamı ve içeriği nedir? TBMM’den destek alabileceğiniz konusunda umutlu musunuz?

Tüm bu tek tek ve odaklı mücadele sürecinde aynı zamanda yeni yunus parklarının açılmasını önlemek ve varolanların kapatılarak hayvanların koruma altına alınmasına yönelik çalışmalarda da bulunuyoruz. Dört yıldır yaptığımız sayısız başvuruya ek olarak, 25 Nisan'da TBMM Çevre Komisyonu'nda tartışmalı 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun değiştirilmesi ile ilgili yapılan toplantı için TBMM Çevre Komisyonu Alt Komisyon Başkanı Selçuk Özdağ'a ayrıntılı bir rapor daha gönderdik. Bu raporda getirilecek yasağın yanı sıra, tarifsiz işkenceler sonunda insanların eğlencesine sunulan bu ticari işletmelerdeki tutsak hayvanların, zarar görmeyecek şekilde, ömürlerinin sonuna kadar doğalarına aykırı hareketler yapmaya zorlanmadan, insandan uzak bir koyda, uzmanların gözetimine devredilmesi gereken bir deniz memelileri rehabilitasyon merkezinde koruma altına alınması gerektiğini de vurguladık. 18 sayfalık raporumuzda yer alan diğer konu başlıklarından bazıları ise şöyle:

Yunus terapisi, Hayvan ticareti ve ithalatı, Sağlık kontrolü, denetimler ve bağımsızlık ilkesi, Fırsat sitelerinde yapılan kampanyaların durdurulması, okulların ve özel eğitim kurumlarının bu tesislere toplu geziler düzenlemesi engellenmesi, Bu konuda sorumluluk Milli Eğitim Bakanlığı'na düşmektedir. Bütüncül hak kavramı.(Hak kavramı, oluşturulacak yeni tasarıda bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Yürürlükteki 5199 sayılı Kanun'da hakları korunduğu iddia edilen evcil hayvanların dışındaki yabani hayvan türleri, bu hayvanların hakları ve yaşam alanlarının koruması ilkesi de yasa kapsamına alınmalıdır.)

Başka kimlerden destek alıyorsunuz, ünlü kişiler ve kurumlar platformunuza destek veriyor mu?

Yunuslara Özgürlük Platformu bağımsız bir harekettir. Bir dernek, vakıf veya hayvan hakları federasyonu gibi bir yapı etrafında resmileşmedik. Buna niyetimiz de yok. Belirli bir üye, aidat veya bağış sistemi olmayan, tamamen gönüllük esasıyla hareket eden bireylerden oluşan, maddi hiçbir menfaate dayanmayan bir bağ ile çalışmalarımızı sistematik bir şekilde yürütüyoruz. Çok sayıda kuruluş, oluşum, yerel, ulusal, uluslararası sivil toplum kuruluşuyla birlikte hareket ettik, onlardan destek gördük. 

Bunun dışında Özge Özder, Ayça Varlıer ve Aslı Tandoğan önderliğinde kurulan Bana Göz Kulak Ol Derneği'yle (BGKO) de uzun süredir irtibat halindeyiz. Örneğin Özge Özder, 2012'de Kaş Yunus Parkı başta olmak üzere Türkiye'deki yunus gösteri merkezlerinin kapatılması için sanatçılardan ıslak imza toplamış ve Kaş kampanyasına büyük bir destek vermişti.

Yazar Buket Uzuner ise, yine uzun süredir yunus parklarının kapatılması için büyük emek sarf eden kişilerden.

Mücadeleniz boyunca elde ettiğiniz kazanımlar nelerdir?

Her şeyden önce Türkiye çapında yunus parkları, hayvanlı sirkler ve hayvanat bahçelerine karşı müthiş bir kamuoyu ve farkındalık oluştu. En önemlisi bu. Bununla birlikte daha somut kazanımlar ise... Türkiye'de yeniden özgürlüğüne kavuşan Tom ve Misha isimli tutsak yunusların özgürlüğüne kavuşturulmasında ciddi katkılarımız oldu. Yakın zamanda ise, İzmir halkı ve duyarlı vatandaşların desteğiyle, İzmir Ticaret Odası'nın Tarihi Mendirek Projesi'nde inşa etmeyi planladığı yunus parkının projeden çıkarılması için iki sene boyunca süreci takip ettik ve sonunda İZTO'nun toplumsal sağduyuyu dinleyerek yunus havuzunu projeden çıkardığına dair resmi yanıtını İZTO Başkanı'ndan yazılı bir şekilde almış olduk.

Kapanan üç yunus parkının yanı sıra, “Esaret fırsat, işkence eğlence değildir” sloganıyla, tutsak hayvanlar üzerinden ticaret yapan yunus gösteri merkezlerine indirimler ve özel promosyonlar ile destek veren, Taiji'den Rusya'ya ve Türkiye'ye uzanan bu kanlı ticarete inatla ve tüm tepkilere rağmen destek vermeye devam eden Grupanya, Groupon, Markapon ve Grupfoni gibi fırsat sitelerine karşı boykotlar düzenliyor, yunus gösteri merkezleriyle işbirliği yapan firmaların bu kirli ticareti sonlandırmaları için çağrıda bulunuyoruz. Bugüne kadar Digiturk'ten OPET ve Denizbank'a, Kamil Koç'tan Birliktealalim.com, Boyner ve Danino'ya kadar sayısız şirket bu nedenle boykot edilmiş, fakat bilinçli müşterilerinin ve duyarlı vatandaşların çağrılarına kulak vererek bu desteklerini sonlandırmışlardır.

Bundan sonrası için düşündüğünüz çalışmalar nelerdir?

Hayvanların özgürlüğü adına mücadeleyi farklı kollardan her şekilde sürdürmek.

Son olarak neler söylemek isterseniz?

İnsanın, keyfi ve bilinçsiz bir şekilde, üstünlük yanılgısıyla, eğitim, alışkanlık ve kültürel kalıntı kisvesi altında para hırsı ve açgözlülüğü nedeniyle hala yüzü kızarmadan sürdürdüğü bu kitlesel kıyımlara sessiz kalmamak, zulme karşı durmak elimizde. İnsan olarak bize bahşedildiğine inandığımız ayrıcalıkların, gerçekte olma biçimleri ve doğal haklar olduğunu ve yalnızca bize ait olmadığını anlayabileceğimizi umuyorum. Hayvanların ahlaki statüsüne gösterdiğimizi iddia ettiğimiz saygının, onlara uyguladığımız gerçek muameleyle çatışma içinde olmayacağı günlerin gelmesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Teşekkürler desteğiniz için.

virahaber.com

DENİZ KÜLTÜRÜ Haberleri

Denizin Altında Sessiz Tehlike: Müsilaj Marmara'da 24 Metreye Kadar Yayıldı
İstanbul Boğazı’ndaki Deniz Çayırları Şamandıralarla Korunacak
Devlet Korumasındaki Deniz Çayırlarını Söktüler
Bursa'da 'Marmara Deniz'ini Temiz Bırakalım' Etkinliği
Yarımca Sahili'nde 150 Kilogram Atık Toplandı