Bilim insanları okyanusun derinlerinde doğadaki en güzel ışık gösterilerinden biriyle karşılaştı. Sualtı araştırmalarının sonuçlarını eylül ayında yayımlayan Duke Üniversitesi’nden Prof. Sönke Johnsen ve ekibi, Bahamalar’da okyanus dibindeki canlıların yaklaşık yüzde 20’sinin ışık çıkardığını tespit etti. Bunların arasında ışık saçan kimyasallar kusan bir karides türü, bazı mercan ve deniz anemonu türleri de bulunuyor.
Su yüzeyinin 200-1000 metre altında yaşayan organizmaların çok büyük bir bölümünün ışık ürettiği biliniyordu ama daha derinlere ait pek bilgi yoktu. Bir kilometreden de fazla derinlikte denizaltıyla incelemeler yapan Johnsen ve meslektaşları, bu seviyede ışık üreten daha az canlı türü olduğunu belirledi. Ancak Prof. Johnsen gördüğü manzarayı anlatırken dipte yukarılara kıyasla daha fazla ışık olduğunu, dipteki canlıların daha sık ışık çıkardığını ifade ediyor.
Planktonların ürettiği ışık için “Mavi LED gibi, çok güzel, duru bir mavi” diyen Johnsen, sözlerinin devamında şunları söylüyor: “Deniz tabanında bulunan hayvanların çoğunun ışığı yeşil ya da en azından daha yeşile dönük. Suda yanıp sönen küçük mavi ışıkların ve ne zaman deniz tabanında bir şeye dokunulsa yeşil ışıkların çıktığı bir dünya var derinlerde.”
Yakamoz da ışık üreten planktonların oluşturduğu bir görüntü aslında. Bazı tür planktonlar, dalgaların hareketiyle mavi ışık saçıyor. Milyonlarcası bir araya geldiğinde harika bir manzara oluşturuyor. Deniz durgun olduğunda bile, karanlıkta suyun içinde hareket eden bir kayık, hatta suya batırdığınız eliniz bile planktonların ışık çıkarmasına neden oluyor. Çünkü bu planktonlar ne zaman dürtülseler bu şekilde tepki veriyor.
Yakamoz, bazı tür planktonların ışık saçmasıyla oluşuyor. İlerleyen bir kayık, hatta suya batırılan bir el bile parlamalarına neden olabiliyor.
Bilim insanları ışıldayan mavilerin, kırmızı ışınların, yeşil fenerlerin kısaca deniz canlılarının ürettiği çeşitli ışıkların anlamlarını çözmeye çalışıyor. Bazı hayvanlar ışıklarıyla kendilerine saldıranı şaşırtıyor ya da görüşünü bozuyor. Örneğin, derin deniz karidesi Acanthephyra purpurea, saldırgana ışık “kusuyor”, sonra da karanlığa karışıp gözden kaybolabiliyor.
Bazı hayvanlar ise ışıkla “alarm veriyor.” Bunun belki de bilinen en çarpıcı örneği, yine derin denizlerde yaşayan bir tür denizanası olan Atolla wyvillei. Saldırıya maruz kalırsa suda daireler çizen mavi ışıklar çıkarıyor. Polis sirenini andıran bu ışıkların, denizanasını avlamaya çalışan hayvandan daha büyük, onu yiyecek ya da kaçıracak başka hayvanların dikkatini çektiği düşünülüyor. Bazı deniz canlıları da, güveler gibi ışıklı “yemlere” kapılıyor. Örneğin fenerbalığının ağzının önüne doğru sarkan, ucu ışık üreten bakterilerle dolu “oltası” küçük balıkları ağzına yönlendiriyor.
Tabii, far gibi çevreyi aydınlatmaya da yarıyor biyolojik ışıklar. Gevşek çene olarak bilinen Photostomias guernei, geniş çeneli bir balık. Yanaklarındaki araba farını andıran ışıklar yanıp sönebiliyor, kullanılmadığında hayvanın kafasının içine geri çekilebiliyor. Malacosteus niger adındaki balığın ise hem mavi, hem de kırmızı ışık veren organları var. Bu şaşırtıcı, çünkü derin deniz canlılarının çoğunun gözleri kırmızıyı görmüyor. Kırmızı ışık okyanusta hızla emiliyor; suda fazla ilerlemiyor. Ama Malacosteus gibi bazı balıklar, hem kırmızı ışık üretiyor, hem de bu ışığı görebiliyor. Bu şekilde varlıklarını fark ettirmeden yakın çevrelerini aydınlatıp avlanıyorlar. Kızılötesi gece görüş dürbünüyle avlanıyorlar sanki.
virahaber.com